onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Eserleri Baskı Rekorları Kıran ve Yabancı Dillere Çevrilen Ünlü Mizah Yazarı Aziz Nesin'in En Çok Okunan Kitapları

Eserleri Baskı Rekorları Kıran ve Yabancı Dillere Çevrilen Ünlü Mizah Yazarı Aziz Nesin'in En Çok Okunan Kitapları

Bu içerikte, Zübük ve Gol Kralı gibi beyaz perdeye de uyarlanan eserleriyle bilinen ünlü mizah yazarımız Aziz Nesin'in en çok okunan kitaplarını derledik.

Not: Kitaplara ait açıklamalar tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Aziz Nesin adıyla bilinen Mehmet Nusret Nesin 20 Aralık 1915'te İstanbul'da dünyaya geldi.

Aziz Nesin adıyla bilinen Mehmet Nusret Nesin 20 Aralık 1915'te İstanbul'da dünyaya geldi.

Aziz Nesin, öykü, tiyatro ve şiir alanlarında özgün eserleri bulunan ve çok sevilen mizah yazarımız. Kendisi, UNESCO tarafından yayınlanan Index Translationum adlı dünya çeviri bibliyografyasında, yabancı dillere eserleri çevrilen Türk yazarlar arasında 4. sırada yer alarak bizleri gurulandırıyor. Hayatı boyunca bir çok ödüle layık görülen ve hiç durmadan eser üreten yazarın kitaplarından bazıları beyaz perdeye aktarıldı.

1. Fil Hamdi (1956)

1. Fil Hamdi (1956)

' (...)

- Buldum, şu resim olacak. Tamam, ta kendisi! Şüphelendikleri adamın yanına giderler.

- Hemşehrim, şöyle dursana... Bir resme, bir de adamın yüzüne bakarlar.

- Bir de yan dur bakayım.

- Aah, benzemiyor be Ramazan.

- Bir kez de komiser bey görsün Mahmur. Belki o benzetir.'

2. Kazan Töreni (1957)

2. Kazan Töreni (1957)

' (...)

- Maksat yemek değil, muhabbet...

- Elbetteee... Ciğerden almıyorsunuz.

- Bendeniz dolmaya bayılırım da... Güzel de yapmışlar.

- Burası ne fabrikası beyefendi?

- Vallahi iyice bilmiyorum ama, galiba makinelere filan bakılırsa, bir makine fabrikası olacak.'

3. Ölmüş Eşek (1957)

3. Ölmüş Eşek (1957)

'Sevgili Eşek Arısı,

Mektubumu alınca şaşıracaksın. Biz onu çoktan nalları dikti biliyorduk, yine hangi ahırdan çıktı diye afallayacaksın. Hiç şaşma, Tahtalıköy’deyim. Sana bu mektubumu Tahtalıköy’den yazıyorum. Bir zamanlar yeryüzünde yaşamış bütün büyükler, ünlüler, ileri gelenler, hepsi burada. Ben de onların arasındayım. Sen şimdi, 'Vah vah, sağlığında değerini bilememişiz!” diyerek ne denli dizini dövsen yeridir. Neden, 'Kör ölür, badem gözlü olur!” denildiğini, o kör olası dünyada değeri anlaşılmamış olanların son umudu Tahtalıköy’e gelince çok iyi anladım. Gözlerim burnumun ucunu bile göremezken, ölümümden sonra, 'Sürmeli gözlüydü”, 'Bakışları üzünç doluydu” diye benim için övgüler düzüldüğünü duydum.'

4. Toros Canavarı (1957)

4. Toros Canavarı (1957)

'Gülay,

– Neler söylüyorsun ağabey, dedi, babamın polisle ne işi olurmuş?

Mehpare Hanım,

– Şimdi yüreğime inecek, dedi. Öyle bir adam ne yapar da polis tutarmış?

Metin korkulu bir sesle, teker teker:

– Gazeteler aylardan beri bir Toros Canavarı’ndan söz ediyorlar ya...

– Eeee?

– Evet?

– İşte o Toros Canavarı babammış... Polis öyle söyledi. Yakalamışlar babamı. Babam Toros Canavarı’ymış...

Mehpare Hanımdan, “Ayy...” diye bir ses duyuldu. Kadın yere yığıldı. Ve bu sırada tavandaki delikten üçünün de üstüne bir kova su döküldü.'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

5. Bay Düdük (1958)

5. Bay Düdük (1958)

'Önümüzden bir taksi geçerken cebinden düdüğü çıkarıp fıır fııır öttürdü. Düdüğü öttürmesine, hızla giden taksi döndü geldi, önümüzde durdu. Biz taksiye bindik. İşin şaşılacak yanı, boş arabaya başkaları saldırmadı. Arabada,

– Ulan Musa, yoksa sen trafik müdürü mü oldun? dedim.

Parmağını dudağına götürüp “sus” işareti yaptı. Nişantaşı’nda taksiden indik. Musa cüzdana davrandı.

Şoför,

– Ayağını öpeyim abi, para istemez kurban olayım... dedi, para almadı.

– Şoför tanıdık mı? dedim.

– Yoo... dedi.

– Ulan Musa, yoksa sen polis müdürü mü oldun?'

6. Nazik Alet (1958)

6. Nazik Alet (1958)

'İkinci arkadaşa yaptığım küçük şaka böyle oldu. Tekel aleyhine çok çok ağır bir yazsı yazmıştı. Bu yazıdan üç gün sonra Tekel İdaresi bu arkadaş bir sandık için likör, köpüklü şarap, votka gönderdi. Daha doğrusu o böyle sanıyordu. Kapalı sandığı bize gösterip övündü.'

7. Ah Biz Eşekler (1960)

7. Ah Biz Eşekler (1960)

'Ama kurdun gelmesini hiç istemediğinden, yine kendini kandırmaya çalışıyormuş:

-Kurt değildir, inşallah değildir. Başka yer kalmadı da burasını mı buldu gelecek?..

Gözlerim iyi seçmiyor da ondan... Çalıların gölgesini kurt sandım.

Kurt yaklaşmış. Aralarında eşek adımı ile üç dört yüz adım kalmış.

Eski kuşaktan eşek,

-Aman Tanrım, yoksa bu gelen gerçekten kurt mu?.. Hayır, olamaz. Olmamalıdır. Ah... Yok, yok, kurt değil... diye inlemeye başlamış.

Kurtla aralarında elli adım kalınca o yine avunuyormuş:

-Şu karşımda gördüğüm yaratık kurt değildir inşallah... Canım, ne diye kurt olsun... Belki devedir, belki fildir, belki de başka bir şey, belki de hiçbir şeydir. Ben de her şeyi kurt görmeye başladım.

Kurt sırıtarak yaklaşmış yaklaşmış. Aralarında ancak bir kaç adım kalınca, yaşlı eşek,

-Biliyorum, bu gelen kurt değil, evet kurt değil, ama ben şuradan azıcık uzaklaşsam kötü olmaz... demiş.'

8. Yüz Liraya Bir Deli (1961)

8. Yüz Liraya Bir Deli (1961)

'Bekçi,

– Müjde! diyerek sevinçle komiserin odasına girdi.

Bekçi bir yandan da iki yarı çıplak adamı iteliyordu.

– Allaha şükür, iki yüz lira cepte sayılır.

Komiser,

– Ne iki yüz lirası? dedi.

– Komiserim, sayenizde iki deli de ben yakaladım, hem de bir türlü bulunamayan çıplak delileri...

– Bunlar çıplak değil ki...

– Eh çıplak sayılır... Yoksa içeri alıp daha soysam mı? Bunları nezarete koyup, gidip öbürlerini de yakalayacağım. Dışarısı, nah böyle, vıcır vıcır deli kaynıyor.'

9. Zübük (1961)

9. Zübük (1961)

'Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz.

Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. (...)

Benim için şimdilik tek amaç, buradan kurtulmak. Ama gerçekten zübüklerden, kendi zübüklüğümüzden kurtulabilecek miyiz? İşte bu soruya cevap veremediğim için nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Yeni gideceğim yerden sana mektup yazar, önce kendi zübüklüğümden kurtulup kurtulamadığımı anlatırım.'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

10. Şimdiki Çocuklar Harika (1967)

10. Şimdiki Çocuklar Harika (1967)

'Bu romanı, salt çocuklar için değil, ana babalarla öğretmenler için de yazdım. Bu romanda, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda, çocuklar ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor. Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.'

11. Gol Kralı (1970)

11. Gol Kralı (1970)

'Yaşadığım çağ Türkiye'sinde amacından saptırılmış spor denilen yozluğu Gol Kralı romanımda anlattım. Sporla, özellikle futbolla biraz ilginiz varsa, Kerkenez Sevim'i bilirsiniz. Hem futbol hem de yüksek sosyete çevrelerini yakından tanıyorsanız, o zaman hem Kerkenez Sevim'i hem de Ferferik ailesini iyi tanırsınız. Hani şu Kerkenez Sevim, geçen yılki kotra yarışlarında 'Birinci gelecek tekneyi kullanana sürprizim var!' diyen kız. Sonra bu sürpriz, gazetelerin hem spor sayfalarına hem de sosyete haberleri sütunlarına günlerce konu olmuştu.'

12. Gözüne Gözlük (1971)

12. Gözüne Gözlük (1971)

'Bundan yedi sekiz ay kadar önce eve gelen bir arkadaşım,

– Neden gözlük kullanmıyorsun? diye sordu.

– Neden kullanayım?

– İnsan bu yaşa geldi mi gözlüksüz olmaz. Şimdi gözlük kullanmazsan ilerde büsbütün gözlerin bozulur, hiç görmezsin.

Arkadaş gitti, benim gözlerimde de bir bulanıklık başladı. Ne uzağı, ne yakını görebiliyorum. Ayrıca bir de gizli özentimi söyleyeyim. Hayatta gizli gizli iki şey istemişimdir. Biri, saçlarımın dökülüp alnımın açılmasını, biri de gözlük takmayı. Bu ikisi insanı aydın kişi gösterir. Kasap çırağını al, saçı dökülüp alnı açılsın, bir de gözlük taksın, üniversiteye doçent yap gitsin.'

13. Memleketin Birinde (1971)

13. Memleketin Birinde (1971)

'Saray koruyucuları, deh demişler, çüş demişler, eşeği bir türlü atlatamayınca padişaha varıp,

-Eşek kulunuz gelmiş, huzura çıkmak ister! demişler. Eşeği kabul buyuran padişah,

-Ne dilersin ey eşek kulum? deyince, eşek de dilediğini bildirmiş.

Padişah, canı burnuna gelip kükremiş:

-İnek eti ile, derisi ile, gübresiyle bu memlekete, bu millete hizmet etti. Katır dersen savaşta, barışta yük taşıdı, bu vatana hizmet etti. A eşek, ya sen ne iş gördün ki, bir de kalkmış eşekliğine bakmadan nişan istersin?.. Utanmadan bir de karşıma gelmişsin. Söyle, ne halt ettin?

O zaman eşek keyfinden sırıtarak,

-Aman padişahım efendim, demiş, size en büyük hizmeti eşek kullarınız yapmıştır. Eğer benim gibi binlerce eşek kulun olmasaydı, sen hiç taht üzerinde oturabilir, saltanat sürebilir miydin? Dua et biz eşek kullarına. Bizim gibi eşekler sayesinde, sen de böyle saltanat sürüyorsun.'

14. İnsanlar Uyanıyor (1972)

14. İnsanlar Uyanıyor (1972)

'İsterse ona aylık bile bağlayacaklardı.

- Sağ olun ama, benim öyle büyük hizmetlerim yok, dedi,  hem elim ayağım tutarken çalışmalıyım...  Ben ne yaptım ki size, buradan ayrılmamı istemiyorsunuz?

Manav,

- Daha ne yapacaksınız, dedi, sizin iyiliğinizi unutamayız. Siz bu gecekonduya taşınınca, sizi dikizleyip gözaltında tutmak için, çöpçü kılığında, boyacı kılığında polisler geldi. O polisleri kontrol içinde de daha başka polisler geldi. Buraları ana baba günü oldu.'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

15. Havadan Sudan (1974)

15. Havadan Sudan (1974)

' (...)

– Hükûmet idare edemiyor değil mi efendim?

İşin ucu hükûmete dayanınca, ben bu sefer ''evet'' bile demedim. Hadi havayı anladık, suyu da anladık... Peki hükûmet ne oluyor? Ben sesimi çıkarmadım ama, adam boş böğrüme bir dirsek atıp,

– Öyle dii mi? diye bağırınca,

– Evet... dedim.

Demesem, bir dirsek daha atacak.

– Her şey günden güne pahalılanıyor. Bu milletin hali n'olacak?

''Hayır, pahalılanmıyor. Her şey günden güne ucuzluyor,'' demek de var ama, o zaman da adamla çene çalmak gerekir. Adamı başımdan savmak için,

– Evet... dedim.

– Sonumuz felaket...

Gittikçe işi azıtıyor.'

16. Tatlı Betüş (1974)

16. Tatlı Betüş (1974)

“Hey gidi hey! Vaktiyle atalarımız dünyanın üç kıtasında nal şakırdatıp kılıç sallarken onların torunları bugün oralarda çekiç takırdatıp sokak süpürgesi sallıyorlar. Memlekete döviz kazandırsınlar diye iki milyon işçimiz yurt dışında... Çok değil, Betül Hanım ayarında iki yüz kadınımız olsaydı, yeterdi; ne diye iki milyon işçimizi gurbet ellere salacaktık... İnan olsun iki yüz Betül, iki milyon işçiden daha çok döviz getirirdi memlekete...

Size bir şey söyleyeyim mi, bunca senelik gümrükçüyüm, gümrüklerin bir faydası olduğuna kani değilim. Elinde Betül Hanım gibi bir kaç kadın olacak, salacaksın Avrupa'ya, Amerika'ya... Sermayesi de kendinden, sen hiçbir şey koymayacaksın. Yatırım yok, kazanıp kazanıp getirecekler memlekete beyim.”

17. Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1977)

17. Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1977)

'Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu an elinizde tuttuğunuz roman oldu.'

Kitabın giriş yazısını kaleme alan Meral Çelen bu büyük ilgiyi Yaşar Yaşamaz’ın ağzından şöyle açıklıyor:

“...Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama, şimdi biliyorum artık... Nasıl hepimizde biraz Don Kişot’luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz’lık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?”

18. Deliler Boşandı (1986)

18. Deliler Boşandı (1986)

'Gazeteci yeni tımarhane müdürüne soruyordu:

-Siz daha dün, delileri kaçırmamak için çalışanlar arasında değil miydiniz?

Müdür bu soruya,

-Evet, diye karşılık veriyordu.

-İçeri kapatılanların akıllı olduklarını bilmiyor musunuz?

-Biliyorum.

-Sizi buraya kim müdür yaptı?

-Deliler.

-Öyleyse, nasıl oluyor da, kendiniz de akıllı olduğunuz halde içerideki akıllı arkadaşlarınızı dışarı bırakmıyorsunuz?

Müdür, bu soruya çok kısa ve kesin şu cevabı vermişti:

-Arkadaş, vazife vazifedir. İşte o kadar.

Yine düne kadar akıllı olan hastanenin müdür yardımcısı, gazetecinin bu sorusuna,

-Beyanat vermeye yetkili değilim, diye cevap vermişti

Müdür bu soruya çok kısa ve kesin şu cevabı vermişti:

– Arkadaş, vazife vazifedir. İşte o kadar.'

Aziz Nesin, 6 Temmuz 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı. Peki siz yazarın hangi kitaplarını okudunuz ve favorileriniz hangisi? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Bu içeriklere de göz atabilirsiniz;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
31
21
2
2
1
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
usengeç1koala

Babamın kütüphanesinde bütün eserleri sıra sıra çıkış tarihine doğru diziliydi. Okumaktan büyük zevk alırdık. Hele hele çocuk aklımla Şimdiki çocuklar harika... Devamını Gör

Eski_id

sadece yazdıkları ile değil kendi yaşadıkları ile de Türk halkının bilinç düzeyi, TC nin yapısı ve yönetimi hakkında en yoğun, en doğru bilgi kaynağı olmuştur..