EN İYİ ROMANTİK FİLMLER

                                                                  1)ÖZEL BİR KADIN (PRETTY WOMAN)

julia roberts ve richard gere modern

zamanların en muhteşem masalı.. ne zaman moralim bozulsa tek başıma

oturup defalarca seyrettiğim bir film tam tamına 400 milyon dolar

hasılat yapmış.

vivian

ve edward'ın hikayesi. vivian bir fahişedir.. bir gün otelini bulamayan

zengin ve yakışıklı edward'la karşılaşır.. edward vivian'a sanki çok

saygın bir kadınmış gibi davranır ve kendisiyle 1 hafta kalmasını ister

karşılığındaysa 3000 dolar teklif eder..

bu bir hafta boyunca ikili fiziksel

açıdan olduğu kadar duygusal açıdan da yakınlaşır.. edward vivian'ı

hediyelere boğar ve katıldığı davetlerde sevgilisi olarak yanında

götürür.. herşeyden önce kendine güvenini kaybetmiş vivian'a yeniden

kendine güvenmesini ve hayatın farklı yüzlerini öğremiştir..

richard'sa işkolikliğinden kurtulup kendini vivan'a açmış farkında olmadan ona aşık olmuştur..

burada söylemem gerekiyor ki filmi ilk

izlediğimde mutsuz bi sonla biteceğinden emindim benim izlediğim türk

filmleri ve dizileri emrahlar, ferdiler ve emineler bana bunu

söylemişti.. bir ara sonunu izlememeyi bile düşündüm..

bundan sonrası filmin sonuna dair spoiler içerecektir..

bu filmde işler hiçte öyle gitmedi.

pahalı elbiseler ve takılar elbette vivian'ın rahatsız edici geçmişini

silmedi.. edward'ın çevresinden ne yazık ki bunu öğrenenler oldu ve

çirkin olaylar yaşandı..

1

haftanın sonunda edward vivian'a metresi olmasını önerdi ve ona aşık

olduğunu söyledi.. vivian'sa bunu kabul etmeyip oradan ayrıldı ve

yaptığı işi bıraktı.. şehri terkedip ailesnin evine dönmeye

hazırlanırken edward geldi.. modern peri masalıydı ya prens limuziniyle

yetişip evlenme teklif etti.. gözleri yaşartan bir mutlu son elbette:)

                           alıntı;

'söylediğin herşeyi dinledim.. şu an yalnızca bu kadarını yapabiliyorum ama bu benim için büyük bir adım.'

'biliyorum, benim gibi bir kız için iyi bir teklif.'

'sana asla bir fahişe gibi davranmadım.'

'az önce davrandın.'

2) MELEKLER ŞEHRİ (CITY OF ANGELS)

nicolas cage ve  meg ryan'ın başrollerini paylaştığı 98 yapımı bu harika film dram-romantik-fantastik kategorisinde yer alıyor...

meg ryan dr. maggie rice'ı nicolas cage'yse seth karakterini

canlandırıyor.. seth bir ölüm meleği ve bir maggie'nin hastalarından

birinin canını alması gerekiyor.. hastanın ölümcül bir durumu yokken

ölmesi maggie'yi derinden etkiliyor kendine güveni sarsılıyor..

seth'se onu ilk gördüğü anda maggie'de

çok özel bir şey buluyor sık sık onu ziyaret etmeye ilk başlarda

görünmez olsa da maggie onu sürekli hissediyor.. sonraları seth yanına

görünür olarakta gelmeye başlıyor ve arkadaşlık kuruyor fakat maggie

seth'de bir tuhaflık olduğunu fark ediyor elini kestiğinde kanamıyor,

fotograflarda sadece ışık olarak çıkıyor seth. ama bu maggie'nin seth'e

olan büyük aşkına engel değil. bir imkansızlık hikayesi bu..

tabii ki tek sorun bu da değil. seth dokunduğu şeyleri hissedemez, acı hissedemez, tat ve koku hissedemez.

seth

maggie'yle olabilmek için insan olmanın bir yolunu buluyor

melekliğinden, sonsuz cennetten vazgeçiyor ve maggie'yle kusursuz bir

aşk yaşayıp onunla dünyayı yeniden keşfediyor.. bütün film boyunca zaten

gözleriniz dolu dolu izlediğiniz film sonunda sizi mahfediyor hüngür

hüngür ağlamanız muhtemel bol bol peçete katledeceksiniz..

ayrıca

bu film meg ryan'ın en güzel çağıdır öyle ki bakınca bir insanın bu

kadar masum ve güzel olabileceğine şaşırıyorum şu an ki botokslu halleri

beni çok üzüyor..

3) KASIMDA AŞK BAŞKADIR (SWEET NOVEMBER)

Charlize Theron ve Keanu Reeves'in

başrollerini paylaştığı bir romantik - drama filmidir. Film, 1968

yılında Herman Raucher tarafından kaleme alınan bir hikâyenin üzerine

kuruludur.

Filmde Nelson Moss (Keanu Reeves)

yaşamını işine adamış tipik bir iş

adamıdır. hayatında rahatlamaya, dinlenmeye ve gülümsemeye yer yoktur.

Bir ehliyet sınavında Sara (Charlize Theron) ile tanışır. Sara

her ay evini ve kalbini problemli bir adamla paylaşan hayatını sonuna

kadar, doya doya yaşamaya çalışan biridir.

Sara, Nelson'a kasım ayı boyunca yanına

taşınmasını teklif eder. Nelson

teklifi kabul etmeden önce bin dereden su getirse de sonunda kabul eder

ve sara onun hayatını, hayata ve insanlara bakış açısını tamamen

değiştirir; ona mutlu olmayı öğretir.. nelson sara'ya aşık olur ve

evlenme teklif eder ama sara'da ona aşık olmasına rağmen aralarında asla

aşılamayacak engeller, geçilemeyecek sınırlar ve bozulamaz kurallar

vardır. peçeteleri hazırlayın dram türünün dibine kadar hakkını veren

bir film izleyeceksiniz.

4)NEW YORK'TA SONBAHAR (AUTUMN IN NEW YORK)

New York'da Sonbahar, 2000 yılı

ABD yapımı 103 dakikalık bir romantik-dram filmidir. Filmin

yönetmenliğini Joan Chen üstlenirken, başrollerini Richard Gere ve

Winona Ryder paylaşmıştır.

film,

2000 yılında Türkiye sinemalarında da gösterime girmiştir. film,

yaşlanmakta olan çapkın will keane ile genç ama ölümcül bir

hastalığa tutulmuş charlotte fielding arasındaki aşka odaklanmaktadır.

 will keane 48 yaşında, zengin ve

yakışıklı ama bir o kadar da çapkın bir adamdır. will, kısa süreli

ilişkilerle hayatını geçirmekte ve aşka

inanmamaktadır ta ki 22 yaşındaki charlotte fielding'le tanışana kadar. 

tabii

ki bu ikili için hiçbir şey kolay olmayacaktır will aşkını kabullenmeye

hevesli değildir ve eski yaşam tarzını sürdürmek ister. en sonunda 

will, charlotte'a aşık olmaya başladığını kendisine itiraf eder ancak

charlotte will'in

sadakatsizliğine katlanamaz ve onu hayatından çıkarır. yeniden bir araya

gelebilmek ve kendini affettirmek için will herşeye hazırdır fakat

gerçekten o kadar zamanları var mıdır?

5) THE BODYGUARD (1992)

kevin costner (frank farmer) ve whitney houston (rachel marron)'un

başrollerini paylaştığı 130 dakikalık inanılmaz film. 1992 yapımı,

yönetmen mick jackson, senaryo lawrence kasdan'a ait.

geçmişin

gizli servis ajanı frank farmer ve tehlikeli

bir hayranı tarafından tehdit edilen ünlü pop yıldızı rachel'ın yolları

bir koruma göreviyle kesişir.. önceleri, gözü güvenliği

sağlamak dışında birşey görmeyen frank ve özgürlüğüne düşkün rachel hiç

anlaşamaz. rachel bir türlü olayın ciddiyetine varamamıştır ve kendi

yaşam tarzını değiştirmek istemez.. bir yandan kendini frank'tan

etkilenmekten alıkoyamaz. en sonunda aralarındaki gerilim, aşka

dönüşür ve rachel'ı korumak frank için bir işten çok daha fazlası

anlamına gelir..

kalbinin kapılarını aşka kapamış olan adam, aşkı ve sorumluluğu

arasında sıkışıp kalmıştır fakat etrafına adeta ışık saçan rachel'ın

büyüsüne kapılmamak imkansızdır.. bu zorlu şartlarda adea imkansız olan

aşk mutluluk getirecek midir?

gerçekten bütün duyguları size

hissettiren özellikle müzikleriyle tamamen insanı kendisine çeken büyülü

bir atmosfer büyülü bir film.. açıkça söylemek gerekirse izledikten

sonra 10 gün falan şarkısını mırıldanarak dolaşmıştım:)