Umut Nur Sungur Yazio: Aşk, Sevgi ve Sanat
Aşk kelimesini düşündüğümüzde çoğumuzun aklına masallardaki, filmlerdeki o göz alıcı, saf, romantik, hiç de karmaşık olmayan, içimizde kelebekler uçurtan, başımızı döndüren, bizi gülümseten sahneler gelmiyor mu? Aşk, insanlığın varoluşundan itibaren her alanda; sanat, psikoloji, biyoloji, sosyoloji, antropoloji ve kültürde incelenen, üzerine yazılan, tanımlanmaya çalışılan ve en çok merak edilen konulardan biri. Aşkın Yunan mitolojisinde önemli bir yeri vardır ve birçok tanrı sevgi duygusuyla ilgilenir. Örneğin; - Agape, etimolojik anlamı 'kardeşçe sevgi' olan bu tanrının görevi, ideal aşkı sağlamaktır. Skolastik felsefede Tanrı için duyulan sevgiyi anlatmada kullanılmıştır. - Hepimizin bildiği okçu tanrı Eros aşk ve şehvet tanrısıdır. - Philia, genellikle 'arkadaşlık' veya kardeşçe sevgiyi ifade eder. - Storge, anaç sevgiyle ilgilenir. - Xenia, insanlar arasındaki kini ve düşmanlığı aşka dönüştürür. - Afrodit, aşk ve güzellik tanrıçasıdır. - Philautia kendini sevmekle ilgilidir. Erich Fromm’da psikolojide sevgiyi 5 türde sınıflandırmıştır: Tanrı sevgisi, cinsel sevgi, kardeşçe sevgi, anaç sevgi ve öz sevgi.
Umut Nur Sungur Yazio: Güzeli Konuştuk. Peki ya Estetik?
Herkese merhaba. Bir önceki yazımda güzellik kavramından bahsetmiştim. Bu sefer konuya “estetik” ile devam edeceğim. Güzellik ve estetik kavramları bazen birbiri yerine kullanılsalar da aslında farklıdırlar. Güzellik, algıladığımız ve tepki verdiğimiz bir şeydir. Bir gün batımını veya bir dağın tepesinden alabildiğine uzanan manzarayı seyrederken yaşadığımız deneyimler bu tepkiye örnek olabilir. Felsefede estetik, güzelin teorisini ve bu deneyimi incelerken, psikolojide estetik, algı fizyolojisi ve psikolojisi ile ilişkili olarak incelenir. Burada hemen psikolojide estetik tepkinin bir dış uyarana veya bir hatıraya ilişkin duygusal, bilişsel ve ilgi bileşenlerini içeren karmaşık bir tepki olduğunu belirtmek isterim. Aristoteles, sanatın, olumsuz duyguları güvenli ve sosyal olarak kabul edilebilir bir yol ile deneyimleme fırsatı sunduğunu söylemiştir. Bu bağlamda aslında sanki sanat başkalarının deneyimlerinden öğrenme fırsatı sunmaktadır bize, öyle değil mi? Örneğin, duygusal bileşen, bir korku filminin ya da Goya’nın “3 Mayıs 1808” isimli eserinin hissettirdiği olumsuz duyguyu, gerçekte orada olsak yaşayacağımız duygu kadar güçlü olmasa da güvenli bir yol ile deneyimleyebilmemizdir. Bilişsel bileşen daha çok çağdaş eserlerde ortaya çıkabilir. Örneğin, Picasso veya Braque’ın bazı eserlerinin çözümlemesi epey güç olabilir. Yani eser çözülmesi gereken bir sorun gibi aktarılmıştır ve izleyici eseri analiz edebilmek için adeta bir dedektif gibi uzun bir süre çözüm ve anlam bulmaya çalışabilir. Ya da resmin en sevdiğiniz kişi ile olan benzerlikleri bizim (yani gözlemci) için eseri çok ilginç kılabilir.
Fırat Neziroğlu Yazio: İyi Bakmak Lazım
Zordur genç yaşta köşe sahibi olmak. O Türkiye’nin en yeni lifestyle-magazin yazarı. Magazin dünyasına nasıl yeni bir soluk getirdi, farkı ne, konularını nasıl seçiyor, buralara kadar nasıl geldi? Orkun Ün'ün kendiliğinden hikayesi hakkında sohbet ettik...