onedio

Taraf Gazetesi Haberleri

Taraf Gazetesi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Taraf Gazetesi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Darbe Hırsına Kapılmış Adamlar, Bilâl Erdoğan'dan Habersiz Evine Para mı Götürüp Yığıyorlardı!'
Taraf yazarı Murat Belge: Demokratik terbiyesi olan medenî bir ülkede böyle bir olay olursa “darbe” falan olmaz.Taraf gazetesi yazarı Murat Belge , AKP iktidarının 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu 'darbe teşebbüsü' olarak değerlendirdiklerini belirterek, 'Hoşlanmadıkları her şeye “darbe” deme alışkanlığını da edindiler' ifadesini kullandı.Murat Belge'nin 12 Ekim 2014 tarihli Taraf gazetesinde 'Kriz yönetmek' başlıklı yazısında, AKP'yi devirme hırsında kapılmış insanların 'ellerinde ayakkabı kutularıyla koşuşup onları falancanın evine yığmıyorlardı. Bilâl Erdoğan’dan habersiz eve para götürüp yığmıyorlardı' dedi.Murat Belge'nin söz konusu yazısı şöyle:Kriz yönetmekAKP’nin kriz yönetmekte başarısız olduğunu söyleyenler çoğalıyor. Bu, doğru bir tesbit mi? Elimizde son örnek şu birkaç gündür bu ülkede olanlar (ve bu olanların hazırladığı “olacaklar” var, önümüzde). Bunun başarılı bir “kriz yönetme” --ya da herhangi bir şeyi başarıyla yönetme-- örneği olduğu söylenemez herhalde.Ama gözümüzü AKP’nin ilk seçim kazanma tarihinden bugüne yaşanan sürece çevirip bakınca, krizin o günden başlayıp kesintisiz bugünlere geldiğini görüyoruz. Ne var ki, 2002’den aşağı yukarı 2010’a kadar birbirini kovalayan irili ufaklı krizler AKP’nin kendi ürettiği şeyler değil. Yeminli AKP düşmanlarının (daha doğrusu herhangi bir İslamî hareketin düşmanlarının) AKP’yi devirmek için hazırladığı krizler. Çeşitli muhtıralar, “kapatma” girişimleri vb. Bunlar karşısında AKP meşru savunma durumunda. Teslimiyet göstermiyor, farfaralık da yapmıyor. Düşman cephenin asıl etkili silâhlarını kullanamaz durumda olması nedeniyle (silâh, darbe; kullanamama nedeni uluslararası konjonktür) bu krizler istenen ya da beklenen sonucu vermiyor ve AKP “bilmem kaç varta atlatmış” bir parti olarak yoluna devam ediyor.Ama bu “AKP iktidarı” dizisinin yeni bölümlerine geldiğimizde krizlerin mahiyeti değişiyor. İlk belirleyici olay Gezi. Taksim’de toplanan ve direnenler, cunta heveslilerinin “Bayrak” falan diyerek topladıkları kalabalıklara benzemiyor (bir süre sonra onlardan bazıları aralarına karışsa dahi). Bu direnişin merkezî ağırlığı parkın ortadan kalkması, ağaç kesilmesi gibi sorunlar ama bence tepki ruh hali daha karmaşık: gitgide otoriterleşen, sık sık “hayat tarzı” değerleri dayatmaya çalışan bir iktidarın, daha doğrusu bir Başbakan’ın yarattığı tepkisel birikim var burada.Ve burada, o Başbakan, karşılaştığı bu yeni durumu 2002’den beri kendisine karşı kurulan tuzaklardan ayırdetme ferasetini gösteremiyor. Burada TOMA değil de konuşup anlaşma politikası uygulasa bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Bu olay, ayrıca, Başbakan Erdoğan’a da demokrat olma imkânı verirdi. Ama, herhalde, öyle olma fikrine de fazla muhabbet beslemiyordu --besleyemeyeceği belli.Gezi’den sonra, krizimiz gene eksik değil; ama bunlar “AKP mamulâtı” krizler. Darbe yapıp da AKP’yi devirme hırsına kapılmış adamlar ellerinde ayakkabı kutularıyla koşuşup onları falancanın evine yığmıyorlardı. Bilâl Erdoğan’dan habersiz eve para götürüp yığmıyorlardı. İktidardaki zevattı bunları yapan; yalnız, bunların yapıldığından birilerinin de haberi olmuştu. Bu, hesapta olmayan etkendi.İktidar 17 Aralık için şimdi ağızbirliğiyle “darbe teşebbüsü” diyor. Hoşlanmadıkları her şeye “darbe” deme alışkanlığını da edindiler. Tamam, burada hükümeti zor duruma düşürmek için belirli bir işbölümü içinde çalışan (ve bilgi toplayan) birileri var. Ama bu niçin bir “darbe” olsun. Demokratik terbiyesi olan medenî bir ülkede böyle bir olay olursa (öyle bir yerde olması zordur ama oldu diyelim) “darbe” falan olmaz. Orada Hükümet de medenî olacağı için ya istifa eder (bu, başvuracak ilk prosedür) ya da ortaya atılan iddiayı ve saçılan kanıtları düzgün, hukukî bir yöntemle inceler. Böyle bir durumda Tayyip Erdoğan gibi davranan bir Başbakan dünyada görülmedi.Öyle bir “darbe” olsa, onu yapacak olanlar bilgiyi açık eden “cemaat”i de yaşatmazdı --“cemaat” de bunu pek iyi biliyor olsa gerek.Neyse, dediğim gibi, şimdiki krizlerimiz “AKP mamulâtı”. Onun için, “kriz yönetmeyi öğrenme”den önce, “kriz çıkarmama”yı öğrenmeleri gerekiyor.“Kriz”, adı üstünde, normal gidişten bir sapma. Sonuçta, birçok etkenin normal yöntemlerle denetlenememesi durumu. Bir “kriz” varsa, giderilmesinin birinci koşulu ne olduğunu anlamak, tarafları dinlemek, kendi savunduğun noktada esnemeyi, esnek durmayı becermektir. Bir yerde kriz varsa, oranın yöneticisinin, şöyle ya da böyle, o krizde payı olmaması düşünülemez. “Bir tek ben haklıyım. Benden başka herkes haksız” diyerek kriz çözülmez --ancak kriz büyütülür.Ancak birkaç ay öncesine kadar Başbakan, şimdi Cumhurbaşkanı (“ne” olduğu davranışını etkilemiyor) Tayyip Erdoğan inatlarıyla, öfkeleriyle zaten kendisi bir “kriz” halinde. İçişleri Bakanı “misliyle” diye konuşuyorsa, bu korkutucu zihniyetin kaynağı Erdoğan’ın siyaset ve yönetim anlayışı.T24
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Arap Baharı müthiş bir çuvallama oldu. Arap halklarına demokrasi filan getirmedi. Tam tersine yeni bir döneme kapı açtı: Mısır ’daki gibi darbeler, Libya ’daki gibi kaos ve bölünme ve Suriye ’den sonra Irak’ta gördüğümüz üzere iç savaş ve mevcut sınırların fiilen ortadan kalkmaya başlaması, Arap Baharının erken yükseliş ve çöküşünün sonuçlarıdır. Sadece bu da değil; Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi terör kavramını üst boyutlara sıçratan yeni nesil bir cihat örgütünün doğmasına ve bu örgütün mevcut Irak ve Suriye topraklarından bir kısmı üzerinde egemenlik ilan etmesi de bu dönemin sonucudur. Bu örgüt, 29 Haziran günü hem İslam devleti adıyla bir devlet kurduğunu ilan etti, hem de lideri Ebu Bekir el Bağdadi ’yi “Bütün Müslümanların Halifesi” olarak duyurdu. Aynı gün Türkiye’nin Akçakale sınır karakolunun Irak tarafına da kendi bayrağını çekti.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
İSRAİL Gazze'ye acımasızca saldırırken...'Büyük Usta'nın bu saldırılara karşı politikası da belli oldu.İsrail'in vahşi saldırganlığına karşı...'Büyük Usta' şu iki şevi söylüyor: BİR: Tarafsız kalamayız.İKİ: İsrail'le görüşmeyiz. Birincisi için söylenecek tek şev var: Yüzlerce masum insanın üzerine bombalar yağdırılırken, çoluk çocuk katledilirken, camilere nokta atışları yapılırken. Gazze'ye ölüm kustunılıırken, vahşetin de vahşeti sergilenirken...Yok bir de tarafsız kalsaydın.İkincisi için ise sadece şu söylenebilir: İsrail için de çok fifiydi yani sen'ın kendisiyle görüşüp görüşmemen..
Erdoğan'dan Gazeteciye: 'Haddini Bil Edepsiz Kadın'
Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan Malatya'da Müslümanlara hakaret ettiği iddiasıyla Taraf gazetesi yazarı Amberin Zaman'a yüklendiBaşbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapsamında Malatya'da konuştu. Erdoğan, Malatya'da düzenlediği mitingte AKP seçmeni için 'Müslüman bir ülkeden bunun tersini beklemek garip değil mi?' diyerek hem seçmeni, hem de Müslümanlar'ı dolaylı olarak aşağıladığı iddia edilen Taraf Gazetesi yazarı ve The Economist'in Türkiye temsilcisi Amberin Zaman 'a 'haddini bil edepsiz kadın' dedi. Başbakan Erdoğan, Amerin Zaman için şunları söyledi: 'Kılıçdaroğlu önceki gün bir televizyona çıkmış, AKP kitlesinin sorgulama yeteneği yok diyor. Halkın ahlak reformuna ihtiyacı var diyor. Orada da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış. Edepsiz bir kadın.Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi diyor. Haddini bil haddini. Haddini bil eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni bir böyle, bu malum Doğan Grubu televizyonuna oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka saygısızca hakaret ediyorsun. Karşılıklı oturmuşlar hem seçmene hakaret ediyor hem de müslümanlara hakaret ediyorlar. Siz bu kafayla devam edin.T24
Amberin Zaman'dan Erdoğan'a Yanıt: 'Önce İnsan Ol'
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, önceki akşam CNN Türk'te yayınlanan Şirin Payzın'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nu konuk ettiği ve kadın gazetecilerin de sorularıyla katıldığı 'Ne Oluyor' adlı programda yer alan Taraf gazetesi köşe yazarı Amberin Zaman için de ağır ifadeler kullandı. Erdoğan, 'Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış, edepsiz bir kadın, 'Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi' diyor. Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni işte böyle malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun. Karşılıklı oturmuşlar, hem seçmene hakaret ediyorlar hem Müslümanlara hakaret ediyorlar. Siz bu kafayla devam edin. Bidon kafalı dediniz, göbeğini kaşıyan adam dediniz, sorgulamayan kitle diyorsunuz şimdi. 'Müslaman' diyerek aşağılamaya devam edin. Bu millet sizi bunun için hiçbir zaman iktidara getirmeyecek' diye konuştu. Amberin Zaman, Erdoğan'ın bu sözlerine Taraf'taki köşesinden şu yazısıyla cevap verdi: Önce insan ol! Geçen salı gecesi CNNTürk’te katıldığım bir programda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de ahlaki çöküş yaşandığını ve halkın bir kısmının sorgulama yeteneğine sahip olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Bir kitle var ki bu yüzde 25 ile 35 arasında değiştiği söyleniyor... Bu kitle hiç bir şeyi sorgulamıyor.” Ben de bu görüşüne cevaben dedim ki: “Bunu Türkiye’de, bir Müslüman ülkesinde beklemek biraz zor değil mi? Çünkü neticede İslam, merkezine bireyi değil cemaati alan bir din.” Bu cümlem üzerine yazar Levent Gültekin’in lügatimize kazandırdığı “Erdoğanistler” bir linç kampanyası başlattılar. Kendilerine dindar diyen bu kişiler ağza alınamayacak küfür, hakaret ve tehdidi üzerime yağdırdılar. Kimi hemcinslerim dâhil. Yeni Şafak konuyu dün manşetine taşıdı. Fotoğrafımı basmayı da ihmal etmedi. Beni açıkça hedef gösterdi. Başbakan dün koroya katıldı. Meydanlarda beni yuhalattı. Peki, bakaracı makaracılar değil de ben mi dine, Müslümanlığa hakaret ettim? Bana yapılan linç kampanyası benim özetlemek istediğimin tam da bir özeti. Düşünmeden, tartışmamdan, ikna yoluna başvurmadan grup refleksiyle topluca hakaret ediyorlar. “İslam bireyi değil cemaati esas” alır dedim. Peki, Türkiye temelinde bu tespitim yanlış bir tespit mi? Siz yıllarca “cemaatte rahmet vardır” deyip bütün insanları bir çatı altında toplanmaya çağırmamış mıydınız? “Yalnız kalan koyunu kurt kapar” diye hadisler üretmediniz mi? Düşünmeyen, tartışmayan cahiliye toplumlarını özgürleştirmek için gelen İslam’dan anladığınız bu mu? Bütün İslam dünyasında cemaatler, tarikatlar, siyasi hareketler etrafında toplanan milyonlar var. Bu hareketler içerisinde yer alıp da bağımsız hareket eden tek bir birey gördünüz mü? Bağımsız hareket eden bireylerin o yapılar içinde barındırılmadığını hepimiz bilmiyor muyuz? Kaldı ki beni linç edenlere şu soruyu sormak istiyorum: Hayatınızda tek bir kez olsun mensubu olduğunuz cemaat, tarikat, siyasi hareket liderinden işaret almadan oy kullandınız mı? Çok beğendiğiniz hâlde başka partilere oy verebildiniz mi? Dindar çevrelerin en büyük mottosu “kol kırılır yen içinde kalır” değil mi? Bu ne anlama geliyor? Hatalara bireysel açık itirazlar yapılmaz anlamına gelmiyor mu? Bu tavrınızla hem İslam’ı hem Müslümanları dünyanın gözünde değersizleştirdiniz 2. sınıf vatandaş durumuna düşürdünüz, farkında mısınız? Daha geçen gün kurtarıcı gözüyle baktığınız Başbakan Erdoğan “bize itiraz eden, farklı çizgi izleyen herkes kaybetti” demedi mi? Bu ne anlama geliyor? Yanlışı söyleyen herkesi kapının önüne koyduk ve o da siyaseten yaşayamadı anlamına gelmiyor mu? Neden Erdoğanistler bütün “AK gerçekleri” bildikleri hâlde kendi tabanlarında bu düzenin devam etmesi için çırpınıyorlar? Kur’an da “Düşünüyor musunuz”, “Akletmiyor musunuz” diye kaç kez soruyor. Tek bir gün Türkiye’nin geldiği noktayı düşünüp aklettiniz mi? İslam adına insanları kafalarını kesenlerin yolgeçen hanı hâline nasıl geldiği üzerine kafa yordunuz mu? Alevileri, Gürcüleri, Ermenileri aşağılamanın caiz olup olmadığını kendinize sordunuz mu? Şimdi kalkmış durumunuzun resmini çeken bir Müslüman kadını linç ediyorsunuz. Çünkü kadınlar daha kolay lokma değil mi? Hem bu din sadece sizin dininiz mi? Size imanın kimde olduğunu belirleme yetkisi mi verildi? Müslümanların içinde bulunduğu duruma, bana “Yahudi kahpe”, “Git IŞİD’in cariyesi ol” diyerek aklınızca aşağıladığınızı zanneden sizlerden daha çok üzüldüğüm muhakkak. Tek farkımız bunun sorumlusunun sizin gibiler olduğunu söylüyorum. Size yaptığım eleştiriyi İslam’a bir hakaret olarak göstererek kendinizi kurtaramazsınız. Hadi diyelim bu dünyada kurtardınız, yaptıklarınızdan dolayı en küçük bir utanma, vicdan acısı hissetmediniz. Ya çok önemsediğiniz ahirette bu yaptıklarınızı nasıl açıklayacaksınız? Bir Müslüman olarak soruyorum.Demokrat Haber
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Taraf gazetesi, tam 74 gün önce Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki 49 kişiyi rehin alan IŞİD’in rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Süleyman Şah Türbesi’ndeki Türk askerlerinin çekilmesini istediğini, Ankara’nın bu talebi kabul ettiğini, bunun kamuoyuna açıklanması için formül arandığını yazdı. Hükümet Taraf’ı ‘sorumsuzlukla’ suçlamaktan öteye bir şey yapamadı, Taraf da haberinin arkasında durdu. Hatta “Mahkemeye verilirsek, sunacağımız belgeler var” diyerek meydan okudu. Süleyman Şah Türbesi’nin adı bundan birkaç ay önce, Dışişleri Bakanlığı’nın bir toplantısına ait yasadışı dinlemelerde de geçmişti. Hatırlanacağı üzere bu kayıtlarda bazı devlet görevlileri, Suriye’ye müdahale etmek için gerekirse Süleyman Şah Türbesi’ni bombalamaktan söz ediyorlardı. Mahkeme kararıyla bu konuşmanın da üstü örtülmüştü ama o günden beri pek çok kişi Süleyman Şah Türbesi’yle şu veya bu düzeyde ilgileniyor. Bu konuda yazılar yazılıyor. Ama ortada dolaşan bilgilerin çoğu yanlış. Elbette ben de bu konunun birinci derece uzmanı değilim ama elimden geldiğince, yanlışlara işaret edip, olası doğru cevapları sizlerle paylaşmak istedim.
Taraf'tan 'Köşk'te Köstebek' İddiası
Cumhurbaşkanı Gül ile eşini hedef alan Twitter hesaplarını kontrol ettiği ileri sürülen Başbakanlıktaki danışmanların Çankaya Köşkü’nde ‘köstebeği’ olduğu iddia edildi. Taraf gazetesi, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ailesine ait bilgileri dışarı sızdıran bir köstebeğin olduğunu öne sürdü. Gül’ün bunu öğrenince o ismi etrafından uzaklaştırdığı iddia edildi. Gazete, dün, “Gizli Arşiv” isimli Twitter hesabından Gül ve ailesini hedef alan mesajların, Başbakanlık’tan ve bir “yandaş” gazetenin Ankara temsilciliğinden atıldığını ileri sürmüştü. “Twittergate” olarak adlandırdığı skandal gelişmenin Köşk’e uzandığını yazan Taraf’ın iddiasına göre, “Aktroller” diye nitelenen sosyal medya hesaplarını kontrol ettiği ileri sürülen danışman ekibinin, Köşk’te bir köstebeği ortaya çıkarıldı. Yapılan araştırmada, M.K. isimli danışmanın, Gül’ün yaptığı her görüşmenin ayrıntılarını ve ailesi ile ilgili bilgileri anında Başbakanlık’ta görev yapan danışmanlara aktardığı saptandı. Ve bu bilgilerin de, “Aktrollere” ait hesaplardan yayınlandığı belirlendi. Bunun üzerine, M.K. isimli köstebeğin Köşk’ten uzaklaştırıldığı ileri sürüldü. Ayrıca Hayrünnisa Gül’ü isyan noktasına getiren gelişmelerden birisininde Köşk’teki köstebek iddiasının olduğu bildirildi. nediyor.com
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
CIA'dan ayrılalı 30 yıl olmuş ama hâlâ bu ortaya atılıyormuş. Halbuki, Türkiye'yle ilişkisi CIA ilişkisinden daha köklü ve uzunmuş.Gülen'in ABD'de oturma izni alabilmesi için imza verenlerden biri olduğu için ajan, manipülatör gibi öntakılara bir de 'Gülenci' eklenmiş.Bundan dolayı da Türk basınına çok kırgın, çok mesafeliymiş.Kim mi?'Yeşil kuşak' veya 'Ilımlı İslam' veya 'Amerikancı İslam' (veya Şeriati'nin kavramlaştırmasıyla, 'dine karşı din') konularında katılımcı – uzman biri.O kadar ki...Bir defasında, 'Ben bütün hayatımı dünya genelindeki Müslüman hareketlerini çalışmaya harcadım...' demişti.Kendisine hâlâ ajan denilmesinden muzdarip olmasına da bakmayın. Meziyetleri arasında 'CIA stratejik tahminler sorumluluğu' bile var.Ve daha başka bir sürü şey, yeteneklerini saysak sayfalara sığmaz. Son olarak, RAND Corporation denilince akla ilkin onun adı gelir diyeyim de anlayın.
Emre Uslu İçin Zorla Getirilme Kararı
Emre Uslu, İHH Başkanı Bülent Yıldırım'a 'basın yoluyla iftira atma' suçlaması ve 1 ile 7 yıl arası hapis istemiyle yargılanmaya başladı. Mahkeme duruşmaya gelmeyen Uslu'nun bir sonraki duruşmaya zorla getirilmesine karar verdi.Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu, 'El Kaide, İHH, tır vs...' başlıklı yazısıyla İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırıma'a 'basın yoluyla iftira' attığı suçlamasıyla yargılanmaya başladı. 1 ile 7 yıl arası hapsi istenen Uslu duruşmaya gelmedi. Mahkeme Uslu'nun bir sonraki duruşmaya 'zorla getirilmesi'ne karar verdi.Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya müşteki Bülent Yıldırım da katılmazken, tarafları avukatları temsil etti. Duruşmada söz alan Uslu'nun avukatı Veysel Ok, 'Müvekkilim yurtdışında olduğu için duruşmaya katılamadı. Bir sonraki celseye hazır etmeye çalışacağız' dedi. Mahkeme hakimi ise 'Ne amaçla yurtdışında bulunuyor? Hangi ülkede?' diye sordu. Uslu'nun avukatı Ok, 'Kendisi akademik bir çalışma amacıyla Belçika'ya gitmiştir. Gerekirse talimatla ifadesi alınabilir' karşılığını verdi.'Yakalama kararı çıkarılsın' talebiYıldırım'ın avukatı Mehmet Talha Güvençer de suçun sabit olduğunu belirterek, 'Sanık yurtdışına gitmişse de savunmadan kaçmaktadır. Hakkında yakalama kararı çıkarılsın' ifadelerini kullandı.Mahkeme hakimi Hüseyin Kılıç, davetiyeye rağmen duruşmaya gelmeyen Uslu'nun bir dahaki celseye zorla getirilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Taraf gazetesinin 15 Ocak 2014 tarihli nüshasında, 'El Kaide, İHH, tır vs...' başlıklı yazıya atıfta bulunuluyor. Uslu hakkında, İHH'yı 'silah kaçakçılığı' ile itham ettiği gerekçesiyle şikayette bulunulduğu aktarılan iddianamede, yapılan soruşturma neticesinde Uslu'nun, 'İHH'nın Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle insani yardım adı altında bu ülkede faaliyet gösteren yasadışı El-Kaide örgütüne yardım götürdüğü, istihbarat teşkilatının silah transferi işleminde yardım kuruluşlarını kullandığı' iddialarını dile getirerek basın yayın yoluyla iftira suçunu işlediği belirtiliyor.Kaynak: AA