Görüş Bildir

Taraf Gazetesi Haberleri

Taraf Gazetesi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Taraf Gazetesi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Taraf'ta 'Alo Fatih' İlanı
Taraf gazetesi yazarı Ümit Aslanbay, bugünkü köşesinde bir ilan yayınladı.Fatih Saraç'ın Habertürk gazetesinin künyesinden çıkarılmasına atıfta bulunan ilanda şu ifadeler kullanıldı.'ACI KAYBIMIZ Önden Yüklemeli Gazeteciliğin kurucusu, 'siparişleri sabahtan verin' sisteminin bulucusu, İcra Kurulu Üyesi, değerli ve ufuk açıcı gazeteci, çığır açan, duyarlı ve his sahibi insan. Fatih Saraç Habertürk gazetesinin künyesinden çıkarılmış, acımız büyük. Çelenk göndermeyin. Gazeteciler Cemiyeti'ne bağış yapın. Ya da adak adayın' Odatv.com
Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na Tazminat Davası
Başbakan Erdoğan, 'kendisi ve ailesi hakkında şantaj çetesinin uydurduğu kasetlerle iftirada bulunduğu' gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aleyhine dava açtı.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin TBMM Grup Toplantısı ile bazı mitinglerinde, 'kendisi ve ailesi hakkında 'montaj, şantaj çetesinin' uydurduğu, kayda alınması, ifşası, yayılması suç teşkil eden kasetleri esas alarak, iftirada bulunduğu' gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na 200 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan'ın açtığı davanın dilekçesinde, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Anayasa'daki 'haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliği' kurallarını ihlal eden, 'telekulak/kocakulak, montaj, şantaj ve tehdit çeteleri' türediği bildirildi. 'Bu çetelerin, suç teşkil eden yöntemlerle kişilerin haberleşmesini ve özel hayatını dinlediği, kayda aldığı, sosyal medya aracılığıyla servis ettikleri kasetlerle siyaset, ticaret ve bürokrasiyi dizayn etmeye çalıştığı' kaydedilen dilekçede, şunlara yer verildi: 'Toplumun önde gelen tüm insanları, hukukun içinde veya dışında bir şekilde dinlenmekte, takip altına alınmakta ve insanların özelleri tespit edilip, buna göre kasetler oluşturularak, zamanı ve zemini gelince piyasaya sürülerek, sonuç alınmak istenmektedir. 2011 genel seçimleri öncesinde hızlanan bu süreçte, önce CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a karşı çirkin bir tuzak kurulmuş, suç teşkil eden yöntemlerle elde edilen görüntüler internete verilerek, istifa etmesi sağlanmıştır. Bu komplonun akabinde de davalı Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olmuştur. Aynı yöntem MHP'nin milletvekili adayları için de uygulanmış ve 9 MHP adayı kesinleşmiş listelerden istifa etmek zorunda bırakılmıştır.' 'Bu çetenin önemli bir kısmının kamu görevlisi olma ihtimalinin yüksek olduğunun ortaya çıkan bilgilerle görüldüğü' bildirilen dilekçede, '17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde, yasalar ile UYAP sisteminde birçok ihlal yapılarak, birbiriyle ilgisiz yıllarca biriktirilmiş soruşturma dosyaları bir araya getirilerek, yolsuzluk ve rüşvetle ilgili soruşturma iddiası altında operasyonlar başlatıldığı' belirtildi. 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini yıkma ve yargı yoluyla darbe yapma amaçlı bu girişim sonrası, medyaya birçok görüntü ve bilgi servis edildiği' anlatılan dilekçede, '24 Şubat 2014'te, Türkiye'nin montaj ve şantaj çetelerinin, yeni bir operasyonuyla karşı karşıya kaldığı' kaydedildi. Bu çete tarafından bu tarihte 'BAŞÇALAN' isimli sahte Twitter hesabı açıldığı, bu hesaptan Başbakan Erdoğan ile ilgili ses kasetlerinin yükleneceğinin açıklandığı aktarılan dilekçede, bu adresten, bahse konu montaj ses kaydının yayınlandığı Youtube adresinin paylaşıldığı ifade edildi. 'Taraflar, karşılıklı paslaşarak...' Daha sonra Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, eski polis ve Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Uslu ile geçmişte aynı köşeyi paylaşan ve halen Malatya Polis Meslek Yüksek Okulunda görevli olan Önder Aytaç'ın da Twitter hesaplarından bahse konu montaj ses kaydının linkini paylaştıkları ve bazı yorumlarda bulundukları anlatılan dilekçede, şunlar kaydedildi: 'Fethullah Gülen Grubu olarak bilinen medya, basın-yayın organları, gazetecileri ve taraftarlarının (haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğumuz, kim olduğu henüz tarafımızdan bilinmeyen, suç teşkil eden yöntemlerle dinleme yapıp, birden çok konuşmadan kes, kopyala, yapıştır veya başka yöntemlerle montaj ve şantaj çeteleri tarafından üretilen) bu ses kasetini internette yayılması sonrasında, yeterli kamuoyu oluştuğunu düşünen davalı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin 25 Şubat 2014'teki grup toplantısında, bu sahte kaseti kürsüden herkese dinletmiştir. 26 Şubat 2014'te de bu defa Zaman gazetesi söz konusu suç teşkil eden kasetin dökümlerini davalı Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısına dayanarak, yayımlamıştır. Yani taraflar, karşılıklı paslaşarak, bu suç teşkil eden montaj kasetleri siyasi hedefleri doğrultusunda yaymışlar, yayınlamışlardır. Suç teşkil eden kasetlerin yayınlanmasının başka hiçbir gerekçe olmaksızın kişilik haklarının ihlalini oluşturacağı aşikardır.' Dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun 25 Şubat'ta CHP'nin Grup Toplantısı, 28 Şubat'ta Çanakkale, 1 Mart'ta Bursa ve Yalova, 2 Mart'ta Eskişehir mitinglerinde yaptığı konuşmalardan bazı bölümler aktarıldı ve Kılıçdaroğlu'nun, bu konuşmalarında, Erdoğan hakkındaki, 'Başçalan', 'Hırsız' gibi ifadelerine dikkat çekildi. 'Bu montaj ve şantaj çetesinin ürettiği ses kasetlerinin, gerçekliği ve hukuki karşılığının olmadığı' belirtilen dilekçede, Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında dinleme, fiziki takip ve kayda alma kararının olmadığının adli makamlarca açıklandığı hatırlatıldı. Başbakan hakkında ise anayasal sistem gereği telefon dinlemesi veya kayda alma kararının olmayacağına işaret edilen dilekçede, 'montaj ve şantaj çetelerinin Anayasa ve CMK'ya aykırı, usulsüz ve suç teşkil eden dinlemelerden elde ettikleri ses havuzundaki bazı kelimeleri özellikle seçerek, bir araya getirip, algı oluşturmaya çalıştıkları' anlatıldı. Kılıçdaroğlu'nun anayasal hakları ihlal ederek, montaj bu ses kayıtlarını yaydığı, bu hukuk dışılığa ilave suç isnatlarıyla yeni kişilik ihlallerinde bulunduğu kaydedilen dilekçede, 'Davalı (Kılıçdaroğlu), söz ve davranışları ile sürekli toplumu ve siyaseti germektedir. Çirkin, kaba, onur kırıcı, suç isnadı içeren, iftira atan ve hakaret edici bir üslupta konuşmayı ilke edinmiştir' denildi. Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan ve ailesi hakkında 'montaj ve şantaj çetesinin' uydurduğu, kayda alınması, ifşası ve yayılması suç teşkil eden kasetleri esas alarak, iftira atıp, her gün vatandaşlara bu suç isnadı içeren beyanları dinletmesi ve ifade etmesinin kişilik haklarının ihlaline neden olduğu belirtilen dilekçede, bu nedenlerle 200 bin lira manevi tazminat talep edildi.
'AKP Değil, Ama Erdoğan Tarihi Finalinde'
Türkiye 2 yıl içinde üç seçime gitmeye hazırlanırken, AKP’nin 17 Aralık operasyonunun ardından oy oranını koruyup korumayacağı da tartışma konusu. Taraf gazetesi yazarı Prof. Dr. Murat Belge, AKP’nin 30 Mart seçiminde birinci çıkacağını düşündüğünü belirterek, “Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim” görüşünü dile getirdi. Murat Belge ’nin Taraf gazetesinin bugünkü (9 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “ Büyük tarih ve olgular ” başlıklı yazısı şöyle: BÜYÜK TARİH VE OLGULAR Büyük çoğunluğun değişen derecelerde dindar olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Bu çoğunluk, hayatta, dünyada olanları anlamak için ve aynı zamanda bunları değerlendirmek, yerli yerine oturtmak için, başka bir entelektüel donanıma sahip değil. 2002’den beri Müslüman olduğunu özellikle vurgulayan bir hükümet var. Zaten o vurgulamasa muhalifleri şüpheye yer bırakmayacak. Şimdi konumuz olmayan çeşitli nedenlerle ekonomi yolunda yürümüş. Bunu bir yığın istatistik kanıtlıyor ama zaten sıradan yurttaş, cebine giren paranın miktarından üstünde arabasını sürdüğü yola kadar bir yığın olgu dolayısıyla bunun farkında --ve bundan memnun. Ve şimdi bu şiddetli kavga başladı, şiddetlenerek sürüyor. Ne yapsın bu sıradan yurttaş? Geçmişte benzer bir olay “Yahya Demirel” üzerinden kopmuştu. Böyle bir yakın akrabası olması, Demirel’e pek fazla oy kaybettirmedi (ayrıca, Demirel, şimdiki hükümetin “örtbas” etme stratejisine de başvurmamıştı). Ben o zaman da yazmıştım: sözünü ettiğimiz o “sıradan yurttaş”, öyle bir “hayat bilgisi”yle büyüyüp donanmıştır ki, Başbakanlık gibi etkili bir yere çıkmış bir adam, bunun bazı nimetlerini yakınlarına, akrabalarına tattırmazsa, öyle bir adamı ayıplar. Şimdi rakamlar fazla büyük; başka etkenler var. Ama bu gibi konularda temel tavır alış biçimlerinde fazla bir farklılaşma yok. Kendi verili koşullarında bu toplumun ürettiği hayat bilgisi böyle bir şey. Buna üzülebiliriz ama yapacak pek bir şey yok. Burası böyle, ama burada bir duralım: aslında bu “yolsuzluk” faslı da değil, Gezi Direnişi’nden başlayarak, AKP hükümeti ve özellikle Başbakan eski ışıltısını, pırıltısını, her neyse onu, kaybetmeye başladı. Laikler, Kemalistler, CHP, Ordu vb., orada görecekleri direnci, uğrayacakları saldırıları biliyorlardı ve bununla başa çıkmayı da başardılar. Ama Gezi bilmedikleri, hazır olmadıkları bir direniş biçimiydi. Onlar buna karşılık, bildikleri yöntemleri uygulamaya koydular: gazıyla, suyuyla polis şiddeti. Ve Başbakan bir daha kapatmamak üzere ağzını açtı. O gün bu gündür, saldırmadığı yer, kişi kalmadı --kendi safında duranlar da dâhil. Siyasî hayat, bir toplumun zaman denizinde yüzmesi, yalnız seçime bağlı değildir. Seçim kendi yerinde önemlidir, ama her şey demek değildir. Dünyada bütün toplumlar karmaşık varlıklar; geçmişiyle, bugünüyle Türkiye özellikle karmaşık. Oyunu falan partiye vermek, evet, bir olgu; ama aynı zamanda vermedikleri var. Niçin oyunu X’e verdiğine bakmanın yanısıra niçin Y’ye vermediğini de incelemek gerek. Sonuç olarak, bu ilk seçim sınavından AKP’nin “birinci parti” olarak çıkacağı kanısındayım. Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim. Toplumların kendilerine özgü (karmaşıklıklarına bağlı) bir zamanlamaları var: örneğin İkinci Dünya Savaşı 1939’da başladı, değil mi? Ama aslında 1933’te başlamıştı. Alman halkı Nazi Partisi’ni birinci parti haline getirip Hindenburg da şansölyeliği Hitler’e verdiğinde kapı açılmıştı. Bundan sonra olanlar şaşırtıcı falan değildir (Mein Kampf’ta yazılıydı hepsi), bir makine düzenliliği içinde olmuş şeylerdir. Böyle bir biçimde, muhtemelen henüz AKP’nin değil, ama Başbakan’ın “tarihî final”ine geldiğini düşünüyorum. “AKP’nin değil” diyorum, çünkü partinin rota değiştirmesi, başka bir şey yapması “ihtimali” var; Başbakan için böyle bir ihtimal kalmadı. Seçtiği ve kendini mahkûm ettiği bu yolda, başarı “görüntü”sü veren birkaç olay daha çıkabilir, ama ülkede de, uluslararası düzeyde de, varılacak nokta bellidir: “Yıktım perdeyi, eyledim viran.”Demokrat Haber
Efkan Ala'dan Vali Mutlu'ya Gözaltı Emri
Başçalan isimli twitter hesabından, İçişleri Bakanı Efkan Ala’yla İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu arasında geçtiği iddia edilen bir ses kaydı yayınlandı. Yayınlanan kayıtlara göre dönemin müsteşarı olan Efkan Ala, Vali Mutlu’dan, Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun gözaltına alınmasını istiyor. 17 Aralık yolsuzluk operasyonun ardından yapıldığı belirtilen ses kaydına göre Efkan Ala, ile Vali Mutlu arasında geçtiği iddia edilen konuşma şu şekilde: Efkan Ala: “Şimdi bu Baransu denen adam şu anda birtakım gizli belgeler yayınlıyor. Bu adam suç işliyor. Yani bunun hemen gözaltına alınması ve o belgelerine el konuşması lazım” Hüseyin Avni Mutlu: “Allah Allah peki” Efkan Ala: “Açıktan MGK’nin şeylerini yayınladı. Adam ortalıkta dolaşıyor ya. Böyle bir devlet olmaz yani” Hüseyin Avni Mutlu: “Tamam anladım” 2- Görüşme Hüseyin Avni Mutlu: “Şimdi ben Başsavcımızla görüştüm, Turan Çolakkadı ile” Efkan Ala: “Ne dedi, ne dedi? Hüseyin Avni Mutlu: “Konudan bilgisi yoktu, ben şimdi hemen bakacağım dedi” Efkan Ala: “Arama kararını versin kardeşim. Bu gece bunun gereğini yapım sayın valim. Derhal bu adam alınsın. Savcı bir şey diyorsa savcıyı da alın. Orada bir ekip kurun gidin ve bunun canına okuyun. Biz koruruz sizi” evrensel.net
'Darbe Hırsına Kapılmış Adamlar, Bilâl Erdoğan'dan Habersiz Evine Para mı Götürüp Yığıyorlardı!'
Taraf yazarı Murat Belge: Demokratik terbiyesi olan medenî bir ülkede böyle bir olay olursa “darbe” falan olmaz.Taraf gazetesi yazarı Murat Belge , AKP iktidarının 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu 'darbe teşebbüsü' olarak değerlendirdiklerini belirterek, 'Hoşlanmadıkları her şeye “darbe” deme alışkanlığını da edindiler' ifadesini kullandı.Murat Belge'nin 12 Ekim 2014 tarihli Taraf gazetesinde 'Kriz yönetmek' başlıklı yazısında, AKP'yi devirme hırsında kapılmış insanların 'ellerinde ayakkabı kutularıyla koşuşup onları falancanın evine yığmıyorlardı. Bilâl Erdoğan’dan habersiz eve para götürüp yığmıyorlardı' dedi.Murat Belge'nin söz konusu yazısı şöyle:Kriz yönetmekAKP’nin kriz yönetmekte başarısız olduğunu söyleyenler çoğalıyor. Bu, doğru bir tesbit mi? Elimizde son örnek şu birkaç gündür bu ülkede olanlar (ve bu olanların hazırladığı “olacaklar” var, önümüzde). Bunun başarılı bir “kriz yönetme” --ya da herhangi bir şeyi başarıyla yönetme-- örneği olduğu söylenemez herhalde.Ama gözümüzü AKP’nin ilk seçim kazanma tarihinden bugüne yaşanan sürece çevirip bakınca, krizin o günden başlayıp kesintisiz bugünlere geldiğini görüyoruz. Ne var ki, 2002’den aşağı yukarı 2010’a kadar birbirini kovalayan irili ufaklı krizler AKP’nin kendi ürettiği şeyler değil. Yeminli AKP düşmanlarının (daha doğrusu herhangi bir İslamî hareketin düşmanlarının) AKP’yi devirmek için hazırladığı krizler. Çeşitli muhtıralar, “kapatma” girişimleri vb. Bunlar karşısında AKP meşru savunma durumunda. Teslimiyet göstermiyor, farfaralık da yapmıyor. Düşman cephenin asıl etkili silâhlarını kullanamaz durumda olması nedeniyle (silâh, darbe; kullanamama nedeni uluslararası konjonktür) bu krizler istenen ya da beklenen sonucu vermiyor ve AKP “bilmem kaç varta atlatmış” bir parti olarak yoluna devam ediyor.Ama bu “AKP iktidarı” dizisinin yeni bölümlerine geldiğimizde krizlerin mahiyeti değişiyor. İlk belirleyici olay Gezi. Taksim’de toplanan ve direnenler, cunta heveslilerinin “Bayrak” falan diyerek topladıkları kalabalıklara benzemiyor (bir süre sonra onlardan bazıları aralarına karışsa dahi). Bu direnişin merkezî ağırlığı parkın ortadan kalkması, ağaç kesilmesi gibi sorunlar ama bence tepki ruh hali daha karmaşık: gitgide otoriterleşen, sık sık “hayat tarzı” değerleri dayatmaya çalışan bir iktidarın, daha doğrusu bir Başbakan’ın yarattığı tepkisel birikim var burada.Ve burada, o Başbakan, karşılaştığı bu yeni durumu 2002’den beri kendisine karşı kurulan tuzaklardan ayırdetme ferasetini gösteremiyor. Burada TOMA değil de konuşup anlaşma politikası uygulasa bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Bu olay, ayrıca, Başbakan Erdoğan’a da demokrat olma imkânı verirdi. Ama, herhalde, öyle olma fikrine de fazla muhabbet beslemiyordu --besleyemeyeceği belli.Gezi’den sonra, krizimiz gene eksik değil; ama bunlar “AKP mamulâtı” krizler. Darbe yapıp da AKP’yi devirme hırsına kapılmış adamlar ellerinde ayakkabı kutularıyla koşuşup onları falancanın evine yığmıyorlardı. Bilâl Erdoğan’dan habersiz eve para götürüp yığmıyorlardı. İktidardaki zevattı bunları yapan; yalnız, bunların yapıldığından birilerinin de haberi olmuştu. Bu, hesapta olmayan etkendi.İktidar 17 Aralık için şimdi ağızbirliğiyle “darbe teşebbüsü” diyor. Hoşlanmadıkları her şeye “darbe” deme alışkanlığını da edindiler. Tamam, burada hükümeti zor duruma düşürmek için belirli bir işbölümü içinde çalışan (ve bilgi toplayan) birileri var. Ama bu niçin bir “darbe” olsun. Demokratik terbiyesi olan medenî bir ülkede böyle bir olay olursa (öyle bir yerde olması zordur ama oldu diyelim) “darbe” falan olmaz. Orada Hükümet de medenî olacağı için ya istifa eder (bu, başvuracak ilk prosedür) ya da ortaya atılan iddiayı ve saçılan kanıtları düzgün, hukukî bir yöntemle inceler. Böyle bir durumda Tayyip Erdoğan gibi davranan bir Başbakan dünyada görülmedi.Öyle bir “darbe” olsa, onu yapacak olanlar bilgiyi açık eden “cemaat”i de yaşatmazdı --“cemaat” de bunu pek iyi biliyor olsa gerek.Neyse, dediğim gibi, şimdiki krizlerimiz “AKP mamulâtı”. Onun için, “kriz yönetmeyi öğrenme”den önce, “kriz çıkarmama”yı öğrenmeleri gerekiyor.“Kriz”, adı üstünde, normal gidişten bir sapma. Sonuçta, birçok etkenin normal yöntemlerle denetlenememesi durumu. Bir “kriz” varsa, giderilmesinin birinci koşulu ne olduğunu anlamak, tarafları dinlemek, kendi savunduğun noktada esnemeyi, esnek durmayı becermektir. Bir yerde kriz varsa, oranın yöneticisinin, şöyle ya da böyle, o krizde payı olmaması düşünülemez. “Bir tek ben haklıyım. Benden başka herkes haksız” diyerek kriz çözülmez --ancak kriz büyütülür.Ancak birkaç ay öncesine kadar Başbakan, şimdi Cumhurbaşkanı (“ne” olduğu davranışını etkilemiyor) Tayyip Erdoğan inatlarıyla, öfkeleriyle zaten kendisi bir “kriz” halinde. İçişleri Bakanı “misliyle” diye konuşuyorsa, bu korkutucu zihniyetin kaynağı Erdoğan’ın siyaset ve yönetim anlayışı.T24
Baransu: 'Kaçmadım, Buradayım'
Taraf yazarı Mehmet Baransu'nun gece yarısı gerçekleşen operasyonla gözaltına alındığı iddia edildi. Baransu 'selfie'li pozuyla konuya açıklık getirdi Taraf gazetesi yazarı Önder Aytaç 'ın gözaltına alınmasının ardından bir başka Taraf yazarı Mehmet Baransu 'nun da gözaltına alındığı iddiası ortaya atıldı. Baransu iddiaya Twitter'dan yanıt verdi. Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye toplantısına ilişkin ses kayıtlarının sızdırılmasına ilişkin Taraf yazarı Önder Aytaç'ın gözaltına alınmasının ardından Mehmet Baransu'nun da gözaltına alındığı iddiasını bir gazetenin internet sitesinde yayınlandı. Ancak Baransu, Twitter'dan havaalanında çektiği selfie'sini paylaşıp altına da, ''Anamı, babamı oy kullanmaları için yolcu ediyorum'' diye yazdı.T24
Taraf Gazetesinin İnternet Sitesi Hacklendi
Dün açıklanan yerel seçim sonuçları sonrası hacker saldrısına uğrayan Taraf'ın internet sitesi çöktüTaraf gazetesinin internet sitesi siber saldırı sonucu çöktü. Taraf'ın web sitesine girenler, 'Geçici olarak hizmet verememekteyiz. En kısa zamanda tekrar yayında olacağız' uyarısıyla karşılaşıyor. Taraf Gazetesi hacker saldırısı sonrası internet sitesine şu yazıyı koydu: Gazetecilikten, özgürlükten ve Taraf'tan korkan alçaklar Taraf internet sitesi son bir haftadır organize bir saldırı altında. Demokratik seçimden, gazetecilikten, özgür medyadan korkan alçaklar bugün yine bir saldırı gerçekleştirirek, sitemizi hacklediler. Başardıklarını sanıyorlar kaybettiler. Taraf’tan özgür habercilikten ne kadar korktukları da ortaya çıktı. Bize ne kadar güçlü olduğumuzu bir kez daha gösterdiler. Siber değil, süper askerler, tetikçiler gönderseniz fayda etmez. Taraf’ı susturamazsınız. Kısa sürede tekrar yayındayız…T24
Emre Uslu: 'Bir Süre Daha Brüksel'de Kalacağım'
Başbakan Tayip Erdoğan'ı eleştiren köşe yazıları tüm dikkatleri üzerinde toplayan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, pazar günkü seçimler öncesinde gittiği Belçika'nın başkenti Brüksel'de kalmaya devam edeceğini belirtti. Radikal'in haberine göre, Today's Zaman ve Taraf gazetelerinde yazdığı yazılarla yolsuzluk iddialarını sık sık gündeme getiren ve hem Başbakan Tayip Erdoğan hem de hükümete ve iktidar partisine yönelik eleştirileriyle önde gelen köşe yazarı ve akademisyen Emre Uslu, 30 Mart seçimleri öncesi gittiği Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir zaman daha kalacağını belirtti. The Wall Street Journal gazetesinin yaptığı habere göre ise hükümetin kendisini, 'Türk yetkililerin Suriye'ye yönelik askeri müdahaleyi değerlendirdiği görüşmenin ses kayıtlarını sızdırmakla' suçlayabileceğini açıklayan Uslu, 'Belli grupları hedefleyecek siyasi bir kampanya başlatmaya çalışıyorlar. Bu yalnızca bir başlangıç' diye belirtti.Arcaajans
Taraf'tan Süleyman Aslan İçin Tebrik ve Teşekkür İlanı
Taraf gazetesi, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası evindeki ayakkabı kutularından çıkan 4,5 milyon dolar ile Türkiye gündemine oturan eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın Ziraat Bankası'na transferini tebrik eden ilan yayınladıTaraf gazetesi, 17 Aralık'ta yapılan büyük rüşvet, kara para aklama ve yolsuzluk operasyonunda evindeki ayakkabı kutularından 4,5 milyon dolar çıkan Halkbank Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan 'ın, Ziraat Bankası yönetim kuruluna atanması nedeniyle tepki amaçlı olduğu öne sürülen tebrik ilanı yayınladı. Süleyman Aslan, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında evinde yapılan aramada ayakkabı kutularına konulmuş 4,5 milyondolar ele geçirilmişti. Gözaltına alınarak tutuklanan Aslan hakkında adli kontrol şartıyla tahliye kararı çıkmıştı. Süleyman Aslan'ın geçtiğimiz hafta içinde ise Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine atandığı belirtilmişti. Taraf da, bu atamaya tepkisini koymak için gazetede bir ilan yayınladı. Taraf ilanında, 'Halk Bankası eski genel müdürlerinden, yeri doldurulamayacak insan, kıymetli bürokrat SAYIN SÜLEYMAN ASLAN Cuma günü itibarıyla Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine atanmıştır. Tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. Zorlu yeni görev sürecinde kendisini yalnız bırakmayan, desteklerini esirgemeyen dost ve sevenlerine teşekkür ederiz!' ifadelerini kullandı. T24
Tape Fırtınası Dindi mi?
Pek çoğu 17 Aralık operasyonu sonrasında açılan ve Türkiye'nin gündemini sarsan tapeleri yayınlayan Twitter hesapları, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte büyük bir sessizliğe büründü. Türkiye 17 Aralık operasyonunun ardından hükümet ve Gülen cemaati arasında büyük bir mücadelenin gün yüzüne çıkışını izledi. Dershane tartışmalarıyla başlayan bu gerilim, 17 Aralık sabahı başlatılan operasyonla tırmanışa geçti. AK Parti, 3 ayrı dosyanın birleştirilmesi nedeniyle ‘büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ olarak adlandırılan bu soruşturmanın ‘hükümete yönelik bir darbe’ olduğunu iddia etti. Operasyonun hemen ardından soruşturma ile ilgili yayın yasağı geldi. Ve yeraltında yürütülen ‘tape savaşı’ da bundan sonra başladı. Türkiye bu süreçte başrollerini cemaat taraftarı ‘Başçalan’ ‘Haramzadeler’ ve cemaat karşıtı ‘Mehmet Özçelik’ hesaplarının oynadığı ve youtube üzerinden yürütülen bir propaganda fırtınasına şahit oldu. Tapeler havada uçuştu. Bunları ‘montaj-dublaj-şantaj’ açıklamaları izledi. Yapılan her açıklamaya yeni bir tape ile karşılık verildi. İş öyle bir boyuta geldi ki, bu süreci yakından takip edenlerin sabah ilk işi, sosyal medyada yeni bir tape yayınlanıp yayınlanmadığına bakmak oldu. 19 Aralık’ta ‘Numan Kurtulmuş kaseti” diye ortaya atılan ve uygunsuz bir siteden alındığı kısa zamanda ortaya çıkan sahte görüntülerle başlayan savaş, 25 Mart’taki büyük turp badiresinin ardından, 27 Mart’ta Dışişleri’ne ait iki ses kaydının yayınlanmasına kadar sürdü. Youtube’un kapatılmasına neden olan o kayıtlar –en azından şimdilik- tape savaşlarının da sonu oldu. TAPE HESAPLARI SUSKUN30 Mart yerel seçimleri, beklendiği gibi bu fırtınanın da sonu oldu. Ak Parti’nin güvenoyu yoklaması olarak gördüğü seçimlerden yüzde 45 oy alarak çıkması, hükümet karşıtı bu tape hesaplarının da büyük bir sessizliğe gömülmesine neden oldu. Twitter’daki Başbakan Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen tapeleri yayınlayan ‘Başçalan’ hesabı, son olarak 29 Mart gecesi saat 22:09’da bir tweet atarak eski tapelerden birinin linkini paylaştı. Oy kullanma saatinin başlangıcından 10 saat önce atılan bu tweet, twitter’da bir ay boyunca fırtına estiren hesabın –şimdilik- son sözleri oldu. Yine Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ve Erdoğan’ın işadamlarıyla arasında geçen tapeleri yayınlayan ‘Haramzadeler’ hesabı da aynı gece son tweetini atarak büyük bir sessizliğe gömüldü. Ta ki dün geceye kadar. Dün gece yeniden mesaj yazan hesap “İşine gelen kararlar için yargıyı kahraman, gelmediğinde hain ilan eden RTE ve partisi soruşturmaların önünü derhal açmalıdır” diyerek sanal dünyaya dönüş yaptı. Haramzadeler’in bu mesajı, seçimden önceki ‘hükümeti yıkma’ vaatlerini yerine getiremediği için takipçilerinden büyük tepki aldı. Her iki hesap da 29 Mart’tan sonra başka tape yayınlamadı. İŞTE TAPE HESAPLARI VE PERFORMANSLARI:- ParisteUc FidanCinayeti adlı hesaptan, Paris’te öldürülen 3 PKK ’lı kadının katil zanlısı Ömer Güney’in MİT ile yaptığı iddia edilen bir konuşmanın ses kaydı yayınlandı. Bu hesap, 12 Ocak’taki bu iki videodan başka video yüklemedi ve kendini askıya aldı. - Başçalan hesabı bu süreçte 54.192 abonesi olan youtube hesabından 42 video paylaştı. Bu videolar toplam 14.397.609 kez izlendi. - Haramzadeler333 ise silinenler dışında youtube’a 22 video yükledi. Bu hesabın videoları ise toplamda 4.443.069 defa izlendi. -  Mehmet Özçelik hesabı Fethullah Gülen’e ve cemaate bağlı şirketlerin yöneticilerine ait olduğunu iddia ettiği videolar yayınladı. Youtube’da aynı içeriği yayınlayan iki tane Mehmet Özçelik hesabı var. Bu hesaplardan 30 Ocak’’tan başlayarak Gülen’e ait olduğu iddia edilen ve en sonuncusu 26 Mart’ta piyasaya sürülen 17 tape yayınladı. Bu videolar toplamda 1.5 milyon kez izlendi. - Seçim güdümü: Tape savaşına katılan son hesap oldu. Sadece iki tape yayınladı. ‘Dışişleri’nde yapılan gizli Suriye toplantısı’nın iki parçası olan bu tapeler, twitter’da cemaat hesapları tarafından yayıldı. Hükümet yetkilileri tapelerin casusluk faaliyeti olduğunu açıkladı. Ardından youtube kapatıldı. Bu hesabın videolarına Türkiye’de erişim de sağlanamıyor. - İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, Aydınlık’ta Abdullah Öcalan'ın 1999 yılındaki sorgu görüntülerini yayınladı. Öcalan, sorgusunda ''Ben de PKK ile savaştım. Devletten daha fazla savaştım'' diyor. Kaset BDP ve PKK tarafından, montajlandığı iddiasıyla eleştirildi. FUAT AVNİ: ERDOĞAN REJİMİ'Nİ YIKMA SAVAŞINDA 22 AYLIK BİR SÜRECE GİRİYORUZ Bu dönemin en gizemli ve gerçek kimliği en çok merak edilen hesabı olan Fuat Avni ise mesajlarını hız kesmeden vermeye devam etti. Tapelerle ilgili ilk ipuçlarını yayınlanmadan kısa süre önce veren ancak tape yayınlamayan Fuat Avni, seçim gecesi sonuçlar netleşmeye başladıktan sonra “Erdoğan Rejimi'ni yıkma savaşı daha yeni başlamıştır. Ümidini kaybeden yolda kalır. 22 aylık bir sürece giriyoruz” mesajı atarak yazamaya devam edeceğinin sinyallerini verdi. Ancak hükümetin seçimlerde büyük darbe alacağına dair takipçilerine büyük umutlar veren Fuat Avni, seçim sonuçlarının gelmeye başlamasıyla takipçileri arasında alay konusu oldu ve pek çok kullanıcı Fuat Avni’ye tepki gösterdi. Bu arada Fuat Avni’nin kimliğiyle ilgili spekülasyonlar da yapıldı. Kerim Gün, Faruk Arslan, Emre Uslu, Ekrem Dumanlı ve Ali Fuat Yılmazer, bazı haber siteleri tarafından Fuat Avni olabilecek isimler arasında sayıldı. CHP ’li Umut Oran ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ‘Fuat Avni siz misiniz?’ diye sordu. Arınç’ın bu soruya yanıtı ise ‘nasıl cevap vereceğimizi bekleyip görsün’ oldu. ADIM ADIM TAPE SAVAŞLARINA GİDEN YOLHükümet ve cemaatin açıklamalarından anladığımız kadarıyla her şey 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK soruşturması kapsamında şüpheli olarak ifadeye çağırılmasıyla başladı. Daha sonra yaşananlar ise adım adım şöyle: Başbakan Erdoğan 5 Kasım günü yaptığı grup toplantısında ‘kızlı-erkekli evler ve yurtlar’ın kapatılacağını açıkladı. Bu haberi ilk olarak Zaman gazetesi AK Parti’nin Kızılcahamam kampına dayandırarak vermiş ve açıklamayı ‘cemaat evlerine bir tehdit olarak’ yansıtmıştı. 14 Kasım’da Zaman gazetesi ‘Eğitime Büyük Darbe’ başlıklı bir haber yayımlayarak hükümetin dershaneleri kapatmak için çalışma yürüttüğünü iddia etti. Bu tarihten sonra cemaat üyeleri twitter’da dershanelerin kapatılmaması için büyük kampanyalar başlattı. TT çalışması olarak yürüyen kampanyalar, zamanla hükümet karşıtı söylemlere dönüştü. Sontv sitesinin editörü Ömer Adıyaman, 20 Kasım’da bir tweet atarak “Mehmet Baransu ve Emre Uslu 'Tape'leri yayınlayacağı siteyi 1 Aralık'taaçacak. O sitelere AK Parti içinden destek veren isimler de var” dedi. ‘Tape’ kelimesi yavaş yavaş sürece dahil olmaya başladı. Aydınlık gazetesi, 25 Kasım tarihli “Tayyip Erdoğan'ın kayıtları yayına hazırlanıyor” haberinde cemaatle hükümet arasında başlayan gerilimin kasetler üzerinden yürütüleceğini iddia etti. Emin Çölaşan, Sözcü’deki 27 Kasım tarihli köşe yazısında, “Türkiye’de çok önemli birinin en yakını’ dediği kişinin “yatak sahneleri”ni içeren bir videoyu izlediğini iddia etti. 28 kasım Taraf gazetesi, dershanelerin kapatılacağı haberiyle başlayan tartışmaları 'Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler' başlığıyla 2004'teki MGK'da alınan kararı yayımlayarak sürdürdü. Abdülkadir selvi 6 Aralık’taki “Sırada ne var?” ve 9 Aralık’taki “Hocam Türkiye'ye dön artık” yazılarında Türkiye’de başlayacak bir kaset savaşına dikkat çekti.7 Aralık. Fethullah Gülen, yayınlanan bir sohbet videosunda Türkiye’de bir siyasetçinin uygunsuz bir ilişkiye gireceğini haber aldığını ve onu engellemek için çok çaba sarf ettiğini açıkladı.19 Aralık’ta ‘Numan Kurtulmuş kaseti” diye ortaya atılan ve uygunsuz bir siteden alındığı kısa zamanda ortaya çıkan görüntüler twitter’da paylaşıldı. 12 Ocak’ta ParisteUc FidanCinayeti adlı hesaptan, Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadının katil zanlısı Ömer Güney’in MİT ile yaptığı iddia edilen bir konuşmanın ses kaydı yayınlandı. Twitter'dakihükümet yanlısı hesaplar, 17 Ocak'ta Türkiye gündeminin değiştirecek tapeler yayınlayacaklarını açıkladılar. Ancak 17 Ocak'ta beklenen olmadı ve bazıları kapanan bu hesaplar 'hesaplaşmayı2 başka bir tarihe erteledi. Twitter'ın gizemli hafiyeleri 19 Ocak'ta Adana'da savcı, MİT’e ait TIR'ları durdurarak arama yaptı. 30 Ocak’ta Mehmet Özçelik hesabı, Gülen’e ait olduğunu iddia ettiği 5 ses kaydını yayınladı. 24 Şubat 2014 tarihinde Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kaydı yayınlandı. Mehmet Baransu twitter’dan “Bu daha Turpun büyügü degil. Benden AKPye, hükümete tavsiye. Grup konuşmasını ona göre hazırlasınlar. Sonra insan icine cikamayabilirler” dedi. Bundan sonra turp tartışması başladı. Mart ayı resmen ‘tape ayı’ oldu. Başçalan, Haramzadeler, Mehmet Özçelik gibi hesaplar ardı ardına tapeler yayınladı. 25 Mart’ta bu turpun büyüğü beklendi. O gün Burak Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen bir tape yayınlandı. Tape, ‘büyük turp’ bekleyenler için hayal kırıklığı oldu. Cemaat üyeleri de ‘yayınlanması ahlak dışı’ dedikleri tape için yayınlayan Başçalan hesabını suçladı. Tape birkaç kez silindikten sonra youtube’a geri yüklendi. 27 Mart’ta Dışişleri’ne ait iki ses kaydı yayınlandı. Seçimlerden önceki son ve en büyük tartışmayı başlatan videolar, yeni açılan ‘seçim güdümü’ hesabından yayınlandı. Tapeler hükümet tarafından ‘casusluk faaliyeti’ olarak ilan edildi. Önce yayın yasağı geldi. Ardından da youtube’a erişim engellendi. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE KADAR... 17 Aralık’ta başlayan ve seçimlere kadar devam eden ‘tape’ süreci –şimdilik- sona ermiş oldu. Ortak kanı, tapeleri yayınların ellerinde başka kayıtlar da olduğu ve günün birinde ortaya çıkarılacağı yönünde. Hükümet yanlısı kanada göre ise, hükümeti devirme amaçlı bu tapelerin kamuoyunda yarattığı algı, Ak Parti’nin seçimlerden güçlenerek çıkmasını sağladı. Bu nedenle de yeni bir tape fırtınası artı çok zor. Hükümet ise, bu sürecin bir adli bir sonucu olacağı konusunda ısrarlı. Özellikle başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in dün yaptığı ‘cezasız kalmayacak’ açıklaması, operasyon beklentisini güçlendirdi. Sonuçta gerek cemaat gerek hükümet gerekse de ‘bir tape olsa da dinlesek’ diyen kesimde oluşan ortak kanı, Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Türkiye’yi sancılı bir sürecin beklediği yönünde. Kaynak: Tevfik Şahin/Radikal