onedio
Görüş Bildir

Ahmet Altan Haberleri

Ahmet Altan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Ahmet Altan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Toplumun yarısını oluşturan kadınların, Meclis'te her yedi erkeğe karşılık bir kişiyle temsil ediliyor oluşu düpedüz vahim, tehlikeli, sakil. Acaba Meclis'in, parti yönetimlerinin, teşkilatlarının yarısı kadın olsaydı, şimdiki gibi, her gün bir başka yerde bir başka kadın cesedi bulunur muydu?Yine her gün bir başka yerde cansız kadın bedenleri bulunuyor. Cinayetleri işleyenler, anlaşılan, eskisi gibi, anlık cinnet veya aşırı öfke sonucu böyle bir halt edip darmadağınık vaziyette yakalanan bildik katillere benzemiyorlar. Kadını öldürüp ardından kendini vuranlar falan da anlaşılan polisiye romanlarda kalacak anca. Kadınlar öldürülüyor, cesetleri bir şekilde ortadan kaldırılıyor, en azından vakitlice bulunamayacakları umulan biryerlere götürülüyor, sürükleniyor, atılıyor... Soğukkanlıca işler bunlar. Hepsi korkunçtu, ama şimdikiler ayrıca beter.
İlker Yasin Solmaz Eşi Defne Joy Foster'ın Vefatının Ardından Yaşadıklarını İlk Kez Anlattı!
2011 yılında hayatını kaybeden Defne Joy Foster'ın eşi İlker Yasin Solmaz, vefatının ardından 8 ay sonra Beyza Dankal ile evlenme kararı almıştı. Bu kararının ardından tepkilerin odağı olan Solmaz, o dönemde medya ve toplumun baskılarına rağmen, 25 aylık oğulları Can’ın durumunu kimsenin düşünmediğini dile getirdi. Ayrıca, evlilikleri hakkında çıkan haberler ve yaşadıkları karmaşayı güçlü bir şekilde atlattıklarını açıklayan isim neler söylemiş gelin birlikte bakalım!
Başbakan Bu Karara da Saygı Duymayacak...
Yargıtay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan hakkında ‘hakaret’ gerekçesiyle açtığı davada verilen tazminat kararını “ Başbakan, eleştiri ağır dahi olsa katlanabilmelidir ” diyerek bozdu. Ankara 20′inci Asliye Hukuk Mahkemesi, 8 Mart 2012 tarihinde kaleme aldığı ‘Alaturkalık ‘ başlıklı köşe yazısı nedeniyle Altan ve Taraf gazetesine toplam 15 in TL manevi tazminat cezasına hükmetmişti. Taraf’tan Sümeyra Tansel’in haberine göre, Altan’ın avukatı Veysel Ok’un temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 4′üncü Hukuk Dairesi’nce verilen bozma kararında “ Davacı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak eleştiri ağır dahi olsa eleştirilere olağandan daha fazla katlanabilmelidir ” denildi. Kararda, Altan’ın yazısını ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Bozma gerekçesinde şu ifadeler kullanıldı: “ Basın özgürlüğünün kapsamı demokrasiyle yakın ilişkisinin sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve sert eleştiriye izin verecek şekilde geniş yorumlanmalıdır. Davanın tarafları siyasetçi ve basındır. Dolayısıyla sert ve yoğun eleştiriye katlanma yükümlülüğü söz konusudur .” ‘Stratfor’un, Erdoğan’a iki yıl ömür biçtiği‘ iddialarını manşete taşıması nedeniyle Erdoğan, gazeteyi eleştirmiş; Altan da söz konusu yazısını bundan sonra kaleme almıştı. Altan yazısında şu ifadeleri kullanıyordu: “Zavallı Başbakan’ın aklı iyice karışmış. Stratfor burnunun dibine girmiş”.Erdoğan, Ahmet Altan ve Taraf gazetesine toplam 30 liralık manevi tazminat davası açmış, Ankara 20′inci Asliye Hukuk Mahkemesi rakamı 15 bin TL’ye indirmişti. Erdoğan’ın avukatları, Altan’ın yazısında ‘Erdoğan’ın şahsiyet haklarına saldırı kastıyla, fevkalade ağır hakaretlerde bulunduğu‘nu iddia etmişti. Avukatlar, ‘yazının Erdoğan’ı eleştirmeye değil; aşağılamaya, küçük düşürmeye, cahil, bilgisiz ve ilgisiz olmakla itham etmeye yönelik olduğunu ‘ ve yazıdaki değerlendirmelerin ‘ düşünce açıklaması ‘ olarak kabul edilemeyeceğini savunmuştu.Diken
Kitaplar Ne Diyor?
Türkiye gündemi yayıncılık sektörünü farklı şekilde etkiliyor. Raflarda yerini alan kitapların büyük kısmı ya gündeme dair ya da gündemden yola çıkarak hazırlanmış. Ortam çok sakin gibi dursa da rakamlar satışların yükseldiğini gösteriyor. Yılın tüm edebiyat etkinliklerinde konuşulan bir konu var. O da 2014’ün yayıncılık dünyası adına durgun bir yıl olup olmadığı. Genel satışlar artış gösterse de, edebiyat dünyası durgun ve bir süre daha böyle olacağa benziyor. YAYFED'e (Yayıncılık Federasyonu) göre, 2014 Mart ayında bandrollü toplam satış 26 milyon 283 bin 799 olurken, 2013 Mart ayında bu rakam 26 milyon 367 bin 729 idi. Bu yılın Mart ayı 2013'ün gerisinde kalsa da, Nisan'da, 28 milyon 946 bin 857 kitap bandrollü olarak satıldı. Bu da geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10 artış anlamına geliyor. Satılan kitapların yüzde 63’ü yetişkin kitapları, çocuk ve gençlik kitapları ile inanç yayınlarından oluşuyor. Eğitim alanındaki yayınlar toplam satışın yüzde 40’ına, akademik yayınlar ise yüzde 2’sine denk geliyor. İşin mutfağındaki isimlere, Türkiye’de yayıncılık sektörü adına nasıl bir sene geçirdiğimizi sorduk. Yayınevi yöneticilerine yönelttiğimiz sorular ve yanıtları ise şöyle: 2013 yılı yayıncılık sektörü adına durgun bir yıl mı oldu, 2014 nasıl başladı?- Bilhassa yerli edebiyat yayınlarında gözle görülür bir oranda 'sayı' düşüşü var mıdır, varsa bunun temel sebebi nedir?- Bu yılın 'Türkiye'de' en çarpıcı edebiyat olayı ne oldu sizce?- Türkiye gündemi yayıncılık sektörünü 'içerik' olarak etkiliyor mu? Deniz Yüce Başarır / Doğan Kitap Yayın Direktörü 2013’ün durgun bir yıl olduğunu söylemek mümkün değil. En azından kendi yayınevimiz adına konuştuğumuzda… Biz önemli bir büyüme oranıyla kapadık 2013’ün, yılın en çok satan iki kitabını yayımladık: Yılmaz Özdil’den Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda ve Zülfü Livaneli’den Kardeşimin Hikayesi. Şu gerçeği de kabul etmek gerekir: yaz başında Gezi Direnişi’nin etkisiyle bir durulma oldu. Doğal olarak okurların gözü Gezi’deydi. Alışveriş merkezlerine tepki vardı, kitabevleri de bu süreçten etkilendi. Ama sonbaharla birlikte bu durum değişti. 2014 ise seçim gündemiyle birlikte daha sakin başladı. Ama karamsar olmak için bir neden göremiyorum. Yerli edebiyat alanında bir düşüş var mı, doğrusu ben sizin kadar emin değilim. Öne çıkan kitapların kişisel gelişim alanında olduğunu (2014 yılı için söylüyorum) söylemek mümkün. Çok satan listelerinin ilk sıralarını bu aralar hep bu tarz kitaplar kaplıyor. Ama birçok edebiyat eseri de yayımlanıyor. Hem de çok iyi tanıdığımız isimlerden. Sadece onları listelerde göremiyoruz. Böyle çarpıcı bir olay oldu mu, bilemiyorum… Elbette gündem yayıncılık sektörünü etkiliyor. Örneğin seçim öncesi herkes beklemeye başlıyor. Sadece seçim ya da propaganda konuşmaları kaplıyor hayatımızı. Ya da bir anda gündem değişiyor ve o güne uygun diye çıkardığınız bir kitap gündem dışı kalabiliyor. Aslında edebiyat eserlerinin tüm bu gündemin dışında her zaman okunması ve satın alınması gerekir. Çünkü herkesin gündemden zaman zaman uzaklaşıp, insanı anlatan, dünyayı kavratan kitaplara ihtiyacı var. Bu, gündeme de farklı bakabilme yeteneğini geliştirmemiz açısından önemli. Emine Eroğlu / TİMAŞ Yayınları Genel Yayın Yönetmeni İstatistikler bir durgunluk olmadığına işaret ediyor. Verilere göre 2013’te bandrol tüketiminde % 13’lük bir artış var. Bu da bir şeklide kitap sektörünün genişlediğini gösteriyor.. Fakat yayıncılıktaki üretim dengesi bozuldu. Ağırlık çocuk ve gençlik yayıncılığına, doğru kaydı. Bu durum, çocuk ve gençlik yayıncılığı yapmayan ya da o alanda başarılı olamayan kültür yayıncılarını zorlamaya başladı. Bir de değişen okur talepleri pazara yerli/yabancı çok fazla isim ve eserin girmesine sebep oldu. Yeni yazar ve çok satan popüler kitaplar piyasadaki eski dengeleri büyük ölçüde değiştirdi. Popüler kitaplar edebiyatı ciddi şekilde gölgeliyor. Bunu çok iyi tahlil etmek gerek. Eskiden muhafazakar kesimde seküler okurun tanımadığı çok satan yazarlar vardı. Şimdi muhafazakâr/ seküler farkı kalktı. Light maneviyat akımı var. Bu bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bir de sosyal medya kitap satışları üzerinde belirleyici bir etki oluşturmaya başladı. Twitter cümleleri ile santimantal denemeler/ romanlar yazan genç kalemler ortaya çıktı. Yazar profili gençleştiği ve iletişim araçları yazarlığı da kolay pazarlanan bir metaa dönüştürdüğü için dünün “çok satan” yazarları bugün eskimeye başladı. Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi yazarların beklenen oranda satmaması bunun neticesi. Bu yazarların 20 yaşın altında kaç tane okuru var, sorusu “durgunluk” olarak tanımladığımız halin de bir izahatı olabilir. Beni çarpan edebiyat olayı hatırlamıyorum. En çok memnuniyet duyduğum Şule Gürbüz ve Ahmet Büke’nin yeni öykü kitapları oldu. Elbette etkiliyor. Gezi olaylarından sonra bir “gezi edebiyatı” teşekkül etti. Edebiyatta sosyal konular daha fazla işlenilir oldu. Aktüel siyaset kitapları büyük ölçüde hükümlerini yitirdi. “ulusalcı” düşünce kitapları listelerde yer tutmaya başladı. Can Öz / Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni 2013 bizim için oldukça tatsız bir seneydi. Ancak, sanıyorum yayınevinde yaptığımız değişikliklerin etkisiyle, 2014 yılı 1. çeyreği Can Yayınları tarihinin mali olarak en verimli dönemi oldu. Yayınlanan kitap sayısında ise azalma değil, artış yaşadık. Önümüzdeki dönemde de bu tempoyu düşürmeyi planlamıyorum. Ancak genel olarak sektör durgunluğunu yorumlamak gerekirse, Türkiye, tüm kurumlar ve sektörlerde bir ilke ve haysiyet iktidarsızlığı yaşamaktadır ve bu zeminsizlik ortamı elbette tüm şirketlerin uzun vade plan yapamamasına, kabuğuna çekilmesine sebep olmaktadır. Kültür yayıncılığının kendine özgün sorunlarını “memleket hali”nden izole ederek ölçümlemek şimdilik pek mümkün görünmüyor. Bunu yorumlamak için henüz çok erken. Türkiye korkutucu bir hızla değişiyor ve sarsılıyor. Bu yıpratıcı dönemin tüketim/kültür eksenindeki etkisini ancak 10 sene sonra belki sağlıklı yorumlayabileceğiz. Olgunlaşmamış düşüncelerim ise şimdilik Türkiye’nin kendini yeniye kapattığı, bilindik simaların ise daha çok kendilerini tekrarladığı üzerine; ancak bu yoruma fazla güvenmiyorum. Benim için yılın önemli edebiyat olayı Can Yayınları’ın kapak tasarımını değiştirmesidir. Hem de nasıl! Raflara bakın, önde sergilenen kitapların dörte biri gündeme dairdir. Türkiye’de gerçekleri gizlenen, kapalı kapılar ardında yürütülen, oldu bittiye getirilen, ama toplumun bilmeye talip olduğu çok fazla konu, gelişme var. Üstüne üstlük “algı yönetimi” adı altında insanlara sürekli yanlış, eksik bilgiler pompalanıyor. Bu böyle devam ettiği sürece okurların raflardan gündeme dair beklentileri yüksek kalacaktır. Bedia Ceylan Güzelce | Al Jazeera Türk
Gülmek İçin Yapılmış Birbirinden Saçma Burç Yorumları
İnternetin fenomen yorumlarından biri olan özellikle kızların hergün baktığı burç yorumları.Peki nedir bu burç işi,inanana lafım yok ama kimisine göre gerçekten saçma geliyor.İşte bunlarda tamamen komiklik olsun diye kafadan uydurulmuş burçların birbirinden saçma yorumları.
Yalnızlık Sözleri: Yalnızlık Hakkında Söylenmiş Mükemmel Sözler
Yalnızlık, kitaplara, şiirlere sıklıkla konu olan bir kavramdır. Özellikle sevdiklerinden ayrı kalanlar yalnızlıklarını dile getirmek için çeşitli sözler aramaktadır. İnsanlar bazen kendilerini anlatmak yerine yalnızlığa dair özlü söz paylaşımında bulunabilir. Bizler de sizler için ünlü isimlerin yalnızlık hakkında söyledikleri en güzel, anlamlı sözleri derledik. İşte yalnızlığınızı en güzel ifade edecek yalnızlık sözleri.
Baransu: 'Belgeleri Altan, Çongar, Oğur ve Tayiz’le Birlikte İnceledik'
'Balyoz' davasında yargılanan bazı sanıklara ''kumpas'' kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, evinde yapılan aramanın ardından gözaltına alınan ve tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada tutuklanan Baransu, Metris Cezaevi'ne gönderildi.Dün evinde polis tarafından yaklaşık 10 saat arama yapıldıktan sonra gözaltına alınan Mehmet Baransu emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından bu sabah Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na getirildi. Balyoz Davası'nda kumpas iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan Baransu'nun Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü'ye ifade verdi. Yaklaşık 12 saat süren aramanın ardından bazı belgelere el koyan ekipler, Baransu'yu 'Balyoz' planı davasında yargılanan bazı sanıklara ''kumpas'' kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına almıştı.Aramanın ardından gözaltına alınan Mehmet Baransu, polisler eşliğinde evden ayrıldı. Baransu, bu sırada gazetecilere, 'Arkadaşlar, siz siz olun, gazeteci olarak adliyeye belge teslim etmeyin. Adliyeye belge teslim ettim diye örgüt kurmaktan yargılanıyorum' dedi.
Ahmet Altan: 'Çoluk Çocuğu Bırakın, Ne Konuşacaksanız Benimle Konuşun'
Cumhuriyet gazetesinin Mehmet Baransu’nun tutuklanması üzerine görüşlerini sorduğu Taraf gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan bir yazıyla cevap verdi. Balyoz iddialarının gündeme getirildiği dönemde gazetenin yayın yönetmeni olan Altan, Balyoz’la ilgili sorularına cevap istedi ve 'Çoluk çocuğu bırakın. Ne konuşacaksanız benimle konuşun. Haberi basan benim' dedi. İşte Ahmet Altan’ın yazısı...Bizim Mehmet Baransu’nun evini basmışlar, on saat aramışlar, gözaltına almışlar, sonra da mahkemeye sevk edip tutuklamışlar.Niye yapmışlar bütün bunları, neymiş suçu?“Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri yok etmek, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek, devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak.”Örgüt kurmuş ama şimdilik “örgütün diğer üyelerini” saptayamamışlar.Bir bavul dolusu belgeyi savcılığa teslim ettiği halde “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri” yok ettiğini söylüyorlar, ne kadar belge vardı ki Baransu yok etti?En çok da Balyoz darbe planından “devletin güvenliğine ilişkin bilgi” ve “devletin gizli kalması gereken bilgileri” diye söz etmelerine bayıldım.Ne zamandan beri darbe planları “devletin güvenliğine ilişkin belge” ve “devletin gizli kalması gereken bilgileri” olarak niteleniyor?Ne zamandan beri olacak, hırsızlarla darbeciler hukuktan kurtulmak için kol kola girdiğinden beri…Hırsızlık yaparken yakalanan bir iktidar, paçasını kurtarabilmek için hırsızlıktan da büyük suçlar işlemeye başlayınca, gidip darbecilere sığınmaya karar verdi.Ellerinde planlarıyla ortaya çıkan darbeciler de, dizleri korkudan titreye titreye, hırsız olduklarını açıkça bildikleri adamların arkasına utanmadan saklandılar…Birlikte onların suçlarını ortaya çıkaranları suçlu ilan etmeye çalışıyorlar.‘Çoluk çocuğu bırakın’Önce işi bir netleştirelim.Ben Taraf gazetesinin kurucularından biriyim, o gazeteyi beş yıl yönettim, Balyoz darbe planlarının basılmasına ben karar verdim.O planları bin defa önüme getirseler bin defa da basarım.Darbecilerin zorbalığından da, hırsızların zorbalığından da nefret ederim.Bu duygum hiç değişmedi, hiç değişmeyecek.Onun için çeşitli insanların isimlerini ortada dolaştırarak, Baransu’yu tutuklayarak meselenin etrafında dolaşmaktan vazgeçin.Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir kenara bırakın.O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı aptal” olduklarını söyledikten sonra bizim de “kullanışlı aptal” olduğumuzu söylüyorlarmış.O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için bir hırsız çetesinin oda hizmetçiliğine soyundukları için hayat onlara alçaklıkla aptallıktan başka seçenek bırakmadı.Daha yaşları kırka varmadan, alçaklıklarını itiraf etmemek için aptal olduklarını söylemek zorunda kaldılar.Aptal olduklarını kabul etmezlerse, alçak olduklarını söylemek zorunda kalacaklar çünkü.Zavallı çocuklar.Onlarla uğraşmayın, onlar zaten sizin adamınız olmuş.O haberi basan, o haberi basmaya karar veren, Balyoz’un bir darbe hazırlığı olduğundan bir an bile kuşku duymayan adam benim.Hadi gelin bir konuşalım bakalım, Balyoz planları “devletin gizli kalması gereken” bilgisi miymiş?‘Donanmadaki belge aynı’Bana gelirken uğramanız gereken bir yer var. Genelkurmay Başkanlığı.Yayınladığımız belgeler, Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan çıktı.Birebir aynı belgeler.Şimdi o belgelerin “sahte” olduğunu söyleyen hiç kimse gidip de Genelkurmay Başkanlığı’na, “O belgeler sizin Donanma istihbaratın merkezinden nasıl çıktı” diye sormuyor.Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi belgeler onlar.O belgelerin sahte olduğunu mu söylüyorsunuz?O zaman, o “sahte” belgeler Donanma’nın istihbarat merkezinde ne arıyordu diye soracaksınız.Bütün subayların sicil numaralarını, görev yerlerini gösteren bavul dolusu belgeyi Donanma İstihbarat Merkezi’ne kim yerleştirdi?İstihbarat merkezi bu, halk plajı değil.Parolası, şifresi, kamerası, muhafızı, kayıt defteri olması gerek.Nerede kayıtlar? Nerede kamera görüntüleri?Kim koydu onları oraya?Neden Genelkurmay beş yıldan beri bu konuda tek bir açıklama bile yapmıyor?Neden “sahte” olduğu iddia edilen “resmi” belgeleri istihbarat merkezine koyanları açıklamıyor, yakalamıyor, suçlamıyor?Eğer Genelkurmay, kendi Donanma istihbaratına “bir bavul dolusu” belgeyi koyanı bulmaktan acizse, siz zaten o orduyu lağvedin gitsin… Ordu falan değil o.Ya da o belgeler gerçek ve bizzat askerler tarafından oraya saklandı.Şimdi bana bunu bir açıklayın önce.Darbeci kayınpederini aklayabilmek için kıvranıp duran damada da, “askeri vesayetin” yıkılmasında onurlu bir rolü bulunanlardan nefret eden “askerci” gazetecilere de şu soruyu sormak isterim:Neden aklınıza bu soruyu Genelkurmay’a sormak hiç gelmedi?Neden hiç gelmiyor?Neden o belgelerin Donanma İstihbarat Merkezi’nden çıktığından bir kere bile söz etmiyorsunuz?Çünkü darbeciliğin ortaya çıkmasından ödünüz patlıyor.Hırsız bir iktidarın zaaflarından yararlanarak darbeciliği aklamaya çalışıyorsunuz.Tabii ki darbecilerle ve hırsızlarla işim böyle bir soruyla bitmiyor.Bir adam var, adı Yalçın Akdoğan, şimdiki işi Başbakan Yardımcılığı.Bu rezilliği, “Ordumuza kumpas kuruldu” diyerek o başlattı.Bugüne kadar da hiçbir savcı ona “Bu kumpas hakkında ne biliyorsun” diye sormadı.Eğer bir kumpas varsa, Başbakan Yardımcısı bunun bilgilerine ve belgelerine sahipse, bunu derhal adalete ulaştırmak zorunda.Açıklasın bakalım şu “kumpasın” belgelerini.Eğer elinde bir belge yoksa, o zaman da bir davanın seyrini değiştirmekten muradının ne olduğunu, neden yalan söylediğini, iftira attığını bir anlatsın.“Askerci” gazetecilerin aklına bu konu da hiç gelmiyor nedense.Şimdi gelelim şu Balyoz Darbe Planları’na.Bir kere şunu söyleyeyim, başka hiçbir belge olmasaydı bile sadece oradaki generallerin “resmi” konuşma bantlarını dinleseydim, gene onları “darbe” hazırlığı olarak yayınlardım.Herkese soruyorum, bizzat darbe komutanının emriyle kayda alınan o konuşmaları dinlediniz mi?‘Yalçın Akdoğan’a soru’Yalçın Akdoğan’a da soruyorum, dinledin mi o konuşmaları?Adamlar neyi hazırladıklarını zaten o konuşmalarda açıkça anlatıyorlar.Şimdi o konuşmaları tümüyle unutup, bulunan diğer belgelerle ilgili olarak “belgeler sahte” diye ortada dolaşanlar var.Araya sahte belgeler karıştı mı karışmadı mı, o sorunun cevabını verecek bir yazılım uzmanlığına sahip değilim.Ama Namık Çınar’ın defalarca sorduğu bir soruyu, “belgeler sahte” diyenlere bir daha sormak istiyorum.O belgeler “sahte” ise “gerçekleri” nerede? Nerede gerçek belgeler?“Zaten hiç belge yoktu” demeye hazırlanan kurnaz hırsızlarla, kurnaz darbecilere ve kurnaz “askercilere” de cevap vermeleri gereken bir soru soracağım.‘Engin Alan’ın sözleri’Korgeneral Engin Alan’ın o seminerdeki konuşmasını dinlediniz mi ya da okudunuz mu?Ben size o konuşmanın bir bölümünü hatırlatayım:“Birlikler tamam. İstanbul üzerine çöküyoruz. Yönetime el koyuyoruz. Belediye başkanları, kamu kurumunda çalışanlar değiştirilecek. Tutuklanacaklar.Sert müdahale olacak. Acıma bilmem ne yapmak yok, tepeleme var. İsrail örneğinde olduğu gibi sert müdahale olacak.Rejim aleyhtarı dernek, gazeteler, yurtlar, kuruluşların listesi dosyada ve perdede.”Şimdi söyleyin bakalım, “sahte” olmayan listedeki “rejim aleyhtarları” kimler?Nerede o gerçek liste?Benim gördüğüm listenin tepesinde kardeşimin adı yazıyordu.Sizin “gerçek” listenizin üstünde kimlerin adı vardı?Kimleri tutuklayacak, vuracak, öldürecektiniz?O spor salonlarına, futbol sahalarına kimleri dolduracaktınız?Bütün hırsızlara, darbecilere, askercilere söylüyorum:Bunlara cevap verin, sonra isterseniz size daha başka sorular da sorarım.“Balyoz darbe planı değildi” ha, “ordumuza kumpas kuruldu” ha…“Devletin gizli kalması gereken belgeleri” ha…Bütün suçları işleyip şimdi bir de devletin gücünü elinize geçirdiniz diye, o suçları ortaya çıkaranları suçlamaya kalkıyorsunuz.Balyoz, bir darbe planıydı.O planları ben yayınladım.Ben buradayım.Ne konuşacaksanız benimle konuşun.Ve bana sorular sormadan önce, benim sorduğum sorulara cevap verin.Verebilirseniz tabii…Kaynak: Cumhuriyet
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Toplumun yarısını oluşturan kadınların, Meclis'te her yedi erkeğe karşılık bir kişiyle temsil ediliyor oluşu düpedüz vahim, tehlikeli, sakil. Acaba Meclis'in, parti yönetimlerinin, teşkilatlarının yarısı kadın olsaydı, şimdiki gibi, her gün bir başka yerde bir başka kadın cesedi bulunur muydu?Yine her gün bir başka yerde cansız kadın bedenleri bulunuyor. Cinayetleri işleyenler, anlaşılan, eskisi gibi, anlık cinnet veya aşırı öfke sonucu böyle bir halt edip darmadağınık vaziyette yakalanan bildik katillere benzemiyorlar. Kadını öldürüp ardından kendini vuranlar falan da anlaşılan polisiye romanlarda kalacak anca. Kadınlar öldürülüyor, cesetleri bir şekilde ortadan kaldırılıyor, en azından vakitlice bulunamayacakları umulan biryerlere götürülüyor, sürükleniyor, atılıyor... Soğukkanlıca işler bunlar. Hepsi korkunçtu, ama şimdikiler ayrıca beter.
İlker Yasin Solmaz Eşi Defne Joy Foster'ın Vefatının Ardından Yaşadıklarını İlk Kez Anlattı!
2011 yılında hayatını kaybeden Defne Joy Foster'ın eşi İlker Yasin Solmaz, vefatının ardından 8 ay sonra Beyza Dankal ile evlenme kararı almıştı. Bu kararının ardından tepkilerin odağı olan Solmaz, o dönemde medya ve toplumun baskılarına rağmen, 25 aylık oğulları Can’ın durumunu kimsenin düşünmediğini dile getirdi. Ayrıca, evlilikleri hakkında çıkan haberler ve yaşadıkları karmaşayı güçlü bir şekilde atlattıklarını açıklayan isim neler söylemiş gelin birlikte bakalım!