Evet, ana çatışmalarından biri diyebiliriz. Şahin babasının vefatından sonra okulu bırakmayı düşünse de annesinin sert ve kararlı hali onu kendine getiriyor. Köklerine bağlı, baba ocağını hiçbir zaman söndürmeme gayesi var ama büyük kentte kendisine, anne ve kardeşlerine daha iyi bir gelecek hazırlama çabası en büyük motivasyonu oluyor.
-Şahin’in hayatında köydeki sade yaşam ile şehirdeki karmaşa arasında bir geçiş yapıyoruz. Bu iki dünya arasındaki geçişi tasvir ederken neleri ön planda tuttunuz? Okuyucuya bu karşıtlık hakkında vermek istediğiniz mesaj nedir?
Aslında 70’li yıllar bir değişim sürecinin ilk adımlarının atıldığı dönemdi diyebiliriz. Kırsaldan kente ilk büyük göç dalgası o yıllarda başladı. Benim ailem de benim ve kardeşimin daha iyi bir eğitim almamız için İstanbul’a göç tercihini yaşadılar. Bu göç eylemleri beraberinde plansız yerleşimleri ve kenar semt kavramlarını yarattı büyük kentlerde. Devam eden on yıllarda da bu akım devam ediyor maalesef. Köylülük adeta ayıplı hale getirildi, köy nüfusu hızla üretimden koparıldı.
-Romanın dönüm noktalarından biri, 16 Mart 1978'deki bombalama olayı. Bu tarihi olayın romandaki yeri nedir? Şahin'in hayatına nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
16 Mart Beyazıt Katliamı, o yıllardaki en acı olaylardan biridir. Romanın da kırılma noktası ve ana karakterlerin yollarının kesiştiği olaydır. Şahin, bu bombalama ve silahla tarama olayının sıradan bir öğrenci eylemi olmadığına şahit oluyor ve bakış açısı değişmeye başlıyor.
-Zehra karakteri, Şahin'in hayatına büyük bir değişim getiriyor gibi görünüyor. Zehra’nın Şahin üzerindeki etkisini nasıl kurguladınız? Bu ilişkinin romanın genel teması içindeki yeri nedir?
Bir erkek ve kadın arasındaki çekimin genel bir tarifi yoktur. İlk görüşte veya bir ahizenin diğer ucundaki bir sesi ilk duyuşta karşınızdakinden etkilenebilirsiniz. Zihninizde veya bilinçaltınızda sizi harekete geçirecek, duygularınızı kamçılayacak bir kavram vardır ve o kavramla karşılaştığınızı hissettiğinizde aşık olursunuz. Zehra’nın Beyazıt Katliamı sonrasındaki güçlü duruşu, yaralılara yardım için çırpınması ve kara gözleri Şahin’i çok etkiliyor. Zehra’nın sol görüşlü bir örgütlenme içerisinde aktif bir rol üstlenmiş olması romanın genel temasını ve dönemin olaylarıyla bağlantı kurulmasını sağlıyor.
-'Kar Helvası' romanında edebi olarak ilham aldığınız yazarlar ya da eserler oldu mu? Bu romanı yazarken hangi kaynaklardan etkilendiniz?
Benim en beğendiğim roman türü; bir zaman dilimini, bir dönemi, bir kesiti de içine alan, kurgusunu dönemin olaylarına bağlayan, önde bir kurgu öyküyü okuturken gerisinde de birçok şey öğreten romanlardır. Bunu çok iyi yapan ustalarımız var, bu bağlamda; Zülfü Livaneli, Ahmet Altan, Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Buket Uzuner gibi değerli yazarlarımızın tarzlarından çok etkilendiğimi söyleyebilirim.
Fatih Onkar, 'Kar Helvası' ile okurlarını yalnızca bir dönemin acı dolu hatıralarına değil, aynı zamanda bireyin bu zor zamanlarda hayatta kalma mücadelesine, aidiyet arayışına ve kimlik bulma sancısına götürüyor. Gerçek olaylarla kurguyu iç içe geçirerek oluşturduğu bu dünya, onu okuyanlara tarihin bilinmeyen yönlerini öğretirken, belki de kendi iç çatışmalarına bir ayna tutuyor. Onkar, bireyin kendini toplumsal olayların gölgesinde nasıl var edebileceğini düşündürten bu eserle, Türk edebiyatına etkileyici bir eser kazandırmış durumda.
Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.
Fatih Onkar, Kar Helvası romanını 9 Kasım Cumartesi Tüyap Kitap Fuarı’nda Sokak Kitapları Yayınları standında imzalayacak.
Instagram
X
LinkedIn
Facebook
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio