Görüş Bildir

Mehmet Ali Çelebi Haberleri

Mehmet Ali Çelebi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Mehmet Ali Çelebi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Umut Oran: Bilal İçin Ortalığı Yıkan Erdoğan, Berkin İçin Kılını Kıpırdatmadı
“AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” “Cemil Çiçek artık Engin Alan için harekete geçsin”ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 268 günlük yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitiren Berkin Elvan için üzüntüsünü dile getirirken, “17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak” dedi. Son anketleri de değerlendiren Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır”diye konuştu.TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Berkin Elvan’ın, evden ekmek almaya çıktığını, biber gazı ile kendisine ateş açıldığını, başına isabet eden bir biber gazı fişeğiyle komaya girdiğini, 268 gün yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitirdiğini anımsatarak ailesine ve tüm ülkeye başsağlığı diledi. Umut Oran sözlerini şöyle sürdürdü:Erdoğan, Berkin için kılını dahi kıpırdatmadı “14 yaşında bir çocuk orantısız şiddetle öldürüldü.  Bu cinayetin sorumlusu sadece iki polis memuru değil, bu emri verenlerin kendisidir. Berkin komadayken 2 bakan değişti, İstanbul Emniyet Müdürü değişti, 268 gündür sorumlu polisleri, delilleri bile bulamadılar. Daha dün Berkin’e destek olmaya gidenlerin üstüne gaz sıktılar. Türkiye böyle bir zihniyetle yönetiliyor. Berkin Elvan’ın annesi bugün “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” diye açıklama yaptı. Berkin’in hesabını ondan sormak da hepimizin boynunun borcudur. Bu hesap mutlaka sorulacak. Türkiye gencecik çocukların mezara girdiği, katillerin de ellerini kollarını sallayarak gezdiği bir ülke olmayacak. 17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak.” ÖYM kararları yok hükmünde sayılmalı Geçen hafta Anayasa Mahkemesi’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un itirazını kabul ederek tutukluluk halinin haklarını ihlal ettiğine karar verdiğini anımsatan Oran, “Bu emsal karar doğrultusunda, Sn. Başbuğ, Tuncay Özkan, Teğmen Mehmet Ali Çelebi başta olmak üzere bazı kişiler tahliye edildiler. Hepimiz de tahliye kararları nedeniyle büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ancak bu kararlar yetmez. Özel Yetkili Mahkemelerin kararları ile bugün tutuklu bulunan herkesin serbest bırakılması gerekir. Ayrıca KCK, Oda TV, Balyoz, 3 Temmuz bütün bu davalarda alınan kararlar da yok hükmünde sayılmalıdır” dedi. Madem dava ‘kumpas’, ortadan kaldıralım TBMM’nin bu mahkemeleri “adalete ve hukuka” aykırı aldığı kararlar yüzünden kapattığını, bu mahkemelerin adaletsiz ve hukuka aykırı ise aldıkları kararların da adaletsiz ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir hüküm doğurmaması gerektiğini vrgulayan Umut Oran, “Bu davanın savcısı olduğunu söyleyen, partisi Ergenekon davasına müdahil olan Erdoğan bu davalarda bir katakulli olduğunu kabul etti. Danışmanı da bu davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulduğunu söyledi. Madem bunlar kumpas, o zaman bu kumpası ortadan kaldıralım. Bu mahkemelerin kararları yok hükmünde sayılsın, tüm sanıklara da adil mahkemelerde yeniden yargılanma hakkı verilsin” dedi. MSB hiçbir şey yapmadı Hurşit Tolon’un TUSHAD isimli var olmayan bir derneğin kurucusu olmakla suçlandığını, Genelkurmay Başkanlığı’nın da böyle bir kurumun olmadığını ve hiç kurulmadığını ifade ettiğini anımsatan Umut Oran, “Peki Milli Savunma Bakanlığı ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Bu TUSHAD isimli kurumun Zirve Yayınevi cinayetlerini planladığı iddia edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve birçok insanın manevi itibarı linç edildi.  Milli Savunma Bakanlığı da sadece izledi. Geçen yıl Nisan ayında bu konuda bir yazılı soru önergesi verdim, hala cevap gelmedi. Bugün bir yazılı soru önergesi daha verdim. Ona da cevap bekliyorum. Yani kumpas demekle bu iş bitmez. Buradaki hak mahrumiyetlerini çözmek lazım” dedi. Yargıtay Başsavcısı, Erdoğan için harekete geçmeli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı görevini yapmaya davet eden Umut Oran, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı daire kararlarına Genel Kurulda itiraz etmek zorundadır. Başsavcının bir görevi daha var. Eğer bu davalar kumpassa, eğer bunlar katakulli ise, bundan da Recep Tayyip Erdoğan sorumludur. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kuruluyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağlı olduğu Erdoğan da bu kumpasa yıllarca izin veriyor, göz yumuyor. Bunun adı ya suça yardım ve yataklıktır ya da görevi ihmaldir” diye konuştu. Engin Alan için Cemil Çiçek’e başvurdu “Görevini yapması gereken bir diğer kişi de TBMM Başkanı” diyen Umut Oran, tutuklu 8 milletvekilinden 7’Sinin salıverildiğini, sadece MHP Milletvekili Engin Alan’ın içerde kaldığını anımsattı. Oran, “Sayın Engin Alan… Tam 3 kere Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, bir cevap alamadı. Ben Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’e bugün mektup yazdım,  meclis başkanı olarak, milli iradenin temsilcilerinin haklarını korumak zorunda. Engin Alan’ın hala tutuklu olmasının hiçbir sebebi yok. Tahliye edilmesi gerekir. Bu konuda da Meclis Başkanı’nın inisiyatif almasını bekliyoruz” dedi. AKP yüzde 36, Ankara’yı aldık, İstanbul’da enselerindeyiz Daha sonra parti olarak yaptırdıkları özel anketler ile uluslararası firmalar için yapılan son anketlerden söz eden CHP’li Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde” dedi. AKP’, büyük yükü Erdoğan’dan kurtulmalı Umut Oran, “30 Mart günü üç büyükşehrin üçünde de zaferimizi ilan edeceğiz. Türkiye genelinde ise, AKP ile CHP 30’larda buluşacak. Aradaki puan farkı bir elin parmakları kadar kalacak.  Türkiye’de değişim dönemi başlıyor. Bu işin sonunda Erdoğan kaybedecek ama halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” diye konuştu. Erdoğan da bu anket soncunu biliyor çünkü Bu anket sonuçlarını Erdoğan’ın da bildiğini belirten Oran, “Ceketinin cebindeki ankette bu durum yazıyor. O yüzden, Erdoğan artık “yüzde 50”yi hedef koymuyor. Hatta daha sonra hedefi yüzde 38 olarak göstermişti. Onu da telaffuz etmiyor. Ne diyor?  Hedef birinci parti olmak. Çünkü oyları 38’in altına doğru inişte” dedi.   Gezi protestoları ile başlayan ve 2013 yılının son üç ayında iyice belirginleşen bir güvensizlik ortamı olduğunu, halkın yarısının Türkiye’nin mevcut halinden memnun olmadığını ve bunun sorumlusu olarak AKP’yi gördüğünü, halkın önemli bir bölümünün yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının adil bir şekilde soruşturulmadığı ve üstünün örtülmeye çalışıldığını düşündüğünü vurgulayan Umut Oran, sözlerini şöyle sürdürdü: Erdoğan kendi tabanını bile ikna edemiyor Halkın yüzde 58’i emniyet görevlilerine yüzde 59’u yargıya hükümet tarafından baskı yapıldığı görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her üç seçmenden biri de bu görüşü paylaşıyor. Yani Erdoğan kendi tabanını da ikna edemiyor. Kendi tabanının üçte biri bile“madem suçsuzsun o zaman neden yargıya ve emniyete müdahale ediyorsun?” diye soruyor. İşte AKP’nin başarısız alanları Halkın yüzde 58’i yolsuzlukla mücadelede, 55’si işsizlikle mücadelede, 47’si terörle mücadelede hükümeti başarısız buluyor. Seçmenin yüzde 58’i AKP’nin ekonomide başarısız olduğunu düşünürken, AKP’nin genel performansını başarılı bulanların oranı sadece yüzde 32. 3 seçmenden 2’si internet sansüründen rahatsız Yaklaşık her 3 seçmenden 2’si AKP’nin internet ve medyaya müdahalelerinden rahatsız. Her 2 AKP seçmeninden biri Erdoğan’ın medyaya müdahalesini doğru bulmuyor. AKP seçmeni de rahatsız Halkın yarısı demokrasinin zayıfladığına inanıyor. Her 4 AKP seçmeninden biri AKP’nin otoriterleştiği görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her 4 seçmenden biri bile demokrasinin zayıflamasından rahatsız. Yani halk demokrasi diyor, özgürlük diyor, tek adam rejimi istemiyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar Bu mızrak çuvala sığmıyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar da, Para sayma makinası da sıfırlanmıyor. Ortaya çıkan iddialar, deliller, o ayakkabı kutusu ve para sayma makinalarını halk unutmuyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu konuda söylediklerine inanmıyor. Artık “çalmadan çalışsın” diyor Halk çalıyor ama çalışıyor demiyor. Halk “çalmadan çalışsın” diyor.  Halk diktatörlük de istemiyor. Özgür basın istiyor, bağımsız yargı istiyor, internete özgürce girmek istiyor. Facebook’u kapatırım diyeni ben de kapatırım diyor.
Umut Oran’dan Haşim Kılıç’a “Adalet Nöbeti” Mektubu
“Kaleyi işgal edenler” ve “rakiplerinden intikam alma aracı” sözünü anımsattı “Geçen süre Albay Özenalp gibi geri dönülemez acılara yol açmaktadır” “ÖYM’lerde insanların itibarları toplum önünde linçe uğratılmıştır” “Mahkemeniz bu sorumluluğu yerine getirmemiş, bu davaların mağdurlarının başvuruları gündeme alınmamış, hak ihlallerinin devam etmesine göz yumulmuştur” “Hapishanelerde bugün yargıyı bir bıçak gibi intikam almak için kullananların mağdurları hala adalet beklemektedir. Bu çağrı cevapsız bırakılamaz, bu talepler yok sayılamaz” “Bu nedenlerle, bu davaların biran önce ele alınarak görüşülmesi için gereğini sunar, Türkiye’de milyonlarca insanın vicdanını kanatan uygulamaların son bularak, adalet ve demokrasi yolunda gerekenin yapılmasını temenni ederim.” ANKARA CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a mektup yazarak, mahkeme önünde başlayan Adalet Nöbeti’ne karşı duyarsız kalınmamasını istedi. Oran mektubunda Kılıç’ın 27 Nisan konuşmasına atıf yaparak “Kaleyi işgal edenler” ve “rakiplerinden intikam alma aracı” şeklindeki sözlerini anımsattı. “Geçen süre Albay Özenalp gibi geri dönülemez acılara yol açmakta. ÖYM’lerde insanların itibarları toplum önünde lince uğratılmıştır” diyen Umut Oran, AYM’ye bu davalar nedeniyle yapılan bireysel başvuruların sonuçlanmadığına işaret etti. Oran, mektubunda “Mahkemeniz bu sorumluluğu yerine getirmemiş, bu davaların mağdurlarının başvuruları gündeme alınmamış, hak ihlallerinin devam etmesine göz yumulmuştur… Hapishanelerde bugün yargıyı bir bıçak gibi intikam almak için kullananların mağdurları hala adalet beklemektedir. Bu çağrı cevapsız bırakılamaz, bu talepler yok sayılamaz… Bu nedenlerle, bu davaların biran önce ele alınarak görüşülmesi için gereğini sunar, Türkiye’de milyonlarca insanın vicdanını kanatan uygulamaların son bularak, adalet ve demokrasi yolunda gerekenin yapılmasını temenni ederim” dedi. Özel Kalemine 7 Mayıs’ta teslim edildi CHP Parti Meclisi Üyesi, İstanbul Milletvekili Umut Oran, ÖYM ve TMK 10. Maddeyle görevli mahkemelerdeki davalarda duruşmalarını en başından beri takip ettiği davalar kapsamında bu kez Anayasa Mahkemesine başvurarak yaşanan sıkıntılara dikkat çekti.  CHP’li Oran’ın, 7 Mayıs 2014 tarihinde doğrudan Haşim Kılıç’ın Özel Kalemine elden teslim edilen mektubu şöyle: Sayın Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi Başkanı Tarafınızca da bilindiği üzere Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. Maddesiyle görevli mahkemelerce görülen davalarda büyük hak ihlalleri yaşanmış, hukuk devletinin ayrılmaz bir parçası olan adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve savunma hakkının sistematik ihlalleri gözlenmiştir. Bu davalar hemen hemen aynı usul ve yöntemlerle hayata geçirilmiş, isimsiz ihbar mektupları, internet üzerinden yapılan bildirimler veya aramalarla şahıslar zan altında bırakılmış, yapılan araştırmalarda bu ihbarlarda bulunanların kimliğini gösterebilecek hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır.  Davalarda gizli tanıkların ifadelerine yer verilmiş, hakkında çok ağır suçlardan mahkumiyet kararı olan şahısların hiçbir delile dayanmayan ifadeleri suç isnatlarının temelini oluşturmuştur. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin yaşadığı gibi “sehven yüklenen” delillerle de sanıklar aleyhine delil oluşturulduğu görülmüş bütün bunların tüm kanıtlarıyla ortaya çıkmasına rağmen yargılanan kişilere yönelik uygulamalar devam etmiş, hatta sehven yüklendiği kabul edilen deliller gerekçe gösterilerek hüküm oluşturulmuştur. Yine bu davalarda soruşturma safhasında elde edilen bazı bulgular çeşitli medya organlarına sızdırılmış, haklarında soruşturma yürüten şahıslar kendileriyle ilgili dosyaları göremezken, bu şahıslar hakkında birçok iddia kamuoyunu yönlendirmek için kullanılmış, bir hukuk devletinde mutlaka korunması gereken masumiyet karinesi ihlal edilerek, insanların itibarları toplum önünde linçe uğratılmıştır. Balyoz davasında ise tüm bunlara ek olarak, hiçbir imza veya geçerliliği olmayan dijital veriler delil hüviyeti kazanmış, bu dijital verilerin sahte olduğunu gösteren 30 kadar ulusal ve uluslararası rapora itibar edilmemiştir. Davanın temeli olan 5 numaralı harddiskin sahte olduğuna dair TÜBİTAK tarafından hazırlanan 20 Ocak 2014 tarihli dijital adli analiz raporu da dikkate alınmamış, bu şekilde oluşturulan delillerle hüküm oluşturulmuştur. Davada sanıkların lehine 1466 hata, çelişki gerçekliğe aykırılık saptanmıştır. Örneğin Başsavcılığa 30 Ocak 2010 tarihinde bavulla verilen belgeler ve 19 CD ile dava açılmış, söz konusu CD’lerden 11 ve 17 No’lu olanlarla ilgili bilirkişi raporunda CD’lerin en erken 2006 ortasında oluşturulmuş olabileceği ifade edilmiş, bu CD’lerde yer alan toplam 66 dokümanın Calibri yazı tipi ile yazıldığı Yıldız Teknik Üniversitesi bilirkişilerince tespit edilmiştir. Halbuki Calibri yazı tipi Microsoft tarafından 2007 yılı sonunda piyasaya sürülen Office programında kullanılmış olup, herhangi bir belgenin bu yazı tipi ile 2006 yılında kullanılması imkansızdır.  Özellikle Balyoz davasında uzun tutukluluk süresi de hak ihlallerine neden olmuş, Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Grubu (UNGWAD) vermiş olduğu 6/2013 No’lu 22 Temmuz 2013 tarihli kararında, Balyoz davası kapsamında özgürlüğünden alıkonulan 250 sanığın keyfi olarak tutuklandığına hükmetmiştir. Yapılan bu uygulamanın Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 9 ve 14. Maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 9, 10 ve 11. Maddelerini ihlal ettiği karara bağlanmıştır. Bu kararın gerekleri de hâlâ yerine getirilmemiş olup, hak ihlali devam etmektedir. Dava kapsamında savunma hakkının da kısıtlandığı görülmüş, “silahların eşitliği ilkesi” çerçevesinde savunma hakkını kullanmak isteyen avukatların görevlerini yapması engellenmiş veya bu imkândan yoksun bırakılmıştır. Bütün bu hak ihlallerinin yanı sıra, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerine katılarak, milli iradenin vermiş olduğu kararla milletvekili olarak seçilen Sn. Engin Alan’ın da hâlâ tutukluluğu devam etmekte, kendisi yasama görevinden alıkonulmakta, milletin verdiği görevi yerine getirememektedir. Anayasamıza göre millet adına yasama yetkisini kullanan TBMM’nin bir üyesi bugün özgürlüğünden yoksundur.  Bu durum çeşitli araştırma önergeleri ile de gündeme getirilmiştir. Balyoz Davası’nda yaşanan hukuk dışı uygulamaların tespiti için 29 Kasım 2013’te TBMM’ye verdiğim araştırma önergesi TBMM’de halen görüşülmeyi beklemektedir. Geçen zaman içerisinde yürütme organının üyeleri bu davaların birer ‘katakulli’ ve ‘kumpas’ olduğunu ifade etmiş, yargı organı içerisinde yer alan bazı unsurların devletin organlarına karşı komplo kurduğunu da söylemiştir. Bu iddialar cevaplanmayı bekleyen çok ciddi iddialardır. TMK 10 ile görevli mahkemelerde görülen davalarda yaşananlar ve özellikle Balyoz Davası ile ilgili olarak Başkanlık görevini yürütmekte olduğunuz Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı kapsamında yapılan birçok başvuru bulunmaktadır. Bu başvuruların önemli bir kısmı bugün hâlâ görüşülmemiş olup, burada yaşanan hak ihlalleri de devam etmektedir. Albay Murat Özenalp’ın vefatında gördüğümüz gibi geçen süre geri dönülemez zararlara da neden olmakta, birçok insan kalıcı hastalıklarla uğraşmakta, ailelerinden ve özgürlüklerinden mahrum kalmaktadır. Bu başvuruların ivedilikle ele alınarak karara bağlanması Anayasamıza ve hukuka karşı çok ciddi bir zorunluluktur. 27 Nisan 2014 tarihinde yapmış olduğunuz konuşmada belirttiğiniz gibi “Evrensel değerlerin ağırlıklı olarak uygulandığı, tüm eylem ve işlemlerin yargı denetimine tabi tutulduğu, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlet, hukuk devleti olarak tanımlanmıştır” ve “Kaleyi işgal edenler de yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır.” Hukukun üstünlüğünü ve temel insan haklarını korumak, yargı organını rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullananların yapmış olduğu uygulamaları da boşa çıkarmak bir hukuk devletinin tüm organlarının asli sorumluluğudur. Yargı intikam almak için kullanılamaz. Politik, ideolojik veya kurumsal aidiyetleri sebebiyle kimse ayrımcılığa uğrayamaz. Bir görüşün veya bazı kimliklerin tasfiye edilmesi için yargının bir bıçak gibi kullanılması demokratik bir hukuk devletinde normal karşılanamaz.  Bu kapsamda, mahkemeniz önünde bekleyen bireysel başvuruların biran önce görülerek, Anayasamızda yer bulan hakların korunması tarihsel bir sorumluluk olarak önünüzde durmaktadır. Bu zamana kadar mahkemeniz bu sorumluluğu yerine getirmemiş, bu davaların mağdurlarının başvuruları gündeme alınmamış, hak ihlallerinin devam etmesine göz yumulmuştur. Ne yazık ki Türkiye hapishanelerinde bugün yargıyı bir bıçak gibi intikam almak için kullananların mağdurları hala adalet beklemektedir. Bu çağrı cevapsız bırakılamaz, bu talepler yok sayılamaz. Bu nedenlerle, bu davaların biran önce ele alınarak görüşülmesi için gereğini sunar, Türkiye’de milyonlarca insanın vicdanını kanatan uygulamaların son bularak, adalet ve demokrasi yolunda gerekenin yapılmasını temenni ederim. Saygılarımla, Umut Oran
Ergenekon ve Balyoz İçin Açık Çek
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekon ve Balyoz sanıklarını da kapsayan ‘yeniden yargılanma’ tartışmalarına ilişkin, “Eğer Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın da belirtiği gibi AKP hukuksal bir kumpastan kaygı duyuyorsa, eğer yasal bir düzenlemeyle yeniden yargılanmanın yolunu açmak istiyorsa, açık çek veriyoruz. Getirsinler Meclis’e yasal düzenlemeyi, destekleyeceğiz” çağrısı yaptı, özetle şunları söyledi HEMEN ÇALIŞMALARA BAŞLAYALIM “Bizim ‘Özgürlük ve Demokrasi’ bildirgemizin 9’uncu maddesi ‘Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM), eski Sıkıyönetim Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin devamıdır. ÖYM’ler siyasi otoritenin emrinde kullanılmakta olan; adaletsizlik dağıtan mahkemelerdir. ÖYM kaldırılmalıdır’ şeklindeydi. Ardından gelen 10’uncu maddede ise ‘1 Haziran 2005 tarihinden itibaren ÖYM’lerde verilen kararların tamamı, yeniden görüşülmek üzere doğal mahkemelere gönderilmelidir. Yeniden yargılama yolu açılmalıdır’ diyorduk. Bu noktada eğer AKP de bu mahkemelerin yargılamalarında bir haksızlık olduğu yönünde samimiyse hemen çalışmalara başlayalım. Telefonuna ‘sehven’ yükleme yapılan Teğmen Mehmet Ali Çelebi örneğinde de olduğu gibi bu mahkemelerin yargılamalarında son derece hukuksuz örneklere şahit olduk. AKP doğal yargılama sürecinin bir parçası olmayan ÖYM’lerin kaldırılmasını da hedefleyen, yeniden yargılamanın önünü açan yasal düzenlemeyi hemen TBMM gündemine getirsin. TBMM seçim tatiline girmeden bu çalışmayı tamamlayalım. Biz açık çek veriyoruz, en hızlı şekilde çalışmayı tamamlayayım. İSTANBUL MUTLULUK VERDİ İstanbul’da yaşadıklarım bana mutluluk verdi. Yıllarını partiye vermiş partililerimizin tamamı dün (önceki gün) İstanbul’da yaşadığımız tabloyu, CHP’nin ‘80 öncesindeki o görkemli mitinglerine benzetti; o havayı yakaladığımızı söyledi. Bu çok önemli ki ben, bizi karşılayanlardan çok karşı yönden ilerleyen araçlara baktım. Sadece CHP’liler yoktu ve büyük bir kısmı el sallıyor, hatta araçlarından inip alkışlıyorlardı. İstanbul’da karşılaştığım manzarayı 9 şiddetindeki bir depreme benzettim; tabii ki bu deprem iyi bir deprem. Havaalanından alana ulaşmamız 5 saati buldu. Yollarda bizi karşılayanların yarattığı görüntü çok etkileyiciydi. Etkileyici olan bir başka unsur ise bizi alanda bekleyenlerin sabrı. Açıklanandan saatler sonra alana ulaşmamıza rağmen kimsenin ayrılmamış olması, soğuğa rağmen bizi beklemiş olmaları çok güzeldi. Son yaşananlar da halkımızın CHP’ye yönelik ilgisini, sevgisi arttırdı elbette. AKP’ye, yolsuzluğa, rüşvete karşı duyarlı bir tepki var. Ülkemiz yalnız da umutsuz da değil. TRAFİK İÇİN ÖZÜR DİLERİM İstanbul 81’inci il olarak 80 ilimizin bileşkesi. Artık İstanbul’da değişimin zamanının geldiğini, 20 yıldır aynı kafanın yönettiği İstanbul’da hiçbir sorunun çözülmemiş olduğunu herkes görüyor. Biz önce trafik olmak üzere tüm temel sorunları 5 yıl içinde çözeceğimizi söylüyoruz. Ben havaalanlarında karşılanıp, büyük konvoylarla bir yere gidilmesini de doğru bulmuyorum. Dün (önceki gün) böyle bir karşılamanın sıkıntısını yaşattık İstanbullulara; özürlerimi iletiyorum. CHP iktidarıyla trafik sorunu çözülmüş bir kentin sakini olacaklar.” Okan KONURALP | Hürriyet
Giresun'da Düşen Helikopterin Son Görüntüleri Ortaya Çıktı
Giresun’un Alucra ilçesi kırsalında geçen salı günü asker ve sivil 7 kişinin hayatını kaybettiği faciada, askeri helikopterin düşmeden dakikalar önce alçalma anı, bir vatandaş tarafından cep telefonunu kamerasıyla görüntülendi. Videoyu çekenler bulundukları bölgede hava muhalefetinin olmadığını belirttiler.Öte yandan TSK olayın nedenine ilişkin resmi bir açıklamada bulunmazken basına yansıyan ön değerlendirme raporuna göre kazaya bölgedeki ani hava değişiminin yol açtığı sisin neden olduğu belirtiliyor.
Orduyu Esir Almaya Çalışan FETÖ ve Hayalleri Çalınan Binlerce Askeri Öğrenci
peki ya siz evlerinde oturup ülkeyi kurtaranlar. ya siz sadece 1990'larda 80'lerde 70'lerde harp okullarında okuyup da hala orayı eski harp okulu sananlar. ya siz yolda gördüğünde zabıtayla harbiyeliyi karıştıranlar. siz bayraklı profil fotoğrafları, bunu vatanseverlik sayanlar sizlere söylüyorum. konjüktür değişti. harp okulları değişti. her kurumu yozlaşan, kadrolaşan bir ülkede harp okullarının safkan temiz Atatürkçü ilkelere Cumhuriyet'e bağlı kalabileceğini mi düşünüyorsunuz? ya körsünüz. ya da art niyetli. .....Genelkurmay Başkanın ÇARESİZLİK ten istifa ettiği bir kurumda Bir harbiyeli kimin umrunda? Asıl tasviye yüksek kademelerde yapılıyor gibi gözükse de asıl tasviye Harp okullarında yapılıyor. hiç mi farkında değilsiniz? Elbette askerlik zor zanaat elbette çetin şartlardan geçilecek. geçilecekse ben geçtim. intibak denenen kampa A.B.D'nin Guantanamo'da teröristlere tanıdığı uyku hakkından daha az uyuyarak. ilk 3 günde 11 kilo vererek, saçlarımı dökerek yaptım. bitirdim. her türlü sebebsiz cezaya boyun eğdim. kendi çabalarımla bir yere geldim. bu sefer notlarımla oynadılar. ben ne yapayım. fetocumuyum ben? .....Atatürk'ün okuluna artık sızma gereği görmeden girenler kimlerdi? okuyun biraz rahmetli Necip HABLEMİTOĞLU'nun KÖSTEBEK'ini okuyun. 90 lı yıllarda Polis Okullarınında yaşananın aynısı tekrar ediliyor......peki ben 2012 nin ağustosunda alacağım yıldızları, çocukluk hayalimin hesabını kim verecek.? ben vereceğim 65 bin türk lirası. saygılarEmirhan Aydın