onedio
Görüş Bildir
Golden Foot'ta 'Hamit' Sürprizi!
Avrupa’nın prestijli futbol ödüllerinden Golden Foot’un 2014 yılı adayları belli oldu. Cristiano Ronaldo, Andres Iniesta, Gianluigi Buffon, Radamel Falcao, Arjen Robben, Van Persie başta olmak üzere bir çok ünlü yıldızın bulunduğu listede toplam 30 aday futbolcu belirlendi. Geçtiğimiz yıl Galatasaraylı Didier Drogba’nın kazandığı prestijli ödül için bu yıl da sarı kırmızılı takımdan bir futbolcu aday gösterildi. Golden Foot adayları arasında Hamit Altıntop’a da yer verildi. Ancak milli futbolcunun belirlenen listede yer alması kafalarda soru işareti yarattı. Çünkü Hamit geçen yıl ağustos ayında geçirdiği sakatlığın ardından sahalardan uzak kalmıştı. O günden beri hiçbir maçta oynamayan ve sakatlığının sürmesi nedeniyle de hala formadan uzak olan 31 yaşındaki oyuncunun adaylığı merak konusu oldu. Konuyla ilgili merkezi Monaco’da bulunan kuruluşun bilgisine başvurduk. Golden Foot yetkilisi Dan Lavore SKORER’e yaptığı açıklamada, oyuncunun aday olarak belirlenmesinin kendi seçimleri olmadığını söyledi. Lavore, “110 farklı ülkeden 150 spor gazetecisinin büyük bir bölümü Hamit Altıntop’u 30 kişilik listede gösterdi” açıklamasında bulundu. Yüzlerce basın mensubunun, aylarca forma giymeyen ve hala sahalardan uzak olan futbolcu için tercihte bulunması ilginç bir tesadüf olarak yorumlandı. Her futbolcunun kariyeri boyunca yalnızca bir kez kazanabildiği Golden Foot ödülü 2003’ten bu yana veriliyor. 28 yaş üzerinde ve aktif futbolculuk hayatını sürdüren oyuncular arasından belirlenen 30 kişilik aday listesinin ardından internet oylaması ile futbolseverler yılın en iyi futbolcusunu seçiyorlar. Skorer
Barcelona Başkanı Sandro Rossel İstifa Etti
Barcelona Başkanı Sandrıo Rossel görevinden istifa etti. Rossel'in, Neymar'ın transferindeki yolsuzluk nedeniyle görevinden istifa ettiğini açıklandı. El Mundo Gazetesi manşetten geçtiği son dakika haberinde Barcelona Başkanı Sandro Rosell'in yolsuzluk iddaları nedeni ile istifa etmek zorunda kaldığını duyurdu. Kararın Barcelona Kulübü'ne zarar vermemek ve yargının önünü açmak için alındığı belirtiliyor. Resmi kararın TSİ 19.00 açıklanması bekleniyor. Barcelona Yönetim Kurulu başkanın istifasını kabul ederek yeni seçimler yapılana kadar bu göreve başkan yardımcısı Josep Maria Bartomeu'yu getirmesi bekleniyor. Başkan Rosell İspanya'nın en ünlü yolsuzluk dosyalarını soruşturmakla görevli yargıç Pablo Ruz'un Barselona kulübü üyesi bir taraftarın yapmış olduğu suç duyurusunu kabul ederek Neymar transferini soruşturmak için ellerinde yeterli materyalın bulunduğunu açıklaması sonrasına denk geldiğine dikkat çekildi. Eski başkan Sandro Rosell Neymar transferinde açıklandığı üzere 57.1 milyon avroya değil 95 milyon avroya gerçekleştirildiği iddaları üzerine suçlanıyordu. Hürriyet
Survivor'a Katılacak İlk İsim Belli Oldu
Ünlü televizyoncu Acun Ilıcaı, yakında çekimlerine başlanılacak olan Survivor yarışmasına ilk katılacak ismi Twitter'dan duyurdu.Tolga Karel'in Survivor'da yarışacağı kesinleşen ilk ünlü olduğunu ilan eden Ilıcalı, diğer isimleri ileri ki günlerde paylaşacağını belirtti.DHA
Esra Erol'dan Erkan Petekkaya'ya Anlamlı Tepki
Ünlü oyuncu Erkan Petekkaya'nın evlilik programlarına katılanlar için 'Abi bu adamlar oy veriyor' sözlerine Esra Erol'dan sert tepki geldi . Erkan Petekkaya, Okan Bayülgen'in programında Esra Erol'a katılan bir damat adayının görüntülerini seyrederken 'Abi bu adamlar oy veriyor' diyerek o kişiyi aşağılamıştı. Erol, Petekkaya'nın sözlerini duyunca büyük bir şok yaşadığını belirtti. 'Ben bu cümleyi onun söyleyeceğini görene kadar inanmamıştım' diyen Erol 'Çünkü bir oyuncu kendi halkından beslenir. Onlardan kazandığı hareket ve diyaloglarla yeni bir oyunculuk sergiler. Fakat kendisinden bir altında olan kişiyi eleştirmesini gerçekten yakıştıramadım ve çok üzüldüm. Özellikle biz televizyoncular kendi halkına karşı bir söz söyleme hakkına sahip değiliz. Çünkü her şeyi halktan kazanıyoruz. Bırakın dışarıdaki bir kişiyi benim programında bana hakkı geçmiş bir kişiye asla laf söyletmem, ben kendisinden özür diliyorum' şeklinde konuştu. Esra Erol sözlerini noktalamadan önce Erkan Petekkaya'nın 'Abi bu adamlar oy veriyor' sözlerine ince de bir göndermede bulundu. Erol, 'Dünyanın hiçbir yerinde deliler ve ölüler oy veremez, bu kadar basit' dedi.TV Aktüel
Berrak Tüzünataç, Nejat İşler'in Yanından Ayrılmıyor
Berrak Tüzünataç, eski sevgilisi Nejat İşler’in hastaneye kaldırıldığını duyar duymaz soluğu Bodrum’da aldı. İşler’in yanından ayrılmak istemeyen oyuncu, yoğun bakım ünitesinin hemen yanındaki boş odayı kendisi için ayarlattı.BİR süredir Bodrum’da yaşayan Nejat İşler, geçtiğimiz cuma gecesi solunum yetmezliği nedeniyle Acıbadem Bodrum Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Berrak Tüzünataç, ertesi gün haberi alır almaz eski sevgilisinin yanına koştu. O günden bu yana hastanede kalan genç oyuncu, yoğun bakım ünitesinin hemen yanındaki boş odayı kendisi için ayarlattı. İşler’in ziyaretine gelenleri de bu odada ağırlayan Tüzünataç, ünlü oyuncudan gelecek iyi bir haber için yoğun bakımın kapısından ayrılmıyor.
Nejat İşler'in Hastalığının Adı Belli Oldu
6 gündür yoğun bakımda tutulan ve sabah saatlerinde ambulans uçak ile İstanbul'a sevk edilen Nejat İşler'in sağlık durumu ile ilgili hastaneden açıklama yapıldı. İşte Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu'nun açıklamaları... 'Nejat İşler'i Bodrum hastanemizden ailemizin isteğiyle Maslak hastanemize transfer ettik. Bu transfer yoğun bakım koordinatörünün nezaretinde yapıldı. Bodrum'da yapılan testler gözden geçirildi. Nejat'ın durumunundaki olumlu gelişmeler sürmekte. Süreç içerisinde size bilgi verilmişti. Varolan infeksiyonun tedavisi devam ediyor. Hastaya solunum desteği veriliyor. Süreci hızlandırmak için çaba harcıyoruz. Uygulanan antibiyotik tedavinin mikroplara uygun olduğunu gözlemledik, bu sebeple antibiyorik tedavilerinde değşikliğe gerek duymadan süreci devam ettiriyoruz. Gerek aileden gerekse bizden ziyaret istekleri oluyor. Ancak hastanın sağlığı için ve yoğun bakın prensiplerimiz gereği sadece anne ve babasının ziyaretine izin veriliyor. Nejat Bey'in sağlığı bizim için çok önemli. Daha sonraki süreçelerde de sağlık durumuyla ilgili bilgileri bizden almaya devam edeceksiniz. Hastane kökenli olmayan bilgiler kafa karışıklığı yaratmasın. Sorularınız doğru bi şekilde yanıtlanacaktır şüpheniz olmasın. Tedaviye olumlu yanıt veriyor zaten bu yüzden transfere izin verdik. Son 2 aydır kuzey yarım kürede ciddi bir salgın var. Zatürre sebebiyle hastanelerde tedavi gören bir çok insan var. Nejat'ın ki de zatüre benzeri bir durum. Solunum yolu infeksiyonu söz konusu. Tanısı ne derseniz zatürre sebebiyle bu duruma gelmiş durumda. Vücudunda klebsiella denen bir mikrop üremesi var. Uygulanan antibiyotik tedavisi de bu mikropta etkili. Virüsler hepimizin bağılşıklığını zayıflatır. Yukarıda bir sorun olur, sonra aşağıya iner. Üstünde durmadığınızda virüslerin aşağıya inmesi çok da kolay bir durum haline gelir. İnfeksiyon çok güçlü olduğunda hastada septik şoka neden olabilir. İlk başlarda çoklu organ yetmezliği vardı. her geçen gün bazı organların yavaş, bazılarınınsa hızla düzeldiğini görüyoruz Hastaya oksijen ve basınç desteği veriyoruz. Miktar her geçen gün azalacak. Yeterli seviyeye geldiğinde önce makinedan ayıracağız, sonra normal odaya alacağız ama bunun için gün vermem doğru olmaz.Yoğun bakımda olduğu sürece sadece Nejat Bey değil, tüm hastalar riskli dönemdedir. Hasta yoğun bakımda olduğu sürece risk hep vardır. Şuur kaybı ise söz konusu değil. Bu durudmaki hastaları uyutuyoruz. Uyutmazsak kontrolü kaybederiz. Kontrol şu anda bizde ama hastalığa bağlı bir uyutma söz konusu değil' Hürriyet
Reklam
Photoshop Sen Nelere Kadirsin!
Güzellik, günümüzde çok aldatıcı olabiliyor. Özellikle söz konusu kadınlarsa iki kere düşünmek gerekiyor: 'Acaba bu kız hakikaten güzel mi?' diye. Hatta iş, öyle bir boyuta geldi ki, ünlü söz 'Gözünle görmeden inanma' bile hurdaya çıktı. Macar şarkıcı Boggie, Parfüm adlı şarkısında bu konuya değinmiş, hatta cesurca kendine uygulamış bu tekniği. Bakın iki kız arasında ne kadar fark oluşuyor:
Yeter Artık Doğur Demet Dedirten Olaylar Silsilesi
Popun kralı Serdar Ortaç afeti devran sevgilisine kavuştu kavuşalı duruldu, albüm malbüm yok. Yaz mevsiminin gelip gelmediğini Demet Akalın da olmasa anlayamayacağız. Kadın da dur durak yok diyorduk ki, sevgili Okan Kurt kendini havuza attı. Küçük bir pop star geliyor. Vatana millete hayırlı olsun!
Reklam
Hastaneden Son Nejat İşler Açıklaması
Acıbadem Bodrum Hastanesi Başhekimi Aydın Aksoy, oyuncu Nejat İşler'in uygulanan tedavilere yanıt vermeye başladığını bildirdi.Septik şok enfeksiyona bağlı, dolaşım sisteminde ortaya çıkan bir yetersizliktir. Hürriyet.com.tr'ye konuşan Florence Nightingale Hastanesi'nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuba Coşkun Falay, septik şokun vücuttaki bir enfeksiyonun kontrol altına alınmadığı durumda, dolaşım sistemindeki yetersizliklerle birlikte, hayati organların kanlanmasının sağlanamadığı bir durum olduğunu belirtti.Solunum yetmezliğiTansiyonun düşmesiKalp hızına artışVücut ısısının çok yükselmesi veya düşmesiKan tablosunun bozulması ile seyredebilirİleri evrede, dolaşımın bozulmasıyla birlikte, hayati organlarda problemler görülmeye başlar (böbrek, karaciğer…) Buna multiorgan yetersizliği diyoruz:hayati organların işlevliğini kaybetmesi. Tedaviye yanıt alındığı durumlarda, organ hasarları geçici olabilir. Diğer taraftan septik şok tabloları yoğun bakım ünitelerinde en sık rastlanan ölüm sebebidir.Nejat İşler, 96 saattir hastanede ve yoğun bakımda... Doktorları, gün içinde 'tedaviye yanıt vermeye başladı' derken, akşam saatlerinde, yeni bir açıklamayla 'kritik sürecin' devam ettiğine dikkat çektiler. Ancak, dostları ve sevenleri mücadeleci kişiliği ile hastalığı yeneceğinden emin, 'Nejat asla pes etmez' diyor ve biran önce sağlığına kavuşması için dua ediyorlar.Siz de, ünlü oyuncuyla ilgili duygu ve düşüncenizi yazın, kısa süre sonra aramıza döndüğünde onu seven kocaman ailesini görsün...HASTANEDEN SON AÇIKLAMASanatçı Nejat İşler’in tedavi süreciyle ilgili Acıbadem Bodrum Hastanesi Başhekimi Dr. Aydın Aksoy 20 Ocak 2014 Pazartesi günü saat 19.00 itibariyle şu bilgileri verdi:“Hastamız Nejat İşler’in sağlık durumuyla ilgili sabah saatlerinde kamuoyuyla paylaştığımız; ‘yoğun bakım tedavisinin sürdüğü ve yoğun bakım servisindeki kritik sürecin devam ettiği’ bilgisini tekrarlamak istiyoruz. Yine aynı açıklamada; uygulanan yoğun bakım bölümüne özgün destek tedavilerine ve planlanan diğer tedavilere adım adım olumlu yanıt vermeye başladığını söylediğimiz Nejat İşler’in, bu durumunda bir değişiklik olmadığını belirtiyoruz.”Nejat İşler’in sağlık durumuyla ilgili medyaya ve sosyal medyaya yansıyan bazı haberlere dikkat çeken Dr. Aydın Aksoy, kendisini takip eden doktorlardan gelmediği sürece, sanatçının sağlık durumu ile ilgili bilgilerin yeraldığı haberlere itibar edilmemesini önemle rica ederek, “Kamuoyunu ve sevenlerini doğru bilgilendirmek adına sanatçımızın sağlık durumuyla ilgili gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğiz” dedi.İSTANBUL'A NAKLEDİLMEYECEKAksoy, yaptığı açıklamada, 17 Ocak Cuma günü hastanelerinin acil servisine başvuran Nejat İşler'in yoğun bakım servisinde tedavisinin sürdüğünü belirtti.İşler'e ilk müdahalenin acil serviste yapıldığını anlatan Aksoy, 'İşler'de şiddetli akciğer enfeksiyonuna bağlı solunum yetmezliği ve enfeksiyonun çok ilerlemiş olmasına bağlı septik şok tablosu saptanmıştı. Gelişen septik şok sonucunda ayrıca akciğerlerinin çok ciddi şekilde etkilendiği, böbrekler, kalp ve kan hücreleri ile karaciğerinin de bu durumdan olumsuz etkilendiği tespit edilmişti' dedi.'Hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedavisi süren Nejat İşler'in sağlık durumu halen kritik süreçtedir' diyen Aksoy, şöyle devam etti:'Bununla birlikte uygulanan yoğun bakım bölümüne özgün destek tedavilere ve planlanan diğer tedavilere adım adım olumlu yanıt vermeye başladı. Son 12 saat içerisinde gerek organ fonksiyonlarında gerekse laboratuvartestlerinde görülen olumlu gelişmelere rağmen hayati tehlikesi azalmakla birlikte devam etmektedir. Hastamıza verilen solunum ve dolaşım desteği halen devam ediyor. Ayrıca böbrek destek tedavisine başlanmıştır. Nejat İşler'in tedavisi yoğun bakım, enfeksiyon hastalıkları, hemotoloji, göğüs hastalıları, genel cerrahi, kardiyoloji, gastroentroloji hekimlerimizin çok disiplinli kontrolünde devam etmektedir.'VİRÜS VÜCUDA HAKİM OLMUŞİşler'in oyuncu arkadaşı Dost Elver, gazetecilere yaptığı açıklamada, kendisine çok telefon geldiğini belirterek ''Sevenlerine yardımcı olmak adına burada en doğru bilgiyi biz alıyoruz. Sevenlerine şunu söylüyorum: İnternette yazan her şeye inanmasınlar, abartılı şeyler de yazılıyor. Gece itibarıyla kan değerleri normale yaklaştı. İyiye doğru bir gidişat var' diye konuştu.Bugün güzel bir haber almayı beklediklerini dile getiren Elver, 'Bugün inşallah daha güzel haberler alacağız. İstanbul'a gitmesi riskli bir durum. Taşınması sıkıntı olur. O yüzden tedavisine burada devam edilmesine karar verildi' ifadesini kullandı.  İşler'in grip virüsü ile karşı karşıya olduğunu anlatan Elver, şöyle konuştu:'Bu, İstanbul'da olan bir grip virüsü. Virüsle ilgili bir rahatsızlıktır, başka bir rahatsızlık değil. Virüs vücuda hakim olmuş, onun tedavisi yapılıyor. Karaciğer, siroz ile bir alakası yok. Uyku hali devam ediyor ama tedavinin yöntemi buymuş. Berrak Tüzünataç dün buradaydı. İşler'i sadece ailesi görebiliyor. Organları reaksiyon gösteriyor. Gayet iyi bakılıyor, bugün daha güzel şeyler olacağına inanıyorum. Sevenleri de mutlu olsun.'Yönetmen Murat Şeker ise İşler'e uygulanan tedavinin ardından vücudunun iyi tepki gösterdiğini kaydederek, 'Tedaviye vücudunun verdiği tepki pozitif yönde, o yüzden bekliyoruz. Ben kendisini göremedim. Doktorların verdiği son bilgi budur. Herkesten rica ediyorum, dualarını esirgemesin. Annesi, babası, herkes burada. Başka bir hastaneye sevki konusunda bir bilgi yok'Hürriyet
Ünlülere Uyuşturucudan 15 Yıla Kadar Hapis Talebi
Aralarında oyuncular Engin Günaydın, Kenan İmirzalıoğlu, Sarp Apak, Hakan Yılmaz, Ersin Korkut ile şarkıcılar Mehmet Erdem ve Koray Candemir'in de bulunduğu 53 kişi hakkında 'uyuşturucu madde temin etmek ve bulundurmak' suçlarından iddianame hazırlandı. İstanbul'daki uyuşturucu soruşturması kapsamında aralarında oyuncular Engin Günaydın, Kenan İmirzalıoğlu, Sarp Apak, Hakan Yılmaz, Ersin Korkut ile şarkıcılar Mehmet Erdem ve Koray Candemir'in de bulunduğu 53 kişi hakkında 'uyuşturucu madde temin etmek ve bulundurmak' suçlarından iddianame hazırlandı. Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehlet Ali Uysal tarafından, aralarında çok sayıda ünlülünün bulunduğu kişilere yönelik yaklaşık 6 aydır yürütülen uyuşturucu soruşturması tamamlandı. Savcı Uysal, bir kısmı tutuklu 53 şüpheliye ilişkin 'uyuşturu madde temin etmek ve bulundurmak' suçlarından cezalandırılmaları istemiyle hazırladığı iddianameyi TMK 10. maddeyle görevli İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İddianamede, aralarında oyuncular Engin Günaydın, Kenan İmirzalıoğlu, Sarp Apak, Hakan Yılmaz, Gökçe Özyol, Eray Özbal, Ersin Korkut ile şarkıcılar Mehmet Erdem ve Koray Candemir'in de bulunduğu 53 kişinin, 'uyuşturucu madde temin etme ve bulundurmak' gibi suçlardan 5 ile 15 yıl arasında değişen oranlarda hapisle cezalandırılmaları istendi. DÜZYATAN VE TÜZÜNATAÇ'A TAKİPSİZLİK Savcı Uysal, soruşturma kapsamında ifadeleri alınan oyuncular Engin Altan Düzyatan, Özge Özpirinçci, İlker Aksum, Berrak Tüzünataç ve Burçin Terzioğlu'nun da aralarında yer aldığı bazı kişilere ilişkin de yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı inceleyip iddianamenin kabulü ya da reddi yönünde karar verecek. İstanbul'daki uyuşturucu soruşturması kapsamında, 15 kişi, örgütlü suçlara bakan mahkeme tarafından, 'uyuşturucu madde ticareti yapma veya sağlama' suçlamasıyla 8 Ağustos 2013'de tutuklanmıştı. Milliyet
İşte Brad Pitt'in Yeni İmajı
Ünlü oyuncu Brad Pitt'in yeni imajı şaşırttı! Ünlü oyuncu Brad Pitt, yakın zamanda uzun saçlarına veda ederek kısa ve sıra dışı bir stille hayranlarının karşısına çıktı.Yapımcılar Birliği Ödülleri’nin Los Angeles'ta düzenlenen törenine katılan Pitt, saçlarının yeni bir imaj denemesi olmadığını, kestirmek zorunda olduğunu belirtti.Fury adlı filmdeki rolü için saçlarını kestirdiğini ifade eden Pitt, 'Benim elimde olan bir tercih değildi' dedi. Steve McQueen'in yönetmenliğini yaptığı 'Twelve Years a Slave' ile Alfonso Cuarón'un yönettiği 'Gravity' en iyi film ödülünü paylaştı.Cumhuriyet
Reklam
Nejat İşler'e Geçmiş Olsun Mesajı
Fenerbahçe Kulübü, resmi internet sitesinden yoğun bakımda bulunan ünlü oyuncu Nejat İşler için geçmiş olsun mesajı yayınladı. Fenerbahçe Spor Kulübü, resmi internet sitesinden yoğun bakımda bulunan ünlü oyuncu Nejat İşler için geçmiş olsun mesajı yayınladı. İşte Fenerbahçe'nin geçmiş olsun mesajı: 'Ailemizin bir parçası değerli sanatçı Nejat İşler'in yakından takip ettiğimiz sağlık durumunun olumlu yönde seyrettiğine dair edindiğimiz bilgiler ışığında umutluyuz; aramıza dönmesini ve tribünde yer alacağı günleri sabırla bekliyoruz. Gazetesport
'Kelebeğin Rüyası' Müziğiyle Güldürdü
Oscar adaylığından eli boş dönen 'Kelebeğin Rüyası,' Rahman Altın'ın bestelediği film müzikleriyle, 2013'ün en iyi 25 soundtrack'i arasına girdi Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği, başrolünü Kıvanç Tatlıtuğ'un oynadığı 'Kelebeğin Rüyası' filmi, Oscar adaylığından eli boş dönse de müzikleriyle adından bahsettirdi. Müziklerini ünlü Türk müzisyen Rahman Altın'ın bestelediği 'Kelebeğin Rüyası,' 2013'ün en iyi soundtrack albümüne sahip filmleri arasında gösterildi. Başta ABD olmak üzere İspanya, İtalya, İngiltere ve Yunanistan gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde yazar ve sinema eleştirmenlerinin seçimiyle albüm, 2013'ün en iyi 25 soundtrack'i arasına girdi. Her ülkeden sinema ve film müziği eleştirmenlerinin belirlediği listede Altın, favoriler arasında yer alıyor. Örneğin ABD'de ilk sırada yer alan sanatçı, İngiltere'de sekizinci, İtalya'da üçüncü sırada gösteriliyor. ERDOĞAN'LA 6 HAFTA... II. Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak'ta yaşayan ve verem oldukları için genç yaşta hayata veda eden şairler Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayatını anlatan film, geçtiğimiz yıl içinde iki kere vizyona girmiş ve 2.1 milyon izleyici toplamıştı. Altın'ın müzikleri nasıl bestelediğini anlattığı kısa belgesel de büyük ilgi gördü. Yurtdışındaki çoğu basın yayın organında yer alan belgeselde Altın, müziklerin yapım sürecini şöyle anlattı: 'Filmin kurgusu benim Los Angeles'taki stüdyomda yapıldı. Aynı esnada ben yan odada müzikleri besteledim. Dolayısıyla Yılmaz Erdoğan final montajını yaparken 6 haftayı beraber geçirdik. Her sahne için tek tek müzikleri besteleyip yan odaya gönderiyordum. Bu şekilde çalışmak çok yaratıcı bir süreç oldu.'Sabahİlker Gezici
Kriz Gelmeden, Acil Durum Planınızı Yapın!
Edelman Avrupa CEO’su Michael Stewart, Arap Baharı, Occupy Wall Street ve Gezi Olayları’nda markaların yaşadığı sorunun ortak olduğunu ve bunun için firmaların ve PR şirketlerinin acil durum planını önceden yapmaları gerektiğini belirtiyor. Stewart: “Bu durumlarda lokal ve global anlamda ne yapacağınıza karar vermiş olmak, duygusal seçimleri ve bundan doğacak yanlış kararları önlemeye yardımcı olur” diyor.Öncelikle sizin McKinsey & Company’den Edelman’a geçişinizden ve Edelman’ın şu anki durumundan bahsedelim... Süreç nasıl gerçekleşti?Edelman, dünyanın en büyük PR şirketlerinden biri; dünya çapında 5 bine yakın çalışanımız, piyasada fazlasıyla tanınmış bir ismimiz ve en önemlisi müşteri odaklı bir yapımız var. Bildiğiniz gibi birçok PR şirketi medyaya odaklanır ki, medya bu sektörün en önemli köşe taşıdır. Ancak biz şirket olarak bunun yanında dijital ve sosyal medyayı da çok yakından takip ediyoruz. Oradan topladığımız veriler ışığında araştırmalar yapıyor ve müşterilerimize yaratıcı çözümler sunuyoruz. Böylece müşterilerimize farklı kanallardan ulaşıp, projeyi belirlenen hedef kitleye ulaştırıyoruz. Şirketimizin bir diğer özgün yönü ise tamamen bağımsız olmasıdır. Böylece uzun dönemli yatırımlar yapabiliyor ve dijital sektörde yaptığımız gibi istediğimiz alanda istediğimiz hızla ilerleyebiliyoruz. Bu durumun bize en büyük getirisi ise müşterilerimize orijinal çözümler sunmamıza fırsat vermesidir. Zira dünyanın değişik yerlerinde, değişken bir piyasanın içinde bulunan müşterilerimiz var ve hepsine en iyi iş çözümünü bulmak için uğraşıyoruz.Edelman 60 sene önce halkla ilişkiler şirketi olarak kuruldu. Bu 60 seneden günümüze Edelman bünyesinde ve halkla ilişkiler sektöründe neler değişti?İşte bu büyük soru! Bu konuya Edelman perspektifinden bakarsak, şirketimizin “ikna” ve “birleştirmek” kavramlarının ayrımına kesin bir şekilde vardığını görebilirsiniz ki bu çok önemli bir ayrıntıdır. Edelman’ın misyonu; müşterisinin hikayesini alıp bunun üzerine fikrini koyarak markanın insanlarla iletişimini sağlamak olmuştur. Bu konudaki en ünlü hikayemiz Dan Edelman’ın Amerika’da ilk olarak “road show” türü reklamlarını kullanmasıdır. “Road show” uygulamasıyla birlikte markalar, tüketiciye direkt olarak sunulmuştur. Bu firmamızı en iyi anlatan hikayelerden biri. Diğer yandan halkla ilişkiler sektöründe neler değiştiğine bakarsak; öncelikle bildiğiniz gibi artık klasik medyanın yanında sosyal ve dijital medya da önem kazanmış durumda. Öyle ki, CEO’lar 5 yıl önceye kadar işlerini kağıtlar üzerinden sürdürürken bugün her şey mobil ortamdan yapılıyor. Bu da artık verilerin daha özet ve kısa şekilde elde edilebilmesini sağlıyor. Sosyal ve dijital medyanın gelişiyle birlikte insanlarla iletişim kurabilme yöntemleri de çok hızlı bir şekilde değişti. Böylece sektörde yeni fırsatlar doğdu.Peki, sizce halkla ilişkiler hâlâ bir ikna aracı mı? Yoksa farklı misyonlar da yüklendi mi?Hem evet hem hayır. İşin bir kısmında ikna olsa da daha büyük bir kısmında hikayeyi anlatabilmek ve insanlarla bağ kurabilmek var. Sadece iknayı kullanırsanız insanların güvenini kazanırsınız. Asıl başarı ise insanlarla bağ kurarak kazanılıyor. Piyasaya bir ürünü hikayesiyle koyunca insanlar hikayenin yarattığı çekim gücüne maruz kalır. Bu çekim yeterince güçlüyse tüketici ürünü almaya ikna olur. Yani siz ikna etmezsiniz, o ikna olur. Bu yüzden PR’da artık sadece ikna etmek değil, güçlü bir bağ kurarak bir bütün halinde hikayeyi oluşturmak ve satmak öne çıkıyor.Hikaye anlatmak demişken bu konuyu biraz daha açalım. Biliyorsunuz bu sene Cannes’ın en önemli başlıklarından biri “brand storytelling” konusuydu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Marka hikayesi anlatmak bir marka için olmazsa olmazdır. Çünkü eğer markanın duygusal bağlamda özümsenmesini istiyorsanız bir hikaye gerekli. Marka hikayesi anlatmak tamamen duygusal bir bağ yaratmak üzerine kuruludur. Markanızın tüketici üzerindeki algısını oluşturmak ya da düzeltmek istiyorsanız buna ilk olarak markanın sunuş kalitesinden yani hikayesinden başlamalısınız.Peki marka ve hikaye yaratmada halkla ilişkiler şirketine düşen rol nedir?Marka yaratırken önce marka adayının yapısını ve yaratmak istediği kültürü analiz ediyoruz. Sonra ulaşmak istediğimiz kitleyi belirliyoruz. Son olarak da hedef kitleyle markayı birleştirmek için farklı kanalları kullanarak yollar üretiyoruz. Bu işi yaparken pazar araştırması yapıyor, markanın hikayesini oluşturmak için yaratıcı kanallarımızı kullanıyoruz. Sonuç olarak da hikayeyi hem geleneksel hem dijital mecralar hem de sosyal medya yardımıyla tüketiciye sunuyoruz. Marka yaratmada reklamın çok büyük bir rolü var. Markaya karşı çekim kuvvetini sağlayan, tüketiciye marka hakkında fikir veren ana bileşen reklam oluyor. Bizim reklam anlayışımız da hikayeyi yarattıktan sonra tüketicinin hikayeyi benimsemesini sağlamak. “Dove Real Beauty Sketches” kampanyası bu konuda iyi bir örnek olabilir. Bu kreatif yönü yüksek, kadınların gözünde “sağlıklı vücut” imajını oluşturan bir çalışmaydı. Kampanya sonrasında gördük ki bu çalışmamızda insanların kendi gözlerindeki imajı bizim onlara gösterdiğimiz imajla bütünleşmeye başladı. Belirli bir noktadan sonra insanlar da hikayeye kendilerinden bir şeyler kattı. Böylece kampanyayı çok daha fazla sahiplendiler. Bizce PR budur. Yani yarattığınız hikayeye insanların da bir şeyler katarak ortak olması...Avrupa’yla karşılaştırdığınızda Türkiye’deki iletişim sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?Türkiye’ye geleli çok az bir süre olduğu için kesin yorumda bulunamamakla birlikte Türkiye’deki iletişim sektörünün olgunlaşma evresinde olduğunu söyleyebilirim. Klasik medya anlayışından giderek sıyrılan, bunu da oldukça iyi bir standartla yapan bir iletişim sektörü var. İngiltere ya da birçok Avrupa ülkesindeki kadar kaliteli bir iletişim sektörüne sahip olmak için, klasik medyadan sıyrılıp sosyal ve dijital medya yoluyla insanlarla bütünleşmek gerekiyor. Bu konuda Türkiye’nin da sağlam adımlarla ilerlediğini söyleyebilirim. Türkiye hâlâ Avrupa bölgesinin en hızlı gelişen ülkelerinden biri; genç nüfusunun çokluğu, muazzam yerel şirket yapısı ve uluslararası firmaların Türkiye’deki varlığı gelişmeyi daimi kılıyor. Bu durum da Türkiye’deki PR sektörünün gelişime açık olmasını sağlıyor. Biz de bu gelişime liderlik yapmayı umuyoruz.Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da yaşanan Gezi Direnişi’ni duymuşsunuzdur muhakkak. Bu esnada kimi markalar ya eylemciler ya da hükümet yanında taraf seçmek durumunda kaldılar. Aksi durumda ise hükümet tarafından baskı ya da eylemciler tarafından boykot söz konusu oldu. Sizce markalar ve PR şirketleri böyle bir kriz döneminde ne yapmalı?Öncelikle bu tür durumlar için bir acil durum planınızın olması gerek, çünkü olayın sıcaklığıyla vereceğiniz her karar duygusal ve sığ olacaktır. Yani en iyi kriz yönetimi farklı senaryoları planlayarak yapılmış olanlarıdır. Arap Baharı süresince bu tür durumlara örnek olacak çok olay oldu. Şirketler de buna göre önlemlerini almalı diye düşünüyorum. Diğer yandan Londra’daki ve Wall Street’teki protestolara baktığımızda da aşağı yukarı aynı şekilde cereyan ettiğini görebiliriz. Bu yüzden bir şirket olarak bu olayları incelemeli ve olası olaylar için acil durum planlaması oluşturmalısınız. Planı oluştururken seçebileceğiniz birkaç alternatif yol var. Bu yollardan hangisini seçeceğinize karar vermek için öncelikle senaryoyu anlayıp büyük resme bakmalı sonra markanın pozisyonuna ve imajına göre karar vermelisiniz. Bu kararlar oldukça zorlayıcı seçimlerdir. Bu gibi durumlarda lokal ve global anlamda ne yapacağınıza karar vermiş olmak, önceden de değindiğimiz gibi duygusal seçimleri ve bundan doğacak yanlış kararları önlemeye yardımcı olur. Kısacası iletişim kanalının açık bırakılması bu tür durumlar için bir zorunluluk. Tecrübelerime göre, durum ne kadar kötü olursa olsun, karşıt taraflar arası önyargısız iletişim hep yarar getirmiştir.Dünyada ücretli içerik yayınlayan medya kuruluşlarının arttığını görüyoruz. Bu durum PR sektörü için ne ifade ediyor?Öncelikle PR şirketlerinin bağımsız ve profesyonel olması gerekiyor. Bağımsız bir medya, bir uygarlığın mihenk taşlarındandır. Türk iletişim sektörünü bilmiyorum ama dünyadaki iletişim sektörü genel olarak bu özellikleri taşır. Bu konuda ne kadar dikkatle yaklaşılırsa yaklaşılsın uluslararası medyada paid media (ücretli içerik yayınlayan medya) gelecekte önemli bir yer kaplayacak. Medya anlayışı daha şeffaf ve prensipli bir hale getirilirse paralı (paid) ya da kazanılmış (earned) medyanın farkı da çok hissedilmemiş olur. Ücretli içerik yayınlayan medyada bile gazetecilerin şirketin onlara söylediğini değil, gerçekten düşündüklerini yazmaları gerekecektir. Medyayı satın almak pahalıdır. Ne de olsa medya işi güven işi... Eğer şirket veya medya ayağında bir yanlış anlama olursa, zaten az olan güven tamamen kaybolur ki bu da işlerin sarpa sarması demektir. Eğer hedef kitle markaya güvenmezse, sizi özümsemezse zararlı çıkan siz olursunuz.Son olarak İstanbul’u bilen biri olarak soralım. Sizce İstanbul bir marka mı?Kesinlikle! İlk önce negatiflerle başlayayım; Türkiye ve İstanbul gelişen trendlerin etkilerine karşı çok dikkatli olmalı. İlk sorun, gelişen ekonomi sınıfında olmak. Avrupa ve Amerika’da gelişen ekonomi deyince akla Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye geliyor. Ama bu ülkelerin herhangi birinin duraklamasının faturası tüm gelişmekte olan ülkelere kesiliyor. İkinci risk ise Arap Baharı’nın olumsuz etkisi... İnsanlar buradaki protesto gösterileriyle Kahire’deki protestoları aynı olarak değerlendiriyor. Halbuki iki ülkenin dinamikleri çok farklı. Suriye konusunda da durum farklı değil. Oradaki karışıklığın faturası Türkiye’ye kesilebiliyor. Tüm bu nedenlerden dolayı İstanbul ve Türkiye’nin daha proaktif stratejiye sahip tanıtım yollarına ihtiyacı var, çünkü İstanbul Asya ve Avrupa’yı birleştiren oldukça büyük bir kültüre sahip ve çok büyük markalara ev sahipliği yapan bir şehir. Böylesine önemli bir hammaddeye ve büyük şirketlerin iştahını kabartacak bir yapıya sahip olan İstanbul her zaman tercih nedenidir.
Reklam
Festivallere Sansür mü Geliyor?
1988 yılında sansür kurulunun beş filme sansür istemesi üzerine Elia Kazan önderliğinde yapılan protestolarla kaldırılan festivallere bakanlık denetimi uygulaması geri döndü. Şenay Aydemir'in Radikal'deki haberine göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ulusal film festivallerinde gösterilecek filmlere bakanlık denetiminden geçme zorunluluğu getirdi. Sinema Genel Müdürlüğü başvuruları devam eden İstanbul Film Festivali yöneticilerine bir yazı göndererek festivalde gösterilecek hem yerli hem de yabancı yapımların bakanlıktan onay alması gerektiğini bildirdi. Sinema Genel Müdürlüğü Vekili Mesut Cem Erkul imzasıyla gönderilen yazıda ülke içinde düzenlenecek, fuar, film festivali ve şenlik gibi sanatsal etkinliklerde gösterilecek yabancı filmlerin ‘Sanatsal Etkinlikler Komisyonu’ndan izin alındıktan sonra gösterilebileceği belirtilirken; yerli yapımlar için kayıt ve tescil belgelerinin tamamlanmış olması zorunluluğu getirildi. Yerli yapımlar içi kayıt ve tescil belgesi Malatya Kristal Kayısı Film Festivali dışında, büyük festivaller olan İstanbul, Adana ve Antalya’daki festivallerde istenmiyordu. Sinema Genel Müdürlüğü’nün yazısında 5224 sayılı kanunun ilgili maddesine atıfta bulunularak “Yapılan değerlendirme ve sınıflandırma sonucu belirlenen işaret ve ibarelerin her türlü tanıtım ve gösterim alanında ve tüm taşıyıcı materyaller üzerinde kullanılması ve bu işaret ve ibarelere uygun olarak dağıtılması zorunludur. Bakanlık içerik gösteren ve uyarıcı nitelikteki bu işaret ve ibarelere uyulup uyulmadığını ve bu işaretlerde belirlenen yaş sınırına uygun bir şekilde satış ve dağıtım ve gösterim yapılıp yapılmadığını her zaman denetleyebilir” ifadelerine yer verildi. Yazıda kurallara uymayanların para cezasına çarptırılacağını dikkat çekildi. Sinema Genel Müdürlüğü, kayıt ve tescil belgesini 2013 Altın Portakal’ına bir hafta kala talep etmiş, yapımcılar yoğun uğraşlar sonucunda kalan sürede bu belgenin yetişmeyeceğine yetkilileri ikna etmişlerdi. Ancak genel müdürlük yine de tescil belgesi için başvurma zorunluluğu getirmişti. Altın Portakal sırasında konuşulan önemli gündem maddelerinden birisi de bu uygulamanın festivaller için zorunlu hale getirileceğiydi. ELİA KAZAN’IN PROTESTOSU İLE MUAFİYET KAZANILMIŞTI Dünyaca ünlü yönetmen Elia Kazan’ın Altın Lale jüri başkanı olduğu 1988 yılının İstanbul Film Festivali’nde, bakanlığın beş film birden kesme kararı büyük tepki çekmişti. Türkiyeli sinemacılar, Elia Kazan başkanlığında Taksim Meydanı'na yürüyüş düzenledi. Dönemin Kültür Bakanı da çıkarttığı kararnameyle film festivallerini sansürden muaf tuttu.Başkahaber
ABD Erdoğan’ı Dinliyor mu?
Alman ZDF kanalına, ABD Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) dünya liderlerini dinlemesiyle ilgili konuşan Başkan Obama, “Erdoğan’ı dinliyor musunuz” sorusuyla karşı karşıya kaldı. Ünlü haber sunucu Claus Kleber, Obama’ya, “Türkiye’de şu an zor bir durum var. Gizli servisiniz, Başbakan Erdoğan’ın iletişim faaliyetlerini merak ediyordur. Onun iletişim faaliyetleri Başkan istemediği için bu sınırların dışında mı tutulacak?” sorusunu yöneltti. Obama, “Bunu ülke ülke tartışmak istemem” dedi. Hürriyet'ten Celal Özcan'ın haberine göre Almanya Başbakanı Merkel’e cep telefonunu artık dinlemeyecekleri garantisi veren ABD Başkanı Barack Obama, Alman gazetecinin sorusuna karşın Başbakan Erdoğan için bu yönde net bir taahhütte bulunmadı. Obama, “İstihbaratımız dünyadaki her ülkenin, devletin niyetleriyle ilgilenmeyi sürdürecek” dedi. ABD’nin önde gelen istihbarat örgütlerinden Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) Almanya Başbakanı Angela Merkel dahil müttefik liderlerin cep telefonlarını dinlediği Snowden belgeleriyle ortaya çıkmıştı. Skandalın ardından Alman kamuoyunun ve hükümetinin ABD ve Başkan Obama’ya güveni ciddi şekilde sarsıldı. NSA, iki ülke arasındaki anlaşma gereği İngiliz vatandaşlarını dinlemiyor. Şimdi Almanya da ABD’yle bir “No Spy” (casusluk karşıtı) anlaşma imzalamak istiyor. Alman hükümeti ABD’ye karşı pek sesini yükseltmiyor ama, böyle bir anlaşma için perde arkasından sıkı baskı yapıyor. ZDF’YE RÖPORTAJ VERDİ Böyle bir ortamda Başkan Barack Obama, Beyaz Saray’da, Alman televizyon kanalı ZDF’ye bir röportaj verdi. Önceki akşam Heute Journal (Günün Haberleri) programında, Almanya’nın en ünlü haber sunucusu Claus Kleber’in sorularını yanıtlayan Obama, Merkel’in rahat olmasını söyledi ve kendisini artık dinlemeyecekleri garantisi verdi: “Ben ABD Başkanı olduğum sürece Alman Başbakan endişe etmesin.” SUNUCUDAN ERDOĞAN SORUSU Bunun üzerine sunucu Claus Kleber, Obama’ya şu soruyu sordu: “Şu an Türkiye’de zor bir durum var. İstihbarat birimleriniz, mutlaka (Başbakan Tayyip) Erdoğan’ın iletişim faaliyetlerini merak ediyordur. Onun iletişim faaliyetleri de Başkan istemediği için bu sınırların dışında mı tutulacak?” Obama, Erdoğan ile ilgili bu soruya aynen şu cevabı verdi: Ülke ülke yorumda bulunmayacağım. Başkanlık kararnamesinde de görebileceğiniz gibi sürekli birlikte çalışmalar yaptığımız yakın dost ve müttefiklerimiz var. Ve bizim, hem de ben ABD Başkanı olarak benim için önemli olan yakın bir işbirliği yaptığımız ülkelerle aramızdaki güveni korumak. Alman istihbaratı ya da diğer başka bir ülke istihbarat biriminde olduğu gibi, bizim istihbaratımız da dünyadaki her ülkenin, devletin niyetleriyle ilgilenmeyi sürdürecek. Bu durum değişmeyecek. New York Times ya da Der Spiegel’de okuyabileceğiniz şeylerle sınırlı kalmak isteseydiniz zaten istihbarat birimlerine ihtiyaç da duyulmazdı. DİPLOMATİK VE SİYASİ FAYDA İşin tanımı gereği istihbaratın yapması gereken insanlar neler düşünüyor, neler yapıyor bunu bulmak. Bu hem diplomatik hizmetlerimize hem de politik emellerimize fayda sağlıyor. Daha önce bahsettiğiniz bir konu burada kritik önem taşıyor. Elimizde dünyadaki birçok ülkeden daha fazla radar kapasitesi var. Elimizdeki teknolojik yeteneklere baktığımız zaman bu konuya yaklaşımımız söz konusu olduğunda bizim kendi kendimizi frenlememiz önemli. ÖZEL HAYAT FRENİ Burada gördüğünüz şey hem Alman halkına hem Almanya Şansölyesine hem de dünyanın diğer yerlerinde işbirliği yaptığımız ortaklarımıza bu kendi kendimize fren uyguladığımızı, özel hayatlarını ihlal edecek şekilde davranmadığımızı göstermek için attığım ilk adım. İşin aslı bu güveni yeniden kazanmak da biraz zaman alacak. Ki bu da normaldir. Ancak, Alman halkının bugüne kadar yaptığımız iyi işbirliğini, birlikte yaptığımız iyi şeyleri ve ABD’nin Almanya’nın başarısına ve savunmasına yaptığı büyük yatırımı hatırlayacağına inanıyorum.”haber3.com
Reklam
Madonna Özür Diledi
Ünlü şarkıcı Madonna, Instagram hesabına koyduğu oğlu Rocco’nun fotoğrafının altına yazdığı ırkçı ifade için özür diledi. Afrika kökenli insanlar için 'n' harfi ile başlayan bir kelime kullanan şarkıcı, ABD medyasına yaptığı açıklamada, kelimeyi hakaret anlamında kullanmadığını ve bunu hakaret kabul eden insanlardan özür dilediğini belirtti. Madonna, 8 yaşındaki oğlunu boks eldivenleriyle poz verirken gösteren fotoğrafı gelen tepkiler üzerine Instagram'dan kaldırmıştı. Tepkiler arttıktan sonra, Madonna fotoğrafı yeniden yüklemiş ve tepki gösterenlere küfürlü bir cümleyle kızgınlığını ifade etmişti.Sabah
Reklam