onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Devlet Yöneticilerine Örnek Olması İçin 9 Maddede İslam Hukukunda Şatafat, Hırsızlık ve Yolsuzluk

Devlet Yöneticilerine Örnek Olması İçin 9 Maddede İslam Hukukunda Şatafat, Hırsızlık ve Yolsuzluk

06.12.2014 - 18:44 Son Güncelleme: 07.12.2014 - 13:12

1. "Titremene lüzum yok, ben kral değilim. Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum"

1. "Titremene lüzum yok, ben kral değilim. Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum"

Kays îbn Hazim şunu anlattı: Bir adam Peygamber'e (s.a.v.) geldi. O'nun karşısında durunca adam korkudan titremeğe başladı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): 'Korkma rahat ol. Ben kral değilim. Ben ancak Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum.' dedi. (Hakim, Müstedrek, H/4366; Hatib, Tarih, VI/277, 279; Zebîdî,- İthafu's-Sadeti-Muttakîn, VI1/142; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, IX/20.)

Hz. Muhammed'in sarayı olmadığı billiniyor. Çok mütevazi koşullarda yaşayan   peygamber, öldüğünde arkasında zaruri olarak kullandığı elbisesi, birkaç su kabı, içinde yıkandıkları tekne, iki adet kilim, bir çarşaf, makas, tarak, misvak gibi eşyaları, kılıç, ok, zırh, mızrak, miğfer'den oluşan silahları, “Düldül” adındaki bir devesi, savaş ganimeti olarak payına düşen ve devlet reisi olarak bundan ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermekle yükümlü olduğu; “Fedek” arazinin yarısı, Ümmü’l-Kura’nın üçte biri, Hayber’den kendisine düşen beşte biri olan payı ve Ben-i Nadir’den bir kaleden ibaret olan arazîyi bırakmıştır. Bunların tamamını da Müslümanlara tasadduk etmiştir. (bk. Tirmizî, Şemail, s.149)

Yani Hz. Muhammed İslam Peygamberi ve devlet reisi olmasına rağmen elindeki bu yetkileri kendisine servet edinmek için kullanmamış, kendi geçimine uygun bir sadelikle yaşamıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

2. "Allah'ın elçisi bir günde iki öğün yemedi."

2. "Allah'ın elçisi bir günde iki öğün yemedi."

Hz. Muhammed'in vefatından sonraki yıllarda bir akrabası Hz. Ayşe'yi ziyaret eder. Hz. Ayşe  onun için bir sofra kurdurtur. Ve sonra dayanamayıp ağlamaya başlar. Akraba sebebini sorar. Hz. Ayşe şöyle der:

'Ben doyuncaya kadar her yemek yiyişimde ağlarım,'

Akraba daha da meraklanıp, sorar:

'Niçin?'

“Çünkü Allah'ın Elçisi bütün ömrü boyunca doyuncaya kadar hiç yemedi. Sıkıntı içerisindeydi. Bir günde iki öğün yemedi. Ekmek yediği zaman hurma yemedi, hurma yediği zaman ekmek yemedi. Sürekli başkalarını kendine tercih ettiği için hep böyle yaşadı. Şimdi ise insanlar yediklerini eritmek için ilaç kullanıyor. Hz. Muhammed bütün ömrü boyunca kızartılmış bir koyunu hiç görmemiştir.” (M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü's-Sahabe, I/381)

3. "Hz. Ebubekir geçinmek için Yahudi bir kadının keçilerini sağardı."

3. "Hz. Ebubekir geçinmek için Yahudi bir kadının keçilerini sağardı."

Ali Şeriati Hz. Ebubekir'in İslam Halifesiyken geçinmek için bir Yahudi kadının keçilerini sağma işiyle uğraştığını nakleder. Esasında Hz. Ebu Bekir, müslaman olduğu gün zengin bir insandı. 40 bin dirhem serveti olduğu rivayet edilir. Bütün servetini Hz. Peygamber'e mücadelesinde kullanmak üzere bırakmıştır. Hz. Ömer onun cömertliğini şöyle anlatır:

'Bir defasında İslam davası için Re­sû­lul­lah, yardımda bulunmamızı emir bu­yur muştu. Bu, servetimin çok olduğu bir zamana rast geldi. İçimden, ‘Bugün Ebû Bekir’i geçebilirim!’ dedim. Malımın yarısını getirip Re­sû­lul­lah’a teslim et­tim. Re­sû­lul­lah:

“‘Ailene ne bıraktın, ey Ömer?’ dedi.

‘”Getirdiğim kadarını da aileme bıraktım.’ dedim.

“Biraz sonra Ebû Bekir geldi. O da malının tamamını getirmişti. Re­sû­lul­lah (a.s.m.) ona da:

“‘Ailene ne bıraktın, ey Ebû Bekir’ dedi. Hz. Ebû Bekir’in verdiği cevap şuydu:

‘”Onlara da, Allah ve Resûl’ünün sevgisini bıraktım.’'

Hz. Ebu Bekir'in Halifelik yaptığı dönemde kamu malına karşı çok hassas olduğu, asla devlet gücünü mal ve mülk edinmek için kullanmadığı bilinmektedir. 

“Ben bunun üzerine, ‘Artık hiçbir hayır yarışında Ebû Bekir’i geçemem!’ de­dim.”

4. "Rüşveti alan da veren de cehennemdedir."

4. "Rüşveti alan da veren de cehennemdedir."

Hz. Muhammed şöyle buyurur: 'Rüşveti alana, verene ve aracı olana Allah lâ'net etsin. Allah'ın lâ'neti özellikle cemiyet haklarını çiğne­mek; muhakemede haklıyı mağdur etmek için rüşveti ve­ren ve alanlar üzerine olsun. Çok iyi biliniz ki rüşveti alan da veren de Cehennem'dedir.' 

Ebu Hüreyre'nin ravi olduğu bir hadise göre 'Resulullah, hükümde rüşvet alan ve rüşvet veren ve aracılık eden kimseyi lanetlemiştir.' (Tirmizi, Ahkam 9, (1336)) Bir başka hadise göreyse rüşvet alan hırsızlık yapmış demektir. Muaz İbnu Cebel şöyle anlatıyor: 'Resulullah (sav) beni Yemen'e göndermişti. (Hareket edip) yürüdüğüm zaman arkamdan birini göndererek geri çağırdı. (Yanına varınca): 'Sana niye adam gönderip (geri çağırdığımı) biliyor musun?' buyurdular ve ilave ettiler: 'Benim iznim olmadan hiçbir şey almayacaksın. Zira bu gulüldür (hırsızlık). Kim gulül yaparsa, aldığı şeyle kıyamet günü (Allah'ın huzuruna gelir). İşte bu (hususu tenbih etmek için) seni çağırdım, artık işine gidebilirsin.' (Tirmizi, Ahkam 8, (1335))

5. "Annenin evinde otursaydın bu mallar sana hediye edilir miydi?"

5. "Annenin evinde otursaydın bu mallar sana hediye edilir miydi?"

Süleymoğulları kabîlesine zekat tahsildarı (âmil) olarak gönderilen İbn Lutbiyye, vazifesini bitirip Medine’ye döndüğünde hesabını Resulullah’a verirken şöyle der: “Ey Allah’ın Resulü! Şu sizin zekât mallarınız, bunlar da bana verilen hediyelerdir.” Hz. Peygamber (sas) hayretle sorar: “Tuhaf şey! Sen doğru adamsan söyle bakalım, ananın babanın evinde otursaydın bu mallar sana hediye edilir miydi? Bunu bir dene bakalım!” Sonra âmillerin hediye almalarını kesinlikle yasaklar. (Buhârî, el-Hiyel, 15)

İslam hukukuna göre hangi ad altında olursa olsun bir şahsın kamu görevi sebebiyle bir başka şahıstan hediye alması yasaktır. Şayet bir kamu görevlisi, görevinden dolayı kendisine bir hediye verilirse bu hediyeyi de hazineye bağışlamakla mükelleftir.

6. "Devlet malından bir hırka çalan cennete gidemez"

6. "Devlet malından bir hırka çalan cennete gidemez"

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

'Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in ashâbından birkaç kişi gelerek 'Filân şehit, filân şehittir!..' dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak 'Bu da şehittir!' dediler. Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

'Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.' buyurdu. Sonra da:

'Ey Hattab oğlu! Git de: 'Cennete müminlerden başkası giremez.' diye topluluğun içinde nidâ et!' buyurdu. Ben de çıktım ve:

'Dikkat! Cennete müminlerden başkası giremez!' diye nidâ ettim.' (Müslim: 114)

Hz. Muhammed Huneyn savaşında ganimet malı bir deveden aldığı tüy parçasına işaret ederek: “Ey insanlar! Bu tüy de sizin devlet malınızdan bir tüydür… Ganimet malına ihanet, ehline karşı kıyamette utanç sebebidir,  ateştir” demiştir.

İslam Hukuku'nda sayısız delille kamu malına riayetsizlik yasaklanmış, kamu malının zimmete geçirilmesi veya çalınması en büyük suçlardan sayılmıştır. Öyle ki herhangi bir kimsenin kamuya ait olan hayvanı zayıf düşürüp de öyle geri verecek şekilde binmesi dahi helâl değildir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

7. "Ey kızım yoksulların ve yetimlerin durumu daha kötü"

7. "Ey kızım yoksulların ve yetimlerin durumu daha kötü"

El değirmeniyle buğday öğütmekten, kuyudan su çekerek taşımaktan elleri nasırlaşan, halsiz düşen sevgili kızı Hz. Fatıma devlet hazinesinden istekte bulundu. Hz. Muhammed “Kızım! Yoksulların ve yetimlerin durumu daha kötü, onların senden daha fazla hakkı var” diyerek bu talebi uygun bulmadı.

İslam Hukukunda devlet idarecilerinin kamu malından kendi aileleri lehine tasarrufta bulunması meşru olmadığı gibi, bu bir hırsızlık olarak telakki edilir.

8. "Kızım Fatima da çalsa elini keserdim."

8. "Kızım Fatima da çalsa elini keserdim."

Hz. Muhammed'in önüne Kureyş kabilesinden, asil soydan Fatıma isimli bir kadın getirirler. 

Kadın hırsızlık yapmıştır ve cezalandırılacaktır. Kureyş’liler araya Peygamber Efendimiz’in çok sevdiği Sahabeden Usame’yi koyarak iltimas etmek, Fatıma’yı cezadan kurtarmak isterler Kendi kabilesinden birisi karşısında bile olsa; adaletten ayrılmak teklifi Rasulullah Efendimiz’e o kadar ağır gelir ki, hemen şunları söyler:

“Ey insanlar! Geçmiş milletlerin ne yüzden yollarını sapıttığını biliyor musunuz? Onlar içlerinden itibarlı ve zengin olanlar birşey çalsa onu bırakırlar, zayıf biri bir şey çalarsa onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, böylesine adi bir işi Mahzum kabilesinin Fatıma’sı değil de kızım Fatıma yapmış olsa idi, muhakkak onun da elini keserdim.'

9. "Çaresiz kimselere zulmedenlere Allah'ın gazabı daha şiddetlidir."

9. "Çaresiz kimselere zulmedenlere Allah'ın gazabı daha şiddetlidir."

Hz. Muhammed şöyle buyuruyor: 'Allah'dan başka yardımcı bulamayan çaresiz kimselere zulüm edenlere karşı Allah'ın gazabı daha şiddetlidir.'  Bir başka hadis ise şöyle: 'Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun bedduası bu­lutların üzerine çıkarak Allah'ın huzuruna varır. (Bedduasını dinleyen) Hz. Allah söyle der: “İzzet ve azametim üzerine yemin ederim ki, geç de olsa sana yardım ederim.

Hz. Muhammed insanlara sadece zalim olmamayı tembihlemiyor, zalimin yanında da durmamayı öğütlüyor. Nitekim bir hadiste şöyle buyuruluyor: 'Hak sahibi bir kimsenin gösterdiği delilleri bozup hakkını elinden alan zalime yardım eden kişi, Allah'ın rahmetinden ve Peygamberin şefaatından mahrum kalır.'

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
95
26
5
4
4
4
2
Yorumlar Aşağıda
Reklam