İlk kitabımı yazdım. İsmi Birdenbire. Sander Yayınları etiketiyle yayımlandı. Ve kendi editörlüğümü yapamadım elbette. Sağ olsun başka editör arkadaşlarımdan yardım aldım. Yayına hazırlanırken de sevgili arkadaşım Fatma Aktaş yaptı son okumamı. Yayınevindeki editörüm Betül Yılmaz da titizlikle yayına hazırladı. Aklına yatan ve yatmayan yerleri tartıştık. Uslu uslu dinledim editörümü. Nihayetinde her kitap biraz da editörünün kitabı…
Pandemi döneminde kitap okuma grupları oluşmaya başladı. Okurun da artması anlamına mı geliyor bu durum?
Sanmıyorum. Kitap kulüpleri, dijital buluşmanın da verdiği kolaylıkla hepimiz için hoş bir sosyalleşme ortamı yarattı. Biz kitap kurtları, kitaplardan konuşmayı çok severiz. Hele aynı kitabı okumuş iki insanın sohbeti muhteşemdir. Kulüplerin çok keyifli bir ortam sağladığını görüyorum. Bizim de bir okuma kulübümüz var, ismi 21 Gün Okuyanları. Pandeminin başındaki o ilk 21 günlük kapanmada başladık. Bir Instagram canlı yayınında çıktı fikir. Bir yılımızı doldurduk. Bu süre zarfında 11 kitap okumuşuz. Son kitabımız Nazlı Eray, İmparator Çay Bahçesi’ydi. Şimdi de sıra, benim romanımda. Çok heyecanlıyım. Öyle güzel bir grup olduk ki. Çok iyi dostluklar kuruldu, çok hoş bir paylaşım var. Bazen de yüz yüze buluşuyoruz. Ben okuma kulüplerinin entelektüel paylaşım açısından çok önemli fırsatlar yarattığını gözlemliyorum. Keşke herkes en az bir okuma kulübüne üye olsa.
Yazarlık atölyelerinden bahseder misin?
Atölyeleri çok seviyorum. Ben biraz fazla insancılım sanırım, orada da yazma işiyle uğraşan kişilerle temas etmeyi çok seviyorum. Roman, öykü, kurgu dışı, kurumsal metin yazarlığı ve uydurmaca yazarlık gruplarım var. Seminerler düzenliyorum bazen. Bir editör olarak daha çok teknik anlatıyorum. Yöntem yani. Bir de mesleğim sayesinde yazı ve yazar sorunlarını çok yakından tanıma fırsatım oldu. Onları anlayabiliyorum. Bu açıdan hem metin hem ruh hali çalışıyoruz diyebiliriz. Yazıyla uğraşan birinin kendi duygularını yönetebilmesi, kendi kendini sabote etmemesi aynı zamanda çevresinden aldığı geri bildirimlerle maniple olmaması çok önemli. Özellikle kitap yazmaya çalışan birinin o uzun ve zorlu süreci tanıması, yolu doğru yürüyebilmesi açısından hayati önem taşıyor. Hatta bazen yazının kendi kadar önemli. Bu işin bir de psikolojisi var çünkü. Heyecanını, hevesini, kederini ve zaferini yönetmek gerek zira hepsi yalan söylüyor olabilir.
Bir de dergi var, bunca işin arasında vakit ayırıp çıkarttığınız?
Evet. Ortağım Yaprak Çetinkaya’yla Pozitif dergisinde tanıştık. Bir akşam sohbet esnasında çıktı, birlikte dergi yapma fikri. İkimiz de aynı şeyi hayal ediyorduk. Uzun süre sadece düşündüğümüz ve hayal ettiğimiz bir şeydi ama pek güzel hayal etmiş olmalıyız ki geçtiğimiz yıl mart ayında dergimiz Mümkün yayınlandı. Kişisel gelişim, mindfulness, wellbeing, ezoterik bilgiler, astroloji, felsefe gibi başlıklarımız var. “Gerçek ancak mümkün olanı içerir” diyoruz. Kendi alanında sorumlu yayıncılık yapan, referans bir yayın olmayı hedefleyen iyi bir iş çıktı ortaya. Geçtiğimiz ay da ilk dijital sayımız çıktı. Dergilik uygulaması üzerinden ücretsiz indirilip okunabiliyor.
Serda, çok teşekkür ederim. Güzel ve keyifli bir sohbet oldu.
Instagram
Twitter
Yorum Yazın