Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Çok Şey Söylendi Ama Muhtemelen Çoğu Yanlıştı: Günde Kaç Saat Uyumalısınız?
Gerçekten, ne kadar uyumaya ihtiyacımız var?
2014’de Finlandiya’da 3000’den fazla kişi üzerinde yürütülen bir araştırma, sağlık sorunlarını minimuma indiren uyku ortalamasının kadınlarda 7.63 saat, erkeklerde ise 7.76 saat olduğunu ortaya koydu.
Kabul edilen görüş şu: Yetişkinler günlük aktivitelerini en iyi ve sağlıklı biçimde geçirebilmek için 7 ila 9 saat arasında bir uykuya ihtiyaç duyuyorlar.
"İnsan daha az uyumak konusunda kendini eğitebilir mi?"
Bu tuhaf deney elbette uyku araştırmacılarının ilgisi çekti. Stanford Üniversitesinden bir heyet, fuara intikal ederek genç adamın bilincinin ne durumda olduğunu kontrol etmek istedi.
Gerçekten, uykusuzluktan ölünebilir mi?
Bir de ‘az uyku’ muhabbeti var. Deha uykusu. Kısa kısa ama aralıklı uyumak. Bu uykuya adapte olmak sanıldığı kadar zor değil.
Ama 24 saati aşan süreler içerisinde gerçekleştirilmesi, sağlık problemlerinin de habercisi oluyor. Yanii günde 5 saatlik uykuyla günlerinizi geçirmeniz mümkün. Hatta kendinizi dinç bile hissedebilirsiniz. Ama fizyolojik olarak neler geçirdiğinizi, bilişsel olarak hangi seviyede olduğunuzu kestiremeyebilirsiniz. Bu açıdan az uyku sürelerine fit olmak, sakıncalı görünüyor.
"Uykusuz kaldığımda kahve içiyorum. Kahve de öldürmez sonuçta?"
Öldürmez.
Kafein dünyanın en çok kullanılan uyarıcısı. Temel işlevi nöral aktivitemizi yavaşlatıp vücudu uykuya hazırlayan adenozin salgısını bloke etmesi. Böylelikle uyku halimiz gidiyor ve dinç hissediyoruz.
Düzenli bir iş hayatına sahip yetişkinler bol miktarda kahve tüketebiliyor. Ortalama seviyede kahve kullanımı sizi gerçekten dinç hissettirebilir.
Ama az uykuyu tamamen bununla ikame etmek? Pek mantıklı değil. Yoğun kahve tüketimi uzun vadede uyku düzeninizi ve enerji döngünüzü mahvediyor. Biyolojik saatinizin ayarlarıyla oynayabiliyor Bu noktadan sonra da uykunuzu kaçıran kahveyi bırakıp, uykunuzu getiren maddeler aramaya başlayabilirsiniz.
Kahvenin zararlı olduğunu söylemiyoruz. Hatta dolaylı açıdan faydalı olduğu bile söylenebilir.
Öyle ki kahve iştah kesici özelliğiyle, herkesin ihtiyacından fazla yemek yediği bir dünyada sağlığımıza katkıda bulunabiliyor. Ya da insanı sosyalleşmeye sevk eden yapısı nedeniyle sürekli hareketli olmamızı sağlıyor. Ama her kimyasal gibi, vücudumuza olan etkileri onu ne şartlarda ve hangi dozda aldığımızla alakalı.
2013’de Endonezya’da yaşayan 24 yaşındaki bir metin yazarı, uykusuz geçirdiği 30 küsür saatin ardından yere yığıldı. Bir sonraki sabah da öldü.
Bu süre içinde aralıksız çalışıyordu ve hatta “30 saattir çalışıyor ve hala kuvvetli hissediyoooor” şeklinde bir tweet dahi atmıştı.
Bir aile yakını bu olay üzerine Facebook’ta şöyle bir paylaşımda bulundu. “Çok fazla çalışmaktan ve uyanık kalmak için içtiği o boklardan dolayı öldü!”
Bahsettiği şey enerji içecekleri ve kahveydi. Etken maddesi kafein olan ikilinin vücuda olan doğrudan zararı ise o gündemde yoğun biçimde tartışılmıştı.
Sağlık sistemleri “Yoğun dozda kafein sizi öldürür” tadında uyarılar yapsa da, bu pek gerçekliği yansıtmıyor. Tıpkı her şey gibi, kantarın topuzunu kaçırmadığınız sürece içeceklerdeki kafein sizi öldürmüyor. Bu konuda çok nadir sağlık sorunları yaşanıyor.
"Uyuyamıyorum. Telefonumun ışığından mı? Yatakta telefon kullanmak sakıncalı mı?"
Uyku için ideal olmadığı kesin. Işığın vücudumuza olan etkisi sandığımızdan daha büyük. Karanlık ortamda telefonumuzu elimize aldığımızda ekran ışığı retinamıza çarpıyor ve beynimizin derinliklerine bir sinyal yolluyor.
Orada hipotalamus adında, badem büyüklüğünde bir bölüm mevcut. Bu minik badem oldukça önemli.
Vücudumuzdaki çoğu yerden daha hayati işlevlere sahip, evet cinsel organlarımız dahil. Zira cinsel arzuyu tetikleyen şey hipotalamusun kendisi. Neyse konumuza dönelim. Hipotalamus’a sinir sistemindeki elektrikle endokrin sistemindeki hormonları birbirine bağlayan arayüz denebilir. Karalıkta yüzünüze hücum eden bir ışık beyninizi hiç istemediğiniz şekilde uyarıp sizi uykunuzdan edebiliyor.
Bunun için hipotalamusa değil de, kendinize, ya da ekran parlaklık seviyenize, kızmanız gerekiyor.
Yorum Yazın