Buket Harıkçı Yazio: Obezdi Diyetisyen Oldu
Çocukluğu boyunca bir sürü diyet deneyerek kilo vermeye çalışan ancak başarılı olamayınca diyetisyen olmayı isteyerek yaklaşık 40 kg veren bir beslenme uzmanı: Cemre Yamaner
'Diyet” kelimesini çok sevmese de ideal kiloda olabilmek ve hayat boyu bunu koruyabilmek için çözümün sadece bir diyet listesinde olmadığı inancında. Bu nedenle tüm danışmanlıklarında öncelikle kişiye özel beslenme eğitimi verip takiplerle sağlıklı alışkanlık geliştirmeyi, kişinin kendi vücudunu daha iyi tanımasını ve hayat boyu ideal kiloda nasıl kalınabileceğini öğretmeyi kendine misyon edinmiş uzman diyetisyen.
Yamaner, 2008-2013 Yeditepe Üniversitesi, ”Beslenme ve Diyetetik” Lisans Programından mezun olduktan hemen sonra, 2013-2014 Framingham State University, ”Food Science & Nutrition Science” Yüksek Lisans Programı için Amerika’ya gitti. Ardından ülkeye dönüş yaptıktan sonra 2014-2016 yılları arasında Medipol Üniversitesi, ”Beslenme ve Diyetetik” Yüksek Lisans Programına dahil oldu ve danışmanlarıyla beraber deneyimlerini ve eğitimlerini sürdürmeye devam etti.
2018 yılında Acıbadem Üniversitesi, ‘Beslenme ve Diyetetik” Doktora Programıyla eğitimine kaldığı yerden devam eden Yamaner, şimdilerde online danışmanlık ile ulusal ve uluslararası danışmanlık vermeye devam etmekte.
Cemre’ciğim öncelikle senin diyetisyen olmaya nasıl karar verdiğinle başlamak isterim. Nasıl bir çocukluğun oldu, mutfakla ve yemekle nasıl bir bağın vardı?
Bir egzersiz uzmanı ve bir diyetisyen olarak ikimiz de biliyoruz ki ruh ve beden birlikteliği her branşın gündeminde. Yemek yemenin davranışlarımız üzerindeki etkisinden bahseder misin?
Her bireyde bu durumun yansıması farklı oluyor. İnsanların aklında tatlı yemek konusunda ödül algısı yaratıldığı için; kilo verdikten sonra daha çok tatlı yeme isteği artabiliyor ya da daha zayıf olma isteğinin altında o tatlıları daha fazla tüketebilme eğilimi olduğunu görüyorum. Diyet yaparak ideal kilosuna ulaşmak bir amaçtan çıkıp araca dönüşüyor. Çünkü asıl amacı çok düşük kiloda olup istediği besinleri rahatça tüketebilmek oluyor. İşte tam da bu nedenle sevdiği besinleri istediğinde diyette yer vererek zayıflama süreci yaşarsa sonrasındaki bu aşırı tüketimin önüne büyük ölçüde geçmiş oluyoruz.
Tatlıların biliyoruz ki müthiş bir hazzı var vücutta. Ciddi bir mutluluk yaratıyor. Düşünki daha anne karnındayken yutkunma alışkanlıkları rahimdeki amniyon sıvısının tadına uyarlanmaya başlar. Sıvının tatlı olduğu zamanlarda daha çok yutkunurken, acımtırak olduğu zamanlarda yutkunma sayımız düşüyor. Daha mağaralarda yaşarken bile bu genetik program bizi hayatta tutmuştur. Tatlı vücudumuza yeterli enerji verdiğimizin göstergesiyken zehirli şeylerin tadı genelde acıdır.
Genellikle diyette çikolata, pasta, kek, kurabiye, börek gibi besinleri tükettiğinde ‘’kaçamak yaptım’’ bilinciyle yaklaştıkça diyeti bozdum diye düşünüp vazgeçişler yaşanıyor. Bazen kişi doymuş olsa da o anda hissettiği bir üzüntü ya da yaşadığı bir stres onu daha fazla yemeye yönlendirebiliyor ki bu da çok normal bir durum. Önemsenmesi gereken konu ise bu yaşadığı durumun ne sıklıkta olduğu. Sürekli tekrar eden bir durumsa yemek yemek alışkanlığa dönmüş olabiliyor. Böyle bir durumda da psikolojik danışmanlık alarak ilerlemek gerektiğini düşünüyorum.
Beslenirken sıklıkla yaptığımız en güncel hatalar nelerdir?
Daha çok karşılaştığım durum özellikle sıfır karbonhidrat tüketimi yapmaya çalışmak. Ekmeği tamamen diyetten çıkartmak. Özellikle gluten hassasiyeti olmasa da gluten içeren ekmek, unlu gıdalardan uzak durmaya çalışmak. Maalesef insanlar bir kayboluş yaşıyor çeşitli diyet reklamlarından dolayı. Her gün yeni yeni diyetler çıkıyor. Glutensiz beslenme, aralıklı oruç, sadece meyve ve sebze suyunun olduğu diyetler…Örneğin çölyak hastasısınızdır veya non-çölyak gluten hassasiyetiniz vardır, burada glutensiz beslenme tedavi için gereklidir. Bunun dışında çevreden duyup etkilenerek denemeye başlayınca aslında kendi bedenine uygun olanı değil bir programa kendini uyumlamaya çalışıyor. Diyetinde çıkardığın besinlerin yerine doğru alternatifleri koyamadığında vücuduna büyük zararlar vererek birçok hastalığa kapı açabiliyor.
Son dönemde gözlemlediğim en büyük diyet hatalarından birinin karbonhidratı sınırlandırmak olduğunu düşünüyorum. Danışanın öyküsünü ve geriye dönük 24 saat boyunca ne tükettiğini sorguladığımda genellikle ekmek ve tahıl grubunu az tükettiğini ya da hiç yemediğini görüyorum. Yeterli ve ihtiyacı olan karbonhidratı almadığı sürece de özellikle akşam saatlerinde gelen tatlı atakları da maalesef ki kaçınılmaz oluyor.
Vücudun ana yakıtı karbonhidratlardır. Özellikle tam buğday ekmeği, yulaf ezmesi, bulgur, patates gibi kaliteli karbonhidrat kaynakları B kompleks vitaminlerinden de zengindir. Şu an bağışıklığı güçlendirmek için alınan takviyelerin çoğunda B kompleks vitaminleri yer alır. Vücudun direnci, enerjik olması, kan şekerini dengede tutmak için beslenmemizde karbonhidrat kaynaklarına yer vermemiz gerekir.
Yorum Yazın