Bir Çocukluk Dramı: Annesiyle Pazara Giden Çocuklar Hakkında Pek de Yabancı Olmadığımız 16 Şey
Pazartesi, salı, çarşamba, perşembe... Hatta pazar pazarı diye haftanın günlerine göre isim alan, miladı hiçbir zaman geçmeyecek olan alış-veriş meydanları. Ve bu yolda, anneye yardım etmek uğuruna harcanan çocukluğumuz.
Ellerimizde poşetler, aklımızda yarım kalan mahalle maçı.
Annesiyle pazara giden çocukların 16 maddelik dramını sizler için listeledik efendim.
Buyurunuz.
1. Mahalle maçı ya da seksek oynarken, ya da herhangi bir şey; en eğlenceli yerinde annemizin "Hadi oğlum/kızım pazara gidiyoruz" diye çağırmasıyla başlar her şey.
2. Pazara girilir. İlk adımınızı attığınızdan sonra artık şu sesleri duymanız olasıdır. "Dooğğmaateees yiikii miiilyoooğon, Geel ablaağğ geelll, Almaağğyan biin pişmaan"
3. Bütün pazar turlanmadan alış-verişe başlanmaz tabii.
4. Yolda tabii akrabaları ve yakın arkadaşlarını görür anneniz, genel durum hakkında kritiklerini yaparlar. Nerede ne ucuz tüyolarını birbirlerine vermekten çekinmezler.
5. Ucuza eşofman - tişört satan yerler pazarların olmazsa olmazıdır. Küçük erkek çocukların da kabusu.
6. Travmanın dik alası, giysilerinin üstüne kadın iç çamaşırı giymiş olan satıcılar.
7. Kokusuyla tüm pazarı esir almış olan balıkçı reyonları
8. Müthiş bir pazarlık kabiliyetine sahip olan pazarcı abilerimiz.
9. "Sen çekil bakayım, ben salatalık seçicem" diyen teyze
10. Oyuncak satıcıları
11. Pazarda kaybolmak
12. Beş milyon üç yüz altmış dört bin on altı kilogram ağırlığında olan poşetler
13. Bir de sen poşetlerin başında bekle, ben 5 dakikaya geliyorum kabusu vardır ki, tadından yenmez.
Anneniz poşetlerle birlikte sizi bir köşede bırakır, burada bekle ben bir şey almaya unuttum, 5 dakikaya alıp gelirim der. Siz 16 poşetle baş başa kalıp yoldan geçenler, aman poşetlerime bir zeval vermesin diyerek bir asker edasıyla nöbetinizi tutmaya başlarsınız. Zaman geçtikçe, 'Acaba annem gelmeyecek mi? Birisi gelir beni götürürse ne yapacağım' diye düşünmeye başlarsınız. Bekle, bekle gelen giden yoktur.
Neyse ki 5. günün şafağında anneniz ufukta elinde beyaz poşetiyle belirir.
14. Pazarda çocukluk aşkını görmek
Aşık olduğun kızı ya da çocuğu görmek için anneyle pazara gitmek gibi bir durum da söz konusudur. Elinde poşetlerle karizmanın dibine vurmuşken tam karşıdan annesinin elini tutmuş şekilde, sınıf en güzel kızı gelir. Göz, göze gelirsin. 'Bak kaslıyım, güçlüyüm, anneme yardım ediyorum' bakışları atarsın. Göz kırparsın, o da sana gülümseyip elini tuttuğu annesine bakar, bir şeyler söyler. Başka yönlere gidiyorsunuzdur. Arkasından bakarsın, dev etekli teyzelerin ve büyük pazar poşetlerinin arasında kaybolana dek, onu izlersin...
15. Pazarların başında ve sonunda yer alan, hayatın sırrını çözmüş patatesçi amcalar
Bu amcalar aslında mühendis olacakmış da hayatın sillesini yemiş sonra patatesçi olmuş bireyler gibidirler. Öyle bir ince işçilikle dizerler ki patatesleri, 17 katlı binayı bu özveriyle dikse, hiçbir deprem o binayı yıkamaz. O derece özveriyle yaparlar işlerini.
Ama tabii ki sizi, en çok zorlayacak olan da bu patates ya da soğan tezgahlarıdır. 5 kilo patates bir elde 3 kilo soğan diğer elde taşınır, pazardan çıkıp evin yolu tutulur artık.
16. Ve sonunda zorlu maraton, kutsal yolculuk bitmiştir. Ellerimizdeki poşetlerle evin yolunu tutarız annemizle.
Annemizle pazara gidip, kutsal vazifemizi yerine getirmişizdir.
Artık bir hafta boyunca rahatızdır. Dilediğimizce mahalle maçında top sürebilir, legolarla şaheserler inşa edebilir, seksekte çizgilere basmadan birinci olabilir, ataride o en zor bölümü geçebiliriz.