Az Okuyorum Diye Hayıflanmayın! Sanılanın Aksine Sosyal Medya Geçirdiğimiz Zaman Boşa Akmıyor Olabilir
Hepimiz hedeflediğimizden çok daha az kitap okuduğumuz için hayıflanıyoruz. Odaklanamadığımızı düşünüp suçu kendimizde arıyoruz ancak kitap okuyamıyor olmamızın altında çok farklı bir sebep var ve bu sebep, aslında kitap okumaya ihtiyacımız olmadan da her gün bir roman bitirdiğimizi hatırlatıyor.
İç rahatlatmaya geldik.
Okumanın bir tutku olduğunu hepimiz biliyoruz, kimse "kitap okumak saçmadır" gibi bir şey söylemiyor.
Kimi zaman yorgunluktan kimi zaman gerekli motivasyonu kendimizde bulamadığımız için elimize kitap alıp okumakta zorlanıyoruz.
Kitap okumak birçoğumuz için halen basılı bir eseri alıp ya da bilgisayardan bir kitabı açıp uzun uzadıya okumak.
İnternete sonradan adapte olan nesil için bu böyle aslında, internetin içine doğanlar bunu garipsiyor olabilir. Kağıttan okumaya alışmış bir nesil için beyinler yatay okumaya adapte olmuş durumda, bir sayfa bittiğinde yandaki sayfaya geçiyoruz, okumayı böyle tanımlamışız.
Bu bize konsantre olup okuma zorunluğu da getiriyor. Uzun uzun, sayfaları çevire çevire okumak...
İnternette durum çok daha farklı, bir ekrandan okuduğumuz her içerik yukarıdan aşağı akıyor. Bu içerik de buna dahil.
Kitaptan farklı olarak internette karşılaştığımız bağlantılar bizi mini seyahatlere de çıkarıyor. İstenmeyen reklamlar bir yana kaynak linkler, alıntılanmış görseller, videolar sürekli bizi bir yere seyahate itiyor. Dikkatimizi kolayca toplayamamamızın sebebi de bu.
Bu bir yanılsamaya sebep oluyor ancak bu yanılsama iyi sonuçlar da veriyor.
Şöyle anlatalım. Sosyal medyada karşılaştığımız, özetleri paylaşılan makaleler hakkında bir malumata sahibiz. Aynısı yorumlar yapılan kitaplar, makaleler için de geçerli. Tüm bunlar için görüşler yaratıyoruz, yargılar oluşturuyoruz. Okumadığımız şeyler hakkında fikirlerimiz var.
İyi yanı nedir?
Yanıt basit. Yanlış algıyı düzeltelim, 'daha az okuyan insanlara' dönüşmedik. Bugün öğrenci, akademisyen ya da herhangi bir internet kullanıcısı bundan 20-30 yıl öncesinin aydınlarından çok daha fazla şey okuyor, araştırıyor.
Bunlar arasında vasat içerikler, dandik haberleri bir kenarda tutacak olsak bile her gün en azından yarım kitaba yakın veri alıyoruz.
"Kitap okumaya vaktim yok" derken en az elli bin kelime okuyoruz!
Sosyal medyadaki okuma deneyimimizi bir kitaba tahvil etmiş olsak yılda 200 kitaba yakın okumuş olacağımızı düşünebiliriz. Yine 'vaktimizi boşa harcıyoruz' perileri geliyordur, gelmesin.
Takip ettiğimiz kaynakları ve sosyal medyada karşılaştığımız içerikleri biraz olsun düzenlediğimiz zaman belki kitap okumaktan çok daha fazlasını kazanabilmemiz mümkün.
Burada kitap okumayı yerip sosyal medyayı övmek değil maksat, alışkanlıklarımızdan utanmamayı öğrenmek.
Okunan romanların bizleri çok daha ince kişilere dönüştürdüğünü, derinlikli araştırmalarla karşılaşmanın yanlış bilgiyle olan ilişkimize ket vurduğunu bilmemek aptallık olur. Ancak günün büyük bir kısmında sosyal medyadaysak bunun hiçbir anlamı olmayan bir gezinti olmadığını, kendimize yüklenmek yerine kitap okumak için motive olmamızı sağlayacak bir rahatlık kazanabileceğimizi vurguluyoruz.
İyi okumalar.
Yorum Yazın