İzlendiğinde Beynin Nörotransmitterlerini Çok Değişik Etkileyebilecek 10 Efsane Film
Rüyalar, hayaller, gerçekler, dünya, hayat, cinsellik, şiddet, gel-gitler, psikoloji, sinema ve beynin karşı konulamaz gücü...
Not: Bu listede 6.His, Memento, Guguk Kuşu, American Beauty, Clockwork Orange da yer alabilirdi ancak onları PLEASE olarak kabul edelim. Liste gerçekten 10 filmle sınırlı kalmaz...
Jack Nicholson, Bruce Willis'e saygıyla...
10. Big Fish - 2003 (IMDB = 8,00)
Trainspotting'in choose life. choose a job. choose a career. choose a family. choose a fucking big television diye haykıran haşere çocuğu Mark Renton'a bak hele.. Büyüdün mü sen, babanın hikayelerini dinlerken kayboluyormuş musun bakalım hayallerde. Hanimiş de hanimiş...
Evet arkadaşlar sinemanın Antoni Gauidi'si Tim Burton'ın yönettiği, Ewan McGregor'ın hayat verdiği Alice Harikalar Diyarı'nda tadındaki bu film, kısa boylu koca yürekli adam Danny DeVito ile birlikte çok tatlı dakikalar yaşatıyor izleyene.
Bu filmi izlemeyen varsa acilen izlemeli, izleyenler ise her yıl bir doz mutlaka almalıdırlar... Bu arada filmin sonunda ağlayanlar çıksın kasıyor...
9. Silence Of The Lambs - 1991 (IMDB = 8,6)
Hi Clarice...
Anthony Hopkins'i izlerken etkilenmemek elde değil. 16 dakikalık mükemmel perfomansıyla Oscar'a uzanmasına kimse şaşırmamalı.
Sinema tarihinde kime en meşhur psikopat katil kim diye sorsanız cevap çok basittir. Hannibal Lecter. .. Ve bir karakter bu kadar güzel yansıtılabilir.
Ayrıca yeni yetme polis memurumuz Jodie Foster ablamıza da takdirlerimizi buradan gönderiyoruz.
Psikolojik gerilim seven sinema severlerden izlemeyen olduğu pek de sanmıyorum.
8. American History X - 1998 (IMDB = 8,5)
Yabancı filmlerin isimlerini kim Türkçe'ye çeviriyorsa bazen boğasınız geliyor o kişileri öyle değil mi? Alakaya maydanozda bir numarayız bu konuda.
Ancak bir film var ki orada işler değişiyor. Bir filmin Türkçe ismi, filmin etkisini bu kadar güzel yansıtabilir.
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE...
Yüzleşme, mücadele, kin, nefret, öfke ve kardeş sevgisi.
Bir sahnesi var ki hafızalara kazınır ve bir ömür oradan çıkmaz. Kaldırım ve sonrasındaki surattaki o pis sırıtış desem yeterli sanırım...
7. Truman Show - 1998 (IMDB = 8,1)
Hah geldik benim bayıldığım o adama. Çocukluğumuz onla geçti, Maske, Salak ile Avanak, Ace Ventura ve Batman Daima'daki çatlak Bilmececi. Ne komik adam değil mi yahu bu Jim Carrey hahaha.
Hadi bakalım Welcome to Truman Show o zaman.
Gerçek hayatta Truman Show Sendromu diye literatüre girecek kadar etkili, gerçek hayatı sorgulatan acaba olabilir mi dedirten bir Jim Carrey harikası.
Jim Carrey büyük adamdır, izleyin bak. Tıpkı Hollywood'un Şener Şen'i sanki. Herkes onu sadece komedyen sanarken bir de bakmışsın ki, ne harikalar yaratmış.
Good morning, and in case I don't see ya, good afternoon, good evening, and good night!
6. Inception - 2010 (IMDB = 8,8)
Çok sonra kazandığı ancak Leonardo Di Caprio'nun daha önceden Oscar'ı hak ettiğini belli eden belki de 3 filmden biri olan Inception, Christopher Nolan'ın akıl almaz şaheseridir.
Yok abi öyle bitmedii yaaa, abi hepsi rüyaymış ya karısı çocukları falan, yok bee abi ne rüyası dönüyor bak düşmedi hala fırıldak gibi binlerce ucu açık sona insanı sevk eden, beyin *cıklaması yaşatan, filmi anlayabilmek 3.kez izlenen acayip ötesi bişey Inception.
Zaman, gerçeklik, hayal, rüyalar, acılar, tramvalar, geçmiş, gelecek girdabında gidip gelen 'Evet alkışlarınızla filmi çözümlek için Sigmeund Freud Beyfendi'yi buraya çağırıyoruz' dedirten film.
İz-len-me-li-dir.
5. Oldboy - 2003 (IMDB = 8,4)
Listenin belki de herkes için en sinir bozucu ama karlar altındaki son sahnesiyle de en emotional filmi.
Bir psikopat nasıl yaratılır, nasıl bir insanın geçmişi bugünü ve geleceği elinden alınır ortaya koyan sıra dışı, rahatsız edici ama bir o kadar da ilgi çekici Güney Kore filmi.
Kesinlikle bu listede yer almayı hak ediyor.
4. Matrix - 1999 (IMDB = 8,7)
Hayat gerçekten bir yansıma olabilir mi? Aslında biz yoooğ muyuz? Filmi izledikten sonra neden olmasın ki çok da mantıklı dedirten, felsefesi ile kitaplara konu olabilecek Wachowski Kardeşler'in dünyayı apayrı yorumlayışı...
İlk filmin etkisiyle devamları da çekilen film kırmızı mı mavi hap mı derken seyirciye ikisi birden koltuğunda yutturmuştur.
3. Requiem For A Dream - 2000 (IMDB = 8,3)
Müziğini her dinlediğinizde içinizden bir şeyler kopup gitmiyor muydu? Haberlere koydular ya o müziği tüm espirisi kaçtı ama ya, 19.00 ana haber bülteni geliyor aklıma artık dinlerken.
İzledikten sonra bir kaç gün kendine gelememeniz normaldir, bu filmin aşırı dozu zararlıdır. İki üç yılda bir izlenesi filmlerdendir.
Yaşarken ölmenin, bir hiç oluşun, hayattın attığı şamarın nevrotik sinema hali...
2. Fight Club - 1999 (IMDB = 8,8)
Tyler Durden : - Where is my mind?
The Narrator Jack : - Aklım mı nerde benim? Aha burda, dayıya sor.
Çoğu sinemaseverin istisnasız en beğendiği, Shawshank Redemption ile kapıştırdığı, üzerinde milyonlarca yorum yapılabilecek David Fincher eseri.
Hollywood'un belki de en akılda kalıcı ikilisi. Edward Norton ve tabiki Brad Pitt.
İzleyin, bu filmi yılda bir değil ayda bir izleyin...
1. Lost Highway - 1997 (IMDB = 7,6)
Bu adam bir ruh hastası mı yoksa gerçekten bir deha mı? Bu sorunun cevabını bence tarih 50 yıl sonra verecek. Sonuç deha!
Bu film hakkında yorum yapabilecek kapasitede kendimi zaten göremiyorum, hatta yapabilecek bir insan da tanımıyorum o yüzden çok da konuşmayayım. Mullholland Drive daha meşhur belki, daha ticari ya da daha geniş kitlede etki yarattı evet ama bence sinema tarihinde çığır açan film Lost Highway'dir. David Lynch'in bilinç altını üstüne getiren bu filmi için sizi sadece aşağıdaki şarkıyı dinlemeye davet edebiliyorum.
I'm Deranged. David Bowie soundtrack 'Lost Highway' 1997
R.I.P. David Bowie...
Yorum Yazın