109. Doğum Gününde Alman Filozof Hannah Arendt'e Ait 15 Etkileyici Söz
Hannah Arendt, Alman siyaset bilimcidir. Aslında pek çoğumuz onu felsefeci olarak da bilse de kendisi ömrü boyunca bu unvanı reddetmiş; felsefe 'bireyin kendisi'ne dair sorunlarla uğraşır, benim çalışmalarım 'tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa' odaklanmıştır diyerek kendisine siyaset bilimci denmesini tercih etmiştir.
Her ne kadar o böyle düşünse de kendisi liberal, muhafazakar veya marksist gibi kategorilere göre tarif edilemeyecek felsefi vizyona ve politik görüşe sahip bir filozoftur. 14 Ekim 1906'da Almanya'da doğması gerçekten de Arendt'in yaşamında belirgin etkilere neden oldu. O, kendisini hiçbir zaman 'doğuştan bir yazar' olarak tanımlandı, 'yalnızca anımsamak ve anlamak için, böyle bir çağda yaşamış olması nedeniyle' yazdı. Döneminin en iyi okullarında klasik Yunanca ve Latince öğrenen, 20. yüzyıl düşüncesinde tartışılmaz bir öneme sahip Karl Jaspers ve Martin Heidegger gibi filozoflarla çalışma olanağı bulan Arendt, kısa bir süre sonra milyonlarca insanla beraber kendi yaşamını da bütünüyle etkileyen antisemitizm olgusuyla karşı karşıya geldi.
Bir mülteci olarak önce Fransa sonra ABD'ye giden Arendt'in 'yerinden edilme' ile başlayan bu yeni yaşamı, siyaset kuramının en çarpıcı yapıtlarını verdiği zamanların da başlangıcına işaret eder. Arendt'in özellikle bugün için ilgi çekici yanı, pek çok açıdan farklı bir dünyada yaşamasına karşın çözümlemelerinin günümüzün hâlâ devam eden sorunlarına yönelik pek çok değerlendirmeyi içerisinde taşımasıdır. Onun üzerinde durduğu sorunlar, çeşitliliği bakımından pek çok değişik alanda yeniden incelenebilirse de, bugün bireyin sınır aşımına uğramış özel ve kamusal alan içindeki konumuna ilişkin görüşleri, küreselleştikçe eşitsizliğin ve ayrımcılığın da aynı ölçüde yayılarak dini ve etnik kökenli şiddete dönüşmesi konusundaki çözümlemeleri ve her şeyden önemlisi içerisinde bulunduğumuz koşulları yeniden düşünme çağrısı, günümüzün sözde haklı gerekçelerle her alanda yayılan şiddet olgusu düşünüldüğünde daha da önem kazanıyor.
Martin Heidegger ile birlikte Marburg Üniversitesinde felsefe çalışan Arendt'in onunla uzun, fırtınalı romantik bir ilişkisi oldu. Bu ilişki, Heidegger'in Nazi sempatisi yüzünden zaman zaman eleştirilmiştir. Ayrılmalarına rağmen bir ömür boyu inişli çıkışlı arkadaşlıkları sürmüştür. İlişkilerinin bitmeye yakın dönemlerinde Hediegger'den istediği halde kopamayan Arendt, 10. maddede yer alan sözleri sarf etmiştir.