onedio
Görüş Bildir
Apple'ın iPhone 6 ile Satış Rekoru Kırması Bekleniliyor
RBC Capital Markets analisti Amit Daryanani, Apple Inc.'nin 99 dolarlık hisse fiyatının şirketin uzun vadedeki potansiyeli düşünüldüğünde ucuz olduğunu ifade etti. Daryanani iPhone 6 satışlar, iPad'in yeni sürümü, iTV'nin çıkma ihtimali ve diğer ürünler, sermaye dağılımı politikası gibi faktörlerin şirketin yararına olduğunu belirtti. Daryani Apple'ın iPhone 6'sının çıkmasının ardından Eylül ve Aralık arasında 65 milyon ünite satabileceğini ancak bunların daha büyük ekranlı olacağı göz önünde bulundurulduğunda 75 milyon kadar satış kaydedilebileceğini dile getirdi. Daryani aynı zamanda yeni modellerin satışa çıkmasının ardından ilk hafta sonu 10 milyon iPhone satışıyla Apple'ın yeni bir rekor kıracağını öngördü. Geçen sene yeni modeller çıktıktan sonraki ilk haftasonunda Apple 9 milyon ünite satış kaydetmişti. Daryanani Apple için 110 dolarlık fiyat hedefi yaparken hisseleri için alış tavsiyesinde bulundu. WSJ
Telefon İlk Çaldığında Sakın Açmayın!
Cep telefonlarıyla ilgili şu ana kadar çok iddia ortaya atıldı. Az sonra okuyacaklarınız da onlardan biri... Çukurova Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, elektronik aletlerin yaydığı manyetik alanın, anne karnındaki bebeğin etrafındaki sıvıdan alınan hücrelerdeki kromozomlarda bozulmaya neden olduğu belirlendi. Tıp Fakültesi Tıbbi biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan, 'Telefonu ilk çaldığı zaman açmayın' derken, bakın bunun sebebini neye bağladı? ÇÜ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan başkanlığında, cep telefonu, kablosuz internet ağı, dizüstü ve tablet bilgisayarlardan yayılan elektromanyetik dalgaların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymak için yapılan bilimsel çalışma sonuçlandı. Anne karnındaki bebeğin sıvısından alınan hücre örnekleri üzerinde çalışan uzmanlar, çalışmada manyetik alana maruz kalan kültürlerde yeni oluşan kromozomlarda hasar tespit etti. EĞER 10 YILDAN FAZLA CEP TELEFONU KULLANIYORSANIZ... Prof. Dr. Demirhan, manyetik alanların özellikle cep telefonlarında daha yaygın olduğunu, bu telefonlara insanların sürekli maruz kalma olasılığının da yüksek olduğunu belirterek, '10 yıldan fazla cep telefonu kullanmak veya manyetik alana maruz kalmak kanseri tetikliyor, arttırıyor ve uyarıyor' ifadesini kullandı. İnsanların günlük yaşantısının manyetik alanlar içerisinde geçtiğine dikkati çeken Demirhan, bu alanların insana etkilerini araştırma amaçlı yaptıkları çalışmanın sonuçlandığını kaydetti. Çalışmada anne karnındaki bebeğin etrafındaki sıvıyı kullandıklarını bildiren Demirhan, deneylerini insan üzerinde yapma olasılıkları olmadığı için bebeğin etrafındaki sıvı içerisindeki hücreleri kültür ortamına aldıklarını, bu ortamlardaki hücreleri manyetik alana maruz tutarak değerlendirme yaptıklarını aktardı. Demirhan, kromozomlarda ortaya çıkan bozulmaların gen yoluyla nesilden nesile de geçebildiğine dikkati çekti. 'TELEFONU İLK ÇALDIĞINDA AÇMAYIN' Cep telefonlarında ilk aramada çok yüklü manyetik alan olduğunu vurgulayan Demirhan, telefonun ilk çaldığında açılmaması gerektiği tavsiyesinde bulundu. Cep telefonu seçerken de soğurma değeri anlamına gelen 'sar değerlerine' dikkat edilmesini isteyen Demirhan, şöyle devam etti: 'Telefonlarımızı alırken sar değerlerine bakmamız gerekiyor. O telefonun soğurma değeri, yani kaynaktan veya uydudan aldığı ya da baz istasyonundan çektiği gücün değeridir. O güç çok önemli. Bu güce bakarak telefonlarımızı almamız lazım.'AA
17 Vintage Fotoğrafla Disneyland Karakterlerinin Ürkütücü Halleri
1955'te Disneyland açıldığından beri çocuklar için büyülü bir yer oldu. Sürekli 'Dünyadaki en mutlu yer' olarak anıldı ve bu park çocuklara onları favori Disney karakterleriyle buluşturma imkanı sundu. Ama emin olun şu anki Disneyland tecrübeleriyle 50'lerdeki tecrübeler tatlıdan ziyade, zaman zaman korkunç olabiliyordu. Kocaman kafaları, yanlış sivriltilmiş suratları, boş ve kırpılmayan gözleriyle Fantazi şehrinin etrafında dolanan karakterler, çocukları zaman zaman sevindirmekten çok ürkütebiliyordu.
Reklam
Galatasaray ve TTNET'ten ‘Akıllı Stadyum’ Projesi
Dünya üzerinde spor kulüplerinin gerek sosyal medya gerekse dijital/teknolojik projelere olan ilgisi oldukça yüksek. Bu konudaki yerli son örnek de Galatasaray ve TTNET işbirliği sonucu ortaya çıktı: ‘akıllı stadyum’. 50 bin kişilik kapasiteye sahip olan Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena Stadı‘nda tüm taraftarların yüksek hızda internet deneyimi yaşayabilmesi için 2,8 Milyon TL’lik yatırım yapan TTNET; stad içi ve etrafına çoğunluğu fiber olan 23 buçuk kilometre kablo döşedi. Ayrıca altyapı için Kanada’dan gelen özel bir ekipten de destek alan TTNET, toplamda 335 adet internet erişim noktası kurmuş. Tüm altyapı için beşinci nesil WiFi teknolojisi kullanılırken stada gelen internet kapasitesiyse saniyede 400 Mbps . Hem Galatasaray hem de TTNET’ten yetkililerin Türkiye’de ilk dünyada ise ‘sayılı örneklerden biri’ olarak tanımladıkları bu proje sayesinde TTNET üyesi Galatasaray taraftarları hem maç günleri hem de özel etkinliklerde ücretsiz olarak yüksek hızda internet keyfi yaşayabilecek. TTNET üyesi olmayan sporseverlerin de ücret ödeyerek deneyimleyebileceği bu hizmet için fiyatlandırma henüz belirlenmemiş. ‘GS TTNET WIFI’ adı verilen ağ üzerinden taraftara ulaşacak olan TTNET’in Türkiye genelindeki 5 bini aşkın WiFi noktası arasında en büyük altyapısının Galatasaray stadyumunda yer alacağını da ekleyelim. Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ve TTNET yetkililerinin katıldığı basın toplantısında kamuoyuna tanıtılan ‘Akıllı Stadyum’ açılımının yalnızca yüksek hızda internet bağlantısından ibaret olmadığını söyleyebiliriz. Altıncı haftada oynanacak olan Galatasaray – Fenerbahçe maçına kadar yetişmesi planlanan uygulamalarla beraber taraftarlar maç izlerken kendileri için özel olarak tasarlanan mobil uygulama deneyimini yaşayabilecek. Bu arada ilerleyen dönemde bağımsız geliştirici ve şirketlerin de stadyumda maç izleyen taraftarlara özel olarak uygulama geliştirebileceğini de belirtelim. Projeyle ilgili detaylara da değinmek gerekirse; söz konusu WiFi hizmetinin deplasman tribünü için de geçerli olacağını; ayrıca yurtdışından gelen taraftarlarında İngilizce dil seçeneğiyle satın alma yapabileceğini söyleyebiliriz. Onbinlerce kişinin aynı anda yüksek internet kullanımı gerektiren fotoğraf yollama, sosyal ağlara göz atma ve video yükleme gibi aksiyonlara girmek istediği stadyumlarda internet bağlantısının bir problem olduğu gerçek. Direkt olarak bu probleme çözüm üreten, aynı zamanda mobil uygulamalarla beraber taraftarlara özel bir ekosistem yaratmak isteyen TTNET’in sezonun başlamasıyla beraber kurduğu altyapının gücünü de test etmiş olacağız. Spor kulüplerinin dijital ve teknolojik açılımlarını takip etmeye devam edeceğiz.webrazzi
"Dünya Dışı Yaşam Bulmaya Çok Yakınız"
Türk astrofizikçi Bülent Kızıltan, dünya dışı yaşam keşfetmenin astronomi dünyasını şaşırtmayacağını belirtti. Kızıltan, Türkiye'nin uzay keşfinde başarı elde etmek için yeni bir strateji belirlemesi gerektiğini ifade etti. Eisntein’ın görecelik kuramında önemli bir yer tutan nötron yıldızlarından gelen sesleri 1 milyon kat daha net dinlemeyi sağlayan yöntemi geliştirerek astronomide büyük bir başarıya imza atan Dr. Bülent Kızıltan, Al Jazeera Türk’e konuştu. Yeni nesil uzay uydulardan elde edilen bilgiler sayesinde Güneş Sistemi dışındaki uzayın yeniden tanınmaya başladığını belirten Kızıltan, çeşitli yaşam formlarındaki dünya dışı canlıları yakın gelecekte mutlaka bulacaklarını belirtti. Kızıltan, insanlığın geleceği için kritik olan kolonileşme sürecinin de 2050’den önce başlayabileceğini söyledi. Türkiye’deki bilimsel araştırmalar hakkında görüşlerini anlatan Kızıltan, Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda yapılması gereken planların bilim insanlarına devredilmesi gerektiğini vurguladı. Başkanlığını yaptığı uluslararası astronomi konsorsiyumunda birçok alandan insanlar bir araya gelen Kızıltan’a göre, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli programlarda başarı elde edebilmesi için disiplinlerarası çalışma yapması şart. Dünya dışı yaşamın bulunması insanlık üzerinde nasıl bir etki yapabilir? Bu keşfin insanlar üzerinde yaratacağı etki, nasıl bir canlı bulacağımıza bağlı. Uzak mesafelerden bakteriyel ve bitkisel canlıların keşfedilmesi belki de algımızı çok değiştirmeyecektir. Ancak Jüpiter'in uydusu Europa dahil Güneş Sistemi'ndeki uydularda canlı bulma olasılığımız oldukça yüksek. Çünkü bu uydularda sıvı olduğunu düşünüyoruz. Diğer gezegen ve uydularında koloni kurabilmek, insanlık için bir umut olacak. Çünkü bir asteroit çarpma tehdidinin çok yakın olduğunu düşünüyoruz. Güneş Sistemi'nde başlayacak koloni çalışmaları, canlı barındırdığı düşünülen yerlerin lojistik avantajıyla da insanlık için bir ön hazırlık olacak. Uzaylılarla temas haline geçmemiz ne kadar mümkün? Burada en büyük sorun, iletişim kurmak olacak. Bize en yakın yıldız (Proxima Centauri) 4.2 ışık yılı mesafede. Oradan bize bir sinyalin gelmesi ve bizim cevap vermemiz için 8 yıl gerekiyor. Mevcut fizik anlayışımız kapsamında uzaylıların bizi ziyaret etmesi, bizim onlara ulaşabilmemiz çok mümkün görünmüyor. Bunların dışına bakteri ve bitki düzeyindeki 'uzaylıların' keşfedilmesi, özellikle astrofizikçiler açısından pek bir şey değiştirmeyecektir. Biz zaten böyle bir keşif bekliyoruz. Böyle bir keşif bizi çok daha özel veya sıradan kılmayacak. Güneş Sistemi’nde kolonileşmeye yönelik birçok plan çiziliyor. 2050’de Mars’a veya birçok uyduya adım atmış olacak mıyız? Bunun olabilirliği, maalesef dünyadaki ekonomik dengelerle birebir bağlantılı. Dolayısıyla ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin desteğiyle belli projelere fonlama yapılması gerekiyor. Bir ekonomik kriz yaşanmadığı sürece gereken bütçenin oluşturulması mümkün. Böylece 2050'de Mars veya Güneş Sistemi'ndeki uydulara uzay araçları gönderilmemesi, canlı (sera tabanlı) veya cansız bir ön koloni kurulmaması için bir sebep göremiyorum. Uzun vadede koloni kurulması da gerekli bir durum. Çünkü 100 bin yılda bir beklenen büyük asteroit çarpmasının yaklaştığını düşünüyoruz. Ancak bu olasılık birkaç yüzyıl değil, birkaç bin yıllık zaman aralığı kapsıyor. Teknolojik ve ekonomik imkanlarla dış gezegen ve uydulara koloni kurulması mümkün. Benim kolonileşmesi adına en ideal gördüğüm yer Europa uydusu. Orada canlıların keşfedilmesi de büyük bir olasılık. Mars, yakınlığı açısında avantajlı olsa da, kutup bölgelerindeki donmuş haldeki su kullanılabilir. 2050'ye kadar her iki gök cismine de koloni kurmuş olabiliriz. Başında yer aldığınız konsorsiyum Türkiye’ye neler sunabilir? Konsorsiyuma Multidisciplinary Project (Multidisipline Proje) adını veriyoruz. Normal araştırma konsorsiyumlarından farklı olarak birçok akademik alandan insanın bir araya gelerek araştırma yapması amaçlanıyor. Müzisyenlerle, sanatçılarla, doktorlar, astrofizikçiler hatta teologları bir araya getiriyoruz. Öncelikli projelerimiz arasında mühendislik, temel bilimler ve astrofizikle oluşturulan projenin piyasaya uygulanması ve bu teknolojinin bir şekilde ticarileştirilmesi de var. Sırf bu açıdan Türkiye'nin bu çalışmalarla ilgilenebileceğini düşünüyorum ki bu ilgi kendini göstermeye başladı. Türkiye'nin böyle bir projeye entegre olması birkaç şekilde mümkün olabilir. Öncelikle kritik insan kaynağı ihtiyacı, mühendislik alanında karşılanabilir diye düşünüyorum. İkinci aşamada, bürokrasinin böyle bir önceliğinin olması gerekiyor. Üçüncü aşamada ise Türkiye'nin finansal olarak bu tür bir projenin arkasında durmayı kabul etmesi lazım. Gerekli şartlar yerine getirilirse, ortaya uzun vadeli, günlük siyasetten uzak olması gereken bir yatırım konması gerekiyor. Türkiye’deki bilimsel çalışmaların potansiyeli hakkındaki görüşünüz nedir? Şahsen Türkiye'nin orta ve uzun vadeli bir bilim projesi olup olmadığı konusunda net bir bilgim yok. Milli Eğitim Bakanlığı ve sınavlar ile ilgili değişimleri sürekli görüyoruz, sürekli bir değişim yaşanıyor. Bahsettiğimiz yatırımların siyasetten arınmış bir politikayla ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye büyük projelerde varım diyebilir ancak uzun vadeli olmadığı sürece uluslararası alanda işbirliği sağlanması mümkün olmaz.Türkiye'nin gerçekliğini yaşayan ve takdirlerimi sunmak istediğim birçok insan var. Bu insanların fikirlerinin öncelikle alınmasını ve bir proje oluşturulacaksa, bu insanların içinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin dünyadan farklı öncelikleri var ve bunları gerçekçi olarak değerlendirmek gerekiyor. Türkiye'de bir James Webb Teleskobu yapmayı arz talep açısından düşünmek gerçekçi değil. Uzay istasyonu yapmayı da buna örnek gösterebiliriz. Türkiye ne yapabilir diye baktığımız zaman, haberleşme ve askeri uydulara ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Bu uydular için gerekli teknolojilere ihtiyacımız var. Bu teknolojileri temin ve gerekli teknik bilgiyi de transfer edebiliriz veya kendimiz oluşturabiliriz. Facebook ve Google gibi firmaların uzay keşfine faydası olacak mı? Google, Facebook ve diğer şirketlerin ortaya koyduğu teknik bilgi gerçekten çok büyük. NASA bu bigiyi tek başına kendi kullanabilir ve bilgiden yararlanma aşamasında bu firmalarla temas halinde. Projelerinin detayları hakkında çok bilgim yok ama özellikle yazılım alanında NASA'nın teknoloji devlerinden yardım almayı istediğini biliyorum. Türkiye'de henüz tam olarka aklımıza yerleşmeyen oldu, birçok disiplinden gelen insanın ortak bir proje üretebilmesi. Farklı alanlarda uzmanlaşmış insanların bilgi birikimine ihtiyacınız oluyor. Bu teknik bilgiyi tek başınıza oluşturmanızın maliyeti de çok yüksek. Ama Google'ın belli alanlarda elde ettiği bilgiyi projelerinize entegre etmek için transfer etmeniz çok daha ucuz. Büyük projeler artık bu yöne doğru gidiyor ancak Türkiye'de halen teknoloji tüketiyor ama üretmiyoruz. Hedefe ulaşmak adına disiplinlerarası çalışma şart. Kaynak: Al Jazeera
Reklam
Dark Passage 1 Milyon Dolar Ödüllü Dünya Şampiyonası'nda
League of Legends Türkiye Şampiyonu Dark Passage, sadece 16 takımın katılacağı Dünya Şampiyonası’nda ülkemizi temsil etme hakkını kazanarak Türkiye eSpor tarihinde bir ilke imza attı. 13-14 Ağustos tarihleri arasında Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen International Wildcard Turnuvası’nda Türkiye’yi temsil eden Dark Passage.ByNoGame ekibi yüz binlerce seyirci önünde, Rusya ve Okyanusya temsilcisi rakiplerini yenerek, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi ve Kore’de yapılacak olan League of Legends Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazanarak Türkiye eSpor tarihinde bir ilke imza attı. Okyanusya ve Rusya’nın yer aldığı grup elemelerinde, ilk günü üç galibiyet ve bir malubiyetle tamamlayarak finale kalan Dark Passage, ikinci gün finalde Okyanusya’nın Legacy eSports takımıyla karşılaştı. Rakibini 5 maç üzerinden 3-0 hezeyana uğratan Dark Passage.ByNoGame artık Dünya Şampiyonası grup elemeleri için Tayvan yolcusu. Dark Passage takımı önce 2014 Türkiye Sezonu’nu şampiyonluk kupasıyla tamamladı ve ardından da Gamescom’da düzenlenen, yüz binlerce izleyicinin online olarak takip ettiği International Wildcard Turnuvası’nı kazandı. Türkiye temsilcisi önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek grup elemelerinde dünyanın en iyi League of Legends takımlarına karşı oynayacak. 19 Ekim tarihinde Kore’nin Seul şehrinde gerçekleşecek olan Dünya Finali’nde; Kuzey Amerika, Avrupa, Kore, Çin, Güneydoğu Asya ve de Türkiye’nin dahil olduğu uluslararası grupların şampiyonları büyük kupa ve milyon dolarlık ödül için mücadele edecek. Tüm şampiyonanın toplam ödül havuzu ise 2 milyon doların üzerinde.Stuff
Karadeniz'de Turistlerin Yeni Gözdesi Kamilet Vadisi
Doğa, tarih ve kültür turunun bir arada sunulduğu Doğu Karadeniz'de turistlerin yeni gözdesi Kamilet Vadisi, Mençuna Şelalesi ve Çiftekemer Köprüsü ile doğaseverleri adeta büyülüyor. 5 yıl öncesine kadar çok az kişi tarafından bilinen Kamilet Vadisi, el değmemiş doğasıyla Türkiye'nin saklı cenneti olarak tanımlanıyorDoğa, tarih ve kültürü bir arada yaşamak isteyenlerin ilgisini çeken Doğu Karadeniz'de turistlerin yeni gözdesi olan Kamilet Vadisi, Mençuna Şelalesi ve Çiftekemer Köprüsü ile doğaseverlere unutulmaz bir tatil fırsatı sunuyor.AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, sisler ülkesi Karadeniz, vadilerindeki yeşilin binbir tonuyla ziyaretçilerini büyüleyici bir atmosferde ağırlıyor.Bölgedeki vadilerin en bilinenleri ve ziyaret edilenleri arasında Fırtına, İkizdere ve Sümela Manastırı'nın da içinde yer aldığı Altındere vadileri yer alıyor.Karadeniz'in doğusunda yer alan Kamilet Vadisi ise son yıllarda Artvin ve Batum turlarının da etkisiyle yerli ve yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor.Turların yeni gözdesi olan ve Karadeniz bölgesinin sahip olduğu tarihi ve doğal zenginlikleri bünyesinde barındıran Kamilet Vadisi'nde, özellikle tarihi Çiftekemer Köprüsü ile Mençuna Şelalesi turistlerin akınına uğruyor.5 yıl öncesine kadar çok az kişi tarafından bilinen Kamilet Vadisi, el değmemiş ormanları, bitki çeşitliliği, dereleri, yaban hayatı, tarihi köprüleri ve doğa harikası şelalesiyle yerli ve yabancı turistler tarafından Türkiye'nin saklı cenneti olarak tanımlanıyor.Türkiye'nin ekolojik zenginliğinin en iyi korunduğu alanlardan birisi olan Kamilet'in, sarp arazi yapısı nedeniyle önemli bir bölümünde yol ağı bulunmazken, neredeyse el değmemiş bu coğrafyada Doğu Karadeniz kuzey kesimi florasının önemli bir bölümü bulunuyor.18. yüzyılda yapılan Çiftekemer Köprüsü, doğaseverlere vadi içinde tarih zenginliği sunuyor. Osmanlı dönemi eseri 2 kemer köprü, 2 farklı akarsuyun birleşme noktasında yer alıyor.Doğa harikası Mençuna ŞelalesiÇiftekemer Köprüsü'nün ardından vadide Küçükköy yolunu takip eden turistler, akarsu kıyısında Mençuna Şelalesi'nin aşağı kısmına kadar araçlarla gidebiliyor. Ziyaretçiler, buradan rampa bir patika yolu takip ederek, yaklaşık 25 dakika yürüdükten sonra etrafı yoğun bitki örtüsüyle kaplı, muhteşem görselliğe sahip Mençuna Şelalesi'ne ulaşıyor. Yaklaşık 70 metre yüksekliğe sahip şelale, döküldüğü yerde küçük bir gölet oluşturuyor. Göletin ardından küçük bir şelale daha oluşurken, turistler bu şelalenin üzerinde bulunan köprüden büyük şelaleyi izliyor. Güneşli havalarda şelaleden düşen su damlacıkları küçük bir gökkuşağı oluşturuyor.
Yaz Biterken Yapılabilecek Güzel Bir Kaçamağa Ne Dersiniz?
Ağva Gezi Rotası – Görülmeye Değer Güzellikler Özellikle İstanbulluların kaçış noktası, 4 mevsim farklı güzellikleri ile büyüleyen Ağva şimdi sizleri bekliyor. Düzce, Zonguldak, Ankara, Bolu ve Yalova gibi kentlere de yakın olması nedeniyle günübirlik ya da hafta sonu gezilerinin odağı olan Ağva’da gezilecek yerler saymakla bitmiyor. Romantizmin doruklarda yaşandığı otelleri, Karadeniz’e karşı gelen koyları, dar sokakları ve küçük mekanları ile masalsı bir tatil sizi bekliyor. Yaz aylarında plajlarda güneşlenerek ve yürüyüş yaparak geçirilen zamanlar kışın yerini otellerin şömine başlarında vakit geçirmeye ya da doğa yürüyüşlerine bırakıyor. Her adımda saklı bir güzelliğe ulaşacağınız bölgede etkinliklere de katılabilecek, rutininizden çıkabileceksiniz.Ağva’da Gezilecek Yerler Ağva’da görülecek onlarca yer var. Bu nedenle günübirlik gezilerinize bir de uzun tatillerinizi ekleyebilirsiniz. Kilimli koyu Kadırga koyu Göksu Yeşilçay Kerpe Saklıgöl Kalemköy Hacıllı köyü Akçakese köyü Aşıklar yolu İsteyen konuklar Şile merkezinde ve çevresinde de pek çok tarihi mekanı, doğal mirasları ziyaret edebilir. Kumbaba Tepesi, Ağlayankaya, Mağaralar, Onbir Göller, Hayvanat Bahçesi, Ocaklı Kale, Sarıkavak Kalesi, Yeşil Vadi, Hanımsuyu Çeşmesi, Lahit mezarlar, Papazın çeşmesi bunlardan birkaçı. Yapmadan Dönmeyin! Bisiklet ve nehir turlarına katılın. Nehrin kenarında ya da Karadeniz manzaralı bir otelde konaklayın. Bıldırcın ve domuz avlarına katılın. Balık tutun. Fotoğrafçılık turlarına katılın. Trekking ve bitki gözlemciliği turlarına katılın. Denize girin ve güneşlenin. Gelin Kayası’nı ziyaret edin. Nehir restoranlarında ızgara balıkların tadını çıkarın. Saklı Göl ve Onbir Gölleri ziyaret edin. Yörede yer alan mağaraları gezin. Kano ve deniz bisikletine binerek farklı bir aktivite yapın. Köyleri ziyaret ederek yöresel yemeklerin tadına bakın. Yemyeşil tepelerde piknik yapın. Her sabah yürüyerek güne başlayın ve otelinizin bahçesindeki hamaklara uzanarak kitap okuyun. Denk gelirseniz Şile’ye uğrayarak Şile Bezi Festivaline katılın.
Reklam
Dinlemesi En Çok Keyif Veren Kadın Vokalli 11 Yerli Müzik Projesi
etiket
Ülkemizde alternatif piyasada kadın vokal dediğimizde aklımıza en başta gelen isimlerden biri Ceylan Ertem. Hem daha önceki projeleri hem güncel olan bir kaç projesiyle ne zaman dinlesek tadı damağımızda kalan onlarca performansından dolayı onu en başa yerleştiriyoruz.
Reklam
Ödüllü Ekonomist Türkiye'nin En Önemli Problemini Açıkladı
Cari açığın Türkiye gündeminin en önemli sorunu olduğunu belirten Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz AB, Rusya ve Orta Doğu’da kötü ekonomik görünümün Türkiye’de ani duruş riskini artırdığına dikkat çekti.  Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz Türkiye’nin yakın gelecekte en önemli probleminin yüksek cari açığı ve bunun finansmanı konusunda yaşanacak sıkıntılar olduğunu belirtti. hürriyet.com.tr'den Barış Balcı'nın haberine göre; gazeteci ve akademisyenlerle İstanbul’da bir araya gelen ve Türkiye’de son kitabı “Eşitsizliğin Bedeli” yayınlanan Joseph Stiglitz Türkiye’nin uzun süredir devam eden cari açığının bir imaj problemi haline geldiğini vurguladı. Bu sorunun enflasyonun bile önüne geçtiğini belirten Joseph Stiglitz Amerikan merkez bankası Fed’in parasal genişlemeyi sonlandırıp faiz artırımına gitmesinin ani duruş riskini tetikleme potansiyelinin bulunduğunu söyledi. Türkiye’nin önemli ihracat pazarları olan AB, Rusya ve Orta Doğu’da görünümün hiç de iyiye gitmediğini belirten Stiglitz “Bence ABD’deki istihdam piyasasının iyileşmesi zaman alacak ve dolayısıyla bu da faiz artışını erteleyecek. Bu Türkiye’ye zaman kazandıracak bir durum. Ancak Türkiye için negatif olan durum Avrupa, Rusya ve Orta Doğu gibi Türkiye’nin ihracat pazarlarında görünümün olumsuz olması. Türkiye ekonomik olarak hiç de iyimser olmayan bir çevrenin ortasında. Bölgedeki siyasi istikrarsızlık yabancı yatırımcının göze alacağı bir sorun olacak. Türkiye ekonomik büyümesi de şimdiden yavaşlamaya başladı” diye konuştu. YÜKSEK ENFLASYON YIKICI OLABİLİR Türkiye’de reel faizlerin ekside olduğuna dikkat çeken Stiglitz “ABD’deki öncelik enflasyon değil istihdam. Ancak Türkiye’de enflasyona odaklanmanız gerektiğini düşünüyorum. Enflasyon ABD’ye göre Türkiye’de çok daha ciddi bir problem. Yüzde 5-8 arası enflasyon beni rahatsız etmez. Ancak yüzde 9’lara ulaşan bir enflasyon özellikle finansal kırılganlığı olan ülkeler için yıkıcı olabilir. Türkiye’de finansal kırılganlık dediğimizde ise akla cari açık hemen geliyor. Cari açık Türkiye’de enflasyonun bile önüne geçen bir sorun. Türkiye deyince uluslararası finans piyasalarında akla cari açık sorunu geliyor. Ani duruş riski olan bir ülke olarak CNN muhabirine polis müdahalesi gibi görüntüler de yurtdışı imaj için hiç hoş olmuyor” diye konuştu. BAĞIMSIZLIK KAĞIT ÜSTÜNDE OLMAZ Türkiye’de Merkez Bankası bağımsızlığı tartışmalarına da değinen Joseph Stiglitz merkez bankalarının bağımsızlığının bir toplumun doğasına göre değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu söyledi. “Bazı ülkelerde yasal olarak bağımsız olmayan Merkez Bankaları bağımsız gibi davranır ve hükümetler de bunu kabul eder” diyen Stiglitz “Türk Hükümetinin para politikasını siyasi amaçlar için kullanması çok büyük tehlikedir. Ama aynı zamanda Merkez Bankası ABD’de olduğu gibi bankacılık sektörünü haksız bir şekilde kurtarmaya odaklanırsa bu da tehlikelidir” dedi.
İlk Akıllı Telefon 20 Yaşında!
Artık unutulup giden dünyanın ilk akıllı telefonu IBM Simon, geçtiğimiz günlerde 20 yaşına bastı. İlk akıllı telefonun iPhone olduğunu sananlar olabilir. Tıpkı ilk tabletin iPad olduğunu düşünenler gibi. Gel gelelim, ilk akıllı telefon, ne Apple, ne de bir dönemin kralı Nokia tarafından geliştirildi. Tarihin ilk akıllı telefonu, bundan 20 yıl önce IBM tarafından geliştirilen Simon’dı. IBM’in 1994 ağustosunda tanıttığı IBM Simon, taşınabilir telefon olarak kullanılabilmesinin yanı sıra, kullanıcısına e-postalarını okutabiliyor ve faks makinesine bağlanabiliyordu. İçerisinde bir de takvime sahip olan akıllı telefonun renksiz dokunmatik ekranı, kalemle yönetiliyordu. Simon iş insanları için geliştirilen bir cihazdı. 500 gram ağırlığındaki bu telefon, 1994′te 899 dolar fiyat etiketiyle satışa sunuldu.Stuff
Reklam
Rolü İçin 15 Kilo Aldı
''Yalan Dünya''nın Nurhayat'ı Gupse Özay'ın senaryosunu yazdığı BKM yapımı ''Deliha'' filminin çekimlerinin finali İzmir'in Şirince köyünde yapıldı. Rolü için 15 kilo aldığını söyleyen Gupse Özay, ''Çimen suyu içerek zayıflayacağım'' dedi.
Türk Sineması'nın Tüm Eserleri Bir Kitapta Toplanıyor
Türk Sineması’nın ilk filmi olarak kabul edilen Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı’ndan Kış Uykusu’na sinema tarihimiz bir kitapta toplanıyor. Yazar Serkan Türk’ün, 23 farklı kentte yaşayan 53 yazarın Türk sinemasının yüz yıllık tarihi hakkında görüşlerini alarak hazırladığı ‘Yüzyıllık Perde’ ismine sahip kitabı Eylül ayında okuyucuyla buluşacak. Türk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk sinemasının, günümüze kadar hiçbir kopyasına ulaşılamasa da ilk Türk filmi kabul edilen “Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı”nın çekilmesinin peşinden 100 yılı geride bıraktığını açıkladı. Yerli sinemanın 100. yılında tanınan yazar ve şairler birer Türk filminden yola çıkarak kişisel hikayelerini, bir dönemi ve toplumsal değişimleri kaleme aldığını belirten Türk, “Ülkemizin 23 farklı kentinde yaşayan 53 yazar ayrı ayrı filmlerden yola çıkarak hikayelerini yazdı” dedi. Aşağı yukarı 350 sayfalık kitapta birtakım film afişlerinin de yer alması planlanıyor.
GSM Hattı Taşımada 'Bip' Sesi Uygulaması Kalkıyor
Numaralarını farklı bir gsm operatörüne taşıyan abonelerin diğer operatörlerden arandıklarında anlaşılması için uygulanan “ bip ” sesi uygulaması kalkıyor. Tüketicilerden bu konuda gelen şikayetleri dikkate alan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bu yönde yeni bir yönetmelik hazırladı. Yeni düzenlemenin önümüzdeki sonbaharda yürürlüğe girmesi tahmin ediliyor. GSM sektöründe rekabeti kızıştırmak amacıyla Kasım 2008’de yürürlüğe giren Numara taşıma uygulamasında önemli bir düzenleme yapılıyor. Abonenin numarasını farklı bir gsm operatörüne taşımış olduğunu belirten “bip” sesi artık kalkıyor. Teknik adı NTS uyarı tonu olan “ bip ” sesi ilk uygulanmaya başlanıldığında tüketicilerin mağduriyetini engellemek amacındaydı. Ancak zaman içerisinde GSM operatörlerinin her yöne aramaları kapsayan paketlerinin yaygınlaştırmasıyla birlikte önemini yitirmiş oldu. Yapılan araştırmalarda abonelerin çoğu “ bip “ sesinde duyduğu şikayetlerin artması üzerine BTK bu yönde bir taslak hazırladı ve kamuoyunun görüşüne sundu. Taslağın yürürlüğe girmesi durumunda GSM şirketleri konu ile ilgili düzenlemler yapması gerekecek.
Reklam