onedio
Görüş Bildir
Galatasaray’dan Caner Erkin’e Teklif!
Fenerbahçe’nin hala Caner Erkin ile anlaşması beklenirken, ezeli rakipleri Galatasaray’dan süpriz bir teklif geldi. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Caner Erkin’e senelik 1.7 milyon euro teklif ettiği, ezeli rakipleri Galatasaray’ın yıllık 2.5 milyon avro teklif verdiği belirtildi. Transfer bizzat Ünal Aysal’ın üstlendiği ve çok gizli bir şekilde devam edildiği belirtildi.
Engin Baytar ve Dany Bursaspor'a!
Galatasaray yönetimi, Bursaspor Teknik Direktörü Şenol Güneş'in istediği Dany ile Engin Baytar'ı elden çıkaracak. Sarı-kırmızılılar, bu isimlerin karşılığında Bursaspor'dan Şener Özbayraklı'yı istiyor.Yabancı kontenjanını boşaltmak isteyen Galatasaray'da gözden çıkarılan Dany'nin son talibi Bursaspor. Hızlı bir stoper isteyen Şenol Güneş'in yönetime bildirdiği Dany ile birlikte Engin Baytar'ın Bursaspor'a verilmesi gündemde. Bu iki futbolcuya karşılık Galatasaray da Şener Özbayraklı'yı istiyor. Karabükspor ise 1.2 milyon euro alan Dany için 450 bin euro teklif etti.(Fotomaç)
Galatasaray'da Muslera'nın Yerine Gökhan Geliyor
Burak Yılmaz ve Selçuk İnan ile 2019'a kadar anlaşan Galatasaray, Uruguaylı kalecinin kontratını yenilemedi.Galatasaray, Selçuk ve Burak'ın sözleşmelerini 2019 yılına kadar uzattığını açıklarken, 30 Aralık tarihinde KAP'a 'Yeni sözleşme için görüşüyoruz' bildirisini yolladığı Muslera'nın yeni kontratı gizemini koruyor. Galatasaray yönetimi içinde bazı isimlerin 5 yabancı kuralı sonrasında iyi teklif gelirse satılması yönünde görüş belirttiği Muslera takımda kalmak istediğini açıklamıştı. Olası bir ayrılıkta Aslan'ın Erciyes'ten Gökhan Değirmenci'yi alması bekleniyor...(Sabah)
Galatasaray'da Yeni Hedef Fernando Torres
Başkan Ünal Aysal'ın 'süperstar' tanımına, Mancini'nin de sistemine uyan İspanyol yıldız için Galatasaray, Chelsea'nin kapısını çalmaya hazırlanıyor.Sarı-Kırmızılılar’ın listesinde dünyaca ünlü isimler var ama biri şartlarıyla listenin başına yerleşti: Fernando Torres. Chelsea’nin yıldızını Sarı-Kırmızılı formaya yaklaştıran sebeplere gelince... Diego Costa geldi Chelsea, transfere hızlı girdi ve Atletico Madrid’in golcüsü Diego Costa’yı renklerine bağladı. Böylece takımın 1 numaralı forveti Brezilyalı oyuncu oldu. Ancak Mourinho’nun bir santrfor daha istediği ve Chelsea’nin patronu Abramoviç’e, “Torres’i düşünmüyorum, satabilirsiniz” mesajını ilettiği İngiliz basınında yazıldı. Hatta Mourinho sadece Torres’in değil, Türk futbol piyasasında adı geçen Demba Ba’nın da biletini kesti. Başkanın tarifi... Geçtiğimiz sezon da Torres, Cim Bom’un gündemine gelmiş, Başkan Aysal, “Yakışıklı, beyaz tenli, renkli gözlü, uzun boylu” diyerek adeta İspanyol yıldızı tarif etmişti. Drogba’nın gidişine, “Artık yaşlılara yer yok” sözüyle onay veren Mancini’nin İngiltere’de tanıyıp çok beğendiği 30 yaşındaki futbolcunun kendi şartları uygun ama Chelsea ile pazarlıkların uzun süreceği kesin. Çünkü Chelsea, bu yaz elden çıkaracağı yıldızın fiyatını 10 milyon Pound olarak belirledi. Torres ise Ada’da vergiler düştükten sonra yılda yaklaşık 4 milyon 200 bin Pound (15 milyon TL) kazanıyor. 50 milyon pound'luk yıldız Fernando Torres, 2007 yılında Atletico Madrid’den Liverpool’a 30 milyon Pound’a transfer oldu. Ardından 2011 yılında Chelsea, İspanyol yıldıza 50 milyon Pound (Yaklaşık 175 milyon TL) ödeyerek, 2016’ya kadar kadrosuna kattı. Bu rakam, Britanya tarihinin en pahalı transferi olarak tarihe geçti. Teknik Direktör Jose Mourinho, Samuel Eto’o ve Demba Ba’nın yanı sıra Torres’ten bu sezon istediği verimi alamadı ve gözünü, Atletico Madrid’in golcüsü Diego Costa’ya dikti. Geride bıraktığımız sezonda 41 maçta rakip fileleri 11 kez sallayan ve kendisini tekrar kanıtlamak isteyen 30 yaşındaki oyuncu, İspanya’nın 2014 Dünya Kupası kadrosunda da yer alıyor. Fanatik
Veli de Öğretmen de Bu Yaz Çok Terleyecek
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, önceki gece geç saatlere kadar süren yemekli toplantıda, gazetecileri ağırladı, yeni yapılan üç önemli düzenlemeyle ilgili olarak ayrıntılı bilgiler verdi. Bu yıl ilk kez uygulanacak olan liselere giriş sistemini, ne Bakan ve Bakanlık bürokratları tam olarak anlatabildi ne de biz anlayabildik. Fen ve Anadolu liseleri ile kolejlere yerleştirme sistemi, iddia edilenin aksine, eskisinden çok daha karmaşık hale geldi. Dershanelerin okula dönüştürülmeleri konusunda ise en büyük mağduriyeti, görünen o ki öğretmen dışındaki idari personel çekecek. Çünkü hiç biri için kadro söz konusu değil. Öğretmen olanların ise ne kadarının, ne zaman ve hangi kriterlere göre atanacağı da henüz belli değilmiş! Üçüncü önemli nokta ise müdür atamalarıydı. Neden böyle bir uygulamaya gidildiği soruldu. Cevap ilginçti: Biz görevden alıyoruz, yargı iade ediyor!.. Toplantının ayrıntılarıyla ilgili bilgileri yan sütunlarda okudukça, eminim ki siz de şok olacaksınız. Çocuklarını, yıllardır kolejlere hazırlayan veliler de çılgına dönerse, bu da hiç şaşırtıcı olmaz. Bakanlık, kolejlere girişle ilgili kuralları, maç başında değil de, maç sonunda koyuyor ve bu “anlaşılamayan” sistemle, kontenjanların dolması çok zor gözüküyor... Peki çok daha fazla öğretmen alınacak mı? Hayır, daha önce ne açıklandıysa o kadar atama yapılacakmış. Yönetici atama kriterleri ise eminim ki çok tartışılacak! Çünkü, yönetici olmak isteyenlere 100’e yakın kriter getirilmiş ama onları o makama seçecek olanlar için bu kriterlerin hiçbirisi geçerli değil. Gerekçe de ilginç: Yanlış yaparsak, bunu siyaseten öderiz! Bakan Avcı ve ekibi tam kadro İstanbul’daydı. Teknik konulardaki açıklamaları bürokratlar, genel değerlendirmeleri ise Bakan Bey direkt kendisi yaptı. Peki MEB kurmayları göz doldurdu mu, gelecek için umut verdi mi? Artıları da vardı, eksileri de. Ama Başta Bakan Avcı olmak üzere hemen hepsi iyi niyetliydi. Sorunsuz bir dönem geçirmemek için olağanüstü bir çaba içerisindeydiler. Sorunsuz bir yaz için bu kadarı yeter mi? Bunu da zaman gösterecek... Bakan Avcı’dan şok açıklamalarMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, eğitimde yapılacak köklü değişiklikleri anlattı: Liselere girişte yerleştirme sistemi tümüyle değişiyor; 4 yılını tamamlayan okul müdürlerinin görev süreleri sona eriyor; dershaneleri okula dönüştürme operasyonu yarın başlıyor Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, önceki akşam eğitim editörleriyle bir araya gelerek, eğitimde önümüzdeki dönem yapılacak köklü değişiklikler hakkında bilgi verdi. Toplantıda, liselere yerleştirme, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi, okullarda 4 yıl ve üzeri görev yapan müdür ile müdür yardımcılarının görev sürelerinin son erdirilmesi konuları öne çıktı. Bakan Avcı’nın verdiği bilgilere göre bu yıl, liselere yerleştirme işlemleri tek seferde ve tek bir takvimle yapılacak. Öğrenciler A ve B olmak üzere iki ayrı grupta tercih yapacaklar. A Grubunda, farklı okul türleri arasından, Galatasaray, Kabataş, Ankara Fen lisesi gibi okul adına göre 15 tercih yapılacak. B Grubunda ise Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu İmam Hatip, Anadolu, Meslek ve Teknik Anadolu liseleri şeklinde, sadece okul türüne göre tercih yapılabilecek. Burada öğrenci hangi okula gitmek istiyorsa, o okul türüne sıralamasında öncelik verecek. Puanına göre bir yere yerleşemeyen öğrenci, B Grubu’ndaki tercihleri arasından ikamet ettikleri adrese en yakın boş kontenjanı olan okula, puan üstünlüğü esasına dayalı olarak yerleştirilecek. Öğretmen liseleri kalktı Bu öğretim yılından itibaren Anadolu Öğretmen Liseleri, Sosyal Bilimler, Anadolu ya da Fen liselerine dönüştürülecek. Okula dönüşmek isteyen dershaneler için ise başvurular yarın başlıyor. Bu kurumlarda görev yapan ve 1 Ocak 2014 itibariyle 6 yıl ve üzeri sigortalı çalışan öğretmenler devlet kadrolarına geçmek için başvuruda bulunabilecekler. Dört yıl ve üzeri okul müdürlüğü, müdür yardımcılığı yapanların görev süresi bu eğitim-öğretim yılı sonunda bitiyor. Ancak yapılacak değerlendirmeler sonunda, başarılı olanların aynı veya başka eğitim kurumunda dört yıl daha görev yapmalarına imkan tanınacak. Öğrencilerden velilere, dershanelerden okul müdürlerine geniş bir kitleyi ilgilendiren toplantıdan notlar şöyle: Milliyet gazetesi eğitim yazarı Abbas Güçlü, Bakan Avcı’nın toplantısına katıldı. Liselere tek yerleştirme Tüm okul türlerine yerleştirme işlemleri, 6, 7 ve 8’inci sınıf yılsonu başarı puanlarıyla öğrencilerin 8’inci sınıfta girmiş oldukları merkezi sınav puanının değerlendirmesi sonucu elde edilen Yerleştirmeye Esas Puan (YEP) ile tek seferde ve tek takvimle yapılacak. Öğrenciler, A ve B olmak üzere iki grupta tercih yapacaklar. A Grubu için öğrencilerden tüm okul türlerini içeren 15 adet tercih alınacak. A Grubu tercihler, tercih listelerinde yer alan okulların tercih kodlarına göre, B Grubu tercihleri ise sadece okul türlerine göre yapılacak. A Grubu tercihlerinden birine yerleşemeyen öğrenciler, B Grubu tür önceliğini içeren tercih başvurularına göre ikamet adreslerine en yakın boş kontenjanı olan okula, puan üstünlüğü esasına göre yerleştirilecek. Yerleştirme sonrasında boş kalan kontenjanlara nakil yoluyla öğrenci kaydedilecek. Anadolu lisesine yeni dönüştürülen okullarda şube kontenjanı 34, ihtiyaç olması halinde en fazla 40 olacak. Fen liselerinde yeni eğitim-öğretim yılından itibaren hazırlık sınıfı zorunlu olacak. Özel okulların burslu öğrenci kontenjanlarına yerleştirme işlemleri TEOG kapsamında yapılacak. Özel okullar tam burslu olarak alacakları öğrencileri Türkiye çapında puan üstünlüğüne göre ilk yüzde 5’lik dilim içerisinden seçecekler. Yerel şartları dolayısıyla Türkiye geneli yüzde 5’lik dilimden öğrenci alamayan özel okullar tam bursluluğa karşılık gelen boş kontenjanlarını il çapındaki yüzde 5’lik dilimden doldurabilecekler. Burslu öğrenci kontenjanı yüzde 10 ile sınırlandırıldı. Özel okullar ne yapacak? Bakan’ın tek listede, tek yerleştirme yapacaklarını açıklamasının ardından Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Eş Başkanı Cem Gülan şu açıklamada bulundu: “Özel okulların kendi sistemleriyle yerleştirme yapabileceği ama onlara bilgi verilmeyeceği yönünde açıklama yapıldı. Biz Sayın Müsteşara gidip kişisel bilgiler içermeyen ama öğrencilerin puanlarını içeren bilgileri talep edeceğiz. Ama vermezlerse, öğrencilerin e-okul karnesinden Türkçe, matematik ve fen bilgisinden aldığı puanla 8. sınıf yılsonu başarı puanlarını alarak puanlarını hesaplayacağız. Ancak öğrencilerin tüm özel okula gitmek isteyenler arasında kaçıncı sırada olduğunu, hangi yüzdelik dilime girdiğini söyleyemeyeceğiz. Dolayısıyla okullar taban puanları biraz daha düşük tutarak, daha geniş yelpazeden kayıt yapmaya çalışacaklar.” Başarılı müdür kalacak Dört yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olanların görevlerinin sona ermesi yönünde alınan karar, kamuoyunda çok tartışılmıştı. Toplantıda eğitim kurumu yönetici görevlendirmeleri konusunda şu bilgiler verildi:-n Dört yıllık görev süresini tamamlayanların görevleri ders yılı bitiminde sona erecek. Aynı eğitim kurumunda dört yıllık görev süresini tamamlayanlardan yapılacak değerlendirme sonucunda başarılı olanlar aynı veya başka eğitim kurumunda dört yıl daha görev yapabilecek. Aynı okulda aynı unvanla sekiz yıldan fazla yöneticilik görevi yapılamayacak. Böylece yöneticilerin, zorunlu rotasyon yerine istekleri dahilinde başka eğitim kurumlarına geçişleri sağlanmış olacak. Görev süresi uzatılacak müdürlerin belirlenmesi amacıyla hazırlanan değerlendirme formunda müdürler, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri, öğretmenler, okul aile birliği başkanı ve başkan yardımcısı ile öğrenci meclisi başkanı tarafından objektif kriterler üzerinden değerlendirilecek. Bu değerlendirme sonucunda 75 ve üzerinde puan alan müdürlerin görev süreleri uzatılacak. Daha önce müdürlük görevinde bulunmuş olanlarla ilk defa müdürlüğe görevlendirilmek üzere başvuranlar, değerlendirme ve sözlü sınav üzerinden iki aşamalı bir sisteme tabi tutulacaklar. Bu değerlendirme sonucunda başarılı olanlar, tercihleri de dikkate alınarak puan üstünlüğüne göre müdür olarak görevlendirilecek. Görev süreleri uzatılmayan müdürler de yeniden görevlendirilmek üzere başvuruda bulunabilecek. Uyumlu bir ekip oluşturulmsı amacıyla müdür yardımcılarını müdürler belirleyecek. Dershanelerde dönüşüm başlıyor Dershanelerin dönüşüm süreci, toplantının ana maddelerinden biriydi. Dershanelerin özel okula dönüşümüyle ilgili Dönüşüm Başvuru Kılavuzu 29 Mayıs’ta yayınlandı. Başvurular ise yarın başlıyor. Öğretmen Atama Kılavuzu Mart 2015’te yayınlanacak. 1 Ocak 2014 tarihi itibariyle bu işyerlerinde eğitim personeli olarak ödenmiş prim gün sayısı 6 yıl ve daha fazla olan eğitim personelinin devlet kadrolarına atanmalarına ilişkin başvurular ise 1 Temmuz-1 Ağustos 2015 tarihleri arasında alınacak. Dönüşüm programına başvurular 31 Ağustos’ta sona erecek. 2018-2019 eğitim-öğretim yılının bitiminde, dönüşüm programı sona erecek. Dershaneler ve öğrenci etüt eğitim merkezleri 1 Eylül 2015 tarihine kadar mevcut faaliyetlerini sürdürebilecek. Dönüşüm programına başvuru usul ve esasları ise şöyle: Başvurular Dönüşüm Programı Modülü üzerinden elektronik ortamda il milli eğitim müdürlüklerince yapılacak. Başvuruları onaylanan kurumlardan Bakanlıkça uygun görülenlere kabul belgesi düzenlenecek. Dönüşüm programına alınmayan ve gerekli şartları sağlamayan dershane ve etüt merkezlerinin faaliyetleri 1 Eylül 2015 tarihi itibariyle sonlanacak.Dönüşüm sürecinin sonunda özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan kurumlar, gerekli şartlara sahip olmaları halinde 2018-2019 öğretim yılının sonuna kadar temel lise, ilkokul, ortaokul veya okul öncesi eğitim kurumu olarak mevcut binalarında veya farklı binada faaliyet gösterebilecek. Bahçe ve bağımsız bina şartı aranmayacak. Dershaneden dönüşen okullara eğitim ve öğretim desteği verilecek. Eğitim-öğretim desteğinden yararlanmak isteyen okul ve öğrencilerin başvuruları ise ağustos ayında alınacak.Milliyet | Abbas Güçlü 
G.Saray'a 2 Maç Seyircisiz Oynama Cezası
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan basketbol karşılaşmasında çıkan olaylar nedeniyle iki kulübe de ceza yağdıTürkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Disiplin Kurulu, Galatasaray Odeabank'a 2 maç seyircisiz oynama ve 20 bin lira para cezası verirken, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile Genel Sekreter ve Basın Sözcüsü Mahmut Uslu'yu da 30'ar gün hak mahrumiyeti ile cezalandırdı. TBF Disiplin Kurulu, Yıldırım ve Uslu'ya, Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi'nde 2 Mayıs 2014'te Ülker Sports Arena Metro Enerji Salonu'nda Fenerbahçe ile Galatasaray Odeabank arasında oynanan play-off final serisi dördüncü maçında, protokole ayrılan bölümde müsabakayı izlemekte olan TBF yetkililerinin yanlarına gelerek uygunsuz ve tribünleri tahrik eder mahiyetteki söz ve davranışları nedeniyle 30'ar gün hak mahrumiyeti ve 10'ar bin lira para cezası verdi. Aynı maçta Fenerbahçeli seyirciler tarafından sahaya yabancı maddeler atılması ve hakem masasına doğru tükürülmesi, müsabaka sırasında küfürlü tezahüratlarda bulunulması neticesinde anons yapılmasına ve müsabakanın duraksamasına sebebiyet verilmesi nedeniyle de sarı-lacivertli kulübe 15 bin lira para cezası verildi. Ayrıca Kurul, Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi'nde 5 Mayıs 2014'te Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Galatasaray Odeabank ile Fenerbahçe arasında oynanan play-off final serisi beşinci maçında, sarı-kırmızılı seyirciler tarafından müsabaka öncesinde ve sırasında sürekli küfürlü tezahüratlarda bulunulması, patlayıcı madde patlatılması, rakip takım yöneticisine ağır hakaret ve fiziki müdahalede bulunulması ve müsabaka bitiminde yapılan ödül töreni esnasında taraftarların sahaya girmeleri nedeniyle Galatasaray Odeabank'a 2 maç seyircisiz oynama ve 20 bin lira para cezası verdi.T24
Reklam
Aysal: "Fenerbahçe İle Yeniden Dost Olacağız"
G.Saray Başkanı Aysal, ezeli rakiple gerilen ilişkileri düzeltmek için üzerlerine düşeni yapacaklarını açıkladı:TÜRK sporunun iki lokomotif kulübü G.Saray ile F.Bahçe uzun zamandır aralarındaki rekabetten çok gerilimle gündeme gelirken sarı-kırmızılıların 1 numarası Ünal Aysal iki kulüp arasındaki dostluğu yeniden kurmaya kararlı olduklarını ifade etti. G.Saray Lisesi Ağabeyler-Ablalar Topluluğu'nun G.Saray Adası'ndaki organizasyonuna katılan Aysal, burada yaptığı açıklamada konuyla ilgili olarak şunları söyledi: 'F.BAHÇE ile aramızdaki aslında devamlı bir sıkıntı değil olmaması da gerekiyor. Bir periyodik süreç. 3 Temmuz ile başlayan birtakım yanlış anlaşılmaların üst üste gelmesiyle ortaya çıkan bir tatsızlık. Bunu süratle geçiştirmek ve tekrar kulüpler arasındaki dostluğun kardeşliği yerine getirmek için elinden geleni yapmak biz yöneticilerin görevi. Biz G.Saray olarak bu konuda son derece niyetliyiz ve kararlıyız. Elimizden geleni yapacağız. Neticede bir spor yapıyoruz. Sporun esasında dostluk ve arkadaşlık var. Bunun zedelenmesine müsade etmeyeceğiz. Yeteri kadar zedelendi. Ama bundan sonra da böyle olacak değildir. Bizim görevimiz buna çare bulup eski dostluğu yerine getirmektir. 'TEK BAŞIMIZA OLMAZ' BEN de bir sporcuyum. Diğerlerinden bir farkım yok. Temel prensibimiz bu ve bunu korumamız lazım. Ama tek başına gerçekleştirilebilecek bir hedef değil. Muhakkak diğer kulüplerin de aynı katkıyı sağlaması gerekiyor.' ÜNAL Aysal ayrıca bu sezon daha bekledikleri kupalar olduğunu hatırlatırken 'Bu yaz özellikle kürek ve yüzme takımımızın yarışmaları var. Daha önemlisi önümüzdeki günlerde bir basketbol finali var. Değerli dostumuz F.Bahçe ile bir kez daha baş başa kaldık. İnşallah güzel maçlar seyredeceğiz hep beraber' diye konuştu. ‘Sınır yüzünden Devler Ligi'nde kupa sözü veremem' 'YABANCI kuralı sınırı olmasaydı şampiyonlar ligi şampiyonluğu sözü verebilirdim ama önümüzde böyle bir engel var. Bu sözü bugünkü şartlar altında vermem mesuliyetsizlik olur.' ‘Transferde en iyisini yapmaya çalışıyoruz’ TRANSFER için çok ciddi bir şekilde çalışıyoruz. Ama bu olay taktiksel olduğu kadar matematiksel bir olay. Hesap kitap olayı. Bunlara son derece dikkat etmemiz gerekiyor. Son günlerde UEFA'dan hafif bir uyarı aldık. Bunları da göz ardı edemiyoruz. Bunların bazında yapılabileceğin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. AMA en ciddi sorun yabancı sınırlaması. Bütün kulüplerin de şu anda mevcut fazla yabancısı var. Bu yabancıları ne şekilde değerlendirebiliriz, hangilerini tutacağız hangilerini tutmayacağız bunların yerine kimleri koyacağız. Getirilen bir yerde tutarsız. Bir her pozisyon için iki yabancı tutmuyoruz her pozisyona bir yabancı koyuyoruz. Demek ki bir yabancıyı çıkaracaksak yedek kulübesinde oturanın hiçbir anlamı kalmıyor. 5 yabancıyla oynamak durumundayız. Bu açıdan görevimiz oldukça zor.' '0 yabancıya hazırız ama...' YENİ sezonda yabancı sayısında uygulanacak 5+3 sistemi hakkında ise Aysal şunları söyledi: 'Yabancı kuralından memnunum diyecek bir kulüp çıkacağını düşünmüyorum samimi oldukları takdirde. Türkiye'deki tüm kulüpler sıfır yabancıyla oynayacaklarsa biz buna hazırız. Ama yurtdışında bunun çıkartacağı neticeler son derece felaketlere yol açabilir. DIŞARIDAKİ yarışacağımız kulüplerin aynı silahlarla yarışmadığı ortada. Bizim karşımızda 10 yabancıyla oynanan ve dünyanın en iyi 10 yabancısıyla oynayanlar varken, Türkiye'nin en iyi 10 oyuncusuna baktığımız vakit bizim peşinen bu yarışmaları kaybedeceğimiz çok açık. Umarım yabancı kuralını çözmek için 30 yıl beklemeyiz.'Şampiy10
Taksim Dayanışması: 'Bu Şartlar Altında Açıklama Yapmıyoruz'
Taksim Dayanışması: 'Meydanlardayız' dedik ama Başbakan’ın bu talebe cevabı, kentlerin meydanlarını polislerle, TOMA’larla ablukaya almak olduGezi Parkı olaylarının birinci yıldönümünde Gezi Parkı’nda açıklama yapmasına izin verilmeyen Taksim Dayanışması, Fransız Konsolosluğu’nun önünde açıklama yapmasına izin verildi. Ancak Taksim Dayanışması, bugün yapılması planan açıklamayı yapmayacaklarını açıkladı. Gezi Parkı olaylarının 1. yıldönümünde Taksim’de basın açıklaması yapmak isteyen Taksim Dayanışması, meydana doğru yürüyüşe geçti. İstiklal Caddesi'ndeki TMMOB binasında bir araya gelen Taksim Dayanışması üyeleri Taksim'e doğru yürüyüşe geçti. Ancak aralarında CHP milletvekillerinin bulunduğu grubun yolu, barikat kuran polis tarafından kesildi. Radikal’den İsmail Saymaz ve İdris Emen ’in haberine göre, Taksim'de bulunan Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde toplanan Taksim Dayanışması üyeleri saat 19.00'da basın açıklaması yapmak için Taksim Meydanı’na doğru harekete geçti. Ancak polis Dayanışma üyelerinin İstiklal Caddesi'ne çıkmasına izin vermedi. Taksim Dayanışması üyeleri polis barikatının açılmaması üzerine oturma eylemine geçti. Bu sırada polisin biber gazlı müdahalesi sonucu, yüz kadar gösterici Galatasaray Meydanı’na doğru kaçtı. Polisin, Taksim Dayanışması üyelerinin Fransız Konsolosluğu'nun önünde basın açıklaması yapmasına izin vermemesi nedeniyle uzun süre devam eden gerilimin ardından, grubun burada açıklama yapmasına izin verildi. Dayanışma üyelerinin önündeki polis barikatı kaldırıldı. Taksim Dayanışması’nın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı: Hep beraber Türkiye’de yeniden bir akıl tutulmasının olduğu bir günü yaşıyoruz. Günlerdir, belki de dünyanın en barışçıl eylemleriyle özgürlük barış kardeşlik talebiyle alanlarına, meydanlarına sahip çıkmak için Türkiye’nin her bir tarafında ses veren binlerce insanın üstüne binlerce polis TOMA bir abluka oluşturdu. Yeniden bu barışçıl talebi dile getirmek için sokağa çıkan insanlar meydana alınmadı, gözaltına alındı. Dün dedik, bugün yine söylüyoruz. “Yüreğini, sevgini, kitabını, çocuğunu al, meydanlardayız” dedik ama Başbakan’ın bu talebe cevabı, kentlerin meydanlarını polislerle, TOMA’larla ablukaya almak oldu. Ve bugün yapacağımız açıklamayı bu koşullar sağlanıncaya kadar yapmıyoruz ve bugün yaşananları insanların sağduyusuna bırakıyoruz. T24
Reklam
Mircea Lucescu: 'Fenerbahçe’de Çok Büyük Futbolcu Olabilirdim'
Lucescu, Türkiye’de geçirdiği yılları anlatırken, 13 yıldır bir sırrı da aydınlığa kavuşturdu. 2001’de Galatasaray’ın Real Madrid’i konuk ettiği Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçının devre arasında Hagi’nin, teknik direktör Lucescu’ya bağırdığı ve oyun taktiğini değiştirdiği, Galatasaray’ın da bu taktikle ilk yarısını 2-0 yedik durumda tamamladığı maçı 3-2 kazandığı iddia edilmişti. Hatta Hagi de bu iddiaları doğrulayan açıklamalar yapmıştı. Ancak Rumen teknik adam, bu iddia ile ilgili ilk kez konuşurken bambaşka bir senaryoyu dile getirdi. Shakhtar Donetsk’te 10 yılı geride bıraktınız. Kazandığınız kupaların sayısını biliyor musunuz? Dokuz lig şampiyonluğu, beş Ukrayna Kupası, beş Süper Kupa, bir Avrupa Ligi... Toplam 19... Biraz fazla değil mi? Biraz fazla mı? Asla “fazla” diye bir şey yoktur. Sadece “çok” diyebiliriz. Bu başarılarla birlikte sizin Türkiye’deki değeriniz de arttı. Galatasaray ve Beşiktaş dönemlerinizde kalitenizden kuşku duyanlar vardı ama şimdi neredeyse herkes sizin muhteşem bir teknik direktör olduğunuzu düşünüyor... İnsanların benim kalitemden neden şüphe duyduklarını anlamıyorum. Galatasaray’la Avrupa Süper Kupası’nı kazandım, ligde şampiyon oldum. Ayrıca Galatasaray’daki ilk sezonumda şampiyonluğu çok zor bir durumda kaybettik. 32’nci haftada evimizdeki Ankaragücü maçında Okan Buruk, 30’uncu dakikada kırmızı kart gördü ve o maçı kaybettik. Biliyorsunuz... Beşiktaş’ta da aynı şekilde... Samsunspor maçında üç oyuncum kırmızı kart gördü. Seyircisiz maç cezası aldık. Bu yüzden şampiyonluğu kaçırdık. Nihayetinde belki daha iyi olabilirdi ama Türkiye’de iyi iş yaptığımı düşünüyorum. Sonra Shakhtar Donetsk’e geldiniz... Burada beni çok iyi bir başkan karşıladı. Hayatını futbola adamış. Aynı zamanda kulübün de sahibi. Türkiye’de bu, çok daha zor. Başkanlar seçimle geliyor ve ortalama iki yıl görevde kalıyor. Bir teknik direktörün uzun süreli sözleşme imzalaması mümkün olmuyor. Çünkü her gelen başkan kendi teknik direktörünü getirmek istiyor. Öyle olunca teknik direktörler sadece bir yıl takımda kalıyor. Bir yılda bir takım inşa edemezsiniz. Kısa vadede kazanmak çok zor. Ancak şansla bir şeyler kazanabilirsiniz. Ben Donetsk’te aradığım her şeyi buldum. Çalışma şartları çok iyi. Başkanın yeni stadı inşa etmesiyle birlikte Avrupa’da da iyi sonuçlar almaya başladık. Donbass Arena dünyanın en güzel stadı. Bunun gibisi yok. Türkler de gurur duymalı çünkü bu stadı inşa eden bir Türk firması (Enka). Shakhtar Donetsk, sadece yönetimsel anlamda değil, sahada da çok başarılı bir 10 yıl geçirdi. Bunun sırrı neydi? Bu 10 yıl içinde takım üç kez değişti. Sadece iki oyuncu sabit kaldı: Dario Srna ve Tomas Hübschman... Bu süreçte çok sayıda genç oyuncu getirdik, onları büyüttük ve büyük takımlara gitmelerine izin verdik. Bu kulüp için de çok iyi çünkü aynı zamanda iyi para kazandık. Henrik Mikhitaryan, Fred, Fernando ve Willian gibi oyuncuların ayrılmalarına üzüldünüz mü? Elbette üzüldüm, çok iyi oyunculardı. Onlarla iyi sonuçlar aldık, kupalar kazandık. Sonra Avrupa’nın büyük takımlarına gittiler. Onlarla çok iyi ilişkiler kurdum çünkü bu kulübe geldiklerinde henüz çok gençlerdi. Gelişmelerine yardım ettiğim için mutluyum. Bu kadar genç ve gelecek vaat eden oyuncuyu Ukrayna’ya gelmeye nasıl ikna ettiniz? Buraya geldiğimde işe bir oyuncu transfer ederek başladık. İtalya’dan o zaman genç bir futbolcu olan Matuzalem’i getirdik. Ondan sonra başarılı oldukça genç Brezilyalı oyuncular gelmek istedi. Avrupa kulüpleri Brezilyalı oyuncuları genellikle 25-26 yaşına geldiklerinde alıyor. Çünkü kalitelerinden emin olmak istiyor. Ama biz yetenekli oyuncuları daha gençken almayı tercih ettik. Tabii onlarla çok sıkı çalıştık. Haliyle ilk bir iki yıl pek bir katkı sağlayamadılar. Sabırla onları hazırladık ve yetiştirdik. Sonra adım adım yetenekleriyle kazanmamıza yardım ettiler. Bu çok güzel bir strateji ama bu stratejiyi, kulüp sahibiyle birlikte hareket ederek hayata geçirebilirsiniz. Tıpkı bizim başkanımız gibi. Çünkü o geleceği düşünebiliyor. Eğer başkanın ömrü iki yılsa protagonist davranmak istiyor, yeni oyuncular alıyor, basında hakkında iyi şeyler yazılsın istiyor. Onun için teknik direktör pek önemli değil. Hemen ilk yıl her şeyi kazanmak istiyor. Bu şekilde geleceğin takımını kurmak çok zor. Türkiye’de savunma takımları kurmakla eleştirildiniz. Ama Shakhtar’da bunun aksini kanıtladınız... Ama Türkiye’de savunma takımı kurduğum doğru değil! Hem Galatasaray’da hem de Beşiktaş’tayken diğer takımlardan daha çok gol attık. Gol averajımız da diğerlerinden daha iyiydi. Burada da durum aynı. Her sene diğer takımlardan daha çok gol atıyoruz. Taktiksel olarak daha farklı oynadığımız doğru ama bu başka mesele. 1985 yılında “Türkleri seviyorum” şeklinde bir demeciniz var. Oysa o zaman henüz Türkiye’de çalışmaya başlamamıştınız. Bu sevginin sebebi neydi? Kimbilir neden seviyordum; hatırlamıyorum (gülüyor). O dönem Dinamo Bükreş’te forma giyiyordum. Türk takımlarına karşı çok maça çıktım. Statlardaki atmosferden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Bugün de aynı şekilde düşünüyorum; böyle taraftarı hiçbir yerde görmedim. Sadece Dortmund taraftarı yarışır. İtalya’da bile böyle atmosfer yok. Belki de bunun için “Türkleri seviyorum” demişimdir. Daha sonra Türkiye’de sokağa çıktığımda hemen herkesin futbolcuları tanıdıklarını, onlara seslendiklerini, selam verdiklerini fark ettim. Bundan çok etkilendim. Türkler çok duygusal insanlar ve ben bunu seviyorum. Türkiye’de olduğum zaman kendimi çok iyi hissediyorum. 1978 yılında futbolculuğunuz sırasında Fenerbahçe ile idmana çıktınız. Ardından “Kulübüm izin verirse Fenerbahçe’ye gelirim” dediniz. Peki neden gelmediniz? Çünkü sosyalist bir yönetim vardı ve o dönem kimse bir yere gidemezdi. Çok gençtim. Evet, Türkiye’ye geldim. Yanımda Ion Nunweiller de vardı. Kulüp izin vermeyince geri döndüm. Nunweiller, Datcu, Sasu gibi oyuncular 30 yaşını geçtiği için onlara izin verdiler. 1970 Meksika Dünya Kupası’na kalma başarısı gösteren oyuncular için bir anlamda ödül gibiydi. O dönem Romen futbolu Türk futbolundan daha iyi durumdaydı. Türk takımları da Romen oyuncuların ve teknik direktörlerinin peşindeydi. O zaman futbolcuyken Fenerbahçe formasını giymek istediniz, öyle mi? Evet, Fenerbahçe’de çok büyük futbolcu olabilirdim. 19-20 yaşlarındaydım. Dinamo Bükreş’le 1. Lig’e çıkmıştık. Oradayken ilk uluslararası maçımı Fenerbahçe’ye karşı oynadım ve gol attım. Datcu Fenerbahçe forması giyiyordu. Aramız çok iyiydi. Daha sonra İtalya’da Pisa’da teknik direktörlük yaparken de Fenerbahçe başkanı beni aradı ve İstanbul’a geldim. Başkanla yemek yedik, kulübü gezdim. İş sadece imzaya kalmıştı ama ama ben İtalya’da kalmaya karar verdim. Fenerbahçe’ye gelmiş olsaydınız sizin için tarih daha farklı yazılır mıydı? Hayat bana daha sonra Galatasaray’ı çalıştırma fırsatı verdi. Sonra Beşiktaş’a gittim ama asla Fenerbahçe’ye gidemedim. Çok garip (gülüyor)... Fenerbahçe forması giyebilirdim, onların teknik direktörü olabilirdim ama ezeli rakiplerinin teknik direktörü oldum. Hayat... Türkiye’de neyi özlüyorsunuz? Türk oyuncularla çalışmak çok kolay. Çünkü sahada her şeylerini veriyorlar. Yürekleriyle oynuyorlar. Tabii taktiksel anlamda ve organizasyon anlamında bazı sıkıntılar var. Ama Türk oyuncular çok hızlı, agresif ve yetenekli. Ben bu tür oyuncularla çalışmayı seviyorum çünkü öğrenmeye çok açıklar. Galatasaray’da da Beşiktaş’ta da bunu yaşadım. Hasan Şaş, Ergün Penbe, Bülent Korkmaz, Emre Belözoğlu, Arif Erdem, Suat Kaya, Tayfur Havutçu, Sergen Yalçın... Sergen hayatımda çalıştığım en iyi oyunculardan biriydi. Tümer’i de çok seviyorum. Çünkü çok zeki bir oyuncuydu. Belki fiziksel olarak diğerleri kadar güçlü değildi ama çok zekiydi. Benim zamanımda çok iyi iş çıkardı. Problem çıkaran oyuncu yok muydu? Hayır yoktu. (Bir süre düşünüyor). Hiç yoktu. Hayatım boyunca hiçbir futbolcuyla sorunum olmadı. Futbolculara onları sevdiğiniz hissini vermelisiniz. Bu çok önemli. Onları eleştirirken ya da onlardan bir şey isterken bile anlayışlı olmanız gerek. Gheorghe Hagi, 2001’de şampiyonlar ligi’nde Real Madrid’e karşı 3-2 kazanılan maçın devre arasında size bağırdığını söyledi. Orada neler yaşandı? O bana bağıramaz, ben ona bağırırım (gülüyor). O sadece cevap vermeye çalıştı. İlk yarıda ondan sahanın her yerinde olmasını istemiştim. Galiba biraz kafası karıştı. İkinci yarı sahada kalmak istemedi. Sonra Jardel de ona uydu ve o da çıkmak istedi. İlk yarıyı 2-0 kaybetmiştik. Utanç vericiydi. Sonra ben bağırmaya başlar başlamaz Jardel ayakkabılarını hemen geri giydi. Onlara “Kazanmadan soyunma odasına dönmeyin” dedim. Tarihin en iyi ikinci yarı performanslarından biriydi. Aslında Pierluigi Collina nizami bir golümüzü yedi. Normalde o maç 4-2 biterdi. Onlarla karşılaşmak bile önemliydi. Kariyeriniz boyunca hakemlerden şikayet ettiniz... Ben genellikle takımlarımı kazanmak için kurarım! Eğer hakemler yanlış karar veriyorlarsa normal olarak eleştiriyorum. Ben hata yaptığımda da herkes beni eleştiriyor. Bu çok normal. Hakemler hata yapıyor ve o hatayla maç kaybediyorsanız sinirleniyorsunuz. Mesela Cem Papila (gülüyor)... Onu hiç unutmuyorum. O maçı kaybetmemiz için her şeyi yaptı. Beş futbolcumuzu oyundan attı ve şampiyonluğu kaybettik. Onun bir hata yaptığını söyleyemem çünkü en az 10 hata yaptı! Çünkü hata yapma niyetiyle maça çıkmıştı. Ama genel olarak hakemlerle bir sıkıntım yok. Sadece kötü niyet gördüğümde onlarla tartışırım. 2001-02 sezonunun başında Galatasaray oldukça güçsüz bir kadroya sahipti... İkinci yıl çok zordu. Çünkü 12 oyuncuyu kaybetmiştik. Hagi, Taffarel, Popescu, Okan, Emre, Ümit Davala... Takımı kiralık futbolcularla yeniden inşa etmek durumundaydım. Çoğu kalitesiz isimlerdi ama hepsi kazanmayı çok istiyordu. Çok profesyonel ve kazanmak isteyen bir takım inşa ettik. Ve başardık. Ligin ilk yarısında Sergen bize çok yardım etti. Daha sonra sakatlandı. Yine de ligin ikinci yarısı bizim için muhteşem geçti. O yıl hak ettiğim maaşı ancak Beşiktaş’ta çalışırken alabildim (gülüyor). Kulüp adına çok zor zamanlardı. Çok sayıda oyuncunun ayrılması da bu yüzdendi. Buna rağmen şampiyon olduk. Şampiyon oldunuz ama sezon sonunda görevinize son verildi. O dönem görev yapan rahmetli Özhan Canaydın yönetimine kırgın mısınız? Hayır kimseye kırgın veya kızgın değilim. Her başkan kendi adamını getirmek ister. Özhan Canaydın, başka bir teknik direktörle çalışmak istedi, el sıkışarak ayrıldık. Bunun için tazminat bile almadım çünkü hak etmediğim bir parayı almak istemedim. Bir an önce çalışmaya başlamak en iyisiydi. Beşiktaş’ta da durum aynıydı. İki yıl daha sözleşmem olmasına rağmen takımdan ayrıldım, o parayı stat inşaatı için harcamalarını rica ettim. Sizce en güçlü özelliğiniz hangisi? İletişim mi, yoksa taktiksel yaklaşımınız mı? Bunun hakkında yorum yapamam. İşin uzmanlara sormanız lazım (gülüyor). Ama dünyada en zor şey, 1 numara olmak, kazanmak... Başarılı olmak, çok fazla çalışmayı gerektiriyor. Çok iyi konsantre olmalısınız. Çok şey bilmelisiniz. Bir günde ortalama kaç saat çalışıyorsunuz... Her zaman... Aklımda her zaman futbol var. 2006 Dünya Kupası şampiyonu İtalya’da teknik direktör Marcelo Lippi’nin teknik asistanlığını yapan Adriano Bacconi, modern analizi sizin keşfettiğinizi söylemişti... Bu doğru mu? Evet doğru... 1990 yılından önce oyuncu-antrenör olduğum dönemde bunu yapmaya başladım. 15-16 yaşlarındaki bir grup çocuğu aldım, onlar adına tüm maçı analiz eden kağıtlar hazırladım. O kağıtta onların sahada ne yaptıkları analiz ediliyordu. Şimdi her şey çok kolay, bilgisayarlar var... Oyuncular kaç kilometre koştuğunu biliyor. İtalya’ya gittikten sonra Adriano Bacconi ile çalışmaya başladım. Tek tek tüm futbolcuların profillerini çıkardık, maçı sentezledik, benim felsefeme göre oyunu yorumladık ve sonra bunları bilgisayara aktardık. O günden bugüne analiz çok ilerledi ama bunu İtalya’da başlatan kişi benim. O zamana kadar antrenörler sadece maçı izliyordu. Tüm Avrupa size saygı duyuyor, pek çok makalde taktiksel yaklaşımlarınız referans gösteriliyor ama Inter’deki kısa maceranız dışında Avrupa’nın en büyük kulüplerini çalıştırma şansı bulamadınız. Neden böyle oldu? Romanya’daki devrimden sonra ülkeyi terk ettim. Sosyalist bir ülkeden geliyordum. O döneme kadar Avrupa futboluyla hiçbir iletişimimiz, ilişkimiz yoktu. Ama 36 yaşıma geldiğimde, Corvinul Hunedoara takımında oyuncu-antrenör oldum. Daha sonra Romanya Milli Takımı’nı çalıştırdığım sırada İtalya Milli Takımı’nı yendik. O dönem İtalya, Dünya Şampiyonu’ydu. Bu şekilde kendimi İtalyanlara gösterme şansı buldum. Ardından beş yıl sonra Romanya’dan ayrılınca Pisa’ya, oradan da Brescia’ya gittim. Anlatmak istediğim; ben diğer hocalar gibi çalışmaya büyük takımlarla başlamadım. Bu yüzden her seferinde iyi bir teknik direktör olduğumu ispatlamam hiç kolay değildi. Brescia’dayken Inter’e daha erken gidebilirdim ama başkan bana izin vermedi. Takımı iki kez Serie A’ya çıkarmıştım. Wembley’de Anglo-Italian Kupası’nı kazandım. Kariyerim boyunca gittiğim her yerde kupa kazandım. Romanya’ya geldiğimde hemen Rapid’le Dimano’nun önüne geçtik ve kupa kazandık. Brescia’dayken Serie A o dönem dünyanın en zor ligiydi. Hatta Serie B daha da zordu! Teknik direktörler için muhteşem bir mücadele alanıydı. Serie A daha çok paralı başkanların yeriydi. Orada en zengin kazanıyordu. Berlusconi gibi... (Gülüyor). Juventus ve Roma da o dönem çok zengindi. Bu yüzden zirveye çıkmam mümkün olmadı. Ardından Galatasaray ve Beşiktaş’a gittim, sonra da Shakhtar Donetsk’e... Buraya gelemeden önce Avrupa’nın batısından pek çok teklifi reddettim. Çünkü burayı bir teknik direktörün çalışabileceği en iyi yer olarak gördüm. Başkanın bana güvenmesi çok önemli, bu sayede çok başarılı oldum. Dynamo Kiev, Metalist gibi takımları geride bırakmak hiç kolay değil. Sizce bir Türk kulübüyle Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilir misiniz? Hayır, imkânsız. Şu an için bu imkânsız. Avrupa’nın doğusundan bir takımla Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkmak kupayı kazanmaya eş değer. Çünkü bu farklı bir futbol, farklı bir tarih, farklı bir kültür. Onlar çok daha güçlü. Çok daha farklı bir ligde mücadele ediyorlar. Her yıl aynı altı-yedi takımı Şampiyonlar Ligi’nde son turlarda görüyorsunuz. Peki Türkiye’de uzun vadede böyle bir potansiyel yok mu? Sonuçta 70 milyonluk bir ülkeyiz... Hayır hayır. Bunun nüfusla alakası yok. Büyük takımlara bir bakın... Muhteşem bir tanınırlığa sahipler. Çok paraları var. Bir de Türkiye’ye bakın... Sadece üç takım söz konusu. Spor politikasında sıkıntı var. Şampiyonlar Ligi’ni kazanmanız için Premier Lig, La Liga, Bundesliga gibi bir liginizin olması gerekir. Her zaman onlar kazanıyor. Arada Portekiz de yarışa dahil olabiliyor çünkü onların da ligi ilginç. Aynı zamanda iyi oyuncular yetiştiriyorlar. Yetenekli Brezilyalı futbolcuları liglerine getirebiliyorlar. Onları profesyonel düzeye getiriyorlar ve böylece kazanıyorlar. Bu göründüğü kadar kolay değil. Türkiye’den sizi arayan çok sayıda başkan var mı? Evet ama çok problem değil. Gayet normal. Çünkü ben Türk futbolundan iki büyük takımla başarılı olarak ayrıldım. Çok normal. Diğer taraftan ben Türk futboluyla ilgili daima iyi izlenimlere sahip oldum. Türk futbolcuları sevdim, ben de Balkanlardanım. Balkanlarla Türkler aynı mantaliteye sahip. Bu yüzden arada bir doku benzerliği var ve tarih boyunca Balkan teknik direktörler burada başarılı oldu. Tabii Fatih Terim gibi Türk teknik direktörlerle birlikte... Ben de iyi izlenim bıraktım, takımlarım iyi top oynadı. Bu yüzden Türk takımları tarafından aranmam çok normal. Bununla gurur duyuyorum. Türkiye’de gazeteler mütemadiyen sizin önümüzdeki sezon Galatasaray’ın başına geçeceğinizi yazıyor. Gerçekten öyle mi? Galatasaray’la hâlâ çok iyi ilişkilerim var. Beşiktaş ve Fenerbahçe’yle de öyle. Mesela her yıl Fenerbahçe ile hazırlık maçı oynuyoruz. Bu sene Beşiktaş ve Galatasaray’la oynadık. Ben tüm bu takımlarla iyi ilişkiler kuruyorum. Sadece bu kadar, daha fazlası yok.Roberto Mancini’yle aranız nasıl? Çok iyi arkadaşım. Ben ona saygı duyuyorum, o bana saygı duyuyor. Onu İtalya’daki günlerimden tanıyorum. Ben teknik direktördüm, o oyuncuydu. Sadece onunla değil, Bilic’le de çok iyi iletişimim var. Peki önümüzdeki sezon ne yapacaksınız? Planınız ne? Bu benim problemim! Başkasının değil... Yarın bir maçım var o yüzden şimdi ayrılmam gerekiyor. Daha sonra ne olacağını hep birlikte göreceğiz...Fanatik
Hafızalardan Silinmesi İmkansız 30 Tarihi An
Türkiye'nin siyasi, spor, tv gibi bir çok alanında meydana gelmiş ilginç olayların hafızalara kazınmış fotoğrafları paylaşıldı. Ben de içlerinden ' Aaa, ne günlerdi' diyebileceğiniz ve tebessüm edebileceğiniz olanları topladım ve keyifli bir çalışma oldu, umarım beğenirsiniz...
Galatasaray'ın Gomis Kararı
Transfer döneminin hız kazanmasıyla birlikte Galatasaray'da taraftarın beklentisi de arttı. Ancak sarı kırmızılı kulüpte 2 yıldır süren yıldız transfer dönemi kapanacak gibi gözüküyor. Transfer döneminin hız kazanmasıyla birlikte Galatasaray'da taraftarın beklentisi de arttı. Ancak sarı kırmızılı kulüpte 2 yıldır süren yıldız transfer dönemi kapanacak gibi gözüküyor. UEFA'nın, kulüplerin hesaplarını artık büyük bir titizlikle takip etmesi ve riskli borçlu konumundaki kulüplere yaptırımlar uygulaması, Galatasaray'a zorunlu fren yaptırıyor. Başkan Ünal Aysal'ın kurmaylarına yüksek maliyetli transfer harcamalarından kesinlikle kaçınmaları talimatını vererek, sarı kırmızılı kulüpteki 'Çilek Transfer' döneminin kapandığını ima ettiği öğrenildi. Kadrosunda şu an 11 yabancı futbolcusu bulunan sarı kırmızılı kulüpte öncelikli amaç almak değil satmak olarak değerlendiriliyor. GÖRÜLMEMİŞ STRATEJİ Galatasaray'ın transfer politikasının bu sezon geleceğe yönelik yerli oyunculara olacağı ve ayrıca gurbetçi Türk oyuncular ile de bugüne kadar görülmemiş geniş kapsamlı bir oyuncu profili çıkarıldığı öğrenildi. Sarı kırmızılı kulübün önümüzdeki günlerde peş peşe genç yerli oyuncularla sözleşme imzalayacağı ve eldeki yabancı oyuncuları satmadan yabancı transferinin yapılmayacağı öğrenildi. Bu yüzden bonservisi elinde olan ve imza parası isteyen Gomis'ten vazgeçildiği bildirildi. Maraton
Reklam
Ünal Aysal'dan 'Çilek'li Mesaj
Galatasaray'ın Banvit'i yenerek finale çıktı mücadele sonrasında açıklamalarda bulunan Ünal Aysal, 'Her şeyin mevsimi var, çileğin mevsimi başkaydı. Şimdi başka meyveleri deneyeceğiz.' dedi.Bu sezon “çilek” transferi yapmayacaklarını söyleyen Aysal “Her şeyin mevsimi var, çileğin mevsimi başkaydı. Şimdi başka meyveleri deneyeceğiz” ifadelerini kullandı. Fenerbahçe eşleşmesi hakkında da konuşan Ünal Aysal, “Fenerbahçe ile bütün maçlarımız son derece heyecanlı ve güzel geçiyor. İnşallah fair play bazında bir mücadele olur. Taraftar faktörü çok önemli, her yerde taraftarın çok büyük rolü var” diye konuştu. AMK Spor
Kartal İshak Doğan'a Pençe Attı
Transfer çalışmalarını sürdüren Beşiktaş bir yandan Karabükspor'dan Ahmet İlhan Özek transferi için uğraşırken diğer yandan da takım arkadaşı İshak Dogan için nabız yokluyor. Beşiktaş yeni sezon için eksik ve zayıf bölgelerine transfer takviyesi için çalışmalarını sürdürüyor. Sezon ortasında Gaziantepspor'un golcüsü Cenk Tosun'a imza attıran Kartal, Türkiye'de bir başka golcünün de işini hemen hemen bitirdi. Milli takımda attığı gollerle teknik direktör Fatih Terim'in prensi haline gelen Ahmet İlhan Özek için Karabüksporlu yöneticilerle kıyasıya bir yarışa giren Beşiktaş'ta ikinci hedef ise bir başka yıldız adayı İshak Dogan.Galatasaray'ın da radarında olan 24 yaşındaki sol kanat oyuncuyu özellikle Hırvat teknik adam Slaven Bilic çok istiyor. Honduras maçında Mevlüt'ün golüne nefis bir asist yapan genç futbolcu için girişimlere başlayan siyah-beyazlı yönetim, Brezilyalı Motta'nın önüne İshak'ı alarak sol kanat sorununu tamamen ortadan kaldırmak istiyor. Aslında Beşiktaş'ın O'nu istemesinin bir nedeni daha var. Stoper mevkiine de sağlam bir isim arayan Kartal İshak transferi ile bir taşla iki kuş vurmuş olacak. Zira milli futbolcu sol kanat ve sol bekin yanısıra stoper mevkiinde de rahatlıkla oynuyor, Adı bu sıralar Galatasaray ile sık sık anılıyor İshak'ın. Ancak 2012-2013 sezonun başında Karabükspor ile 3 yıllık sözleşme imzalayan İshak Doğan için yönetimin önceki gün 'Galatasaray'dan İshak için bize gelen resmi bir teklif yok' açıklaması Kartal'ı hareketlendirmeye yetti. Bu gelişmenin ardından Kartal devreye girdi ve transfer için düğmeye bastı. ALİ ESER - GAZETESPORT
Ataman Oyundan Memnun
Galatasaray Liv Hospital Başantrenörü Ergin Ataman, Beko Basketbol Ligi play-off final serisinin son maçında Banvit karşısında ikinci yarıda sonuca gittiklerini söyledi. Ataman, maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, play-off’a kötü bir sıralamadan girdiklerini belirterek, “İyi ve tecrübeli bir takımız. Beşiktaş ile ilk yaptığımız maç dışında bütün karşılaşmalarda tam takım gibi oynadık. Banvit, ilk yarı alan savunmasıyla bizi durdurdu. Hücum edemedik. Dışarıdan şut atamadığımız için kilidi açamadık. Bu bizi moral açısından aşağı çekti” dedi. İkinci yarıda dış atışlarla sorunu çözmeye karar verdiklerini vurgulayan tecrübeli çalıştırıcı, “Markoishvili müthiş bir başlangıç yaptı. Taraftarları ve takımı coşturdu. Arroyo da bu oyuncuya ayak uydurunca savunma sertliğini istediğimiz seviyeye getirdik” diye konuştu. Yine finale çıktıklarını hatırlatan Ataman, Fenerbahçe Ülker ile yapacakları final mücadelesi konusunda, “Türk basketbolunu finale çıkaracak final olabilir. Fenerbahçe-Galatasaray finali, centilmence, herkesin sahadaki mücadeleye odaklandığı, birbirine saygı duyduğu bir seri olsun. Gerek Türk sporuna gerek Avrupa’daki derbilere yakışacak final olmasını diliyorum. Şampiyonluk unvanımızı korumaya çalışacağız” ifadelerini kullandı. Itoudis’ten hakem eleştirisi Banvit Başantrenörü Dimitrios Itoudis ise serideki hakem yönetimlerini eleştirdi. Galatasaray Liv Hospital ile yaptıkları serinin son maçında ikinci yarıda sadece bir serbest atış kullandıklarına dikkati çeken Yunan çalıştırıcı, “Banvit’in saygıyı hak ettiğini düşünüyorum. Böylesine çekişmeli geçen maçta bir takımın ikinci yarı sadece bir serbest atış kullanması mümkün mü?” diye konuştu. Rakipleri karşısında ilk yarıda çok iyi oynadıklarını ve hücumda istediklerini yaptıklarını kaydeden Itoudis, ikinci yarıda her şeyin tersine döndüğünü dile getirdi. Ergin Ataman’ın final başarısı Galatasaray Liv Hospital Başantrenörü Ergin Ataman, Beko Basketbol Ligi’nde üst üste 3. kez final heyecanı yaşayacak. 2011-2012′de Beşiktaş’ın başında şampiyonluk sevinci yaşayan tecrübeli çalıştırıcı, geçen sezon da sarı-kırmızılı ekibi mutlu sona taşımıştı. Ergin Ataman, Fenerbahçe Ülker karşısında üst üste 3. şampiyonluk kupasını almaya çalışacak. Banvit’i eleyerek finale yükselen Galatasaray Liv Hospital ise son 4 sezonda 3. kez finale yükselme başarısı gösterdi.AMK Spor
Reklam
Fenerbahçe'nin Finaldeki Rakibi Galatasaray!
Türkiye Beko Basketbol Ligi play - off serisi 4. maçında Galatasaray Liv Hospital, Banvit'i 73-66 mağlup ederek finale kaldı. Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki maçtan galip ayrılan sarı-kırmızılılar, seride durumu 3-1'e getirerek Fenerbahçe Ülker'in rakibi oldu. Maça iyi başlayan taraf konuk takım oldu. Yüksek yüzdeyle bulduğu üçlüklerle farkı açan Banvit ilk çeyreği 20-18, devreyi de 14 sayı farkla 42-28 üstün tamamladı. Maçın ikinci devresinde ise Galatasaray fırtınası vardı. Gürcü oyuncusu Manuchar Markoishvili'ye Carlos Arroyo'nun da eşlik etmesi ile fark 3. çeyrek sonunda 2 sayı kadar indi. Son periyotta iyi savunmasını sürdüren Galatasaray karşılaşmadan 73-66'lık skorla galip ayrılarak Fenerbahçe Ülker'in finaldeki rakibi olmayı başardı. Ligi 2. sırada tamamlayan Fenerbahçe Ülker, seride saha avantajının sahibi olacak. Şampiy10
Aysal Şampiyon Gençlerle Buluştu
Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, sezonu şampiyon tamamlayan 14 ve 19 yaş altı futbol takımının teknik ekipleri ve oyuncularıyla bir araya geldi.Florya Metin Oktay Tesisleri’nde düzenlenen barbekü organizasyonuna, başkan Aysal’ın yanı sıra yönetim kurulu üyeleri Sedat Doğan, Mehmet Cibara, Ebru Köksal ve Futbol Akademi Gençlik Geliştirme Teknik Sorumlusu Bülent Ünder de katıldı. Yemeğin ardından Aysal ve yöneticiler, oyunculara elde ettikleri şampiyonluktan dolayı başarı belgesi verdi. Organizasyon, hatıra fotoğrafı çekiminin ardından sonra erdi.AMK Spor
Reklam
"Şampiyonlar Ligi'nde Oynamak İstiyorum"
Son dönemde sıkça Galatasaray ile anılan hatta ön sözleşme imzaladığı yönünde haberler gelen Mevlüt Erdinç, milli takım kampında özel açıklamalar yaptı.Fanatik Gazetesi'nde yer alan Mevlüt Erdinç röportajı; DOSTLUĞUN HATIRINA Taktik icabı sonraya bırakmamız gereken soruyu ilk soruyoruz. 'Yeni planların arasında Türkiye var mı?' diyoruz ve her zamanki samimi ve içten yanıtlıyor: 'Bu konuya girmek ve bir cevap vermek istemiyorum. Röportaj isteyen herkesi geri çevirdim. Ancak dostluğun hatırına ben bu riski alarak röportaj yapıyorum.' 'Hayat planlamanı nasıl yapıyorsun. Hedeflerin neler?' dediğimizde de şifreleri veriyor: 'Şu an 27 yaşındayım büyük hedeflerim ve planlarım var. Şampiyonlar Ligi'nde oynamak. Sadece oynamak değil ve başarılı olmak.' 6 AY GÖZYAŞI DÖKTÜM FUTBOLA NASIL BAŞLADI? Fransa'da altyapı için PİRAMİT Sistemi var. Yetenekli gençler belirleniyor. Bölge bölge toplanıp futbol okullarında yatılı eğitime alınıyor. 12 yaşındaydım. Evden kasabadan ayrılıp yatılı Sochoux futbol okuluna gittiğimde ilk önceleri zorlandım. Özellikle ilk 6 ay çok gözyaşı döktüm. Babam annem, abim çok yardım etti. Ama ben yılmadım. Ailem için, kendim için savaştım ve zor olanı başarıp kazandım. FRANSA'YI İSTEMEDİM MİLLİ TAKIM Fransa'da yetiştim. Ama tercih yaparken hiç zorlanmadım. Çünkü benim hayalim Türk Milli Takımı'nda oynamaktı. Hayallerim ay-yıldızlı formayı giymekti. Yozgatlıyız ve milli manevi değerleri yüksek bir aileyiz. Takımım o zaman Fransa milli takımında oynadığım için Türkiye'yi tercih etmemi pek istemiyordu. Hatta kendi biletimi kendim aldım, pek göndermek istemiyorlardı. O gün hem hayallerime kavuştum. Ünal Karaman hoca vardı. O zaman o aramıştı. Hiç düşünmeden gittim. PES ETMEYEN SAVAŞÇI FUTBOLCU ÖZELLİKLERİ Fransa'da golcü olmak kolay değil. Fransızlar bana 'Savaşçı, asla pes etmiyor. Kaybetmekten hoşlanmıyor, sonuna kadar savaşıyor' yorumunu yapıyor. Türklerden aldığım en büyük özelliğim savaşçılığım. Sonuçta Türküm ve sahaya çıktığımda bu karakterim sahaya yansıyor. GOL ATMAK ÇOK ZOR FRANSA LİGİ Çok taktik ve sert oynanıyor. Atletik performans üst düzeyde olduğu gibi bana göre dünyanın en iyi defans oyuncuları Fransa'da... Defansif olarak oyuncular çok akıllı. Hata yapmıyorlar. Ve sert oynuyorlar. Fransa'da gol atmak diğer liglere göre zor. Goller az olunca belki ligin albenisi zayıf oluyor. MEVLÜT ERDİNÇ'TEN İNCİLER 6 ablam ve bir abim var. Yozgatlıyız. Türk kültür ve geleneklerine göre yaşadık. Aile bağlarımız kuvvetlidir. Avrupa'nın dünyanın en iyi altyapı sistemi bence Fransa'da... Buna rağmen Piramit Sistemi'nden çıkmayı başardım. EURO 2008 öncesi Belarus'la maçımız vardı. 23 kişilik kadroya seçilmem sürpriz bulundu ama ben hak ettiğimi düşünüyorum. Milli takımda çok güzel, hatta mükemmel bir ortam var. Ekipte kaynaşma için çok çalışıyor. Herkes birbirine yardımcı oluyor. Fatih Terim tam bir taktik ustası... Sadece motivasyonla açıklanacak bir durum değil. Milli takımda olması güven veriyor. Türk yemeklerini hiçbir şeye değişmem. Özellikle annemin yemeklerini... Ancak Fransız mutfağı da hiç fena değildir. İdmana gidince Fransa'da takım arkadaşlarım 'Atletico'nun 10 numarası çok iyi' diyorlar. Ben de Arda ile gurur duyuyorum.
Umut Bulut Trabzonspor'a mı?
Trabzonspor Başkan Yardımcısı Yakup Aslan, Umut Bulut-Olcan Adın takasının gündemlerinde olmadığını söyledi. Yakup Aslan, 'Umut çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdır. Trabzonspor'da oynarken, benimseyerek, katkı sağlayarak oynamış bir arkadaşımızdır. Kendisini sever ve taktir ederiz. Biz de tekrardan oynamasını isteriz. Ama Olcan'la takası gündemde değil. Biz gelecek sezon şampiyonluğa oynayan bir takım oluşturma arayışı içindeyiz. Bu durumda siz Olcan'ı gönderir misiniz? Elbette ki göndermeyeceğiz. Bu takımın belkemiklerinden bir tanesidir. Takası ya da satılması gündemde değil. Yurtdışından ultra teklifler gelirse, bunlar her futbolcu için geçerlidir. Ama son yönetim kurulu toplantısında karar alındı. Olcan'ı satmıyoruz. Sözleşme uzatmasa bile, bizimle 1 yıl daha mukavelesi var. 1 yıl daha oynayacak' dedi. UMUT BULUT'U TEKRAR KADROMUZDA GÖRMEK İSTERİZ Galatasaray'da forma giyen Umut Bulut'un gündeme gelebileceğini belirten Aslan, 'Girişimimiz olmadı; ama Galatasaray, Umut'u bırakmak isterse. O zaman biz devreye gireriz' diye konuştu. ERKAN ZENGİN VE TARIK ÇAMDAL GÜNDEMDE; CARDOZO'YU ALMAYACAĞIZ Tarık Çamdal ve Erkan Zengin'in gündemde olduğunu dile getiren Yakup Aslan, 'Biz uçuk rakamlarla yerli futbolcu almak istemiyoruz. Ama bu oyuncular değerli oyuncular. İkisini de takımımızda görmek isteriz. Sözleşmeleri devam ediyor. Kulübüyle oturup konuşuruz,. Asla bir transfer için kulüpleri küstürmeyiz. Yabancı transferi için ise gelecek vaad eden genç oyunculara yöneldik. Ama alınca da direkt olarak takımda oynayacak. Cardozo sözleşmesi olan oyuncu ve hem de çok para istiyor. 33 yaşında; ben böyle bir oyuncuya neden para vereyim. Alacağımız oyuncu, sonrasında da transferinden para kazanacağınız bir oyuncu olmalı. Cardozo'yu alırsınız, bir daha satamazsınız' dedi. Gazetesport
Telles: "Milli Takıma Seçileceğim"
Ülkesinde açıklamalarda bulunan Galatasaraylı Alex Telles, sarı-kırmızılı ekibe uyum sürecinden, takımdaki arkadaşlarına; Şampiyonlar Ligi heyecanından, Brezilya Milli Takımı hedefine kadar bir çok konuya ışık tuttu.Galatasaray'ın genç yıldızı Alex Telles, liglerin sona ermesinin ardından döndüğü ülkesinde özel açıklamalarda bulundu. Globo'ya konuşan Brezilyalı futbolcu, iki hafta sonra başlayacak olan Dünya Kupası'nda sarı-kırmızılı takımdan arkadaşlarına destek olacağını söyledi. Hollanda'nın maçlarını kendisinin memleketinde oynayacağını hatırlatan Telles, 'Türkiye'deyken Sneijder ile Dünya Kupası hakkında çok konuştuk. Çünkü Porto Alegre'ye gelecek. Orada buluşmak üzere sözleştik. Kendisi futbolun bana armağan ettiği bir dost. Burada desteğimi esirgemeyeceğim' dedi. Kamerun'un ise Brezilya ile aynı grupta bulunduğuna dikkat çeken 21 yaşındaki sol bek, 'Bir diğer takım arkadaşım Aurelien Chedjou ile sohbet ettik ve ona bazı tavsiyelerde bulundum. Neymar'ı mutlaka iyi marke etmesi gerektiğini söyledim' diye konuştu. 'Çok önemli isimlerle birlikteyim' Bu isimlerin dışında Fernando Muslera, Didier Drogba gibi oyuncuların da Dünya Kupası'nda boy göstereceğini, Felipe Melo'nun da daha önce bu tecrübeyi yaşamış bir isim olduğunu dile getiren Alex Telles Galatasaray'a transfer olduğu için kendini şanslı hissettiğini söyledi. Sarı-kırmızılı oyuncu şöyle konuştu: 'Onlar gibi isimlerle birlikte forma giymek benim için muazzam bir tecrübe oldu. Zamanında bu isimleri televizyondan izlerdim. Şimdi aynı takımda oynuyor ve onların arkadaşıyım. Gerçekten futbolun çok önemli isimleri bunlar'. 'Kendimi çabuk geliştirdim' Türkiye'ye kısa sürede uyum sağladığını belirten Brezilyalı futbolcu şöyle devam etti: 'Çok kısa bir süre içinde kendimi geliştirmek zorunda kaldım. Bu yüzden uyum sürecini çabuk atlattım. Oyunun enerjisi ile hızı arasındaki farkı hissettim. Gittiğimden beri beni en çok zorlayan ise işin fiziksel kısmı oldu. Şampiyonlar Ligi'nde forma giymek ise benim için bir rüyanın gerçeğe dönüşmesiydi'. Gelecek yıl Galatasaray taraftarına daha da iyi bir Telles izleteceğini öne süren oyuncu, 'Şu an tatildeyim ve dinleniyorum. Ancak şimdiden yeni sezonu düşünüyorum. Sezon öncesi çalışmalarına katılacağım ve burada kendimi tam anlamıyla hazır hale getireceğim. Takıma ilk katıldığımda böyle bir fırsatım olmamıştı. Yeniden Şampiyonlar Ligi'nde boy göstermek için çalışacağım' şeklinde konuştu. 'Milli takıma seçileceğim' Alex Telles yeni hedefinin Brezilya Milli Takımı olduğunu da gizlemedi. Bu turnuvada ülkesinin yalnızca bir izleyicisi olacak olan genç oyuncu, sarı-kırmızılı ekipte göstereceği performansla 2018 Dünya Kupası kadrosuna girmek istediğini kaydederek, 'Hayatımda her şey çok hızlı gelişiyor. Önümde sıradaki turnuva için dört yıllık bir hazırlık süresi bulunuyor. Brezilya Milli Takımı'na seçilmeyi ümit ediyorum. Çünkü daha tecrübeli olacağım' ifadelerini kullandı. Maraton
Reklam