Woody Allen'a Cinsel Taciz Suçlaması
Hikaye 1992 yılına kadar gidiyor. Ünlü yönetmen Woody Allen’ın evlendiği Mia Farrow ile evlatlık aldıkları Dylan, henüz 7 yaşındayken küçük kızın ve annenin iddiasına göre Allen’ın tacizine uğruyor. O dönem dava açan anne, yoğun baskılar ve sözlü saldırılar altında, küçük kızın da zarar görmemesi adına davayı geri çekiyor. Woody Allen’ın bu saldırıyı gerçekleştirip gerçekleştirmediği hukuk önünde net değil, keza kendisine açılan davalar da düştü. Ancak bugün, Woody Allen’ın evlatlık kızı Dylan, New York Times yazarı Nicholas Kristof’a kaleme aldığı bir mektubu ulaştırarak konuya yepyeni bir boyut kazandırdı. Dylan, yazdığı mektubunda Woody Allen’a Golden Globe ödülü verilmesine, Hollywood camiasına oldukça tepkili ve kendisi taciz iddialarını yinelemenin de ötesinde, ilk kez kamuoyu önünde konuşarak ‘iddia edilen’ tacize kendi penceresinden bir bakış sunuyor.Nicholas Kristof’un mektuba yazdığı önsözle başlayacak olursak, Kristof, davanın açıldığı 1993 yılında yaşananların Woody Allen’ın sevgilisi Mia Farrow’dan ayrılmasının ve Allen’ın evlatlık kızını taciz ettiği iddialarının manşetleri kapladığını, ancak bugün ilk kez olayın merkezindeki ismin, Dylan Farrow’un (yaşananlardan dolayı iki kez isim değiştirdi, önce Eliza, sonra Malone adını aldı) konuştuğunu yazıyor. Woody Allen’ın iddiaları reddettiğini ve hiçbir zaman ceza almadığını hatırlatan Kristof, masumiyet karinesine dikkat çekiyor. Ancak bu mektubu paylaşma gerekçesi olarak, Allen’ın Golden Globe hayat boyu başarı ödülü almasının ödülün uygunluğu tartışmasını alevlendirmesini gösteriyor, buradaki asıl meselesinin ise ünlü birinin hayatından ziyade bir cinsel istismar iddiasının varlığı olduğunu söylüyor. Kristoff, konu hakkında son günlerde bütün tarafların bir şeyler yazıp konuştuğunu, ancak olayın merkezindeki ismin ne düşündüğünü hiçbir zaman tam olarak duyamadıklarına dikkat çekiyor. Dylan’ın mektubunun tam metni şöyle: “En sevdiğiniz Woody Allen filmi hangisi? Cevap vermeden önce şunu bilmelisiniz: Ben 7 yaşındayken, Woody Allen benim elimden tutup beni evimizin ikinci katındaki kiler benzeri loş tavan arasına götürdü. Bana karnımın üzerine yatmamı ve kardeşimin elektrikli tren setiyle oynamamı söyledi. Ardından bana cinsel saldırıda bulundu. Yaparken benimle konuştu, iyi bir kız olduğumu ve bunun sırrımız olduğunu fısıldadı, birlikte Paris’e gideceğimizi ve filmlerinde yıldız olacağımı söyledi. Raylar üzerinde dolaşıp dururken o oyuncak trene baktığımı hatırlıyorum. Bugün bile hala, oyuncak trenlere bakmayı güç buluyorum. Hatırlayabildiğim süre boyunca babam bana hoşlanmadığım şeyler yapıyordu. Beni kendisiyle yalnız kalmam için sık sık annemden, kardeşlerimden ve arkadaşlarımdan uzaklaştırıp götürmesinden hoşlanmıyordum. Ağzıma başparmağını sokmasından hoşlanmıyordum. O iç çamaşırlıyken yatağa gidip yorganın altına girmek zorunda olmaktan hoşlanmıyordum. Çıplak kucağıma kafasını dayayıp nefes alıp vermesinden hoşlanmıyordum. Bu karşılaşmalardan kaçınmak için yatağımın altına kaçar veya banyoya saklanırdım ancak o beni her seferinde bulurdu. Bu normal olduğunu sandığım şeyler çok sık, çok rutin, çok yetenekli bir biçimde annemden gizlenerek gerçekleşiyordu ki, eğer annem bilseydi beni korurdu. Babaların çocuklarına böyle tutkuyla bağlandıklarını sanıyordum. Fakat tavan arasında yaptığı şey bana farklı geliyordu. Sırrı artık saklayamadım. Anneme, Woody Allen’ın bana yaptıklarını kendi babasının da ona yapıp yapmadığını sorduğumda, alacağım cevabı gerçekten bilmiyordum. Tetikleyeceği fırtınadan da haberim yoktu. Babamın, kardeşimle* cinsel ilişkisini kullanarak bana uyguladığı cinsel istismarı örtbas edeceğini bilmiyordum. Anneme, beni savunduğu için yalancı diyeceğini, ve onu benim kafama istismar düşüncelerini sokmakla suçlayacağını bilmiyordum. Hikayemi doktordan doktora, tekrar tekrar anlatmak zorunda bırakılacağımı, kavrayamadığım bir hukuk savaşı içinde yalan söylediğimi itiraf etmek için zorlanacağımı bilmiyordum. Bir noktada, annem beni oturttu ve bana yalan söylüyorsam başımın belaya girmeyeceğini, tüm söylediklerimi geri alabileceğimi söyledi. Geri alamadım. Hepsi gerçekti. Fakat güçlüler hakkındaki cinsel istismar iddiaları çok daha kolay düşüyor. Benim kredibiliteme saldırmaya hazır uzmanlar vardı. İstismar edilmiş bir çocuğu yakmaya hazır doktorlar vardı. (*-Dylan’ın üvey kardeşi Soon-Yi Previn, Mia Farrow’un önceki evliliğinden evlatlık. Woody Allen’ın o dönem reşit Soon-Yi ile 1992 yılında ilişkisi olduğu ortaya çıkmış, ikili halen birlikteler. Kanunen yasal üvey babası olmasa da Woody Allen, o dönem medyada Soon-Yi Previn’in üvey babası olarak telaffuz ediliyordu-zete) Bir ön duruşmanın babamın ziyaret haklarını elinden almasının ardından annem, Connecticut eyaletinin muhtemel suç bulgularına rağmen suçlamaları sürdürmeyi, savcının ifadesiyle “çocuk mağdurenin hassaslığı sebebiyle” reddetti. Woody Allen hiçbir suçtan ceza almadı. Bana yaptıklarının yanına kalması bütün büyüme sürecim boyunca aklımdan çıkmadı. Başka küçük kızların yanında bulunabilmesine izin verdiğim yönündeki suçluluk duygusu içimi kapladı. Erkekler tarafından dokunulmaktan ödüm patlıyordu. Yeme bozukluğu hastalığı gelişti. Kendimi kesmeye başladım. Bu işkence Hollywood tarafından daha kötü bir hale dönüştü. Değerli birkaç kişi (kahramanlarım) hariç herkes görmezden geldi. Belirsizliği tercih edip “Ne olduğunu kim bilebilir” demeyi ve hiçbir sorun yokmuş gibi davranmayı çoğunluk daha kolay buldu. Ödül törenlerinde aktörler kendisinden övgüyle bahsetti. İstismarcımın suratını her görüşümde -posterlerde, tişörtlerde, televizyonda – yalnız kalıp dağılana kadar panik halimi kontrol altında tutabildim. Geçen hafta, Woody Allen son Oscar’ı için aday gösterildi. Fakat bu sefer, dağılmayı reddediyorum. Çok uzun süre, Woody Allen’ın kabul edilişi beni susturdu. Ödüller ve onurlandırmalar, benim susmamı ve uzaklaşmamı isteyen kişilerin bir mesajıymış, bana yönelik kişisel bir azar gibi geldi. Fakat cinsel istismarları atlatan ve bana uzanan kişiler – beni desteklemek ve öne çıkma yönündeki korkularını paylaşmak, yalan söyledikleri iddiaları, hatıralarının kendi hatıraları olmadığı yönündeki suçlamaları – bana sessiz olmamam konusunda, sadece diğerlerinin bile susmamasını sağlamak adına, bir neden verdiler. Bugün kendimi şanslı sayıyorum. Mutlu bir evliliğim var. Muhteşem erkek ve kız kardeşlerimin desteği arkamda. Bir sapığın evimize getirdiği kaostan bizi kurtarma gücünü içinde bulmuş bir annem var. Fakat diğerleri hala korkuyor, hassaslar ve gerçeği söyleme konusunda mücadele veriyorlar. Hollywood’un gönderdiği mesaj onlar için önemli. Ya sizin çocuğunuz olsaydı Cate Blanchett? Louis CK? Alec Baldwin? Ya bu sen olsaydın Emma Stone? Veya sen, Scarlett Johansson? Beni küçük bir kızken tanıyordun Diane Keaton. Beni unuttun mu? Toplumun cinsel saldırı ve istismar mağdurlarını hayal kırıklığına uğrattığının canlı bir örneği Woody Allen. Kendi 7 yaşındaki kızınızın Woody Allen tarafından tavan arasına götürüldüğünü hayal edin. Adı anılınca hayatı boyunca baş dönmesi yaşayadığını düşünün. İşkencecisini kutlayan bir dünya hayal edin. Hayal ediyor musunuz? Şimdi en sevdiğiniz Woody Allen filmi hangisi?”Zete