onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Toplumun Baskısına Boyun Eğmeyen ve Sanatını Acılarını da Katarak Yoğurmuş Savaşçı Bir Kadın: Füruğ Ferruhzad

etiket Toplumun Baskısına Boyun Eğmeyen ve Sanatını Acılarını da Katarak Yoğurmuş Savaşçı Bir Kadın: Füruğ Ferruhzad

Ataerkil bir toplumda kadın olmak yeterince zor değilmiş gibi bir de ailesi bildiklerinden darbe üstüne darbe yedi Füruğ...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

The New York Times ve Amargi kaynak olarak kullanılmıştır.

Füruğ 5 Ocak 1935'te Tahran'da, isminin anlamını bilircesine ışık gibi doğdu adeta.

Füruğ 5 Ocak 1935'te Tahran'da, isminin anlamını bilircesine ışık gibi doğdu adeta.

Yedi çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuydu ve babası subay olduğu için katı bir düzen içinde baskıyla büyüdü. Kız sanat okulunda resim, el sanatları ve dikiş-nakış okudu. Erkek çocuklarının önde tutulduğu ailesinde bir kız çocuğu olarak hep ikinci planda tutuluyordu, bu onun için çok zorlu bir yolcuğunu başlangıcıydı.

Toplumda kadına dayatılan vasıflardan sıyrılmak istemesi, aşık olduğu adam tarafından da kabul görmeyince yıkıldı.

Toplumda kadına dayatılan vasıflardan sıyrılmak istemesi, aşık olduğu adam tarafından da kabul görmeyince yıkıldı.

Ailesinin katı düzeninden kaçmak için midir bilinmez ama daha ol altısındayken aşık olduğu uzak akrabası Perviz Şapur'la evlendi. Eşi modern ve sanat çevresi olan bir adamdı. Kamyar adında bir erkek çocukları oldu. İki yıl süren evliliği, eşinin toplumsal kalıplara takılması nedeniyle bitti. Şeriat kuralları nedeniyle çocuğun velayeti babaya verildi.

Kadının önemsenmediği bir toplumda, evlat için annenin önemi de anlaşılmayan bir gerçekti. Böylece bir kadın daha çocuğundan koparıldı...

Kadının önemsenmediği bir toplumda, evlat için annenin önemi de anlaşılmayan bir gerçekti. Böylece bir kadın daha çocuğundan koparıldı...

Eşi entelektüel bir adam olsa da ataerkil düzenin beklentilerine sahipti. Bu durumda aşkları çok da kalıcı olmadı. Oğlu babaya verilince bir daha çocuğunu göremeyen Füruğ için acıların en büyüğü bu oldu. Bu acılarla dolu hayatı onun sanatçı yönünü besledi. Sanatıyla ilgilenerek kendini ayakta tutmayı başardı.

Tüm bu olumsuzluklar hayata tutunmak için onu daha da perçinledi ve her geçen gün daha da sıkı tuttu hayatı paçasından.

Tüm bu olumsuzluklar hayata tutunmak için onu daha da perçinledi ve her geçen gün daha da sıkı tuttu hayatı paçasından.

Kendine kurduğu yeni hayatta, oğlu Kamyar'ın özlemini taşıyarak şiirler yazdı. Yüzü aileden yana gülmeyen Füruğ, bu sefer de aşkıyla ve evladıyla sınanıyordu. 1955'te ilk kitabı 'Tutsak' yayımlandı. İran'da bir kadın olarak görünür olmak çok zordu. Ama Füruğ, bir şekilde bu görünmezlik duvarını yıkmakta kararlı olduğunu tüm dünyaya gösterecekti.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Ülkesine sığamayan, daha doğrusu sığmasına izin verilmeyen bir kadın olarak dünyaya açılmaya karar vererek dokuz aylık bir Avrupa seyahatine çıktı.

Ülkesine sığamayan, daha doğrusu sığmasına izin verilmeyen bir kadın olarak dünyaya açılmaya karar vererek dokuz aylık bir Avrupa seyahatine çıktı.

1956'da onu hiç anlamayan eski eşine ithaf ettiği ikinci kitabı 'Duvar'ı yazdı. 1958'de ünlü bir yazar ve yönetmen olan İbrahim Gülistan'la tanışması ona aşk acısını unutturacak bir dönüm noktası oldu ve işine daha da sıkı sarıldı. Evli olan İbrahim Gülistan'la yakın iki dost olmalarına rağmen ilişkileri her daim dedikodulara malzeme oldu.

Ataerkil bir toplum olan İran'da kadının başarılı olması hiçbir zaman destek gören bir durum olmadı.

Ataerkil bir toplum olan İran'da kadının başarılı olması hiçbir zaman destek gören bir durum olmadı.

Dönem dönem başkalarına da gönlünü kaptırmıştı. Boşanmış ve özgür olmak isteyen bir kadın olarak yeni aşklar onun içn hep gelip geçici oldu. Kendi ayakları üstünde duran bir kadın olsa da düşük ahlaklı, yuva yıkıcı olarak hedef gösterildi. Başarılarını yıkmaya çalışanlar, şiirlerini sansürleterek değersizleştirilmeye çalıştılar.

50'li yıllarda İran'da üreten ve sanatçı bir kadın oldu ama aynı zamanda fedakâr bir anne, cefakâr bir eş ve tutkulu bir aşıktı.

50'li yıllarda İran'da üreten ve sanatçı bir kadın oldu ama aynı zamanda fedakâr bir anne, cefakâr bir eş ve tutkulu bir aşıktı.

Füruğ zoru başarmak için evine, çocuklarına, kocasına harcaması beklenen enerjisini, engellere karşı gelerek tüm yaratıcılığıyla sanatına verdi. Toplumdaki hakim zihniyetlerce her ne kadar yerilse de ne yapıp edip şiirinin gücünü topluma kabul ettirmeyi başardı. Babası, ilk aşkı ve mollarlar tarafından hiçbir zaman onaylanmadı, onaylanmayacaktı da...

'Kara Ev' çekimleri sırasında anne babası cüzzamlı olan küçük Hüseyin'i evlat edindi.

'Kara Ev' çekimleri sırasında anne babası cüzzamlı olan küçük Hüseyin'i evlat edindi.

Hüseyin'i evlat edinmek, oğlu Kamyar için çektiği acıları dindirmese de yarasına merhem olacak bir adım oldu.1962'de yaratıcısı olduğu belgesel filmiyle İtalya'da, 1963'te cüzzamlılarla ilgili filmi 'Kara Ev' filmiyle Almanya'da ödül aldı. Yine 1963'te UNESCO ve Bernardo Bertolucci, Füruğ'u anlatan belgesel ve film yayınladılar.

Başarılı bir yazar, etkileyici bir oyuncu ve ödüllü bir yönetmen oldu.

Başarılı bir yazar, etkileyici bir oyuncu ve ödüllü bir yönetmen oldu.

Ataerkil bir toplumun beklentilerini karşılayamayacak kadar farkındalık sahibiydi. Kendini ispatlamak istemesiyle babası tarafından reddedildi ve hiçbir zaman destek görmedi. Buna karşın kısacık ömründe babasının soyadına bile ihtiyaç duymadan sadece ismiyle kendini var etmeyi başaran güçlü bir kadın figürü haline geldi.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Füruğ gibi mücadeleci olan erkek kardeşi de toplumda kabul görmedi ve cinayete kurban gitti.

Füruğ gibi mücadeleci olan erkek kardeşi de toplumda kabul görmedi ve cinayete kurban gitti.

Füruğ'dan sonra doğan erkek kardeşi Feridun Ferruhzad, gay bir aktivistti. İran'da bu da oldukça ters karşılanan bir durumdu ve eziyetlere maruz kaldı.Bir süre ülkeyi terk etti. Geri dönünce Tv şovlarında sunuculuk yaparken Humeyni'nin cinsel takıntıları hakkında bir espri yapması ölümünün sebebi oldu.

Bir kadın ve anne olarak çektiği acılar ve yaşadığı travmaların üstüne bir de ölüm erken yaşta yakasına yapıştı.

Bir kadın ve anne olarak çektiği acılar ve yaşadığı travmaların üstüne bir de ölüm erken yaşta yakasına yapıştı.

Ölene kadar elinden geldiğince çabaladı. Kariyerine birçok kitap, film ve başarı sığdırdı.1967'de 13 Şubat günü öleceğinden habersiz kütüphaneye gidip kendini eksik hissettiği çeviri alanına çalıştı. Ardından annesini ziyaret etmeye gitti. Stüdyoya geçmek için arabasına bindi ama farkında olmadan son yolcuğuna çıkıyordu.

Kardeşi Feridun'a yazdığı bir mektupta ilk ben öleceğim demişti ve öyle de oldu...

Kardeşi Feridun'a yazdığı bir mektupta ilk ben öleceğim demişti ve öyle de oldu...

Arabayı kullanırken başka bir araçla çarpışmamak için direksiyonu kırınca duvara çarptı ve aracın içinden fırlayarak başını kaldırıma vurdu. Henüz 32 yaşında olan Füruğ hastaneye kaldırılsa da hayata döndürülemedi. Mollalar cenaze namazını kıldırmak istemediler. Naaşı 2 gün bekletilince cenaze namazını yazar arkadaşlarından birisi kıldırdı.

Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan ama dünyaya çok şey kazandıran bir kadın olarak hayata gözlerini yumdu.

Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan ama dünyaya çok şey kazandıran bir kadın olarak hayata gözlerini yumdu.

Bastırılmaya çalışan, zulüm gören, küçük düşürülen tüm kadınlar için umut timsali bir kadının kaybı bu denli zamansız olmamalıydı...

Acı çeken bütün kadınların Füruğ kadar güçlü kalabilmesi ümidiyle bitirelim yazımızı...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
385
103
86
12
6
3
2
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Burcu Aytekin

Bazı kadınlar bu dünyaya çok fazla. Çok..

Bekçi hurşit

Kuş ölür, sen uçuşu hatırla...

ador

Gunah isledim lezzet dolu bir gunah diye yaziyor ilk siir kitabinda iran gibi bir toplumda ne yuksek bir cesaret