Sevgilinizden Patronunuza Girdiğiniz Tüm Tartışmaları Kazanmanızı Sağlayacak Bir Şifre: Maieutics
Tartışma adabını bilmiyoruz, bunu kabul ediyoruz. Bazı tartışmalarda muzaffer olmak iletişimde mağlubiyeti de beraberinde getirebilir, bu riskten de hepimiz haberdarız. Sevdiceğinizle yaptığınız tartışmalarda karşılaştığınız bazı 'demirbaş' argümanların iletişim yolunu tamamen tıkadığını bilmek için de özel bir çabaya yer yok, peki nedir bu iletişim yollarını tıkayan argümanlar?
Hepsini çözeceğiz, önce eğri oturacağız ardından da doğru konuşacağız. Pırıl pırıl bir ilişki sizi bekliyor.
İnceleyeceğimiz belli başlı kalıplar tüm tartışmalarda kullanılsa da biz duygusal ilişkilerdeki kimi kalıpları inceleyelim, siz diğer tüm tartışmalara da bu kalıpları uygulayabilirsiniz.
Ceket tartışmasında Ahu, Meriç'in müsrifliğinden dem vururken kritik bir cümle kurar.
'Ceketi almışsın fakat bir tomar para vermişsin, sen zaten para yönetiminden ne anlarsın?'
Meriç'in ceketi eleştiriyi hak ediyor olabilir fakat onun farklı bir özelliğinden, özellikle de kişisel bir özelliğinden bahsetmek 'argumentum ad hominem' adı verilen safsatayı ortaya çıkarır. Bu tip fikir çürütmeler tartışma konusundan tamamen uzaklaşmaktan başka işe yaramaz ve tüm diğer safsatalar gibi, bu da iletişim yolunu kökten tıkar zira eleştirinin çerçevesi olaydan ya da bağlamdan kopuktur.
Tartışma sonrası uzay boşluğunda yerini alan zihinler Ahu'nun yaptığı makyaj üzerine Meriç'in yorumuyla yeniden harlansın.
Meriç, Ahu'nun makyajının abartılı olduğunu düşünerek bu kadar abartılı makyajı kimsenin yapmayacağını söyler. Hatta çıkıp dışarı bakması gerektiğini de Ahu'ya salık verir ki yapacağı gözlem sonucunda çoğunluğun yaptığının doğru olduğuna ikna olmalıdır.
Meriç, halkın güven oyunu arkasına alır gibi görünse de yaşanan bir 'argumentum ad populum' vakasıdır.
Çoğunluğun fikrinin herhangi bir temeli olmadan doğru olduğunu düşünmek ve bunu empoze etmek hayli yaygın bir davranış olsa da ikili ilişkilerde referans verilen örneklemin genişliği karşı tarafı ikna etmekten uzaktır.
Çoğunluk dünya düz dediğinde dünya düz mü olacak Meriç efendi?
İlişkilerde çoğunluğun kararını doğru yol olarak belirlemek bir nevi Çiftlik Bank Sendromu yaratır.
Neden Çiftlik Bank'a güvendiniz diye sorulan vatandaşın 'Bu kadar çok insan yanılmış olamaz diye düşündüm' demesi gibi, çoğunluğun fikirleriyle kendi evrenimizi şekillendirmek çok doğru sonuçlar vermeyebilir.
Daha da önemli bir başlık var ki Meriç ve Ahu bu tartışmayı periyodik olarak, bir gelenek gibi gerçekleştiriyor.
Kimi zaman roller değişse de konu sabit, ikisi de aldatıldığını düşünüyor ara sıra. Burada Ahu'nun ikna mekanizması biraz daha makul çalıştığından telkinlerle ikna oluyor, Meriç'in durumunda ise tümör gibi yaşamını sürdüren bir aldatılma iddiası var, ikna olmama sebebiyse basit.
'Beni aldattığını düşünüyorum, eğer öyle değilse buyur ispatla.' diyor Meriç.
Ahu her ne kadar hayatından kişileri, ortamları örnek vererek anlatsa da Meriç ikna olmuyor. Black Mirror evreninde yaşamıyor oldukları için kornealarından söküp ekranlara yansıtacakları bir kamera mevcut değil, Meriç'in bu beklentisi karşısında anlatılan her şey kadük oluyor.
Bu ilişki depremine 'argumentum ad ignorantiam' adı verilir ve Meriç'in mahkemesinde aksi ispat edilmediği sürece herkes suçludur.
Aslında iddiayı ortaya atan kişi olarak onun bir ispata sahip olması gerekirken karşısındakini yükümlü tutan ve nasıl bir ispat beklediği de müphem olan Meriç'in ikna olmasının imkansız olduğunu Ahu da öğrenir.
Burada zihnini eğitmesi gereken Meriç olduğu için tüm Meriçlere sesleniyoruz: Ne yapmak, nereye varmak istiyorsunuz?
Meriç'in yakın dostu Sertuğ ile Ahu'nun pek iyi anlaşamaması da bir deprem etkisi yaratmasa da sallantılar oluşturur.
Zira Ahu, Sertuğ'dan çok hoşlanmasa da yine de minimum iletişimi sürdürürken Meriç bundan pek hoşnut olmaz, o Ahu'nun Sertuğ'dan pek de hoşlanmadığı verisini alarak ondan nefret ettiği çıkarımını yaratmakta kullanır.
Karşımızda bir 'false dilemma' durmaktadır. Yani Meriç'e göre sevmediğin birinden nefret ediyor olmalısın.
Gri bölgen olamaz, ya siyah ya da beyaz olmalısın. Bittabi Ahu, Sertuğ'a ortalama bir sempati besliyor olabilir, onunla uyuşamıyor olması ondan nefret etmesi için yeterli sebebi sağlamaz.
False dilemma tüm iletişimlerde, bir evrede mutlaka yaşanır, orta noktanın yokluğuna bu seviyede kani olmak orta noktada buluşabilmeyi de imkansız hale getirmez mi?
Bitti mi? Meriç ve Ahu arasındaki bu tartışmalar bitmez. Sırada Meriç'in genel davranışlarından ötürü Ahu'nun onu genel erkek stereotipi olarak görmesi var.
Ahu, Meriç'le geleceklerine dair birkaç eğlenceli şey duymak için falcıya gitmeyi planlıyor, bunu Meriç'le paylaştığında aldığı yanıt Meriç'in şu sıralar yoğun olduğu ve geçici olarak ertelemek istemesi oluyor.
Fakat Ahu'nun zihninde bu basit sebebin farklı bir açıklaması var.
Meriç'e bu bahanesi konusunda pek inanmıyor zira o erkeklerin faldan nefret ettiğini düşünerek çıkarımını yapıyor: Meriç de bir erkek, erteleme sebebinin aslında bu.
Bu sefer Latince değil, dilimizde tanımlanmış bir karşılığı var bu safsatanın: Yetersiz örnek safsatası. Çalışma mantığı basit, eldeki az örneğe rağmen hacimli genellemeler yaparak tartışmayı basite indirgemek!
Ahu, çevresindeki erkek örneklem kümesini dikkate alarak yaptığı ufak çaplı araştırma sonucunu çabucak genelliyor, sonuç ise Ahu'nun kendinden emin çıkarımı karşısında aslında zıddını düşünen Meriç'in şaşkınlığı.
Kişiler, olaylar ya da davranışlar fark etmez, genellemenin her türü iletişim sistemlerimize bir virüs gibi giriyor, çözümü bulunana dek de tüm sistemi çalışamaz hale getiriyor.
Meriç veya Ahu, bu varsayımsal senaryoda siz hangi karaktersizin bilmiyoruz fakat zihnimizin bizi zor duruma sokan bu defolarını tanıyıp çok daha sağlıklı bir tartışmanın yolunu açmak elinizde.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Bir kaç cümleden sonra okumaya devam edemedim. Bu nedir ya?
Doğru şeyler anlatmaya çalışan; ama kötü örneklenmiş, başarısız bir yazı...
belki bir yerde düzelir dedim karıştıkça karıştı.