Görüş Bildir
Haberler
Ramazan Ayının Sadece Aç Kalmak Anlamına Gelmediği Dönemlere Ait En Özel 9 Âdet

Ramazan Ayının Sadece Aç Kalmak Anlamına Gelmediği Dönemlere Ait En Özel 9 Âdet

Altay Şengür
19.06.2015 - 19:26 Son Güncelleme: 01.04.2022 - 12:15

Ramazan ayının sadece 'aç kalmak', iftarların bu aç kalmışlığın acısını çıkarmak, bayramların ise görüşülmeyen eş, dost ile zaman öldürmek olarak görüldüğü şu günlerde; gelin, Ramazan ayı eskiden nasıl yaşanırmış ona bakalım.

Eskiden her şey çok başkaydı derler ya hani büyüklerimiz, şu gelenekleri gördükten sonra onlara hak vermemek elde değil..

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Zimem Defteri

1. Zimem Defteri

Bakkal, manav, kasap gibi esnafın borç çizelgesi, veresiye defteri diyebiliriz. Özellikle Ramazan aylarında gönlü zengin Müslümanlarca esnafa borcu bulunan kişilerin borcu gücü yettiği ölçüde silinirdi. Bazen tek bir kişi bile bu defterdeki tüm borçları kapatırdı. Buradaki bir diğer güzellik ise ne borçlu ödeyen kişiyi görür ne de ödeyen borçluyu görürdü.

2. Hilal'in Görülmesi

2. Hilal'in Görülmesi

Geçmiş dönemlerde astronomi alanında bu denli gelişme görülemediği ve takvim kavramlarında karmaşa yaşandığı malumunuzdur. Bu nedenle Ramazan ayının gelip gelmediği konusunda çelişkiye düşen İslam alimleri, çareyi Ay'ın hilal halini gözlemekte bulmuşlar. 

Günümüzde de İslam ülkelerinin ittifak içerisinde bulunamadığı ay başlangıçlarını belirleyen hilalin görünmesi, Osmanlı döneminde de büyük bir heyecanla beklenirdi. Edirne ve Bursa'da bekleyen gözcülerin hilalle ilgi müjde verdiklerinde 150'şer kuruşla ödüllendirilirdi.

3. Cerre Çıkmak

3. Cerre Çıkmak

Cerr medreselerde bir eğitim ve öğretim uygulaması sayılır. Osmanlı döneminde medreseler, özellikle Ramazan aylarında öğrencilerini Anadolu’nun muhtelif yerlerine gönderiler, uygulamalar yaptırırlardı. Şimdilerin staj uygulaması olarak görülebilir. 

Bu faaliyet medreselerdeki bilgilerin halka iletilmesi maksadıyla yapılırdı. Bu esnada öğrenciler, halkı daha yakından tanırlar, gözlem yapma fırsatı bulurlardı. Medrese ile halk bu sayede bütünleşmiş olurdu.bu ortamın içerisinde şimdi nasıl burs uygulaması varsa o devirde de vaktini emeğini ilim tahsiline harcayan bu öğrencilere halk para veya imkanları çerçevesinde çeşitli yardımlarda bulunurlardı.

4. Arife Çiçekleri

4. Arife Çiçekleri

Bayramdan birkaç gün önce yapılan alışverişten sonra çocukların sabırsızlanarak giysilerini bayramdan 1 gün önce yani Arife günü giyerek dolaşmalarından dolayı bu çocuklara arife çiçekleri denirdi.

5. İftar Sofraları

5. İftar Sofraları

Belki de en önemli gelenek olan iftar sofrasının hakkı sonuna kadar verilirdi. İftarlar adeta bir hediyeleşme, yardımlaşma usulü olurdu.İftar sofralarında daima bir diş kirası bulunurdu. İftara gelen insanlara 'Dişiniz çok yoruldu, şunu alında dişinize gelen zararı telafi etmiş olalım' diyerek küçük altın kesecikleri herkesin ihtiyacına göre verilirdi. 

Eski iftarlar şimdiki gibi masa başında oturalım, yeyip içip kalkalım şeklinde olmazdı. Eski iftarlar ezan okunmadan önce insanların toplanmasıyla başlar, ezan okunduktan sonra önce küçük iftariyelik adını verdiğimiz tatlı yahut zeytin, kaymak, bal yenirdi. Sadece bedenen oturulmazdı o sofralara, zihin ve gönüller de doyurulurdu. Sarayda bunun adı huzur dersleri diye geçerdi. Huzur dersleri padişah önünde alimlerin bir konu üzerinde tartışmaları şeklindeydi.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Kahvehaneler

6. Kahvehaneler

Osmanlı’da kahvehaneler, halkın sosyalleştiği en önemli kamusal alanlardan biri olarak Osmanlı tebaasının sosyalleşme sürecinde önemli bir yer edinmiş, ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren sosyal ilişkileri şekillendiren ve toplumun geçirdiği toplumsal dönüşümleri yansıtan bir kamusal mekân olagelmişti. Ramazan ayını oruç tutarak geçiren birçok kişi bu kahvehanelere uğrar, günlerini doldururlardı.

Mahalle kahveleri, günümüz kahvelerinden farklı olarak, ilmi, edebi konuşmaların, tarih sohbetlerinin yapıldığı ve hatta şiir ve manzumelerin okunduğu, hikâyelerin anlatıldığı, bilmeyenlerin, bilenlerden istifade ettiği yerlerdi. Günümüz ile tamamen alakasız, değil mi?

7. Sergiler

7. Sergiler

Osmanlı döneminde her sene Ramazan ayı içerisinde umumî bir sergi açılması âdet­tendi. Ramazan ayı yaklaşınca, bizzat padişahın emriyle, Hereke Fabrikası başta olmak üzere mem­leketin muhtelif yerlerinden getirilen eserler, düzenlenen sergiye konulurdu. Bu sergiler Dârülaceze gibi hayır kurumları için tertip edilir ve başlarında satış me­muru olarak güvenilir kişiler görevlendirilirdi.

8. Osmanlı'da Bayram

8. Osmanlı'da Bayram

Geçmiş zamanların bayramları da gerçekten çok farklıydı. Sultanahmet gibi meydanlarda yüzlerce koyun kızartılır, ihtiyaç sahiplerine yedirilirdi. Ayrıca bazı meydan çeşmelerinin hazneleri şerbetlerle doldurulurdu. Bayram geceleri, barutla havai fişek gösterileri yapılırdı. Seyyar oyuncaklar, Hacivat-Karagöz, meddahlar, cambaz, pamuk helvalar da vardı. Bayramın özel olduğunu insanlara hissettirmek için eğlenceye önem verilirdi.

Çocuklar para ya da şeker toplarlardı ama günümüzdeki gibi bilmedikleri mahallelere gitmez, tanımadığı evin kapısını çalmazlardı. Bu merasim edep ve kültür çerçevesinde yapılırdı.

9. Sadaka Taşları

9. Sadaka Taşları

Ramazan aylarının belki de en işlek, en çok uğranılan lokasyonlarından birisiydi sadaka taşları. Osmanlı döneminde her mahallede, mermerden ya da işlenmiş taştan yapılan sütun benzeri yapılar bulunurdu. Hali vakti yerinde olanlar bu taş üzerine kimse görmeden para bırakırlar ve ihtiyaç sahipleri de buradan yeteri kadar para alırlarmış. Anlatılanlara göre o taşın üzerinde sürekli olarak belirli bir miktar para dururmuş. Bu hadise, o dönemde insanlığın hangi seviyede olduğunu göstermesi açısından gerçekten güzel bir örnek teşkil ediyor...

Halen Üsküdar'da Gülfem Hatun Camii'nin avlusunda, yine Üsküdar Doğancılar' da, Karacaahmet' te ve Kocamustafapaşa'da bu taşlar bulunmaktadır.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
60
27
4
3
3
1
1
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Yigit Karabey

4. Arife Çiçekleri..........ne guzel benzetme

1913

Sadaka taşı diye bir şey yok.