Meryl Streep'in Altın Küre'deki Cesur ve Eleştirel Konuşması Herkesi Ayakta Alkışlattı
Her yıl Hollywood Yabancı Basın Birliği tarafından verilen ve Oscar'ın habercisi olarak kabul edilen Altın Küre ödülleri sahiplerini buldu.
74. Altın Küre ödüllerine, Trump eleştirisi barındıran konuşmasıyla Meryl Streep damga vurdu.
Aslen Meryl Streep oyuncu kimliğinin yanında yaptığı cesur açıklamalar ve söylemleriyle de herkesin kalbine taht kurmuş bir isim.
Ödül törenlerinde, gösterimlerde ve basın toplantılarında gündeme dair yorumlardan ve eleştirilerden asla çekinmiyor.
Durduğu noktayı asla gizlemiyor; her zaman tüm cesaretiyle “Köle olacağıma isyancı olurum!” diyordu Streep.
Geçen yıl da Diren! / Suffragette film tanıtımı amacıyla “Köle olacağıma isyancı olurum!” tişörtleri hazırlanmış ve bu cümle Atlas Okyanusu’nun iki yakasında tartışma yaratmıştı. Filmin oyuncularının giydikleri bu tişörtler büyük tepki yaratmakla beraberinde eleştiriler de getirmişti.
Meryl Streep, Cecil B. DeMille adlı yaşam ödülüne layık görüldüğü 74. Altın Küre ödüllerinde konuşmasıyla, her zamanki gibi, yeri yerinden oynattı!
"Hollywood başka yerlerden gelmiş yabancılarla dolu. Onları atarsak futbol ve karma dövüş sanatlarından başka, ki ona da sanat denemez, izleyecek bir şeyimiz kalmaz."
Meryl Streep konuşmasına şu sözlerle başladı:
Lütfen ayakta kalmayın. Çok teşekkür ederim. Hepinizi seviyorum. Beni bağışlamanızı istiyorum. Bu hafta sonu bağırmaktan ve ağlamaktan sesimi kaybettim. Bu yılın başlarında da aklımı kaybetmiştim, o yüzden buradan okumak zorundayım.
Hollywood Yabancı Basını’na teşekkürler. Az önce Hugh Laurie’nin de söylediği üzere; bu salonda bulunan herkes son zamanlarda Amerikan toplumunun en çok karalanan kesimi. Bir düşünsenize; bu kesim Hollywood, yabancılar ve basından oluşuyor.
Peki biz kimiz ve peki Hollywood ne? Farklı yerlerden çıkagelen pek çok insan. Ben New Jersey’de doğdum, büyüdüm ve oradaki devlet okullarında okudum. Viola (Davis) Güney Carolina’da bir çiftçi ailesinde doğdu ve Rhode Island, Central Falls’a geldi. Sarah Paulson Florida’da doğdu, Brooklyn’de bekâr bir anne tarafından yetiştirildi. Sarah Jessica Parker, Ohio’lu yedi veya sekiz çocuklu bir ailenin çocuklarından biriydi. Amy Adams Vicenza, İtalya’da doğdu ve Natalie Portman ise Kudüs’te. Doğum belgeleri nerede? Güzeller güzeli Ruth Negga, Addis Ababa Etiyopya’da doğdu ve Londra –pardon, sanırım İrlanda’da büyüdü ve Virginialı bir kasaba kızını oynayarak burada aday gösterildi. Tüm o hoş insanlar gibi Ryan Gosling de Kanadalı; Dev Patel ise Kenya’da doğup Lonrada’da büyüdü ve Tazmanya’da yetişen bir Hintli’yi oynadığı için burada.
Yani Hollywood başka yerlerden gelmiş ve dışlanmış yabancılarla dolu. Onları atarsak futbol ve karma dövüş sanatlarından başka, ki ona da sanat denemez, izleyecek bir şeyimiz kalmaz. Bana bunları anlatmak için üç dakika verdiler. Şöyle ki; bir oyuncunun tek görevi ondan farklı insanların hayatına nüfuz etmek ve bunu onlara hissettirmektir. Ve bu yıl bunu hakkıyla gerçekleştiren çok sayıda nefes kesici ve güçlü performans vardı.
"Saygısızlık, saygısızlık getirir; şiddet, şiddeti tetikler. Ve güçlü olan gücünü zorbalık için kullandığında hepimiz kaybederiz."
Ancak bu yıl beni serseme çeviren öyle bir performans vardı ki kancalarını kalbime sapladı. Ve bunu iyi olduğu için yapmadı; zerre kadar iyi bir yanı yoktu. Gel gör ki etkiliydi ve işini gördü. Seyircisinin dişlerini göstere göstere gülmesini sağladı. O an, ülkemizdeki en saygın koltuğa oturmaya niyetlenen kişinin engelli bir muhabiri taklit ettiği andı. Ve o kişi ayrıcalık, güç ve karşı koyma ehliyeti açısından üstün biri. Bunu gördüğümde adeta kalbim kırıldı diyebilirim ve hâlâ aklımdan çıkaramıyorum zira bu bir filmde geçmiyordu. Bu basbayağı gerçek hayattı.
Ve bu başkalarını aşağılama içgüdüsü, kamusal alanda güçlü bir kişi tarafından gerçekleştirildiğinde herkesin hayatına tezahür eder zira diğer insanlara da bir bakıma bunu yapma hakkını verir. Saygısızlık, saygısızlık getirir; şiddet, şiddeti tetikler. Ve güçlü olan gücünü zorbalık için kullandığında hepimiz kaybederiz.
Basına gelirsek; gücü sınırlı tutacak, kanuna karşı geldiklerinde onların hakkından gelecek prensip sahibi bir basına ihtiyacımız var. Ülkemizin kurucuları bu yüzden basını kutsadı ve anayasada özgürlük verdi. Bu yüzden Hollywood Yabancı Basını’nı ve buradaki herkesi gazetecileri koruyan komiteye destek olmaları için aramıza katılmaya davet ediyorum. Zira yol kat edebilmek için bizim onlara ve gerçeği korumak için de onların bize ihtiyacı var.
Son bir şey daha: Bir keresinde sette dolanıp bir şeylerden sızlanırken -bilirsiniz işte yemek esnasında ya da uzun saatler boyunca çalışmaktan, vs.- Tommy Lee Jones bana “Oyuncu olmak bir ayrıcalık değil mi Meryl?” demişti. Evet, öyleydi ve bu yüzden bu ayrıcalığı ve empatiyi eyleme dökme sorumluluğunu birbirimize hatırlatmak zorundayız. Bu gece burada, hepimiz Hollywood’un onurlandırdığı bu işten gurur duymalıyız.
“Kırık kalbini al ve onu sanata dönüştür.”
Streep konuşmasını yakın zamanda kaybettiğimiz Star Wars'ün Prenses Leia'sı Carrie Fisher'ı anarak sonlandırdı:
Kaybettiğimiz sevgili arkadaşım Prenses Leia’nın bir zamanlar bana dediği gibi: “Kırık kalbini al ve onu sanata dönüştür.”
Yorum Yazın
yarın ki haber başlığı şöyle olurdu "bölücü terör örgütü elebaşlarından meryl streep iktidara yıkmaya yönetik küstahca konuşmasından sonra gözaltına alınıp n... Devamını Gör
Şİddetle katılıyorum.
''güçlü olan gücünü zorbalık için kullanırsa hepimiz kaybederiz''meryl streep'in oyunculuğunu çoooookk seven biriyim ama resmen iki yüzlü bir laf bu. Ortadoğ... Devamını Gör
gözünle görmediğin hiç birşeyi kesin bilen birinci şahıs gibi konuşmak bu toplumun seviyesini ortaya koyan detay...
Hollywood'da en izole ve şatafatlı hayatları yaşayan bu yetenekli insanların istemedikleri profilde bir başkan seçilince "ayol biz 50 yıldır sosyalistiz hep ... Devamını Gör