Stalin’e ters düşen Troçki, önce Kazakistan, ardından İstanbul’a sürgüne gönderilmişti. Troçki, Büyükada’daki evde, ikinci eşi Natalia, torunu Sieva ve koruma görevini de üstlenen üç erkek sekreteriyle birlikte yaşadı. Troçki’nin en büyük zevkleri, balkondan manzarayı seyretmek ve Haralambos isimli Rum balıkçıyla balığa çıkmaktı.
2010 yılında İrlanda’dan kalkıp gelen fotoğraf sanatçısı James Hughes, merak edip köşke girmiş ve köşkün içini fotoğraflayarak belgelemişti. Bu fotoğraflardan oluşan sergi “Troçki’nin Hayaletleri” başlığıyla Moda’da küçük bir galeride sergilendi fakat çok da fazla ses getirmedi. Ancak fotoğraflarda büyük olasılıkla Troçki’ye ait kütüphane ve kitapların varlığı seçilebiliyordu.
Troçki’nin Büyükada’da ne işi vardı?
Ekim Devrimini yöneten 3 kişiden biri olan Lev Davidoviç Troçki’nin Büyükada’da ne işi vardı? Hikaye aslında tüm devrimlerin bir özeti gibi. 1917-1924 arası Kızıl Ordu komutanlığı yapan Troçki, Lenin’in ölümünden sonra Stalin’le girdiği iktidar mücadelesini kaybeder ve ilk olarak 1929 da İstanbul’a sürgüne yollanır. Troçki en güvenilir yer olarak gözlerden ırak Prinkipo’yu (Büyükada) mesken tutar ve tam 4,5 yıl Büyükada’da kalır. Büyükada’da kiraladığı Arap İzzet Paşa köşkü hem karadan hem denizden korunaklı bir yerdedir. Troçki teorik olarak en verimli yıllarını İstanbul’da geçirir. İhanete Uğrayan Devrim, Sürekli Devrim, Sanat ve Edebiyat gibi başyapıtlarını İstanbul’da yazar. Ayrıca Rusya’daki taraftarlarıyla bağlantısını asla koparmaz. Stalin’in ajanlarına rağmen pes etmez ve mücadelesini sürdürür.
Bu faaliyetlerinden rahatsız olan Sovyet ve Türk hükümetleri onu yeniden sürgüne zorlar. 1933 yılında ayrıldığı Büyükada’dan sonra kısa sürelerle İsveç ve Fransa’da ikamet eder. Ancak Stalin peşindedir. Bu mücadele adamı orada da boş durmaz ve küresel bazda örgütlenme çalışmalarını sürdürür. Ta ki 1940 yılında bir ajan tarafından baltayla öldürülünceye kadar.