Kayıp uçakların izinde
Kayıp uçakların izinde
8 Mart 2014’te Malezya Havayollarına ait bir Boeing 777 yolcu uçağının, içindeki 227 yolcu ve 12 mürettebatla kaybolduğu açıklandı. Gündemin ilk sıralarına yerleşen bu facianın hemen ardından arama çalışmaları başlatıldı. Tayland Körfezi ve Güney Çin Denizi’yle başlayan arama süreci Hint Okyanusu’nun farklı noktalarında devam etti. Ama bir sonuç alınamadı. Çok-uluslu bir ekibin Ekim 2014’te başlattığı yeni arama sürecinin bir yıl sürmesi bekleniyor.
Birkaç gün önce de benzer bir haber geldi. Bu kez de AirAsia’ya ait bir Airbus uçağın 162 yolcusuyla birlikte kaybolduğu açıklandı. Bu olay, Malezya Havayolları uçağı kadar gizemli değil çünkü 2 gün içinde uçağın enkazının yeri tespit edildi.
Bu tür facialar, havayolları şirketlerinin kullandığı uçak takip sistemlerini de tekrar gündeme getiriyor. Örneğin, Malezya Havayollarına ait uçakta ACARS (Hava Aracı İletişim Yöneltme ve Raporlama Sistemi) kullanılıyordu. Bu sistem, uçak ile havayolu şirketi ve üretici firma arasında pek çok bilginin gönderimini sağlıyor. Gönderilen bilgiler fazla karmaşık değilse havayolu şirketi bunları doğrudan alıyor; ama bilginin yapısıyla başa çıkamayacağı durumlarda bu hizmeti bir ücret karşılığında üreticiden temin ediyor.
USA Today’de yayınlanan bir habere göre, Massachusetts Institute of Technology (MIT) Uluslararası Havayolu Taşımacılığı Merkezi yöneticisi John Hansman, ABD’deki uçakların yaklaşık yüzde 90’ının buna benzer bir sistem kullandığını, çünkü bu sistemin havayolu şirketlerine maddi açıdan avantaj sağladığını belirtiyor.
Bu sistem sayesinde uçağın fren sisteminin devreye giriş anı, iniş-kalkış süreçleri, motorun normalden daha fazla ısınıp ısınmadığı gibi bilgiler takip edilebiliyor. Bu bilgiler genellikle Apollo astronotlarının da kullandığı karasal VHF sinyalleri üzerinden, çok uygun maliyetlerle gönderilebiliyor. Bir başka alternatif ise uydu aracılığıyla su üzerinden de gönderim yapmak. Ama bu, daha pahalı bir sistem.
2009 yılında Atlas Okyanusu’na düşen Air France uçağında, hız ve irtifa gibi bilgileri de içeren gelişmiş bir mesaj sistemi vardı ve bu sayede uçağın hangi bölgede aranması gerektiği biliniyordu. Bu da en azından yer tespiti sürecini kolaylaştırmıştı. Kayıp Malezya Havayolları uçağında ise hangi servisin kullanıldığı açıklanmıyor.
Uçak kazalarını tamamen ortadan kaldırmak imkansız olsa da (en azından şimdilik) arama-kurtarma çalışmalarını hızlandırmak mümkün. Ama havayollarının bu konuda daha fazla yatırım yapmayı göze alması gerekiyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!