Kadın - Erkek Beyni Arasındaki Farklar Hakkında Bilmeniz Gerekenler
'Eğer beynimiz, onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı o zaman öyle aptal olurduk ki, yine anlayamazdık onu. Örneğin, bizimkinden çok daha basit yapıda beyinler de var. Bir solucanın beyninin nasıl işlediğini anlayabiliyoruz mesela, en azından büyük ölçüde. Solucanın kendisi anlayamaz bunu, çünkü beyni fazla basittir bu iş için.'
Gelin, biz yine de bir irdeleyelim beyinlerimizi.
En kötü kadın-erkek beyni arasındaki farkları öğrenmiş oluruz…
Beyin, Beynin Yapısı ve İşlevi
Konu Üzerine Yapılan Bir Deney
Uzun bir süredir yeni doğan bebekler arasında cinsiyet açısından davranış farklılıkları olduğu konusunda ipuçları vardı. Ancak davranışların yaşamın ilerleyen dönemlerinde sosyal ve bilişsel faktörler tarafından etkileniyor olması, doğumla gelen farklılıkların gerçek olup olmadığı konusunda belirsizliğe neden oluyordu. Örneğin kız çocukları oyuncak bebeklerle, erkek çocuklar oyuncak arabalarla oynamayı gerçekten kendileri mi seçiyor, yoksa oyuncak tercihleri anne ve babaların seçimi sonucu mu şekilleniyor?
Bu soruya cevap bulmak üzere yola çıkan Texas A&M Üniversitesinden Gerianne Alexander ve Melissa Hines, çocuklar arasında gözlenen oyuncak tercihi farklarının ne ölçüde doğuştan gelen bir özellik olduğunu belirlemeye çalıştı. Alexander ve Hines, oyuncak tercihini etkileyebilecek sosyal ve bilişsel etkenlerden arınmış bir ortam sağlamanın imkânsız olduğunu bildikleri için araştırmalarını biyolojik olarak insana en yakın türlerden biri olan maymunlarla yaptı. Daha önce hiç oyuncak görmemiş maymun topluluklarında maymunların oyuncaklara vereceği tepkiler, oyuncak tercihinin biyolojik temellerinin olup olmadığı hakkında kesin cevaplar elde edilmesini sağlayacaktı.
Deney Sonuçları
Araştırmada Vervet maymunları kullanıldı. Maymunlara top, polis arabası, bebek, tencere, resimli kitap ve içi doldurulmuş bez bir köpek olmak üzere altı oyuncak verildi. Maymunlar filme alınarak her bir oyuncakla geçirdikleri zaman belirlendi. oyuncaklar, daha önce çocuklarla yapılmış olan çalışmalara dayanılarak özellikle üç grup olarak seçilmişti: erkeksi (top ve araba), kadınsı (bebek ve tencere) ve nötr (kitap ve köpek).
Veriler değerlendirildiğinde maymunların tıpkı çocuklar gibi cinsiyete bağlı oyuncak tercihi yaptığı ortaya çıktı. Erkek maymunlar zamanlarını daha çok topla ve arabayla, dişi maymunlar daha çok bebekle ve tencereyle oynayarak geçirmişti. Her iki cinsin nötr oyuncaklarla geçirdiği zaman aynıydı. Bu araştırmanın sonuçları, birbirine biyolojik olarak çok yakın olan bu iki türün oyuncak tercihlerinin sosyal ve bilişsel etkenlerden bağımsız olduğunu, dolayısıyla cinsiyete dayalı olduğunu gösteriyordu. Araştırmacılar hem kız çocukların hem dişi maymunların oyuncak bebek ve tencereyle daha fazla zaman geçirmesini annelik güdüsüne bağlıyor. Erkek çocukların ve erkek maymunların araba ve topla daha fazla zaman geçirmesini ise bu oyuncakların onların harekete geçmesini ve konum belirleme yetilerini kullanmasını sağlamasına bağlıyorlar.
Bu sonuçları, insanlarda ve diğer primatlarda dişilerin milyonlarca yıldır zamanlarının çoğunu yeni doğanlara bakıp büyütmekle geçirmesinin, erkeklerin ise avlanma, yiyeceklerin yerini belirleme ve eş bulmak için geçirmesinin doğurduğunu düşünüyorlar.
Einstein’in Beynini Araştıran Bilim İnsanı Sandra Witelson’un Tespitleri
Einstein’ın beyni üzerinde yaptığı çalışmalarla bilinen, Kanada’nın McMaster Üniversitesi’nden sinirbilimci Sandra Witelson, 1970’lerde yaptığı çalışmalarda erkek çocukların okurken çoğunlukla beyinlerinin sadece bir yarıküresini, kız çocukların ise çoğunlukla iki yarıküreyi de kullandığını buldu. Witelson’un amacı aslında beyindeki cinsiyete dayalı farklılıkları araştırmak değildi. Onun hedefi beyindeki yapısal farklılıkların aklı ve zekâyı nasıl etkilediğini bulmaktı. Ayrıca solakların beyinleri ile sağ ellerini kullananların beyinleri arasında ne tür farklılıklar olduğunu da merak ediyordu. Bu soruların cevabını öğrenmenin tek yolu deneklerin beyinlerinin yapısını belirleyip onları karşılaştırmaktı.
Witelson on yıl boyunca ölümcül kanser hastalarından gönüllü olanların beyinlerini yaşama veda etmelerinden sonra topladı ve laboratuvarda koruyucu sıvılar içinde depolamaya başladı. Hastalar hayattayken yaşamları, alışkanlıkları, fiziksel ve zihinsel işlevleri ve yetenekleri hakkında detaylı bilgi topladı. 1987’ye gelindiğinde Witelson toplam 120 erkek ve kadın beyni biriktirmişti. Onları teker teker detaylı olarak incelemeye başladı. Beyinlerin değişik bölgelerinin hacimlerini ölçtü, gri madde olarak bilinen ve sinir hücrelerinin bulunduğu beyin bölgelerindeki sinir hücrelerinin sayısını, sinir hücreleri arasındaki bağlantılardan oluşan beyaz madde miktarını belirledi. Her bir beyne ait bilgileri topladıktan sonra bu sefer beyinleri birbirleriyle karşılaştırdı. Beyinler arasında farklılıklar vardı. İşin ilginç yanı, farklılıkların tek açıklaması beyinlerin sahiplerinin cinsiyetiydi. Örneğin bir hasta solaksa iki beyin yarıküresini birbirine bağlayan, iki yarıküre arasında iletişim sağlayan korpus kollosum adı verilen yapı daha büyüktü; fakat bu gerçek sadece erkekler için geçerliydi. Kadınlar solak da olsalar, sağ ellerini kullanıyor da olsalar korpus kollosumun büyüklüğü açısından aralarında bir fark yoktu.
Beynin diğer bölümlerinde de benzer bir durum söz konusuydu. Erkekler arasında, solak olanlar ile sağ ellerini kullananların beyinlerinin bazı bölgelerinin büyüklüğü arasında fark varken, kadınlarda böyle bir farklılık yoktu. Witelson beynin değişik bölümlerindeki sinir hücrelerinin sayılarını incelediğinde, kadınlarda beynin dış kısmını oluşturan ve korteks adını verdiğimiz kısımda sinir hücrelerinin birbirlerine daha yakın olduğunu ve bu kısımda erkek beynine kıyasla % 12 daha fazla sinir hücresi olduğunu keşfetti. Witelson’a göre bu fark, kadın beyninin erkek beyninden küçük olmasına rağmen (ortalama bir erkek beyni ortalama bir kadın beyninden % 9 daha büyük) kadınlarla erkeklerin aynı akıl ve zekâ düzeyine sahip olmasını açıklıyor. Ayrıca kadınlarda temporal lobun dil ve kavrama ile ilgili olan bölümlerinde de sinir hücrelerinin daha yoğun olduğu bulundu. Kadınların sözel yeteneklerinin genelde erkeklerinkinden daha gelişmiş olmasının nedeni belki de bu farktan kaynaklanıyor.
Birçok Hayvanın Erkeği, Dişisine Göre Daha Çekicidir
Erkek ve kadın beyinlerinin belirgin bir şekilde farklı olup olmadığı hakkındaki tartışma, düzenli bir şekilde gündeme geliyor; bazıları bu farklılıkların fiziksel olarak görülebileceğini iddia ederken, bir başka kesim ise bunu reddediyor. Araştırmalar şu ana kadar, konu hakkında net bir şey söyleyememiş olsa da, yeni bir araştırma bu farklılığın olmadığını savunanların arkasında. Ünlü Neurolmage dergisinde yayımlanan araştırmaya göre fiziksel olarak bir farklılık yok, en azından beynin bir kısmında, hipokampusta.
Bir türün iki cinsi öyle ya da böyle birbirlerinden fiziksel olarak ayrılır ve bu eşey ayrılığı olarak bilinir. Bunun en açık örneği üreme organlarıdır ama bu konuda erkek ve kadın arasında bir sürü farklılık vardır; birçok hayvanın erkekleri aynı türün dişilerine göre çok daha renkli, gösterişli ve çekicidir. Bununla birlikte, erkekler kadınları baştan çıkarmaya çalışan taraf olmaya meyillidirler.
Erkek Beyinleri, Dişi Beyinlerine Göre Daha Hacimli
Eşey ayrılığının daha az belirgin olan çeşitleri de vardır ve insan beyni genellikle buna istisna olarak düşünülmez. Erkek beyinleri, kadın beyinlerinden %14 daha hacimlidir ve daha fazla beyaz ve gri madde içerir. Bu ayrıca beynin belirli yapılarına etki eder ve bu da çeşitli çalışmalar tarafından desteklenmiştir.
Hipokampusun, kısa süreli hafızayı, uzun süreli hafızaya aktarmak gibi çok önemli bir görevi vardır. Ayrıca hipokampus, uzaysal yön bulma görevini de üstlenmiştir; yani hareket ederken etrafı üç boyutlu değerlendirmeyi sağlayan yapı burasıdır. Anatomisi ve sinir hücreleri arasındaki yapısal bağlantıları sürekli olarak güçlendirme yeteneğinin cinsiyetlere göre farklılık gösterdiği daha önceden kanıtlanmıştır. Erkek ve kadın beyni arasındaki bu tartışmanın on yıllardır süregelmesine rağmen hipokampusun büyüklüğüne odaklanan yeni bir araştırma, bu geniş çaplı teoriye sağlam bir darbe vurmuş gibi gözüküyor.
Rosalind Franklin Tıp ve Bilim Üniversitesi tarafından yürütülen bu çalışma, belirli bir konuda bir sürü araştırmayı inceleyen bir soruşturma tekniğidir. Takım, akranları tarafından gözden geçirilen 76 adet bağımsız araştırmanın sonucunun ne kadar iyi desteklenip desteklenmediğine bakıyordu. Bireysel araştırmaların hepsi, vücuda zarar vermeyen hipokampusun karmaşıklığını da kapsayan, vücudumuzun üç boyutlu yapısını araştırmada kullanılan manyetik rezonansı kullandı.
Hipokampus Büyüklüğünün Değişmediği Keşfedildi
Hipokampusun, kadın beyinlerinde orantısız bir şekilde büyük olduğu ve bunun da kadınların erkeklerden daha dışa dönük bir şekilde kendilerini duygusal açıdan ifade etmeye meyilli olmasını sağladığı düşünülüyordu. Bu araştırma 6000'den fazla kadın ve erkeğin hipokampus büyüklüklerine bakan 76 manyetik rezonans çalışmasının sonuçlarını ve metotlarını değerlendirdi. Bütün beyin hacimlerini inceledikten sonra hiçbir farklılık bulunmadı. Sadece cinsiyet değil, yaş da hesaba katıldığında hipokampus hacimleri herhangi bir farklılık göstermedi.
Rosalind Franklin Tıp ve Bilim Üniversitesi'nde Nörobilim alanındaki yazar Profesör Lise Eliot bir konuşmasında şöyle dedi: 'Beyindeki cinsiyet farklılıkları erkek ve kadın arasındaki basmakalıp farklılıkları arayanlar için dayanılmazdır. Genellikle küçük örnekler üzerine gitmek yerine büyük şeylere dikkat çekerler. Biz, veri kümelerini keşfettikçe ve erkek ve kadın beyinlerinin büyük örneklerini birleştirmeye yettikçe kaybolan ya da önemsiz olan farklılıkları bulacağız.'