Hayatımızın Herhangi Bir Evresinde Bizi Yıpratan Öz Güven Eksikliğini Nasıl Yeneriz?
Öz güven eksikliğini yenebilmek için önce sebeplerini bilmeliyiz.
Psikolog ve birçok kitap yazarı Melanie Greenberg, 'Psychology Today' için öz güven eksikliğinin sebeplerini anlatan bir makale yazdı. Ona göre bu problemin 3 ana sebebi var. Her biri rahatlıkla aşılabilir ancak bunu yapabilmek için korkularımızın kaynağına inmemiz gerekiyor. Bright Side'dan derlediğimiz bu bilgilerin sizin için faydalı olacağını umuyoruz.
Kişisel gelişime önem veriyorsanız bu makale tam size göre.
Birinci Sebep: Reddedilme veya Başarısızlık
Mutluluğu araştıran akademisyenler, mutluluk derecemizin %40 olarak yakın zamandaki tecrübelerimize bağlı olduğunu belirtiyor.
Bir ilişkinin sonlanması, bir yakını kaybetmek, işten çıkarılmak, hastalık vb. gibi etkenlerin mutluluk üzerinde yıkıcı etkisinin en fazla olduğu görülüyor.
Mutsuzluk, kendimizi değerlendirirken düşüncelerimizi etkilediği için, bu tür deneyimlerin öz güvenimizi sarsması normal.
Psikolog Guy Winch, "Emotional First Aid" (Duygusal İlk Yardım) kitabında kendini küçük gören insanların başarısızlıklarının acısını daha uzun süre çektiklerini vurguluyor.
'Örneğin işimizi kaybetmemiz, değersiz olduğumuz yönünde düşünceleri kafamızda canlandırabilir ve o düşüncelere güç verebilir.'
Önemli olan reddedilmenin ve başarısızlığın hayatın bir parçası olduğunu kabul etmek.
Eğer bir insan başarısızlıklarına rağmen amaçlarına ulaşabiliyorsa, bu öz güven eksikliğini aşmaya bir teşvik olabilir.
Peki, başarısızlıktan kaynaklanan öz güven eksikliğinden nasıl kurtuluruz?
1. Yeni şartlara alışmak için kendinize zaman tanıyın.
Ne kadar zor olsa da.
2.Kendinizi dışarıya kapatmayın, tam tersine merak ettiğiniz ilginizi çeken şeyleri yapmaya devam edin.
3. Arkadaşlarınız ve ailenizle daha sık görüşün, böylece negatif düşüncelerden uzak kalmış ve kendinizi güvende hissetmiş olursunuz.
4. Başarısızlıklar hakkında güvendiğiniz insanlarla konuşun.
5. Pes etmeyin. İnatla başarmaya çabalayın.
Evet yorucu.
6. Yeni bir strateji belirlemeye hazır olun.
İkinci Sebep: Sosyal Kaygı
Çoğumuz, anlaşılır biçimde yeni bir ortama girdiğimizde, mülakatlarda, tanımadığımız insanlarla oturduğumuzda, partilerde, aile buluşmalarında vs. endişelenebiliriz.
Kaygımız aslında bu insanların bizi negatif değerlendireceğini, kötü özelliklerimize dikkat edeceklerini düşündüğümüzden. Bu da öz güven eksikliğine sebep oluyor.
Neredeyse hepimiz insanlarla iletişim kurarken kötü bir deneyim yaşamışızdır.
Yaşıtlarımız tarafından dışlanmışızdır, okulda alay konusu olmuşuzdur, bu sosyal etkileşim korkusu, yetişkin hayatımıza kadar bizimle yaşamıştır ve kendini açıkça belli eder. Bu problemin kaynağı daha derine bile gidebilir: eğer ailemiz bizi başkalarıyla negatif bir yönde karşılaştırdıysa, eleştirdiyse ya da başarımızdan etkilenmediyse...
Bu tarz bir öz güvensizliğin tabanı, etrafımızdakilerin kişiliğimizi ne kadar yargılayacakları hakkında bozuk bir anlayışa dayanıyor.
Gerçekte, insanlar o kadar kendilerine dalmıştır ki, onlarda fazla negatif ya da eleştirel yaklaşacakları bir etki bırakmazsınız. İnsanlar başkalarını yargıladığında, genellikle kendilerinde küçük gördükleri şeyden kurtulma çabasıdır. Yargıları da sığ ve sizin yüzeyde nasıl göründüğünüz hakkında olacaktır. Gerçekten kaygılanmaya değer mi peki?
Sosyal etkileşim korkusunu nasıl aşarız?
1. İçinizdeki sert eleştirmene karşı koyun.
İyi özelliklerinizi hatırlatın kendinize. Güzel bir espri anlayışınız var, iyi bir arkadaşsınız, başarılısınız... Unutmayın, ne olursa olsun, gurur duyacağınız bir özelliğe sahipsiniz.
2. Tanımadığınız insanlarla iletişim kuracağınız bir ortama girecekseniz, ne konuşabileceğiniz hakkında önceden düşünün.
3. Ne kadar sizi kaygılandırsa da o partiye, buluşmaya vs. gidin.
Sosyal etkileşimden kaçmaya çalışmakla hiçbir yere varamazsınız. Burada önemli olan tecrübe, onu da alıştırma yaparak kazanacaksınız.
4. Kendinize gerçekçi hedefler koyun. Mesela birkaç yabancıyla birkaç dakika edeceğiniz sohbet, bir başlangıç olabilir.
5. Gözlemci olun. Diğer insanların duygularını nasıl belli ettiklerine, neler söylediklerine dikkat edin.
Bu, sizi kendi düşünselinizden çıkarıp insanlarla iletişimin yeni yollarına kapı açabilir.
Üçüncü Sebep: Mükemmeliyetçilik
Bazı insanlar yaptıkları her şeyde kendilerine yüksek standartlar belirlerler. Her zaman en iyisini yapmaları gerektiği konusunda kendilerini şartlarlar.
En yüksek notları almak, en yetenekli çocuğa sahip olmak, en güzel partnere sahip olmak ya da en iyi işe vs. Ancak hayatta her şey beklediğimiz gibi sonuçlanmıyor ve bazen her şey bize bağlı olmuyor. Hayatta kontrol edemeyeceğiniz şeyler olacak. Mesela aptal patronunuz, işsizlik, genler vs.
Eğer yeteri kadar mükemmel olmadığınız için sürekli hayal kırıklığı yaşıyorsanız, bunun sonu bir gün sıfır öz güvenle sonuçlanır.
Bu da depresyon, ensomni, yeme bozukluğu ve kronik yorgunluk gibi sağlık problemlerine yol açar.
Mükemmeliyetçilikle nasıl savaşırız?
1. Kendinizi bir işe ne kadar çaba harcadığınıza göre yargılayın. (Sonuçta buna karar vermek ve değiştirmek sizin elinizde)
Ve işin sonucuna göre yargılamayın. (Çoğunlukla bizim elimizde olmayan bir durum)
2. Kendinize şunu sorun: Hayatınızda her alanda %10 daha mükemmel olsaydınız, tam olarak istediğiniz sonucu alır mıydınız?
Cevabınız hayırsa, bu konuda enerji ve vakit sarf etmeye değmez.
3. Mükemmeliyetçilik "ya hep ya hiç" ilkesi üzerine kuruludur. Hayatta asla siyah beyaz olmayan gri tonlarını keşfetmeye çalışın.
Kendinizi yargılarken şartları göz önünde bulunduruyor musunuz? İdeal sonuca ulaşamasanız bile yeni bir şeyler öğrendiniz mi?
4. Mükemmeliyetçi insanların öz değerlendirmeleri asla istikrarlı olmayacaktır.
Her şey planlandığı gibi gittiğinde mutlu olurken, hayat 'eh işte' iken kendilerinden nefret ederler.
Son olarak, ne olursa olsun kendinizi sevmeyi öğrenin.
💜
Yorum Yazın
ay bide kimseye güvenmeyin
paran varsa yenersin.
Canım editör, onun bana teşhisi konuldu. Onu n'apcez?