Görüş Bildir
Haberler
Fırat Neziroğlu Yazio: Mucizelere İnanma Coşkum Pollyanna Seviyesinde!

etiket Fırat Neziroğlu Yazio: Mucizelere İnanma Coşkum Pollyanna Seviyesinde!

Fırat Neziroğlu
11.01.2021 - 20:20 Son Güncelleme: 12.01.2021 - 14:56

Alın benden bir tane daha, sizleri Demet Aydın ile tanıştırmak istiyorum. Kendisi bizleri tanıtıyor ve mesleği bu ama hep perde arkasında. İstedim ki, sizler de onu tanıyın.

Kendiliğinden olan her şey hayatla bağımızla ilgili, ne kadar verirsek o kadar aldığımız, sevincimize sevinç kattığımız bir yer burası. Görebilene...

Demet'e kendiliğinden dediğimde ilk sözü 'Kendiliğinden ne güzel bir kelime' oldu ve devam etti.

İçeriğin Devamı Aşağıda

" Olmasına inanmak istediğimiz her şeyin öylesine akıyor olması bir nevi mucize.. Ben Dünya’nın her hangi bir yerinde birinin canı acısa, aynı sancıyı hissedenlerdenim, tıpkı senin gibi.”

" Olmasına inanmak istediğimiz her şeyin öylesine akıyor olması bir nevi mucize.. Ben Dünya’nın her hangi bir yerinde birinin canı acısa, aynı sancıyı hissedenlerdenim, tıpkı senin gibi.”

Hesapsız  ve karşılıksız isteklerimizin gerçekleştiğine yürekten inanıyorum. Evren hesap yapmadan ve karşılık beklemeden verdiğimiz her şeyi ihtiyacı olanlara dağıttığı gibi, aynı şekilde hissederek verenlerden aldığı ödülleri de bana sundu.

Bir doğum günü kutlamasında, heyecanla bana “YEN” projeni anlattığını ve Amerika’da ilk kez New York Fashion Week’te Anadolu’nun Sessiz Dili’nin anlam bulacağı o şahane koleksiyonu hazırlanırken yaptığımız heyecan dolu konuşmalar dün gibi… Ülkemize ait böylesine şahane bir hikayenin neden iletişimini yapmıyoruz dediğimde başladı yol hikayemiz.. İşte   bu şahane hikayeden bu güne, dokuduğun onca portre arasında, sevgiyle dokuduğumuz; dosttan öte yol arkadaşlığımız için binlerce teşekkür ediyorum.

“I have a dream” Mandela’nın en sevdiğim sözü.. Hayat coşkum hayallerimden geliyor.

“I have a dream” Mandela’nın en sevdiğim sözü.. Hayat coşkum hayallerimden geliyor.

Kendimi bir unvan ile tanımlamak hep çok büyük cüret gibi geldi bana. İletişimin duayeni Betül Mardin’e hayrandım ancak o zaman bile asi ruhum, onun o şahane aurasını hayranlıkla takip ediyor ama öğretilerinin bir kısmını kendi özgür ruhuma uygun bulmuyordum. Bence iletişim öncelikle kendinize dair keşfinizle başlıyor. Toplumun her kesiminde kabul edilen ve ön görülen her şey sizin doğrularınızdan farklı olabiliyor. İnandığım yegane şey “Fark Yaratmak”. Kaldı ki, yıllar sonra Betül ablayla buluştuğumda şahane bir sohbetle düşüncelerimi anlatmıştım.'

Burada araya girmek istiyorum. Gerçekten önemli olan hocalarımıza ya da ilham aldıklarımıza benzememek. Ben hocalarım gibi dokumadım, öğrencilerim de benim gibi dokusunlar istemedim. Mutluluk burada başlıyor bence de. Kendin olmak, kendini bilmekle başlıyor.

"-Haldun Dormen’i tanımak en büyük şansım oldu. İsveç’te yaşadığım ve ilk kez kendi ülkeme başka bir ülkeden bakıldığında görünen gerçeklerle yüzleştiğim yıllardan sonra, gerçekten sevdiğim işi bulana kadar müthiş deneyimler kazandım.

"-Haldun Dormen’i tanımak en büyük şansım oldu. İsveç’te yaşadığım ve ilk kez kendi ülkeme başka bir ülkeden bakıldığında görünen gerçeklerle yüzleştiğim yıllardan sonra, gerçekten sevdiğim işi bulana kadar müthiş deneyimler kazandım.

Geriye dönüp baktığımda varlığımın bu dünyada yaratacağı fayda benim için çok kıymetliydi. “Tiyatro’ya El Verenler' projesi böyle doğdu. 60 yaş üstü 60 duayen tiyatro sanatçısının el izinin alındığı, bir sanat eserine dönüştüğü ve Bahçeşehir’de sergilendiği proje’nin kitabında, tüm sanatçıların fotoğraflarını ve anı yazıları derledik. Tiyatro salonunun girişinde sergilenen o el izlerine, fotoğraflara bakıp Muhsin Ertuğrul’u, Ayten Gökçer’i, Suna Pekuysal’ı, Savaş Dinçel ve Macide Tanır’ı öğrenecek, araştıracak bir Z kuşağına aynı tiyatro duygusunu verebilirsem ne mutlu...

Ve ne mutlu ki, bu projeyi planladığımda Haldun Dormen gibi bir duayen, bir İstanbul beyefendisi, büyük bir kültür abidesi ile yollarım kesişti. Birlikte MS Hastaları için hayata geçirdiğimiz “SİL BAŞTAN” projesiyle Türkiye’deki MS Hastalarına umut olduk, Atölyeler ile hayatında hiç sahne almamış insanları sahneye taşıdık ve onlarca projede birlikte çalıştık.. Daha büyük bir şans düşünemiyorum. Çok istedim, çok hayal kurdum ve başardım.

Hepimiz hayatta değer görmek ve bu değeri kişiliğimizden ödün vermeden hissetmek istiyoruz değil mi Demet?

"-Olduğunuz gibi sevilmek ve anlaşılmak istiyoruz, evet.”

"-Olduğunuz gibi sevilmek ve anlaşılmak istiyoruz, evet.”

İletişimin pek çok farklı disiplininde çalışarak geldiğim noktada 360 derece görebilme şansına eriştim diyebilirim. Ekonomiden, kültür sanata, gastronomiden, güzellik sağlığa; finans ve dijital teknolojilere kadar uzanan alanlarda danışmanlık verdiğimiz iş ortaklarımız ile birlikte büyüdük. Kendi dünyanızda inandığınız bir şey yaratırken sadece bu seyirci için diye düşünmüyorsunuz. Öyle hissettim ve ürettim. Olduğum gibi sevilme ve anlaşılma ihtiyacı yolumu belirledi. Masterchef Mehmet Yalçınkaya ile çalışma serüvenimizde sahip olduğu ünden çok daha önce kesişen yol hikayemiz ile başladı. Kişisel hikayeleri güçlü insanların başarılarının sürdürülebilir olduğunu düşünüyorum. Hayatıma yön veren, yollarımın kesiştiği herkese beni ben yapan değerlere sundukları katma değer için teşekkür ediyorum.'

Her insan ne güzel değer katıyor bizlere. Üstelik hayallerimiz için harcadığımız mesai, deneyimlerimiz tam da hazır olduğumuzda meyvelerini veriyor. Kendiliğinden karşımıza çıkan hayatın hediyeleri oluyor.

“Shindler List” filmi müziklerinden tanıdığımız ve bu yüzyılın en büyük kemancısı olarak tanınan Ithzak Perlman Türkiye’ye geldiğinde iletişimini yapan ekibin başındaydım. Başarılarına imkansızlıkları bahane olarak gösterenler için, en etkileyici örnektir sanatçı. Bilmeyenler için 4 yaşında çocuk felci geçiren ve bugün hala bacaklarında destekleyici ateller olan sanatçı, sahneye çıkmak için elektrikli sandalye ve koltuk değnekleri kullanıyor. Hayatta sabrınızın sınandığı, kopma noktasına gelip her şeyden vazgeçtiğiniz anlara karşı onun şu hikayesini anımsamanızı öneriyorum.. Ben öyle yapıyorum.

1995 New York Lincoln Center konseri. Sanatçı sahneye çıktı. Koltuk değneklerini yere koyup bacak atellerini açtı, kemanını aldı ve çalmaya başladı.

1995 New York Lincoln Center konseri. Sanatçı sahneye çıktı. Koltuk değneklerini yere koyup bacak atellerini açtı, kemanını aldı ve çalmaya başladı.

Bir iki dakika sonra tellerden biri koptu. Derin bir sessizlik. Seyirci sanatçının sahneden ayrılıp yeni bir keman almasını bekliyor. Öyle olmadı.. Sanatçı bekledi ve İmkansız bir şey gerçekleşti. İlk kez senfonik bir eser, 3 tel ile çalındı. Salon ayaktaydı. Sanatçı ayağa kalktı terini sildi, gülümsedi;  seyircileri susturdu ve şöyle dedi :

“Bilirsiniz, bazen sanatçının görevidir, elinde kalanlarla ne kadar daha müzik

yapabileceğini bulmak”

Çok güzel bir anı bu Demet, çok duygulandım. Yine hayat biz kendiliğinden verdiği, çoğumuz tarafından olumsuz görünecek durumlarsa dahi güzelliğini kat kat sunmaya devam ediyor. Yine görebilene...

Hep birlikte güzellikleri görenlerden olalım.

Instagram

Twitter

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
2
1
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın