Görüş Bildir
Haberler
En Tatlı ve En Sinsi Tehlike: İnsanı Gerçeklikten Koparan Maladaptive Daydreaming Sendromu!

etiket En Tatlı ve En Sinsi Tehlike: İnsanı Gerçeklikten Koparan Maladaptive Daydreaming Sendromu!

Sadece bedenimizi sağlıklı tutmak yetmiyor... Zihnimizin de en az bedenimiz kadar özen istediğini son yüzyıl içerisinde yükselen psikoloji bilimi sayesinde anlıyoruz. 

İşte yine karşımızda, adı yeni konmuş bir hastalık var. Bu hastalık, son derece tehlikeli ve sinsi çünkü bir hastalıkta olması gerektiği gibi insana acı çektirmiyor. Hatta sizi mutluluktan havalara atıyor bile diyebiliriz!

Karşınızda, 'hayal kurma bozukluğu / bağımlılığı' olarak tarif edilebilecek hastalık: Maladaptive Hayal Kurma Sendromu!

Hayal kurmak her yaştan, her ırktan, her ekonomik sınıftan, herkes ama herkes için dünyanın en güzel şeyi değil mi?

Bir insana 'Hayalin ne?' diye sorduğumuzda dahi surat ifadelerinin nasıl da yumuşadığını ve gözlerin hülyalanmaya başladığını görebiliyoruz. İnsanlık olarak adeta yumuşak karnımız o hayaller! Zaman içerisinde hayallerimizin şekli değişse de, hayal kurma ihtiyacımız asla değişmiyor. 

Hayal kurmak adeta bir gereklilik! Peki, neden?

Çocukluk döneminde hayal kurmak, hatta hayali arkadaşlar edinip varlıklarına can-ı gönülden inanmak dahi son derece normal...

Zira gelişimimizin bir parçası bu. Yaratıcılığımızı da geliştiren, son derece sağlıklı bir aktivite...

Bir çocuk, günlük hayattan kopmadan yahut ilgisini gerçek konulardan almayacak şekilde istediği kadar hayal kurabilir!

Yetişkinlikte de hayal kurmaya devam ediyoruz elbette. Sadece daha kontrollü, daha planlı bir şekilde...

Metroda giderken kulaklıklarımızı takıp kafamızda çektiğimiz klipler, gece uyumadan önce platonik aşkımızla düğünümüzün planını yapmak... Bunlar yine, son derece normal.

Hayal kurmanın hangi noktada ve neden tehlikeli olmaya başladığına gelmeden önce; bir konuyu netleştirelim:

Hayal kurmak, bir savunma mekanizması!

Beyin, egoyu korumakla görevli bir organımız olarak, çocukluktan itibaren bizi mavi ekran vermekten korumak amacıyla çeşitli yöntemler geliştiriyor. Hayal kurmak da bu yöntemlerden sadece biri! 

İlgisiz kalan, mutsuz olan çocukların hayal dünyalarına yönelmesinin sebebi bu... Kendi seçimleri dahi değil! Bu, beynimizin uyguladığı, zekice bir yöntem!

Dolayısıyla günlük hayatın acımasız hakikatlerinin tokatı yüzümüze çarpmaya başladıkça, beynimiz de bize yalan öpücükler vermeye başlıyor!

Sevgiliniz sizi hunharca aldattı ve terk etti, patronunuz sizi azarladı ve beceriksiz olduğunuzu söyledi, aileniz sizden şikayetçi... vesaire, vesaire... Acıların boyutu dayanılmaz bir hale geldiğinde, beynin bir çözümü var. Size bunların hiç yaşanmadığı bir dünya sunmak. İşte o dünya, hayaller...

Beynin bu savunma mekanizması, son derece faydalı aslında... Ama sadece bir süreliğine!

Kırık kalbinizle eski sevgilinizi düşünüp ağlamak yerine, Instagram'da gördüğünüz o güzel kişiyi hayal etmek elbette ki son derece faydalı. Ego iyileşene kadar, adeta bir morfin gibi, hayaller acıyı azaltıyor. Burada mesele, morfin yani hayal bağımlısına dönüşmemek.

Hayal kurmanın bir bozukluk haline gelme sinyalleri ise son derece ilginç!

İlk işaret, mimikler! Elbette güzel şeyler düşündüğünüzde gülümseyebilirsiniz. Fakat maladaptive daydreaming sendormunda, kafanızda çektiğiniz o filmin adeta bir oyuncusuymuşçasına gülmeye, ağlamaya ve hatta konuşmaya başladığınızda tehlike çanları çalıyor demektir. 

Bu sendromdan muzdarip pek çok insan, evde kendi kendilerine konuştuklarını, hatta jestler yaptıklarını ve hareketleri canlandırdıklarını dahi dile getiriyorlar.

Hayaller kısa kısa da değil... Adeta bir televizyon dizisi ya da kitap serisi gibi, bölüm bölüm ilerliyor.

Yani sadece gördüğünüz güzel kızı hayal etmekle kalmıyorsunuz; onunla evleniyor, çocuk sahibi oluyor, kavga ediyor, boşanma aşamasına geliyor, yeniden barışıyor, hatta farklı ülkelere bile taşınıyorsunuz... Adeta koskoca bir gerçeklik yaratıyorsunuz.

Bu sendroma sahip insanlar, sırf hayal kurabilmek için genelde yalnız kalmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar.

Dolayısıyla sosyal hayattan kopuyorlar, etkinliklere katılmıyor ve hatta aileleriyle görüşmeyi dahi kesiyorlar. Yeni insanlarla tanışmak gibi bir arzuları yok zira onların zaten muhteşem arkadaşları var! Daha çok paraya ihtiyaçları yok çünkü onlar zaten hayal dünyalarında çok zenginler!

Sosyal hayattan kopuşun sebebi daima hayal kurmak için zaman yaratmak değil, aynı zamanda hayatın gerçeklerini hatırlatan seslerden kaçmak!

Sizi dünyanın en başarılı, en mutlu, en sevilen insanı olduğunuza inandıran hayal dünyasından; size ne yapmanız gerektiğini, gerçek dünyanın koşullarını söyleyen insanların arasına dönmek. Elbette ki sizi korumak ve mutlu etmek isteyen beyniniz, sizi bu dış seslerden de uzaklaştırmaya çalışıyor.

İşin kötüsü, hiçbir şikayetiniz yok! Zira acı yok! Bu dünyada çok mutlusunuz! Bu neden bir "bozukluk" olsun ki?!

Hayatın amacı öyle ya da böyle mutlu olmak değil midir zaten?

Elbette mutluysanız sıkıntı yok fakat bu dünyada hayatta kalmak için üstlenmeniz gereken görevler var! Acımasız gerçekler!

Okula gitmeli, derslerde hayal kurmak yerine ilginizi konulara vermeli, iş gitmeli, üretmeli ve çalışmalısınız! Daha da önemlisi sosyal bir hayvan olarak diğerleriyle iletişim halinde olmalısınız. Hayaller zihninizi ele geçirirken bu nasıl olacak?!

Yavaş yavaş gerçek hayata dair tüm enerjiniz, hayallerinize çekilirken; sadece 'içe dönük' olmakla kalmayacak, yeri gelecek yemek yapmayı dahi beceremeyeceksiniz.

Bu sendromdan muzdarip insanların işe yaradıklarını düşündükleri bazı tavsiyeler var:

İlk olarak, hayallerinizi besleyen şeyleri azaltmak ve hatta mümkünse, bir süreliğine bırakmak!

Bunun başında da müzik geliyor.

Televizyonlardan ve sinemadan biraz uzak kalmanın da hayalci leylaların biraz toparlanmasında faydalı olduğu belirtiliyor.

Yani gerçek dünyada sıradan bir çalışanken, hayal dünyanızda çok güçlü bir mafya babası olabilirsiniz. Bu hayaller size gerekli özgüveni ve hatta mutluluk hormonlarını da sağlayabilir. Ama sizin de aslında içten içe bildiğiniz gibi, bu koca bir 'yalan' olarak kalır...

Bir diğer tavsiye de günlük program yapmak ve planlı bir şekilde hayal kurmak yönünde!

Evet, resmen plan yapmalı ve 'bu akşam 20-21 arasında bir saat hayal kuracağım' mantığıyla hayal kurmayı en azından kontrollü hale getirmek öneriliyor.

Vaktiniz ve hayal kurma lüksünüz olsa bile, gerçeklikten kopmamak önemli zira geri dönüşünüz hiç de sandığınız gibi olmayabilir!

Hayal dünyasında edinilen özgüven ile gerçek dünyaya geri dönüşlerinizde defalarca tökezleyebilir ve bolca acı çekebilirsiniz. Acı, daha çok hayal ile tedavi olacağından kısır bir döngüye girmek ve gerçek hayatı kaçırmak son derece kötü bir sonuç...

Sonuncusu ve en önemlisi... Yazın! Bu hayalleri, dünya ile paylaşın!

Senaryo, roman, kısa film... Fark etmez! Hayal kurma bozukluğunu faydalı bir hale getirecek muhteşem bir yöntem bu!

Elbette ki bu konunun tek bir kesin çözümü var, o da terapi!

Mesele zaten insanların bu hayal kurma durumlarının bir bozukluk olduğunu kabullenip, terapiye gitmelerinde ikna olmalarının zorluğu... Zira onlar için hayal dünyasından ayrılmak demek, adeta yuvalarını kaybetmek ve gerçekten tanıyormuşçasına sevdikleri onlarca hayali karaktere veda etmek demek!

Terapi, adeta bir şart!

Her şeye rağmen de... İnanmaktan asla vazgeçmeyin!

Hayallerinizde gördüğünüz kendiniz olmak istiyorsanız, bunu dış dünyada olun! Harekete geçin! Hayallerinizde uçuyorsanız, ertesi gün kalkın ve gerçek dünyada uçak bileti için para biriktirmeye başlayın.

Dengeli olduğu sürece bir lütuf olan hayallerinizin gücünü, asla hafife almayın!

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
560
278
143
74
45
42
29
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın