CHP'nin Kaderini Değiştiren Süreç: Kaset Olayı ve Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan Olma Süreci
CHP'nin Kaderini Değiştiren Süreç: Kaset Olayı ve Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan Olma Süreci
Siyaset, halkı ikna sanatı olduğu kadar vahşi doğada dahi eşine az rastlanan bir hayatta kalma savaşıdır. Bazen en güvendikleriniz, bazen uçurumun kenarından kurtardıklarınız, bazen ise kol kanat gerdikleriniz avcınız olabilir.
Tıpkı görseldeki Deniz Baykal, Kemal, Kılıçdaroğlu, Önder Sav'ın hikayesinde olduğu gibi.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
6 Mayıs 2010 gecesi, Metacafe’de paylaşılan bir içerik Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Bir yatak odasının içini gösteren videoda, çıplak bir kadın ve yarı çıplak bir erkeğin üstlerini giyindiği görülüyordu.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Türkiye olayın etkisiyle çalkalana dursun herkes Deniz Baykal’ın yapacağı açıklamayı beklemekte koyuldu.
“Bu bir kaset olayı değildir, bu bir komplodur.” sözleriyle başladığı 11 dakikalık konuşmasında yer yer gözleri dolan, yer yer sesi titreyen, yer yer öfke ve isyanını ele veren Baykal; belki de yaşamının en zor açıklamasını yaptı.
“Bu kara kampanyaya teslim olmayacağım. Bu hukuksuz ve ahlaksız komplo nedeniyle kimsenin beni sorgulamasına izin vermeyeceğim. Eğer bunun bir bedeli varsa ve bu bedel CHP Genel Başkanlığı'ndan ayrılmaksa o bedeli de ödemeye hazırım." sözlerinin ardından istifa etti.
Partililerin gözyaşları ve tezahüratları arasında güçlükle genel merkezi terk etti.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Deniz Baykal, istifa kararı sonrası “06 CHP 01” plakalı makam aracıyla; arkasında kendisini büyük bir konvoyla takip eden basın ordusuyla Çayyolu semtinde Angora Evleri'ndeki konutuna geçti.
2000 yılından beri partinin genel sekreterlik koltuğunda oturan Önder Sav; tüm otoriteler tarafından partinin en güçlü ismi olarak gösteriliyordu.
Bülent Ecevit'in İsmet İnönü'yü genel başkanlık yarışında mağlup eden ekibinin Deniz Baykal ile beraber önemli ayaklarından biriydi.
CHP tarihinin en uzun süre genel sekreterlik yapan ismi olan Önder Sav, Baykal’ın istifa sürecinde de gözlerin ilk çevrildiği kişi olmuştu.
Gelgelelim, aslında Deniz Baykal ile Önder Sav’ın arası uzun zamandır limoniydi. Sav’ın sahip olduğu güçlü genel sekreterlik koltuğu Baykal’ı rahatsız ediyordu ve ilk kurultayda Sav’ın yetkilerini tırpanlamak istiyordu.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
O saatlerde kimsenin aklına gelmeyen ise şuydu: Önder Sav, Baykal’a sahip çıkıyordu çıkmasına ama, geri döndürmek için değil, veda edip Baykal’ı köşesine göndermek için. Nitekim kısa bir zaman sonra Sav’ın gerçek niyeti ortaya çıktı.
CHP sadece 10 gün sonra, 22 Mayıs’ta olağanüstü Kurultay’a gidecekti. Lakin ortada ne genel başkan vardı ne de genel başkan adayı. Genel kanaat Baykal’ın bir şekilde ikna edilip döneceğiydi ama Önder Sav’ın başka planları vardı…
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, özellikle 2007 Seçimleri sonrası partide yıldızı parlayan isimlerin başında geliyordu.
Kılıçdaroğlu’nun kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer özelliği de “dosyacılığıydı”. Melih Gökçek, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi isimlerle yaptığı açık oturumlarla popülaritesini yükselttikçe yükseltti.
Tüm bu sebepler ve daha fazlasından dolayı Baykal’ın istifasının ardından tüm gözler Kılıçdaroğlu’na çevrilmişti.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Üçüncü ihtimali Kılıçdaroğlu çabucak ortadan kaldırdı. Deniz Baykal’a yapılan komplonun hesabını soracaklarını, genel başkan adayı olmak gibi bir niyetinin olmadığını söyledi.
Tüm gözler yeniden Genel Sekreter Önder Sav’a çevrildi. Neredeyse tüm il Başkanları da Sav’ın gözünün içine bakıyordu.
Tüm soru işaretleri 17 Mayıs günü giderildi. Önder Sav, Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek desteğini açıkladı.
Kılıçdaroğlu’nu en sert eleştiren ekibin başında gelen koyu ulusalcı Onur Öymen bile “kararı kurultay verecek” sözleriyle yetinmiş, esaslı bir çıkış yapamamıştı…
Yaklaşık 8 gün süren bu belirsizlik sürecinin kurbanı ise Deniz Baykal oldu.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
“Başbakan Kemal” sloganlarıyla büyülenen kalabalık coşku içindeydi.
Kurultay salonuna Kılıçdaroğlu ile birlikte gelen Önder Sav’ın keyfi yerindeydi. Genel Başkan olmamış ama genel başkanı tayin etmişti.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ise “kaset meselesi” hem 2010 Referandumu hem de 2011 Seçimleri kampanya sürecinde sürekli dilindeydi. CHP içindeki bu süreçten büyük keyif aldığı anlaşılıyordu.
12 Eylül 2010 referandumundan Ak Parti’nin; en önemli müttefiği Gülen Cemaati’nin, bilumum özgürlükçü, liberal çevrelerin güçlü desteğiyle %58 oy oranıyla çok net bir EVET sonucu çıktı.
Tüm bu gelişmelerin ışığında 4 Kasım 2010 tarihi gelip çattı. Bu tarih, CHP’de önemli bir ihtilal tarihidir.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Önder Sav, parti içindeki ağırlığına ve gücüne o kadar güveniyordu ki; Kılıçdaroğlu’nun genel başkan yetkisiyle partinin başkanlık kurulunu belirleyebileceğini aklından çıkarmıştı.
Genel Başkan sıfatıyla Parti Meclisi’nde çoğunluğa sahip olan Kılıçdaroğlu, sakin ve sessiz mizacından beklenmeyen bir atiklikle davranış; bir gecede tüm kadroları yenilemişti.
CHP Genel Merkezi savaş alanına dönmüşken, her katta bir başka yönetici açıklama yaparken, Önder Sav ve ekibinin 10 yıllık hakimiyeti sona ermişken Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bilin bakalım nereye gitti?
Yanına eşi Selvi Hanım’ı da alarak Söğütözü’nde Ak Partili milletvekillerinin mekanı olan “Fevzi Hoca” balıkçısına giderek balığını yedi. Bilerek cam kenarına oturarak dışarıda kendisini bekleyen gazeteci ordusuna görüntüler verdi.
Alkolsüz bir balık restoranı tercih ederek Önder Sav’ın temsil ettiği zihniyete gönderme yapıyor; “rakı sofralarında memleket kurtaran dinazor ulusalcı” etiketini partiden temizleyeceğini ilan ediyordu.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Sav daha sonra kendisiyle birlikte tasfiye edilen diğer parti yöneticileri ile birlikte bir süre daha mücadele etti.
Kasım 2010 sonrası Kılıçdaroğlu, önce partideki sert ulusalcı hakimiyeti sona erdirip Kürt ve mütedeyyin insanları partiye kazandırmaya çalıştı. Daha sonra bu yaklaşımları parti politikası haline getirdi.
Kılıçdaroğlu CHP’sinin en büyük kazanımlarından Ekrem İmamoğlu ise yıllar sonra yine bir akşam yemeğinde gündeme geldi.
Kılıçdaroğlu’nun tek mesajı Önder Sav’a olmadı. Deniz Baykal, 2002 seçimlerinde ön sırada olan İnönü'nün torunu Gülsün Bilgehan'ı 2007 seçimlerinde 7. sıraya atmıştı ve Bilgehan seçilememişti. Bilgehan'ın yerine Nesrin Baytok'u 4. sıra adayı yapmıştı.
Kılıçdaroğlu ise tasfiye süreci sırasında Gülsün Bilgehan’ı hem MYK’ya aldı hem de 2011 Seçimlerinde milletvekili yaptı. Bu hareket de “kaset” sürecine gönderme olarak algılandı.
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Yorum Yazın
Cumhuriyeti kuran 100 yıllık örgütü değiştirmenin de sancısız olması beklenemezdi. Partiyi bir avuç elitin elinden geniş halk kitlelerine açan, bunu sabırla ... Devamını Gör
"dindarların ve Kürtlerin CHP'den umaci görmüş gibi kaçmasınin sona ermesi gerekiyordu" aşırı dindarları bilmem ama Kürtler artık kaçmıyor sempati kazandılar... Devamını Gör
İki tanım da manipülasyon üzerine yazılmış imajlar. Örneğin dindar dedikleri kimler ve bu dindarlar CHP'den hangi sebeple kaçıyormuş? Çözüm sürecinde Kürtler... Devamını Gör
KK tam bir Ali Cengiz... .... 😡😡😡