Büyük İskender'in Pakisan'daki Kayıp Kabilesi: Kalaşlar
Makedonya Kralı Büyük İskender'in kayıp kabilesi olarak adlandırılan Kalaş topluluğu, Pakistan-Afganistan sınırındaki 3 bin metrelik dağların arasındaki sarp vadilerde yaşamlarını geleneklerine bağlı devam ettiriyor.
Pakistan'ın kuzey batı Afganistan sınırındaki 3 bin metre yüksekliğindeki dağların arasındaki Bumburet, Rumbur ve Biriu adlı derin vadilerde yaşayan Kalaş topluluğu, binlerce yıldır yaşattıkları gelenekleriyle dünyadaki geleneksel endemik topluluklar arasındaki yerini koruyor.
Fiziksel görünüşleri, inançları ve gelenekleriyle bölgede yaşayan diğer halklardan büyük farklılıklar gösteren Kalaşların, M.Ö. 2. yüzyılda Asya'yı fethetmek için Makedonya'dan yola çıkan Büyük İskender'in Afganistan'da iki yıl kaldıktan sonra Çin'e geçmek isterken Hindikuş Dağları'nda ölümüyle sonuçlanan son seferinde ülkelerine dönmeyen ve bölgede kalan ordusunun soyundan geldiklerine inanılıyor.
Dilleri UNESCO'nun koruma listesinde
Günümüzde nüfuslarının bu üç vadide toplamda 4 ya da 5 bin kişi olduğu tahmin edilen Kalaşların inanışları Pagan kültürünün izlerini taşıyor. Kalaşların yaşadıkları bu vadi köylerinde Müslümanlar da bulunuyor. Her iki topluluk arasında herhangi bir huzursuzluğa ise rastlanmıyor.
Atalarına ait Hint-Avrupa dil ailesinden olan Burruşeski dilini konuşan Kalaşlar, bir arada yaşadıkları Müslümanlarla Çitralce ve Urduca konuşarak anlaşıyor. En fazla 5 bin kadar kişinin konuştuğu tahmin edilen Burruşeski, UNESCO'nun tehlike altındaki diller listesinde bulunuyor.
Kalaşların yaşadıkları vadilere, geçmişte Taliban militanlarının etkin olduğu Svat, Dir Ve Timergarah bölgesinden geçilerek çok zorlu bir yolculuğun ardından ulaşılabiliyor. Yolların coğrafi zorluğunun yanı sıra güvenlik nedeniyle de geçiş güzergahları üzerinde onlarca askeri ve polis kontrol noktası bulunuyor.
Birbirinden renkli kıyafetler ve doğayla iç içe geleneksel bir yaşam...
Kalaşlar, günlük yaşantılarında, halen değirmenden un öğüterek ekmek yapıyor, bulaşıklarını ise vadilerinden akan ırmaklarda yıkıyor.
Kalaş geleneklerine göre kız çocukları saçlarını birbirinden farklı şekilde örerken, bu örgü işlemi öncesi çocuklar evde değil ırmak suyunda saçlarını yıkayıp tarıyor.
Ahşap evlerindeki kuzinelerde ekmeklerini pişiren Kalaşlar, tarımcılık ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlıyor.
Kalaş topluluğunu, dış görünüşleri bakımından gündelik yaşamda diğerlerinden ayıran en büyük özellik ise kadınların giydikleri birbirinden renkli elbiseler.
Kalaşlı erkekler için gündelik yaşamda herhangi bir değişik kıyafet giyme zorunluluğu bulunmazken, Kalaş kadınları ise kendileri diktikleri geleneksel elbiseleri çocukluklarından ömürlerinin sonlarına kadar her daim giyme mecburiyetinde oluyor.
Kalaş kadınları başlarına taktıkları ve 'şuşut tekke' adını verdikleri keplerini, bellerine sardıkları 'patti'yi ve 'pirançuvi' adındaki giydikleri elbisenin tamamını kendileri işliyor. Bu renkli elbiseleri her daim giyen Kalaşlı kadınlar ve kız çocukları festival zamanlarında ise yüzlerine çeşitli dövmeler yapıyor.
Kalaşların yıl içerisinde kutladıkları 4 büyük festivali bulunuyor. Bunların en büyüğünü 'Çilam Coşhi ' adını verdikleri baharın gelişi kutlamaları oluşturuyor.
AA
Yorum Yazın
sanırsam bahar mevsimini asya halklarının çoku kutlulor bizde novruz bayramı
bizde hıdrallez deniyor bahar bayramına