Aksiyona hazır mıyız? Terminatör 2'den Demolition Man'e işte karşınızda 90'lı yılların en iyi aksiyon filmleri!

T2: Judgement Day; o zamana kadar görülmemiş görsel efektleri, günümüzde tartışılan yapay zeka ve robotlar gibi konuları konu edinen en önemli bilim-kurgu aksiyonlardan biridir. Özellikle T-100'ün biçim değiştirme sahneleri ile akılda yer eden T2, Los Angeles'taki ünlü kovalamaca sahnesi ile aksiyon sineması tarihinde kendine yer edinmeyi başardı. Arnold'un minigun ile polis arabalarına mermi yağdırdığı sahne de unutulmazlar arasında.

Keanu Reeves ve Patrick Swayze'nin başrollerini paylaştığı film, eski Amerikan başkanlarının maskelerini takan ve banka soyan bir grup hırsızın peşine düşen acemi bir polisin hikayesini anlatır. Zamanla şüpheli olarak bir grup sörfçüyü belirleyen Johnny Utah (Reeves), sörfçülerin lideri Bodhi (Swayze) ile bir arkadaşlık geliştirir ve bu durum mesleği ve arkadaşlığı arasında bir çatışma yaratır. Sörf sahneleri ile aksiyonu birleştiren film, 90'ların keyifli aksiyonlarından.

Ünlü yönetmen John Woo'nun Hollywood'a transfer olmadan önce çektiği son filmi Hard Boiled, bir aksiyon filminden ne bekleniyorsa onu veren şahane bir çalışma. Bol kurşunlu çatışmalar, tek gözlü kötü adam, durmadan patlayan silahlar, bol ceset (307 ölü) ve daha niceleri. Ağır çekim silahlı çatışmalar, güvercinler, Meksika açmazları bir Woo klasiği olarak filmde kendine yer buluyor. Filmin başındaki çayevi çatışması, ortalarındaki depo baskını ve sonlarındaki hastane sekansları ile aksiyon severleri mest edecek olan film, gelmiş geçmiş en iyi aksiyonlardan biri. Chow Yun Fat'ın kucağında bebekle kötü adamları tek tek indirdiği sahne bir aksiyon filmi klasiği olarak çoktan yerini aldı bile.

Yine bir John Woo filmi ancak bu sefer Jean Claude Van Damme nam-ı diğer 'muscles from Brussels' başrolde. Woo'nun klasik ağır çekimleri ve akrobatik çatışma sahneleri ile süslenen filmi Van Damme'ın aksiyon performansı da kendine bağlıyor. İnsan avı gibi bir konuyu kendine seçen film Van Damme'ın en iyi filmlerinden.

Stallone ve Snipes gibi iki aksiyon ustasını karşı karşıya getiren film, ütopik bir gelecek tasviri sunuyor. Dondurulduktan yıllar sonra uyanan suçlu Simon Phoenix (Snipes) 'in peşine düşen polis John Spartan (Stallone) arasındaki mücadeleyi anlatan film, ilginç gelecek tasviri (küfür edilince ceza yazan makine, tuvalet temizlik maddesi olarak deniz kabuğu, müzelerde sergilenen ateşli silahlar) ile kaliteli aksiyonu harmanlıyor.

James Cameron-Arnold Schwarzenegger işbirliğinin bir diğer ürünü olan True Lies, nefes kesen aksiyon ile komediyi bir araya getiren bir çalışma.Gizli ajan olduğunu ailesinden saklayan Harry Tasker (Schwarzenegger)'ın maceralarını anlatan film, Arnold'un atlı olarak caddelerde terörist kovaladığı sahneler ile adından söz ettirdi. Bunu  yanında Jamie Lee Curtis'İn de performansı da filmi izlenir kılan etkenlerden.

Dur durak bilmeyen temposu ile Die Hard with a Vengeance, Bruce Willis ve Samuel l. Jackson'un müthiş uyumu, Jeremy Irons'un kötü adam performansı, incelikli ve bulmacalı senaryosu ile gerçekten çok keyifli bir seyirlik. New York sokaklarında zaman karşı yarış şeklinde geçen film, Holywood'un ortak temalı aksiyonlarının da önemli filmlerinden.

Sean Connery, Nicolas Cage, Ed Harris gibi oyuncularla dikkat çeken film; dünyanın belki de en ünlü hapishanesi Alcatraz'daki bir rehin alma olayını işliyor. Bu hapishaneden kaçabilmeyi başaran tek isim olan John Patrick Mason (Connery)'ın rehberliğinde bir grup askerin bu rehin alma sorununu çözmek çin atıldığı macerayı anlatan filmin yönetmeni Michael Bay. Özellikle San Fransisco sokaklarındaki kovalamaca izlemeye değer.

Cage ve Travolta gibi iki önemli ismi bir araya getiren Hong Kong'lu aksiyon ustası John Woo'nun belki de Hollywood'taki en çok ses getiren filmi. Bir terörist ve bir FBI ajanının yüzlerinin ameliyat ile değiştirilmesi ve sonrasında geçen olayları ele alan film, yüz nakli gibi önemli bir konuya değinmesi ile de önemli. Her ne kadar ameliyat ve sonrasındaki iyileşme süreci biraz sürreal olsa da aksiyon sahnelerinin kalitesi filmi özel kılıyor. Cage'in altın işlemeli tabancaları ile girdiği çatışma, ev baskını sahnesinde  Cage ve Travolta'nın aynada aslında olmadıkları kişilerin suratını görmesi gibi detaylar dikkate değer. Bir Woo klasiği olarak Meksika açmazları ve güvercinler de olmazsa olmaz.

Meksika asıllı yönetmen Robert Rodriguez'in oldukça düşük bütçe ile çektiği 1992 yapımı El Mariachi oldukça ses getirince Hollywood elini çabuk tuttu ve Rodriguez'e kapılarını açtı. Başrolde Antonio Banderas'ın yer aldığı Desperado, bol kurşunlu aksiyon sahneleri, Meksika atmosferi, birbirini her an öldürmeye hazır adamlar ve Salma Hayek'in güzelliği ile kendini izletiyor. Gitar kutusunun içinde saklanan silahlar ve filmin başlarındaki bar çatışması akılda kalan unsurlar. Yıllar geçse de hatırlanan soundtrack'i (Cancion del Mariachi) de es geçmek olmaz

Belli bir kilometrenin altına düşerse içindeki bomba patlayacak olan bir otobüs ve içindekileri kurtarmak için mücadele eden polis Jack Traven (Keanu Reeves)'ın mücadelesini anlatan film, durmak bilmeyen temposu ve Keanu Reeves ile Sandra Bullock arasındaki uyum ile 90'ların en özel işlerinden.

Luc Besson'un yönettiği Fransız yapımı bu film, polisle girdiği bir çatışmada ele geçirilen ancak yetenekleri fark edilince ajan olarak kullanılabileceği düşünülen bir kadının öyküsü. Bir kadını aksiyon yıldızı olarak kullanması ile öne çıkan film, Nikita'nın normal bir yaşama alışması ve aşık olmasının yaptığı iş ile olan çatışmasını da ele alıyor. Filmin 1993 yapımı bir Hollywood remake'i (Point of No Return) de mevcut.

The Legend of Drunken Master olarak da bilinen film, Jackie Chan'in 90'lı yıllardaki en iyi işlerinden. Sarhoş olunca daha iyi dövüşen Jackie Chan ve harika dövüş koreografileri filmi eğlenceli kılan özellikler. Özellikle dur durak bilmeyen ve izleyeni yoran alevli final dövüşü ile film klasikler arasında yerini aldı.

Jet Li'nin müthiş dövüş performansı ve harika dövüş sahneleri ile süslenen film, Japon işgali altındaki Çin'de geçiyor. Japonlar tarafından ustası öldürülen dövüşçü Chen Zen (Jet Li)'nin intikam mücadelesini anlatan film Çin milliyetçiliğine de yer veriyor.  Kill Bill'in  de dövüş koreografilerini hazırlayan Woo Ping Yuen tarafından dövüş sahneleri tasarlanan ve Bruce Lee'nin Jing Wu Men adlı filminin yeniden çevrimi olan bu yapım, Jet Li 'nin bir salon dolusu Japon'u hocaları ile birlikte alaşağı etmesi ile de ünlü.

Bir dönem televizyonlarımızda bol bol gösterilmiş olan bu stilize aksiyon, 90'lı yılların kendine has filmlerinden. Aslen bir Japon mangası uyarlaması olan film, bir kiralık katilin öyküsünü bizlere aktarıyor. Çekimleri ve Marc Dacascos'un performansı ile güçlenen yapım, bir kiralık katilin iç dünyası ve yaptığı iş arasında yaşadığı gel-gitleri aktarmasıyla da işin aksiyon dışı boyutuna da önem veriyor.

Wesley Snipes'ın karizmasıyla hayat verdiği yarı insan-yarı vampir bir vampir avcısı olan Blade'in maceralarının anlatıldığı film, vampirleri aksiyon malzemesi olarak kullanmasıyla daha önce pek rastlamadığımız bir işe imza atıyor. Bir çizgi roman uyarlaması olan Blade içinde bulundurduğu kan banyosu sahnesi, akıcı dövüş sahneleri ve şimdi bile insanı coşturan soundtracki ile çoktan kült kategorisine erişmiş durumda.

Karşınızda hakkında onca şey yazılan, çizilen ve kendine ait bir dünya oluşturan film. Mavi ve kırmızı hap seçimi,' beyaz tavşanı izle' ile  Alice Harikalar Diyarında anımsatması, felsefi altyapısı, dini göndermeleri ile bir aksiyon filminin çok ötesinde olan The Matrix, bilim kurgu sinemasının da önemli örneklerinden. İçerdiği onlarca kült sahne içinden otel lobisi çatışması, metro dövüşü ve kullanılan 'bullet time' efekti ile aksiyon severlerin beğenisini kazanan film, ayrıca uzak doğu dövüş sporları ile felsefeyi harmanlıyor. Yeşilin tonlarında filtrelenmiş kamera çekimleri ve 'içinde yaşadığımız evren acaba bir simülasyon mu?' sorusu da hala daha akılları kurcalayan bir konu.