Görüş Bildir
Taşeron Doktor, Mühendis, Gazeteci mi Geliyor?
Ekonomi yönetiminin hazırladığı yasa taslağı kabul edilirse, Türkiye'de çalışma hayatı alt üst olacak. Maliye, Hazine ve Çalışma Bakanlığı'nın birlikte hazırladığı taslak, kamu ve özel tüm iş yerlerinde asıl işlerde 'taşeron' işçi çalıştırmanın önünü açıyor. İş Kanunu'nun ikinci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, patronlar asıl işlerini de 'taşeron işçilere' yaptırabilecek. Böylece fabrikada, hastanede, medya sektöründe 'taşeron' işçi, doktor, hemşire, gazeteci çalıştırmak mümkün hale gelebilecek. Kamudaki taşeron işçilerin kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai gibi sıkıntılarını çözmek üzere hazırlandığı duyurulan yasa taslağının aslında tüm çalışma hayatını etkileyecek değişiklikler içerdiği anlaşıldı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Başkanlığında yapılan ve Maliye Bakanı, Çalışma Bakanı ile ilgili bürokratların katıldığı Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda son şekli verildi. Hürriyet’ten Aysel Alp’in haberine göre Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hem kamu hem de özel sektörde daha çok istismarın engellenmesine yönelik bir düzenleme yaptıklarını belirtmekle birlikte, İş Kanunu ikinci maddedeki değişikliklerin kamu ve özel sektörde taşeronun önünü açtığı ileri sürüldü. Taslağın 5.maddesi, Mevcut İş Kanunu'nun 2.maddesinin 8,9 ve 10.fıkralarını değiştirilmesini öngörüyor. Mevcut İş Kanunu'nun 2.maddesi 'tanımlar' başlığını taşıyor ve 7.fıkrası da taşeron yani 'alt işverenlik' ilişkisini düzenliyor. Bir şirketin, iş yerinde 'taşeron işçi' çalıştırabilmesi için üç şart yani 'işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi' aranıyor. İşte taslak, bu fıkradan sonra gelen üç fıkranın değiştirilmesini öngörüyor. Mevcut 8.fıkra,bir patronun yasaya aykırı olarak asıl işini, taşeron işçiye yaptırdığının ortaya çıkması halinde o işçiyi kadrosuna almakla yükümlü kılıyor. Oysa taslak, bu hükmü değiştiriyor ve 'Yedinci fıkra hükümlerine aykırı olarak alt işverene iş verilmesi veya asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi hallerinde alt işverenin işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamaz' deniliyor. Yani yasaya aykırı olarak taşeron çalıştıran işveren, asıl işçinin maaşı kadar ücret ödemesi halinde taşeron çalıştırmaya devam edebilecek. Bu yasa taslağı, bakanlar kurulu tarafından imzalanıp, Meclis'e gönderilirse ve orada da kabul edilirse, bir tekstil fabrikasında, kadrolu tekstil işçilerinin yanında taşeron tekstil işçileri de çalıştırılabilecek. Bunun tek şartı maaş ve sosyal hakların aynı olması olacak. Böylece Türkiye'de otomotiv, tekstil, çimento, inşaat, kimya, metal, makine yani akla gelen tüm sektörlerde patronlar, mevcut işçilerinin yanında aynı işi yapan 'taşeron işçiler' çalıştırabilecek. Ya da asıl işin tamamı bir taşeron firmaya verilebilecek. Yıllardır kamu ve özel sektörde çalışan taşeron işçilerle ilgili yüzlerce davaya bakan, bu konuda yayınlanmış tebliğleri bulunan ve sendikalara da hukuki danışmanlık yapan Avukat Dr. Murat Özveri, 14 maddelik yasa taslağının çalışma hayatında 'sil baştan' değişiklikler içerdiğine dikkat çekerek, özellikle 5. maddenin işçiler açısından büyük sıkıntı yaratacağını ileri sürdü. Patronların, yıllardır 'taşeron çalıştırma' şartlarının değiştirilerek, asıl işlerin de taşerona verilmesi talepleri olduğunu anımsatan Özveri, bu maddeyle patronların taleplerinin yerine getirildiğini söyledi. Özveri, 'Bu hüküm yasalaşırsa, bir iş yerinde patron, asıl işçinin maaşını vererek sonsuza kadar taşeron işçi çalıştırabilecek. Yani emsal ücreti ödediği sürece taşeron çalıştırabilecek' dedi. Çalışma Bakanlığı bürokratları ise hazırlanan taslağın taşeronu yaygınlaştırmak değil, önünü kesmek olduğunu belirterek, 5.maddedeki düzenlemenin özelde de 'taşeron' çalıştırmayı ortadan kaldıracağını savundular. Bakanlık yetkilileri, 'Bir patron aynı maaşı verdikten sonra asıl işini neden taşerona versin ki? Kendi işletmesinde tek söz sahibi olacakken, maliyeti düşük olmayan taşeron firmayı oraya niye soksun' diye sordular. Demokrat Haber
Nuri Bilge Ceylan'dan Sitem: 'Hiçbir Türk Televizyonu Cannes'a Gelmedi'
Cannes’da “Kış Uykusu” filmi ile Türkiye’ye ikinci defa Altın Palmiye’yi getiren Nuri Bilge Ceylan , “İlk defa Türkiye’den hiçbir televizyon Cannes’a gelmedi” diyerek sitem etti. Radikal gazetesinden Şenay Aydemir , Nuri Bilge Ceylan’ın kazandığı ödül sonrası Fatma Girik ile birlikte ödül töreninde yaşananları ve konuşulan Yılmaz Güney hatıralarını yazdı. “Nuri Bilge ve Yılmaz Güney aynı masada” başlığıyla yayımlanan (27 Mayıs 2014) yazı şöyle: Nuri Bilge ve Yılmaz Güney aynı masadaRotterdam'da bu yıl ikincisi düzenlenen Türk filmleri festivali Kırmızı Lale, Altın Palmiye'nin yeni sahibi Nuri Bilge Ceylan'la Fatma Girik'in Yılmaz Güney anılarını aynı Xmasada buluşturdu. Rotterdam’da bu yıl ikincisi düzenlenen ve Türkiye filmlerini Hollanda’ya taşıyan Kırmızı Lale Film Festivali’nin öngörülü yöneticileri sayesinde ilgi görüyor. Çünkü, festival kapsamında ‘İklimler’ ve ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ filmleri gösterilecek olan Nuri Bilge Ceylan, Cannes’da Altın Palmiye kazandıktan sonra ayağının tozuyla bu festivale konuk oldu. Ceylan’ın Cannes’dan Rotterdam’a gelmesi ülke basınının dikkatlerinin de bir anda Kırmızı Lale Film Festivali’ne çevrilmesine neden oldu. Önceki akşam açılışta bu ilgiyi görmek mümkündü. Tabii açılışın başka bir önemli konuğu daha vardı: Türkiye sinemasının en büyük oyuncularından birisi olan Fatma Girik. Festivalin onur ödülünü almak için Rotterdam’da bulunan Girik, hem eğlenceli sohbeti hem de samimiyetiyle herkesin gönlünü kazanmasını biliyor. Açılış töreninden sonraki yemekte sohbet etme fırsatı bulduğumuz Ceylan, Cannes’la ilgili anekdotlar da paylaştı. Örneğin festival organizatörlerinin bu yıl daha önce görmediği bir ‘taktiğinden’ bahsetti. Ceylan ve ekibi tören alanına gittiğinde festival yönetimi mesafeli davranmış kendilerine. Hatta canlı yayını yapan televizyon ekibi çok fazla oralı olmamış. Yani sonuçları bilenler Ceylan ve ekibinin bunu hissetmemesi için ellerinden geleni yapmışlar anlayacağınız. Ceylan, ödül sonrası onlarca televizyon ve bir o kadar da radyoya görüş verdiğini anlatıyor. Ama içlerinden hiçbirisinin Türkiye’den olmadığının altını da çiziyor kalın çizgilerle. Artık Cannes’ın en deneyimli yönetmenlerinden birisi olduğu su götürmez olan Ceylan bir ara “İlk defa Türkiye’den hiçbir televizyon Cannes’a gelmedi” diye konuşunca gözler gecenin sunuculuğunu da yapan Yekta Kopan’a döndü tabii. Uzun yıllar Cannes’dan canlı yayınlar yapan birisi olarak Kopan da bu yıl festivaldeydi ama ne yazık ki mesleğini yapmak için değil. Ceylan, Cannes jüri başkanı Jane Campion’un filme girmeden önce çok uzun olduğu için sıkılacaklarını düşünüp daha sonra “İki saat daha olsa izlerdik” yorumunun çok hoşuna gittiğini de aktardı. Fatma Girik’ten Yılmaz Güney anılarıYemeğin en ilginç anlarından birisi de Fatma Girik’in Yılmaz Güney ile anılarını anlatmasıydı. 1982 yılında ‘Yol’ ile Altın Palmiye kazanan Yılmaz Güney ve daha üç gün önce bu ödüle değer bulunan Nuri Bilge Ceylan’ın aynı masada buluşması da ilginç anlardan birisiydi. Ceylan’ın Yılmaz Güney ile ilgili anılara gösterdiği ilgi ve ayrıntılı soruları gözlerden kaçmadı tabii. Gazeteci Zeynep Oral’ın da Yılmaz Güney’in Türkiye’den yurtdışına çıkışıyla ilgili hatıralarını paylaşmasıyla sohbet daha da genişledi. Sohbetin ilginç anekdotlarından birisi de sinema yazarı üstadımız Atillâ Dorsay’ı uzun yıllar boyunca her yıl takip ettiği Cannes Film Festivali’ne iki kez gitmediği ama talihsiz bir biçimde bu iki yılın ‘Yol’un Altın Palmiye kazandığı 1982 ve bu yıl olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasıydı. Nuri Bilge Ceylan’ın yarın bir ‘masterclass’ vereceği Kırmızı Lale Film Festivali, ‘Cennetten Kovulmak’, ‘Kusursuzlar’, ‘Kutsal Bir Gün’, ‘Sesime Gel’, ‘Şarkı Söyleyen Kadınlar’ın ana yarışmada, ‘Ben O Değilim’, ‘Mavi Dalga’, ‘Soğuk’, ‘Yozgat Blues’ ve ‘Daire’ gibi filmlerin Panorama bölümlerinde yer aldığı programıyla 31 Mayıs’a kadar devam edecek. T24
Google'ın Satın Aldığı Nest, Dropcam'la Evin İçini Gözetlemeye Hazırlanıyor
Google’ın 3,2 milyar dolara satın aldığı Nest’in yeni bir girişimi satın almak için görüşmeler yürüttüğü söyleniyor. The Information paylaştığı habere göre kamera üretiminin haricinde görüntünün akıllı telefona ve bilgisayara aktarımını sağlayan Dropcam’la Google’ın pazarlığının hangi aşamada olduğu henüz bilinmiyor. İki tarafın da haberi yalanlamaması, iddianın Apple’ın akıllı ev sistemini gelecek hafta tanıtacağı söylentileri ile eş zamanlı yayınlanması, haberin aslında kurumsal bir PR taktiği olarak da görülüyor. Spekülasyonlar bir tarafa, akıllı mobil cihazlara yayın yapabilen 150 dolarlık kamera, Nest’in ürün gamına çok değerli bir katkı sağlayabilir.Nest’in ürünlerinde de olduğu gibi evin kablosuz ağına bağlanan Dropcam akıllı cihazlardan ve PC’den kontrol edilebiliyor. 720p video kaydetme, gece görüşü ve yakınlaştırma özellikleri de bulunan Dorpcam’ın Pro versiyonunda görüntüleri bulutta saklama hizmeti de sunuluyor, Pro versiyonun fiyatı 199 dolar. Google’ın evdeki kameraya da girmesiyle birlikte kullanıcıların bağlantılı ev ürünlerine nasıl bir tepki vereceğini birlikte göreceğiz. Apple’ın da dahil olmayı planladığı pazarda ilerleyen süreçte önemli bir rekabet yaşanacak görünüyor.webrazzi
Evlerde 'Dijital Halı' Dönemi Başlıyor
Hollandalı halı firması Desso, Philips ile bir araya gelerek 'dijital halı' üreteceklerini açıkladı. Bir dizi LED (ışık yayan diyot) lamba kullanılacak tasarımda, lambalar yarı saydam bir halının altına yerleştirilecek. Halının, üzerinde yürüyenlere elektronik mesajlar iletecek şekilde programlanacağı belirtiliyor. Dijital halı, internete bağlı olacak ve canlı akışları aktarabilecek. Halının açılıp kapatılabileceği ve istenirse otomatik olarak ayarlanabileceği belirtiliyor. Dışarıdan yansıtılmış gibi akan yazılar, aslında halının altına yerleştirilen led lambalardan gelecek. Dijital halıların daha çok iş dünyasında ilgi göreceği tahmin ediliyor. Bu halının yalnızca insanları bilgilendirmek değil aynı zamanda güvenlik konusunda yönlendirmek için de kullanılabileceği belirtiliyor. Desso, yer tasarımına öncelik veren, evden uçağa her türlü mekan için halı ve kilim üreten bir şirket. Philips ise teknolojik ürün geliştirme konusunda dünyanın önde gelen markalarından birisi. Desso ve Philips, dijital halıyı 'Clerkenwell Tasarım Haftası'nda Londra'da tanıtıma çıkarılacak.BBC Türkçe
Reklam
Reklam
Yalnızca Egelilerin Kıymetini Bilebileceği 35 Ot
Ege mutfağının temelini oluşturur otlar. Tadını bilen bilir bir kere yersen vazgeçemezsin. Sırf bu yüzden tatil niyetine İzmir'e gidip de yerleşip kalan çoktur. Hem sağlıklı hem de damak tadınıza takla attıran İzmir otlarını, yaz  aylarına adım attığımız şu günlerde burnunuza sokarcasına listeledik;
Türkiye’de Hayat Zor: 50 Saatten Fazla Çalışıyoruz, İşimizi Sevmiyoruz
OECD’nin, insanların refah seviyelerini ölçtüğü ‘Hayat Nasıl?’ (How’s Life?) raporuna göre Türkiye’de çalışanların yarısı haftada 50 saatin üzerinde çalışıyor, insanların kişisel refah düzeylerine ilişkin beklentileri de kötüleşiyor. Geçen yıl 40 ülkede yapılan araştırmada Türkiye; Şili, Estonya, Yunanistan, Macaristan, Meksika ve Portekiz’le birlikte en kötü performans sergileyen ülkeler arasında yer aldı. OECD verilerini Milliyet’teki köşesine taşıyan Cem Kılıç, “Türkiye’de yaşayanlar diğer ülkelerdeki insanlara göre ‘daha mutsuz’. Rapora göre insanlar arasındaki gelir eşitsizliği artarken, işsizlik kalıcı bir problem olmaya devam ediyor. Olumsuz çalışma koşullarında, düşük ücretle, güvencesiz, kayıtdışı çalışanların sayısı çoğalıyor” diye yazdı. Araştırmaya göre Türkiye’de genel durum şöyle: Çalışanların yarısı haftada 50 saatin üzerinde çalışıyor. İşten memnuniyet düzeyinde 36’ıncı sırada yer alıyor. İşsizlik yardımında sondan altıncıyız. İşsizlik düzeyi 10.2 olarak belirtilirken, 28 milyon 824 bin kişi ne çalışıyor ne de iş arıyor. 740 bin kişi ise uzun süre iş aramış ancak artık vazgeçmiş. Çalışan 25 milyon kişinin 8 milyon 453 bini herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil. Her 100 gençten 17’si işsiz. Türkiye, gelir eşitsizliğinde 35 ülke arasında dördüncü sırada. Gelecek için iyimserlik düzeyi açısından 36’ncı sırada yer alıyor. Sağlıksız, dayanıksız, konforsuz konutlarda yaşayanların oranı yüzde 12.6 ile OECD birincisiyiz. Hava kirliliğinde Şili’den sonra ikinci sırada, su kalitesinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Kadınlara birinci derece yakınları tarafından uygulanan şiddette ikinci olurken, kadın milletvekili oranında 34’üncüyüz.Diken
100 Sene Öncesinden İnterneti Gören Adam
İnternetin gelişini 100 yıl öncesinden gören, malı mülkü sattırıp İddaa oynatacak adam Paul Otlet ve onun muazzam hikayesi ile tanışın. Sene 1895, yer Belçika. Girişimci Paul Otlet ve geleceğin Nobel Ödülü sahibi Henri La Fontaine kafa kafaya verip Universal Bibiography adındaki projelerine başladılar. Projenin amacı dünya genelinde yayımlanmış bütün kitapları, makaleleri, filmleri, kayıtları bir araya getirmekti. İkilinin çeşitli kaynaklar toplama çabası o senelerde maalesef boşa gitti. Fakat Paul Otlet pes etmedi ve bu amaç uğrunda bütün Avrupa’yı dolaştı. Otlet, seneler sonunda 150 odalık bir müze hazırlamıştı bile. 1934 yılında Paul Otlet, bütün bu kaynağı yayabileceği bir araca ihtiyacı olduğunu fark etti. Bütün kaynakları düzenleyebilecek bu aracın adı internetti. Böylece Paul Otlet, internettin ilk taslağını oluşturdu. Müzesini bu sisteme adapte etmek için çalışmaya hazırlanan Paul Otlet’in koleksiyonu 1940’larda Naziler tarafından yok edildi. Bunun hayal kırıklığına dayanamayan Paul Atlet, 1944 yılında hayatını kaybetti. Play Tuşu
Reklam
Pikap Yapılan Ferrari
Ferrari’nin dönüştüğü pikap, dünyanın en özel pikabı olarak History Channel’daki “Ultimate Wheels” belgeselinde yayınlanacak. Londra Motor Müzesi ve Londra Süperotomobil Atölyesi desteğiyle yayınlanan programda harika otomobiller, bir otomobilin gelebileceği en üst hale -Ultimate Wheels- getirilmeye çalışılıyor. 1989 model Ferrari 412’den pikaba.. Programın yaratıcıları ve sunucuları 1989 model Ferrari 412’yi, üst kısmından keserek arka tarafında 1 metrelik bir kasa oluşturmuşlar.
Yakıt Verimliliği İçin Japon Otomobil Firmaları Çalışıyor
Japonların verimliliğe bakış açısı bambaşka. Japon otomobil üreticileri, şimdi bu yaklaşımı daha da verimli benzinli/dizel motorlar üretmekte kullanmak üzere işbirliğine gidiyorlar. Toyota, Nissan, Honda, Suzuki, Mazda, Daihatsu, Subaru ve Mitsubishi bir araya gelerek içten yanmalı motorlara sahip otomobillerin 2020 yılına kadar %30 daha az yakıt tüketmeleri için araştırmaların yapılacağı bir birlik (AICE)  kurdular. Japon üreticiler alternatif enerjili otomobil teknolojilerine devasa yatırımlar yaparken, özellikle gelişmekte olan ülkelerde benzinli/dizel modellerin uzunca bir süre kalmaya devam edeceğini düşünüyor olmalılar.
Türk Öğrencinin Resmi Ay'da
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın desteğiyle düzenlenen yarışmada 'en yaratıcı resim' dalında birinci olan 13 yaşındaki Bozkurt Selvi'nin resmi, radyo dalgaları teknolojisiyle Ay'a gönderildi. NASA, Üniversiteler Uzay Araştırmaları Derneği, Almanya Havacılık ve Uzay Merkezi, Ay ve Gezegen Enstitüsü'nün 'Uzay Sanatında İnsanlar' adlı ortak programı kapsamında düzenlenen 'Uluslararası Gençlik Sanat Yarışması'na (Humans in Space Youth Art Competition) 52 ülkeden 2 bin eser katıldı. Yarışmada, 'En Yaratıcı Resim Ödülü'nün sahibi İstanbul'da öğrenim gören 13 yaşındaki Bozkurt Selvi oldu. Yarışma kapsamında Ay'a gönderilecek 10 eserden biri seçilen Selvi'nin 'Mission Europa' isimli eseri, radyoteleskopla dünyanın uydusuna yollandı. Selvi, Ay'a gönderilen eserini, yarışmadan iki hafta önce çizmeye başladığını anlattı. Yarışmada, jüri değerlendirmesi sonucu eserinin ilk 20 resim arasına girdiğini dile getiren Selvi, daha sonra bu resimlerin sosyal paylaşım sitesi üzerinden oylamaya sunulduğunu, resminin en çok oyu alarak birinci seçildiğini ifade etti. Ay'a gönderme işlemi canlı yayınlandı Bozkurt Selvi, resimde Jüpiter gezegeninin uydularından olan Europa'yı anlattığını aktararak, şöyle devam etti: 'Europa'nın üzeri buzla kaplı. İçinde de su var. İnsanların oraya gidişini anlattım. Burada bilim adamları hayat olabileceğini düşünüyor. Ben de onunla ilgili bir resim çizdim. En başta yarışmayı kazanacağımı tahmin etmiyordum. Oylamaya çıktı diye sevinmiştim ama kazanınca daha da çok sevindim. Resmin radyo dalgalarıyla Ay'a gitmesinden sonra iyice heyecanlandım. O kadar etki sağlayacağını düşünmediğim resim bayağı ses getirdi.' Yarışmanın ardından ilk 10'a giren resimlerin radyo frekansları aracılığıyla uzaya gönderileceğini öğrendiğini belirten Selvi, Ay'a gönderme işleminin Amerika'dan yapılan canlı yayınla gösterildiğini dile getirdi. Selvi, resmin gönderilirken radyo frekansları nedeniyle bozulduğunu ancak o anda çok heyecanlandığını sözlerine ekledi. Kaynak: AA
Reklam
Grand Theft Auto 5’İ 80’Lerde Oynasaydık
Bu nostaljik videolar ayrı bir güzel oluyor.YAZANSarp KürkcüYola çıkışında tepeden bakılan bir oyun olan Grand Theft Auto öyle yol kat etti ki.Ama eğer 80’lerde, Commodore 64 için çıkmış olsaydı işler çok farklı olabilirdi. Sizinle işlerini ara ara paylaştığımız Majami Hiroz, yeni bir video ile karışımızda. Bu sefer Grand Theft Auto V ’in ünlü tanıtım videosunu bize izometrik ve Commodore 64 stilinde sunuyor. Görünürde oyun bayağı tutarmış gibi bir his var aslında. Siz ne dersiniz?
Reklam
Online Düşünce Suçları Müzesi Açıldı
Online Düşünce Suçları Müzesi açıldı. Düşünce Özgürlüğü için 9. İstanbul Buluşması’nda, Düşünce Suçu'na Karşı Girişim’den Şanar Yurdatapan ’ın müzenin açılışını yapmasından önce Massachusetts Institute of Technology’den Prof. Dr. Noam Chomsky de telekonferansla toplantıya katıldı.   Chomsky: Orwell böylesini hayal edemezdi Prof. Dr. Chomsky, eski CIA çalışanı Edward Snowden ’ın ortaya çıkardığı ve Glenn Greenwald’ın yayımladığı belgelerin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) dünyada elektronik etkileşime geçen herkesin bilgilerini edinmek istediğini ortaya çıkardığını belirterek “Böylesini ne George Orwell ne de başka bir distopya yazarı tahmin edemezdi” dedi. “Bu projenin büyük bir heyecan ve ateşle dünyanın en özgür ülkelerinden birinde sürdürülüyor olması çok anlamlı. Bu aynı zamanda ABD Anayasası’nın ihlaline dayanıyor. Burada Haklar Belgesi son derece önemlidir. Yurttaşları gereksiz aranmadan koruyan çok açık hükümler vardır. “Hükümetin avukatları ne çaba gösterirse göstersin bu ilkelerin bugünkü durumla uyuşması mümkün değildir. Burada aynı zamanda özel yaşamın korunması son derce önemli. ABD Anayasası kabul edildiğinde despot Britanya hükümdarı ABD vatandaşlarının özel hayatına ilişkin bilgi almaya çalışıyordu. Şimdiyse ABD aynısını kendi vatandaşlarına yapıyor.” Prof. Dr. Chomsky’nin konuşmasının ardından Yurdatapan Düşünce Suçları Müzesi’nin açılışını yaptı. İnternetten ücretsiz gezilebilen müze hala güncelleniyor. Müzenin girişinde güncel olaylara ilişkin pano yer alıyor. Müzede ise ister bir rehber yardımıyla isterseniz kendi başınıza gezebiliyorsunuz. Gezinti boyunca düşünceleri sebebiyle soruşturmaya uğramış, işkence görmüş, hapis yatmış yahut sürgün edilmiş kişilerin hikayelerine, ilgili belge ve dökümanlara ulaşmak mümkün. Ayrıca Müze’de düşünceleri sebebiyle öldürülmüş kişilere ait mezarlık da bulunuyor. Düşünce Suçları Müzesi’ne buradan ulaşabilirsiniz. Bianet
Onedio Sizi Vahşi Batı'ya Götürüyor
6 Haziran’da vizyona girecek olan Yeni Başlayanlar İçin Vahşi Batı filmini herkesten önce üstelik Onedio Ekibi ile izlemek istemez misin? Aşağıdaki sorulara Twitter üzerinden #vahsibati hashtagi ile cevap yaz, 5 Haziran akşamı Cinemaximum Fitaş'ta gerçekleştirilecek bu süper eğlenceli geceye bilet kazanan 150 kişiden biri olma şansını yakala! Vahşi Batıda yapılacak en anlamsız hareket nedir?  Vahşi Batıda yaşayan bir kovboy olsan lakabın ne olurdu?   Vahşi Batıda kızılderili olsan çocuğuna ne isim verirdin? Vahşi Batıya düşsen yanına alacağın 3 şey ne olurdu?
Popüler Kültürün Bir Sonucu Olarak 15 Yıl Sonra Sıkça Duyacağımız 21 İsim
Günümüzde insanların çocuklarına isim koymalarını izlediğimiz dizileri, okuduğumuz kitaplar, pop şarkıcıları, futbolcular belirliyor. Bugünün popüler kültür ikonları düşünüldüğünde önümüzdeki 15 yıl içerisinde sıkça karşılaşma ihtimalimiz olan isimleri sizler için derledik. Belki çocuğunuza isim koymadan önce bir göz atmak istersiniz.
Tori Amos İstanbul'a Geliyor
Tori Amos, tam 7 yıl aradan sonra çıkardığı yeni albümü Unrepentant Geraldines turnesi kapsamında, 22 Haziran 2014 Pazar günü İstanbul, KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek! Başarılı müzisyen Tori Amos 2014’ün bahar aylarında yeni albümü Unrepentant Geraldines’in piyasaya çıkacağını açıkladı. 7 Mayıs tarihinde Dublin’de başlayan ve Avrupa’ya uzanarak Londra Royal Albert Hall, Berlin, Paris, Amsterdam, Moskova, Varşova gibi büyük başkentlerde hayranlarıyla buluşacak olan Tori Amos, 22 Haziran’da da performansını Küçük Çiftlik Park’da Türk dinleyicilerine sergileyecek. haber kaynağı: sanatrehberi.info/müzik
Reklam