onedio
Görüş Bildir
Nihat Doğan'ın İlk Kitabı: Memleketimin Koyunları
Bir süredir ortalarda görünmeyen şarkıcı Nihat Doğan, 'Memleketimin Koyunları' kitabıyla geri döndü. Twitter'da gündeme ilişkin çıkışlarıyla tanınan ünlü türkücü, kitabında Türkiye gündeminin ana maddelerini irdeledi. Osmanlı'dan barış sürecine, Gezi'den yeni anayasa tartışmalarına kadar birçok konuya kitabında cevap aradı. İlk kitabını deneme türünde yazan yazan Nihat Doğan'ın 'Memleketimin Koyunları', 384 sayfadan oluşuyor. -Memleketimizin koyunları nasıl farklı bakıyor? -Cumhuriyet elitistleri neden din düşmanlığı yapıyor? -Osmanlı'nın mirasını nasıl reddettik? -Barış süreci neden istenmiyor? -Türk - Kürt kardeşliği neden kurulamıyor? -1071 Türk ve Kürt halkları için neden önemli? -Gezi olaylarının büyük resminde neler var? -Sosyalizm ilkelerini ülkeye uygulayan sağ iktidarın sırrı ne? -Deniz Gezmiş’in davasını nasıl devam ettiriyor? -Yeni Türkiye'nin nasıl olması lazım? -Sivil anayasa nasıl oluşturulmalı? -Kardeşlik Destanı, Barış Destanı yazmak için ne yapmalıyız? -Gerçek dostlar kimlerdir, nasıl anlaşılır? 'Memleketimin Koyunları' ile ilk kitabını çıkaran Nihat Doğan, kitabına ilişkin yaptığı açıklamasında sık sık Türkiye'yi nasıl sevdiğini sık sık vurguladı. Kitabı neden yazdığını anlattı. “Benim ülkemin koyunları, bir mesajdır. Biz burada kendi ecdadımıza, kendi milletimize olan sevginin çıtasını yükselttik aslında bu mesaj ile… Biz bu ülkeye aşığız; doğusuna da, batısına da, kuzeyine de, güneyine de… Hatta ve hatta, bizim aşkımız öylesine büyüktür ki, bırakın insanını; havasına da aşığız, toprağına da aşığız, suyuna da aşığız, çiçeğine de, böceğine de aşığız.. Hatta bırakın, havasını, suyunu, gülünü, dikenini; biz bu ülkenin kedisine de aşığız, köpeğine de aşığız! Hatta ve hatta, biz bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına, ecdadımıza, toprağına, kedisine, köpeğine aşık olduğumuz kadar, vallahi de billahi de bu ülkenin koyunlarına bile aşığız!” “Elli sene sonra, yüz sene sonra insanlar beni çok daha iyi anlayacaklar. Artık düşünür mü derler, felsefeci mi derler, deli mi derler, veli mi derler bilemem... Ama bu toprakların bir insanı olarak haykırışlarımın açılımındaki sırrı keşfedecekler insanlar. Diyecekler ki: ‘Yıllar önce Nihat Doğan diye biri varmış ve gerçekleri olduğu gibi haykırmış, doğruları söylemiş! Bize demokrasiyi, özgürlüğü anlatmış, vesayete karşı çıkmış, halktan yana olmuş, ezilenlerin yanında olmuş, Türk’ü Kürt’ü kardeş yapmak için uğraşmış, şarkılar yapmış ve zulme dur demiş. Fildişi kulelerinde oturup halka zulmedenlere, zalimliklerine ‘Yeter!’ demiş. İşte böyle bir Nihat Doğan kompozisyonu çizmek adına bu kitabı yazdık.”ensonhaber.com
Üniversite Tercih Rehberi: Üniversite Seçimimi Nasıl Yapacağım?
Adayların üniversite seçimlerini yapmadan önce birçok kriteri göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Sen de üniversite tercihleri dönemine kadar, kendine en uygun üniversiteyi seçmek için kişisel ihtiyaçlarını ve beklentilerini göz önüne alarak bir değerlendirme yapman gerektiğini unutmamalısın. Peki, üniversiteleri birbiriyle karşılaştırarak kendin için en uygun üniversiteyi bulmanı sağlayacak en iyi yöntem ne? Eğer nereden başlayacağına emin değilsen, aşağıda senin için hazırladığımız öneriler doğru bir seçim yapman konusunda sana yol gösterebilir:İsmin Ötesine Bak: Ünlü ve büyük üniversiteler her öğrenciye uygun olmayabilir. Eğer iki üniversite arasında kaldıysan, seçim yaparken üniversitenin ismi senin için önemli bir etken olmamalı. Ayrıca üniversite araştırması yaparken, ismi duyulmadığı için ya da küçük olduğu için üniversiteleri listenden çıkarmamalısın. Belki de sana en uygun olan üniversite onların arasındadır. Bu yüzden tüm seçenekleri göz önünde bulundurmanda fayda var.Sıralamalar: Üniversite sıralamalarını incelerken, hangi ölçütleri kullanıldığını ve hangi konuları değerlendirildiğini öğren. Çünkü bu sıralamalar, kendine en uygun üniversiteyi bulma sürecinde, kullanışlı olmayabilir. Sıralamaların yapılmasında kullanılan etkenler, senin akademik deneyimini geliştirmek konusunda bir etken olmayabilir. Ayrıca sıralamaların öznel birer değerlendirme olduğunu unutmamalısın.Önceliklerin Neler: Üniversite deneyiminden ne beklediğini ve bu konuda neye ihtiyacın olduğunu değerlendir. Bu şekilde kendi sıralamanı yapabilirsin. Bir üniversite listesi hazırladıktan sonra önceliklerin dahilinde üniversitelerin çeşitli özelliklerini puanlayarak kendi sıralamanı oluşturabilirsin. Bu kendin için en uygun üniversiteyi bulman konusunda diğer sıralamalardan daha güvenilir bir yöntem olabilir.Bölüme Odaklan: Bir üniversite sıralamalarda alt sıralarda yer alabilir ya da yer almayabilir; ancak bazı bölüm veya fakülteleri ile dikkat çekiyor olabilir. Hangi bölümü okuyacağına karar verdiysen, üniversiteleri genel özelliklerine göre değerlendirmek yerine okumak istediğin bölüme göre karşılaştırma yapmak daha doğru bir seçim yapmana yardımcı olabilir. Fakat henüz hangi bölümü tercih edeceğin konusunda kesin bir karar vermediysen; endişelenme, bu konuda yalnız değilsin. Bu durumda üniversite araştırmaların sırasında pek çok bölüm seçeneği olan üniversiteleri değerlendirebilirsin.Verileri İncele: Üniversitelerin kendi sayısal verilerini incelemek de faydalı olabilir. Mezun oranlarını, mezuniyet sonrası istihdam oranlarını ve öğrencilere verilen burs oranlarını değerlendirebilirsin. Fakat bu incelemeyi yaparken üniversitelerin tamamen dürüst olmama ihtimalini de unutmamalısın.Benzer Özellikleri Kıyasla: Eğer üniversitenin kütüphanesi senin için önemliyse, farklı üniversitelerin kütüphanelerini karşılaştırmak ya da araştırma fonları önemliyse, tüm seçenekleri gözden geçirmek daha kolay olacaktır. Çok sayıda konuyu birlikte ele alarak değerlendirme yapmak yerine, tek bir özelliği değerlendirmek seçim yapmanı kolaylaştıracaktır.Ücret: Hangi üniversitenin sana uygun olduğunu bulma sürecinde, eğitim ücretlerinden dolayı vakıf üniversitelerini göz ardı etme. Vakıf üniversitelerinde %100, %75 ve %50 gibi çeşitli oranlarda burs olanakları bulunmasının yanı sıra sporcu ve başarı bursu gibi çeşitli bursların da olduğunu unutmamalısın.Üniversitenin Konumu: Kariyer seçimine bağlı olarak iş olanaklarının daha yoğun olduğu, seçtiğin alanla ilgili çalışmaların yapıldığı, çevre kurabileceğin veya staj yapma olanağının olduğu bir şehirde bulunan üniversiteyi seçmek senin için daha uygun olabilir.Rahatlık: Üniversite seçimi yaparken kendini ne kadar rahat hissettiğini de değerlendirmelisin. Kendini evinde hissetmek isteyebilirsin; fakat o kadar rahat olmayabilirsin. Üniversite yeni deneyimler yaşamak ve yeni bir bakış açısı geliştirmek için bir şans. Tüm bunları birlikte değerlendirerek hem senin için en verimli deneyimleri yaşayabileceğin hem de çaresizce ev hasreti yaşamayacağın bir yer seçmeye dikkat etmelisin.Değerlendirme: Üniversiteler kendilerini tanıtma konusunda oldukça başarılıdırlar. Fakat tanıtım sırasında edindiğin bilgilerin ne kadarının doğru olduğunu ve ne kadarının reklam yapma amacını taşıdığını değerlendirmek için üniversite öğrencileriyle konuşmayı ve forumları okumayı deneyebilirsin.Akademik Olmayan İmkanlar: Üniversitenin yalnızca eğitim alacağın yer olmadığını unutmamalısın. Yeni insanlarla tanışacaksın, yurtdışına gidebileceksin, çeşitli kulüplere katılacaksın ve o toplulukta aktif olarak yer alacaksın. Üniversite seçim sürecinde, üniversitelerin eğitim dışında sahip olduğu olanakları da değerlendirmelisin. Sosyal hayatın nasıl olduğunu, etkinlikleri, öğrenci kulüplerini ve takımlarını öğrenmelisin.Kendi Düşüncelerini Oluştur: Bir arkadaşının ya da aile bireylerinden birinin yaşadığı olumlu ya da olumsuz deneyim seçeceğin üniversite ile ilgili düşüncelerin kolaylıkla değişmesini sağlayabilir. Fakat unutma ki hepimizin üniversiteden beklentisi aynı değil ve her birimiz farklı bir deneyim yaşıyoruz. Bu yüzden başkalarının hikayeleri, değerleri ve önyargılarının seni etkilemesine izin vermemelisin. Önemli olan senin düşüncelerin.Ziyaret Et: Üniversite seçeneklerini belirledikten sonra, üniversiteler ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek ve üniversite yaşamını görmek için bireysel olarak kampüs ziyareti yapabilir ya da kampüs turlarına katılabilirsin. Bunun yanı sıra her üniversiteye gidemeyebilirsin; bunun için üniversitelerin web sitelerinde yer alan kampüs turlarını inceleyebilirsin.Mezunlar: Üniversite deneyiminden çok sayıda kazanç elde edeceksin. Fakat bunun yanı sıra üniversiteyi geleceğin için bir yatırım olarak değerlendiriyorsan; üniversite mezunlarının şu anda ne yaptığını Linkedin gibi web sitelerden öğrenmeyi deneyebilirsin.Parlakbirgelecek.com: Tüm bu önerilerin yanı sıra parlakbirgelecek.com kendine en uygun olan üniversiteyi ve bölümü bulman konusunda sana yardımcı olabilir.Hangi üniversiteyi seçeceğin kadar hangi bölümü tercih edeceğin de üniversite deneyimini en verimli şekilde yaşaman ve doğru bir karar vermen için en önemli etkenlerden biri. Bu kararı vermeden önce Kişilik Testi’ni alarak sana en uygun olan ana dalları öğrenebilirsin. Hangi bölümü ve hangi üniversiteyi seçeceğine ilişkin doğru bir karar verebilmek için Hangi Üniversite ve Hangi Bölüm yazılarımızda yer alan öneriler senin için faydalı birer kaynak olacaktır.Üniversite seçim sürecinde sana en uygun olan üniversiteyi bulmak için kullanacağın kaynaklardan biri de kampüs ziyaretleri. Kampüsleri nasıl ziyaret edeceği, kampüs ziyaretlerinin ne zaman yapılmasının daha verimli olduğu ve kampüs ziyareti sırasında hangi soruları soracağına ilişkin bilgi edinmek için Kampüs Ziyaret Rehberi: Hazırlık, Kampüs Ziyaret Rehberi: Yapman Gerekenler ve Kampüs Ziyaret Rehberi: Dikkat Etmen Gerekenler yazılarımızı okumak sana yol gösterecektir. Bunun yanı sıra üniversite seçeneklerinden tümünü ziyaret etme imkanı bulamayabilirsin. Bunun için Kampüs Ziyareti Yapamazsan ve Üniversite Seçiminde İnternetten Yararlanma yazılarımızı okuyarak, üniversiteler ile ilgili daha fazla bilgi edinmene yardımcı olacak ipuçlarını bulabilirsin.Kendine en uygun üniversiteyi seçmen hem zengin deneyimler yaşaman hem de kendini rahat hissetmen açısından önemli bir etken. Bu yüzden üniversite araştırmasına başlamadan önce Üniversite Araştırmalarında Yapılan Hatalar yazımızı okuman, olası hataları yapmanı engelleyecektir. Ayrıca Sana En Uygun Üniversiteyi Ararken Nelere Dikkat Etmelisin ve Üniversite Seçimini Yapmadan Önce Kendine Sorman Gereken 4 Soru yazılarımız doğru bir seçim yapman konusunda sana yol gösterebilir.
Kenan Işık'tan Sevindirici Haber
İstanbul'da geçirdiği beyin kanaması sonucu bir ayı aşkın süredir tedavi gören ünlü sunucu Kenan Işık'tan iyi haber...  Beril Işık, eşinin sağlığında her gün biraz daha ilerleme olduğunu belirterek şöyle dedi: Refleks olarak dokunmaya ve sese bilinçsiz olarak gözlerini açıp kapatıyor. Çok sevdiği ve kendisinin de zaman zaman söylediği şiirleri dinletiyoruz. Bilinci kapalı olmasına karşın algıları açık. Kitap ve şiir okuduğumuzda yüzünün şeklinin değişmesi ve ifadesinden, okunanları algıladığını gösteriyor. Solunumunu kendisi yapıyor. Muhalif Gazete
"Başbakan'da Kişilik Bozukluğu Var, 46 Raporu Vemek Lazım"
Yönetmen Mustafa Altıoklar Başabakan Erdoğan'ın 'kişilik bozukluğu' olduğunu öne sürerek, 'kendisine 46 raporu vermek lazım' dedi Ünlü yönetmen Mustafa Altıoklar Başbakan Tayyip Erdoğan için 'Narsistik Kişilik Bozukluğu' olduğunu söyleyerek 'Kendisine rapor vermek lazım 46 raporu' dedi. Enver Aysever 'in CNN Türk'teki Aykırı Sorular programına konuk olan yönetmen Altıoklar, 'Başbakan Gezi'de 'Ben hata yaptım. Durun bakalım' deseydi, kesinlikle şuanda yüzde 70-80 oy alırdı ama bir doktor olarak söylüyorum. Başbakan'da 'Narsistik Kişilik Bozukluğu' var. Geri dönüş yapamaz. Kendisine rapor vermek lazım 46 raporu...' ifadelerini kullandı. T24
Pharrell’den Yeni Video: 'Marilyn Monroe'
Pharrell Williams’ın yeni albümü G I R L‘den “Marilyn Monroe” adlı şarkısına çektiği yeni klibi yayınlandı. Pharrell klipte yine ünlü büyük şapkası ile yer alıyor ama bu defa şapkayı farklı reklerde de görmek mümkün. Klipte çok sayıda güzel kızın yanında Kelly Osbourne’da oynuyor. Dipnot TV
J.K. Rowling'in 'The Casual Vacancy'si Televizyon Ekranlarında
Ünlü yazar J.K. Rowling’in yetişkinler için yazdığı ilk romanı televizyon ekranlarına taşınıyor. Little, Brown Book Group tarafından 2012 yılında basılan “The Casual Vacancy”, görünüşte sakin, ancak aslında farklı grupların (yaşlı-genç, zengin-fakir gibi) sürekli çatıştığı Pagford isimli bir banliyö kasabasını anlatmakta. HBO ve BBC’nin güçlerini birleştireceği prodüksiyonun yönetmenliğini Jonny Campbell yapacak, yapımcılığını ise J.K. Rowling’in yanı sıra Bronte Film and Television’daki ortağı Neil Blair üstlenecek. 3 saatlik bir minidizi olarak planlanan romanın hakları basılmasından kısa bir süre sonra BBC tarafından alınmıştı.Bantmag
Reklam
Google, Zaman Makinesi Kurdu
Google sunduğu harita hizmeti içerisinde yer alan Street View uygulamasına, ünlü kentlerin büyük meydanları ve sokakları için zaman makinesi uygulaması başlattı. Google'ın getirdiği yeni özellik ile kullanıcılar bir meydan veya sokağın geçmişteki görünümünün nasıl olduğunu görebilecek. Google blog sayfası üzerinden yaptığı açıklamada ünlü Geleceğe Dönüş filminin başrol oyuncusuna atıfta bulunarak, 'Doc Brown gibi bir zaman yolcusu olma hayaliniz varsa, artık bu konuda bir şansınız var.' dedi. Google 'dünyanın dijital zaman kapsülü' olarak tanımladığı zaman makinesini oluşturmak için 2007 yılına kadar uzanan tarihi fotoğrafları bir araya getirdi. Kullanıcılar yeni uygulama ile artık New York'taki Özgürlük Kulesi'nin veya Brezilya'da yapılacak Dünya Kupası maçının oynanacağı Fortaleza'daki stadın inşaatını görebiliyor. Ayrıca Japonya'yı 2011 yılında vuran depren ve tsunami ardından Onagawa'da yaşanan felaketten de kareleri kullanıcılar görebilecek. WSJ
Yüzüklerin Efendisi Serisinden Gollum'a Dönüşmüş 8 Yabancı Ünlü
Yüzüklerin Efendisi'nin asla modası geçmiyor. Çok eski bir yapım olmamasına rağmen bir kült halini aldı. Serinin öncesini konu alan The Hobbit serisi de yine izleyici rekorları kırmaya devam ediyor. Filmin en sevilen karakterlerinden Gollum da rahat durmamış ve ünlülerin kılıklarına girmiş.
Reklam
Reklam
Datça'nın İlk Kısa Film Festivali Başlıyor
Datça'da ilk kez bir uluslararası kısa film festivali düzenlenecekDatça‘nın uluslararası ilk kısa film festivali bugün başlıyor. Bütün dünyadan yönetmenlerin posta yolu ile gönderdikleri ya da “www.isffdatca.org” sayfasına yükledikleri kısa filmler Palamutbükü, Eski Datça, Bülent Ecevit Kültür Merkezi ve Anfi Tiyatro'da 24 - 27 Nisan 2014 tarihlerinde gösterilecek. Festival boyunca filmlerin yanı sıra çeşitli kültürel ve sanatsal etkinlikler de düzenlenecek. Bu etkinlikler arasında 'video mapping' gösterileri, yerleştirme sanatı, fotoğraf ve resim sergileri, konserler, dans gösterileri ve partiler yer alıyor. 26 Nisan 2014 Cumartesi akşamı da Datça merkezinde yapılacak karnaval yürüyüşüne tüm Datça halkı kendi kostüm ve müzik aletleriyle katılacak. Datça uluslararası kısa film festivali aynı zamanda bir gençlik buluşması. 15 Nisan’da başlayan buluşmada ''Kafandakini Çek'' başlıklı bir sinema atölyesi oluşturuldu. Başta Almanya ve Türkiye olmak üzere farklı ülkelerden sinema sevdalısı gençler, atölye çalışmalarına katılarak kısa film çekmeyi öğrendiler. Gençler, birbirleriyle fikir alışverişinde bulunarak proje oluşturdular ve bunları hayata geçirdiler. Avrupa Birliği Fonları tarafından finanse edilen gençlik buluşması asıl olarak katılımcı gençlerin sinemayı öğrenirken birbirlerini, kültürlerini tanıyıp kaynaşmasını hedefliyor. Ayrıca gençler Datça'ya gelen olan ödüllü filmlerin usta tanışma ve söyleşme imkânı bulacaklardır. Bu atölyede üretilen filmler Datça'dan sonra ilk olarak temmuz ayında Almanya'da ISFF Detmold Festivali'nde izleyici karşısına çıkacak. Festivale katılacaklar arasında yer alan Berlin Brandenburg Film Destek Fonundan Veronika Grob da kendilerine başvurulacak film projelerine mali destek verme konusunda katılımcıları bilgilendiriyor. Barcelona’dan Bernat Mestres ve Berlin’den Sebastian Naumann’ın yönettiği atölye çalışmasına Reis Çelik, Atalay Taşdiken, Mehmet Eryılmaz reji, Mesut Ulutaş kurgu konusunda yardımcı oldular. Yanımızda olacak. Görüntü yönetmeni Serdar Özdemir kamera, Seçkin Özalp VFX SuperVisor olarak destek verdi. Detmold’tan Matthias Wilhelm, Barcelona’dan Maria Coma ve İstanbul’dan Cafer Ozan Türkyılmaz da müzik konusunda katkıda bulundu. Oyunculuk konusunda ise Ronja Klatt ve Alina Marise Soboth genç yönetmenlerin yanında yer aldı. Beykent Üniversitesi Sinema TV Bölüm Başkanı Burak Buyan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema TV Bölüm Başkan Yrd. Doç. Yüksel Aktaş da festivali destekleyen akademisyenler arasında. Datça da yaşayan sanatçılar da gençlere el veriyor. Ünlü şair Can Yücel’in eşi Güler Yücel gençlerin yanından ayrılmıyor. İbrahim Çiftçioglu ise proje kapsamında sekiz ayrı Datçalı sanatçı ile bir film projesi gerçekleştirdi. Enstalasyon sanatçıları Monika Möller ve Birgit Christiane Sander yine Datça’lı sanatçıların kendilerine katılmalarıyla sahilden topladıkları doğal malzeme ile heykeller yaptılar. Jale Somer ise sahilden topladığı çöpler ile festivale renk katıyor. Ressamlar Birgitta von Homeyer ve Tuğba Şimşek ise Berlin ve Cardiff’ten beraberlerinde getirdikleri eserlerini sergileyecekler. Paristen FIPRESCI üyesi Barbara Lorey de Lacharriere, İstanbul’dan Cüneyt Cebenoyan, Berlin’den Annette Koschmieder’in filmleri de festivalde gösterilecek. Datça gençlik buluşmasının ve film festivalinin her yıl tekrarlanması planlanıyor. T24
Onur Ünlü: "Sinema Yok Olacak"
Yönetmen Onur Ünlü ile artı 18 yaş sınırlaması ile gösterime giren yeni filmi 'İtirazım Var’ı konuştuk. Ünlü, 'İtirazım Var' ile yaşadığı süreci, Türk sinemasını, sinemanın geleceğini ve yeni projelerini Al Jazeera Türk’e anlattı. Onur Ünlü, son filmi ‘İtirazım Var’a yaş sınırı (+18) geldiği günün ertesinde İstanbul Film Festivali’nden ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazandı. Yaş sınırı her an +15’e düşürülebilir. Başrolde boks yapan, antropoloji okumuş, bağlama çalan bir imamı oynayan Serkan Keskin de aynı festivalde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü aldı. Denetleme Kurulu birkaç gün içerisinde yaş sınırını daha da düşürebilir ama bir yandan da hayat geçiyor. Filmin gösterim günü an be an geride kalıyor ve sinemacılar için her seans çok önemli. Çünkü onlar ve elbette Onur Ünlü de filmleri izlensin ve daha çok insanla buluşsun diye film yapıyorlar. Sence filme neden 18 yaş sınırı getirildi? Açıkçası ben anlayamıyorum ama genel olarak duruşuyla ilgili bir sorun olmalı. Ben bu kararın siyasi değil, ahlaki olduğunu düşünüyorum ve bence bu daha kötü. Biz yine de itiraz ettik, itirazımız değerlendiriliyor ve belki de geri döner. Filmin belli bir yaşın altındakilere yasaklanmasına sebep olacak bir şey var mı içerikte? Bu nokta önemli. Çünkü benim bundan sonra yapacağım filmim yasaklanabilir ya da bundan sonraki bir filmime gerçekten +18 de verilebilir. Ama o sınırlamanın geleceği film, bu film değil. Zaten mesele de buradan çıkıyor. Bu şekilde denetlenmek bir yönetmen olarak sana ne hissettiriyor? Ben ancak benden daha ahlaklı ya da daha onurlu birisi tarafından ahlakımla ilgili denetlenmeyi kabul edebilirim. Ama bizi denetleyen insanlar kim, hiç bilmiyoruz ve tanımıyoruz. Meslekten insanlar oldukları söyleniyor ama biz onların mesleki yetkinliklerini de bilmiyoruz. Mesleki olarak da yaptığım işle ilgili benden daha yetkin biri olmalı. Bu karar prensip olarak umurumda değil ancak benim ve benimle çalışan insanların ekmeğiyle oynanıyor. Çünkü bu karar benim hem televizyon hem de vizyon satışını olumsuz yönde etkiliyor. Ben şu anda bununla ilgileniyorum. Yoksa o kurul da, Kültür Bakanlığı da total olarak umurumda değil. Ama benim filmime böyle davranan bir zihniyet, tarihi eserlere ya da diğer kültürel değerlere nasıl davranıyordur diye düşünüyorum. Yani benim filmime bu yaş sınırlamasını getirmekle, tarihi bir mozaik üzerine alçı sıvamak aynı şey. Filme yaş sınırlaması geldiğinde Cem Yılmaz da ‘itiraz’ edenlerden, tepki verenlerden biri oldu... Tabii, sağolsun o da destek oldu bize. Film Festivali’nin ödül gecesinde arkadaşlarımın, meslektaşlarımın üzerinde ‘Artı 18’e itirazım var’ yazılı çıkartma ile salonda oturmaları, jüri başkanı Derviş Zaim dahil herkesin bu çıkartmaları yapıştırması beni çok etkiledi. O günden beri de konuşuyoruz, neler yapabiliriz diye çünkü bu sadece benim filmime yapılan bir yasaklama değil, genel olarak bundan sonraki filmleri de tehdit eden bir anlayış. Bizim bu ahlak bekçiliği anlayışına karşı bir müdahalede bulunmamız lazım. Bu tip sınırlamalar, otosansüre neden olur mu zamanla? Benim bundan sonra yapacağım iki film de muhtemelen yaş sınırı olmaksızın yasaklanacaktır. Ama benim anlamadığım, bu tip bir karar çıkararak benim ya da bir başkasının film yapmasını engelleyecekler mi ya da caydırma yöntemi olarak bu mu kullanılıyor? Benim ne yapacağımı devlet belirleyemez, belirlememeli de. Bakın, ülkenin en değerli beyinlerinin bir kısmı bu film işinin içinde. Sinema üzerinden insanların mutluluğuna katkı yapmak isteyen bu insanlarla neden uğraşırsınız? Hayata dair para kazanmak, sosyal güvence, gelecek kaygısı gibi her şeyi bir kenara bırakmış bu insanların tek derdi iyi bir film yapmak ve bunu izleyiciye izletmek. Onlar olmadığında yerine ne koyacaksınız? Entelektüel olarak yoksunuz. Ne olmasını istiyorsunuz o zaman? Bu sorular yanıtsız. Anlamakta güçlük çekiyorum gerçekten. İYİ FİLM NADİR BİR ŞEYDİR Sanat kurumları geçmişlerine dönüp baktığı bir döneme girdi. Sinema açısından sence nasıl bir noktadayız Türkiye’de? Türk balesinden daha ileride olduğumuzu düşünüyorum sinemacılar olarak. Türk balesi diye bir şeyi söylerken bile kulağa ters geliyor. Benim ilk filmim ‘Polis’ 2007 yılında çıktığında o yıl gösterime giren Türk filmi sayısı 16’ydı. Geçen yıl 83 film vizyon gördü ve görmeyenlerle birlikte 100’ü buluyor bu rakam. Mesela 16 filmin içinden çok iyi beş film çıkma olasılığı 100 filmin içinden beş iyi film çıkma olasılığından daha düşük. Neticede senede zaten en fazla beş iyi film yapılabilir ki iyi film zaten nadir bir şeydir. Dünyada da böyledir. Türk sineması diye bir şey var mı peki? Türk ya da Türkiye sineması diye bir şeyden şimdilik bahsedemeyiz. Çünkü ortak bir duygu, ortak bir hal ya da zamanın ruhu dediğimiz şey etrafında film yapılmıyor, yapmıyoruz. Herkes kafasına göre bir şeyler yapıyor ve bir hengame oluşuyor. Ben de o hengame kuşağının içerisindeyim. Ama bu bir zaman sonra geçecek. Daha seçilerek yapılacak işler. Bizim filmlerde güzel planlar oluyor ama bir bütünlük yok, bunun nedeni nedir? Bütünlük duygusunu yakalamak kolay değil. Bir insan uyumak dışında hiçbir şeyi 100 dakika boyunca yapamaz. Ama 100 dakika boyunca bir filmi izleyebilirsin. İnsanları kapalı bir yere koyup, 100 dakika boyunca bir şeye baktırtmaya devam etmen gerekiyor. Bu kolay sağlanabilecek bir şey de değil. Özellikle bugün senin de bildiğin gibi çok fragmantal bir düşünce yapısı var ve insanlar ‘anlık’ bir fikri meşrulaştırarak sanat eseri ürettiğini iddia ediyor. Epik anlatım biçimi yok olmak üzere. Bunun yerine anlık düşünceler iş yapar haline geldi. İzleyici de bir anda karşısındaki esere bakıp onu üç, beş saniye içinde tüketip sonraki esere geçiyor. Böyle bir zamanda bir filmi 100 dakika içinde bütünlüklü olarak anlatmak iyice zorlaşıyor. TEVHİD ÜZERİNE DÜŞÜNMEMİZ GEREKİR O bütünlük için ne yapmak lazım? Peki, şöyle anlatayım, mesela ‘Tevhid’ meselesi üzerine düşünmemiz gerekir. Birlik ve bütünlük duygusu, her şeyin bir yandan da parçalanamaz bir bütünü oluşturduğu fikrini unutmamalıyız bence. Bundan uzaklaşınca film de dağılıyor, akıllarımız da dağılıyor. Sen Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bütçe almıştın ve sonra geri verdin. O süreç nasıl gelişti? Ben bir film için para almıştım ve o filmi çekemedim. Çekmeyince de parayı götürüp geri verdim. Tabii ki tek seferde ödeyemedim ama 12 ay boyunca faiziyle birlikte aldığım parayı iade ettim. Bir daha da Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek filan istemedim. SİNEMA, İNSANLIK TARİHİNDE HOŞ SEDA OLARAK KALACAK Sence sinema Doğu kültürüne yabancı bir sanat dalı mı ? Ben sinemanın sadece Doğu kültürüne değil, Batı kültürüne de ait olmadığını düşünüyorum. Sinemanın insana ait olmadığını düşünüyorum. Önümüzdeki 50, en fazla 100 sene içerisinde yok olup gideceğine inanıyorum. Mesela geçenlerde bir yerde karşılaştım. Yanılmıyorsam Hititler döneminde yapılan ve üstün bir sanat tekniği, becerisi örneği olarak kabul edilen bir süsleme biçimi var. Şu anda kimsenin bununla ilgilendiği yok. Sinema da bunun gibi insanlık tarihinde hoş bir seda olarak kalacak. Zaten daha 100 yıllık bir mevzu ki koca insanlık tarihinde bir hiç ölçüsündedir. Sinema neye dönüşecek ? Evde kendi başımıza yaptığımız bir hale gelebilir mesela. Düşünsene Johannes Gutenberg 1450’de ilk kez modern matbaa tekniğini bulduğunda insanlığın kaderi değişmişti. Oysa şimdi evde internetten ya da kendi olanaklarımızla bir şeyler yazıp basabiliyoruz, büyük matbaa makinalarına ya da onları kullanacak insanlara ihtiyacımız yok. Sinema da belki böyle bireysel bir hale dönüşebilir. O zaman ‘Ben ne yapıyorum’ demiyor musun? Sürekli olarak diyorum. Ama mafya gibi oldu sinema benim için, girdim çıkamıyorum. Elimi verdim, kolumu alamıyorum. Bana yardım edin. TÜRKİYE’DEN İKİ ŞEY ÇIKMIYOR: SENARİST VE KALECİ Günlük yaşam politikası sanatçıları ne kadar etkiliyor ? Genel olarak sanat eserlerinin günlük politikayla kurduğu ilişkinin onu zedeleyeceğine dair yaygın bir kanı var ve ben de buna katılıyorum. Ancak bu aşılabilir aynı zamanda. Mesela ‘İtirazım Var’da bunu aşmaya çalıştık. Filmdeki göndermeler hem bugünün hem de 1400 sene evvelinin ve belki bundan sonrasının da sorunlarına dair ya da en azından izleyenlerin söylediği bu. Bir sanat eserinin yaşadığımız güne dair noktalara değinirken o noktaların cihanşümul olmasına da dikkat etmek gerekiyor. Sanatçı olsun olmasın insanlar çok fazla politize oldu. Politize olmayanlar günlük hayatın dışında mı tutuluyor? Politize olmak senin günlük hayatta işini kolaylaştırır, seni çok kolay bir şekilde konumlandırır ve günü kurtarmanı sağlar. Ama şunu unutma, Türkiye’den iki şey çıkmıyor: Bir senarist, iki kaleci. Çünkü herkes gol atmaya çalışır. Ya yönetmen olmak isterler ya da santrafor. Sinemaya sadece yazar olarak -ben dahil- destek vermek kimseyi kesmez. Bu bulunduğumuz yerin Ortadoğu olmasından ve sadece bize özgü olup, kimsenin anlayamayacağı o tatlı gerilimle yaşamamızdan kaynaklanır. Bu bir telaş yaratır, yarın ne olacağımızı hatta bir an sonra ne olacağımızı biz gerçekten de bilmiyoruz. HAKİKATLE ARAMIZDA 700 PERDE VAR Yine de sanatçıyla sanat yerine politika konuştuğumuz bir ortamdayız... Bu konumlandırma telaşı içinde meselenin özünden uzaklaşıyoruz işte. Mevlana, hakikatle aramızda 700 perde olduğundan bahseder. Günlük politika bence bu 700 perdeden biri sadece. Filmde, devletin din adamları Selman Bulut tarafından ister istemez dışlanıyor. Dinin mahrem ve kişiye özel tarafına neden vurgu yapmak istedin? Bir insanın dini inancını sormak ya da bunu araştırmak en temel nezaket kuralına aykırı en başta. Fakat şu an içinde bulunduğumuz iktidarla birlikte korkunç bir nezaketsizlik içerisindeyiz. İnanan ve inanmayan ayrımına gidildi ve bu inanan biri olarak beni çok rencide ediyor. Çünkü ben belirli bir iletişimde olduğum herhangi birinin dinini, milletini hiç düşünmedim. Fakat şu anda bu devletin bekasıyla doğrudan ilişkilendirilen bir şey gibi gösteriliyor. İdeolojilerinden emin olmadıkları için sürekli korkuyorlar ve korktukça daha fazla şey öğrenmeye çalışıyorlar. Çünkü kendi ideolojileriyle insanlar arasında sevgi, saygı, ruh birliği ve bağı olmadığının ve olamayacağının farkındalar.Bedia Ceylan Güzelce/Al Jazeera
İtalya’da Mutlaka Görülmesi Gereken 9 Yer
etiket
Her noktasında farklı bir kültür ve tarih barındıran İtalya’yı keşfetmek hem emek hem de zaman ister. Güneyinde deniz, kum, güneşin tadını çıkarırken, Milano’da modaya doyacak; Venedik’te kanallar arasında dolaşırken, Floransa’nın sokaklarında İtalyan yemeklerinin tadına doyamayacaksınız.
Reklam
"Keşke O Filmde Oynamasaydım" Diyen 19 Ünlü Oyuncu
Kariyer basamaklarını tırmanırken pek çok projede çalıştılar. Ama bazı filmlerde rol almak onlara göre büyük hataydı. Brad Pitt, Nicole Kidman, Ben Affleck, Halle Berry, Will Smith ve daha birçok oyuncu, kariyerlerinin en kötü projelerini anlattı. İşte ünlülerin rol aldıkları filmlerle ilgili itirafları!
Reklam
'TÜİK Yetkilileri Pedime Kadar Her Şeyi Sordu'
TÜİK'in hane anketine katılmadığı için 600 TL ceza ödeyen Defne Samyeli 'özel hayatın gizliliğini içeren sorular' gerekçesiyle davasını AYM'ye taşıdı. TÜİK’in hane anketine katılmadığı için 600 TL ceza ödeyen Defne Samyeli davasını AYM’ye taşıdı. Samyeli, 2013 yılı Tüketici Fiyatları Endeksi’ni belirlemek için ailelerin aylık giderlerini de yakın takibe alan ve bu kapsamda kapısını çalan TÜİK görevlilerinin sorularına ilişkin, 'Araştırmada ne yersiniz, ne içersiniz, misafiriniz eve ne getirir, hepsinin tek tek kayda alınması, evinize gelenlerin bilinmesi özel hayatın gizliliğine aykırı. Evimde pedime kadar her şeyi sordular' dedi. TÜİK'in bu başvurusu Samyeli tarafından, “Anket çok kapsamlı sorular içeriyor. Bunları yanıtlayacak vaktim yok. Ayrıca bazı sorularda istenen bilgiler özel hayatın gizliliğini ihlal edecek nitelikte” diyerek kabul edilmemişti. Bunun üzerine TÜİK yetkilileri Samyeli’ye kurumlarına yardımcı olmadığı gerekçesiyle 920 TL para cezası kesti. Cezayı erken ödeme yaptığı içinde kendisine 320 TL indirim yapılan ünlü sunucu, avukatı aracılığıyla cezanın iptal edilmesi için Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak savcılık takipsizlik kararı aldı. Samyeli’de son çareyi Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmakta buldu, cezanın iptal edilmesini talep etti. 'Pedimi bile sordular' Vatan gazetesinden Çağdaş Ulus'un haberine göre Samyeli, şunları anlattı: “Araştırmada ne yersiniz, ne içersiniz, misafiriniz eve ne getirir, hepsinin tek tek kayda alınması, evinize gelenlerin bilinmesi özel hayatın gizliliğine aykırı. Evimde pedime kadar her şeyi sordular. Bu nedenle görevlilere yardımcı olmadım. Özellikle benim evimin seçilmesini de anlayamadım. Ayrıca TÜİK’in resmi internet sitesinde, ‘Sayımlarda geçerli mazereti olmadan verilen görevleri yapmaktan kaçınanlara 500 TL idarî para cezası uygulanır’ yazıyor. Birincisi ben mazeretimi kendilerine ilettim. İkinci olarak bana 920 TL ceza kesildi. Kesilen ceza neden fazla?” dedi. CNN Türk
'Kaçış' Vizyona Girmek İçin Gün Sayıyor
Başrollerini İlker Gürsoy, Atilla Saral ve Zeynep Gülmez'in paylaştığı ve bir çok ünlü ismin de yer aldığı ‘Kaçış’ isimli sinema filmi 1950-1970 yılları arasında Bulgaristan’ dan Türkiye’ ye kaçan 3 Türk gencinin kaçış hikayesini konu alıyor. Senaryosu ve Yönetmenliğini İbrahim Biçer, Yapımcılığını ise İhsan Taş’ın üstlendiği ‘Kaçış’ isimli sinema filmi çok yakında sinemalarda sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Filmin Başrol oyuncu İlker Gürsoy: “Uzun zamandır oyuncu koçlarımız eşliğinde bu role hazırlanıyordum. böyle bir projede yer aldığım için çok şanslıyım” dedi. Filmin yapımcısı İhsan Taş ” Dönem filmi çekmek gerçekten çok zahmetli bir iş. Her şeye çok dikkat etmeniz gerekiyor. Filmin Kış aylarına denk gelmesi ve hava şartlarının ağır olması da işlerimizi daha da zorlaştırdı ama çok şükür ki alnımızın akıyla çıktık işin içinden. En sevindiğim yanı ise kimseye bir zarar gelmeden kazasız belasız bitmesi. Olağan üstü bir performans sergileyen ekibimi yürekten kutluyorum ” dedi.Gerçek Gündem
Gezi Davasında 'Okan Bayülgen'li Savunma
Gezi eylemlerine ilişkin, 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet' ettikleri iddiasıyla çoğunluğu üniversite öğrencisi 56 kişi hakkında açılan davada sanıklar bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada kimlik tespitinin ardından söz alan bir kısım sanıkların avukatı Arzu Becerik, 'Dava konusu olay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Anayasa hükümleri doğrultusunda açıkça ifade özgürlüğüne, ifade açıklama hürriyetine ve toplu ifade özgürlüğüne yönelik bir davadır. Bu nedenle biz derhal beraat kararı verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Buna ilişkin AİHM kararı örneğini sunuyoruz' dedi. Söz alan diğer avukatlar da, dosyada bulunan deniz gözlüğü ve baret gibi elde edilen gereçlerin suç sayılamayacağını vurgulayarak, deniz gözlüğü ve baretin suç aleti sayılamayacağına ilişkin İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği beraat kararını sundu. Hakim Ali Can Apaydın ise, sanıkların savunmaları alınmadan beraatlerine karar verilmesi yönündeki talepleri reddederek sanıkların savunmasına geçti. 'GEZİ PARKI EYLEMLERİNE MİLYONLARCA İNSAN KATILDI' Duruşmada söz alan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Cengiz Han Cora, Anayasal hakkını kullanarak Gezi Parkı eylemlerine katıldığını söyleyerek, 'O gün Taksim'e konsere gitmiştim. Hatta ünlü şovmen Okan Bayülgen de vardı' dedi. Sanığın bu sözleri üzerinde duruşma salonunda gülüşmeler oldu. Hakim Ali Can Apaydın da, 'O da konsere mi geldi?' diye sorunca Cora, 'O eyleme gitti. Ben de konsere gittim' cevabını verdi. 'Gezi Parkı eylemlerine milyonlarca insan katıldı' diyen Cora, '56 tane insanın burada yargılanması doğru değil. Savcılar soruşturmayı doğru yapsaydı, bugün burada biz değil polisler olacaktı. Biz de 1 Mayıs'ı rahat rahat kutlayacaktık. 1 Mayıs'ta aynı manzaraları yine göreceğiz' diye konuştu. 'GAZ KAPSÜLÜ İLE BACAĞIM KIRILDI' Suçlamaları reddeden üniversite öğrencisi Andaç Yıldırım da, 'Taksim Gezi Parkı eylemleri nedeniyle İstiklal Caddesi'nde birkaç kez basın açıklamalarına katıldım. Polisin hiçbir uyarıda bulunmadan yapmış olduğu müdahaleler sırasında olay yerini terk ettim. Arkamdan gelen bir gaz kapsülü nedeniyle bacağım kırıldı. Gerçekte, olayda ben zarar gördüm. Bu olay sonrasında eğitim hayatım da zarar gördü. Ben çevreye zarar veren, caddeyi trafiğe kapatan grup ile birlikte hareket etmedim. Beraatimi istiyorum' dedi. Üniversite Öğrencisi Cihat Parıltı da Gezi Parkı eylemlerine katıldığını, ancak 2911 sayılı 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmediğini söyleyerek, 'Gerçekte polis şiddetine uğrayan bizdik. Bu olaylar sırasında, herkesin bildiği üzere 8 genç hayatını kaybetmiştir. Ortada bir suç varsa, suçlu 8 genci öldüren AKP polisidir. Bu da polisin uyguladığı şiddetin göstergesidir. Beraatimi istiyorum' ifadesini kullandı. Hukuk Fakültesi öğrencisi Ahmet Paket de, Anayasal hakkını kullanarak Gezi Parkı eylemlerine katıldığını anlatarak, 'Amacım hükümetin hukuksuz, suç teşkil eden baskıcı politikalarını protesto etmekti. Suç teşkil eden eylemler içinde olmadım' dedi. 'POLİSLER HAKKINDA İŞLEM YAPILMADI' Sanık avukat Ali Coşkun da, Gezi eylemlerine katıldığını belirterek, şöyle konuştu: 'Bu eylemler barışçıl eylemlerdir. Birçok gösterici, polisin haksız ve şiddetli müdahalesi sonucu hayatını kaybetti ya da yaralandı. Bu eylemi yapan polisler hakkında işlem yapılmadı. Demokratik hakkımızı kullandığımız için sanık olarak yargılanmamızı da doğru bulmuyorum. Beraatimi talep ederim.' Söz alan diğer 37 sanık da, anayasal haklarını kullanmak için barışçıl Gezi Parkı eylemlerine katıldıklarını, suçlu olduklarını düşünmediklerini söylediler. 'HALKI İSYANA TEŞVİK EDEN İKTİDARIN KENDİSİDİR' Söz alan sanık avukatı Özgür Urfa da, iddianameyi eleştirerek, 'İddianamede suç tarihi ve yeri tam olarak açık değildir. Bu nedenle eksikliklerin giderilmesini talep ediyoruz' dedi. Sanık avukatlarından Pınar Akbina da, 'Soruşturma, başta halkı isyana teşvik suçundan başlatılmıştır. Bizce, gerçekte halkı isyana teşvik eden, iktidarın kendisidir. Müvekkilin iki parmağı iş kazası sonucu yoktur. Nasıl sapan kullanacağı hususunu takdire bırakıyoruz' diye konuştu. Hakim, bir sonraki duruşmada sanıkların savunmalarının devam etmesine karar vererek, duruşmayı 26 Haziran gününe erteledi. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, 30 Haziran 2013'te Gezi Parkı eylemlerine katılan sanıkların 6 aydan 3 yıla kadar hapsi isteniyor. (DHA)---
Reklam