‘Köşk Müdahalesi Sorun Olur’
Gazeteci Tarhan Erdem’e göre, Erdoğan Köşk’e çıkarsa, eğilimlerini devam ettirmesi durumunda, Anayasa’ya göre bir Cumhurbaşkanı olmaktan çok 'Hükümet Başkanı' gibi olacak. Erdem bunun ciddi problem olacağı görüşünde. Al Jazeera Türk’e konuşan Erdem, 'Erdoğan Köşk’e çıkarsa Gül’ün AK Parti Genel Başkanı olacağını' düşünüyor. Toplumsal araştırmalar yapan KONDA’nın sahibi Tarhan Erdem ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk için AK Parti adayı olmasının olası sonuçlarını, Cumhurbaşkanı olmasıyla yaşanacak gelişmeleri konuştuk. Erdem’e göre, Erdoğan'ın Köşk’e çıkmasıyla Abdullah Gül de AK Parti’nin yeni genel başkanı ve Başbakan adayı olacak. Başbakan Erdoğan, 12 yıllık Başbakanlık’tan sonra AK Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı. Erdoğan Köşk’e çıkmayı neden bu kadar çok istiyor? Ak Parti Tüzüğü’ndeki, üç dönem kuralını kaldırmak istemiyor; bu kural uygulandığında Erdoğan 2015’de milletvekili olamayacak, başbakan olamayacak. Bu durumu kabul edemiyor. “Niçin Meclis ve iktidar dışına çıkmayı kabul edemiyor?” sorusu ayrı bir konu! Niçin kabul edemiyor? Bir Başbakan üç dönem yaptıktan sonra ayrılabilir ama Erdoğan ayrılmıyor. Niçin ayrılmıyor? Değişik şekilde yorumlanabilir, söylenebilir. Bana göre, iktidarı terk etmek istemiyor. Geçen seçimde 2011 seçimlerine girerken, 2023 vizyonunu açıklamıştı. O hevesle kalmak istiyor. İktidarını muhafaza etmek istiyor. Onun için ayrılamıyor. Köşk’e çıkarsa siyasi kimliğinden vazgeçer mi? Kimliğinden vazgeçebileceğini sanmıyorum! AK Parti lideri gibi davranmayı sürdürür mü? Ak Parti’nin işçilerine karışmak, ne olup bittiğini takip etmek isteyecektir. Ama bu yeni Başbakan’a bağlı olacak bir şeydir. Kim olacak ona bağlı bir şeydir. Kim genel başkan seçilir veya tayin edilirse edilsin, eğer Cumhurbaşkanlığı’nı Başbakanlığı da yönetecek bir organ olarak görürse, bir ay sonra sorun çıkacaktır; kişiye bağlı değildir. AK Parti genel başkanı kim olur sizce? Son gelişmeler, Sayın Abdullah Gül’ün de bu işte rolünün devam edeceğini gösteriyor. Genel Başkan adayı gibi görüyorum Sayın Abdullah Gül’ü. Bunu söylüyor ya da söylemiyor. Benim görebildiğim kadarıyla Abdullah Gül milletvekili seçiminden sonra Başbakan adayıdır, Ak Parti’nin genel başkan adayıdır. Bu çok önemli bir gelişme. Yeni dönemde ilişkileri nasıl olur? Benim kanaatim, Erdoğan bu güne kadar, görebildiğimiz eğilimlerini devam ettirirse, bugünkü Anayasamıza göre bir Cumhurbaşkanı gibi olmaktan daha çok Hükümet başkanı gibi davranacaktır. Bu problem çıkarır. Başbakan, AK Parti Genel Başkanı kim olursa olsun bir problem çıkarır şekilde davranacaktır. Bu nasıl bir sorun yaratacaktır? Devlet hayatındaki sorunların en büyüğü. Başka tanımlaması çok zor. Bir Başbakanla, iktidar partisi genel başkanıyla, Cumhurbaşkanı arasında bir uzlaşmazlık, ikisinin birbirine karşı görev tanımı bakımından farklı düşünüyor olmaları hiç yaşamadığımız bir problemdir. Büyük problem yaratacaktır. Nasıl çözeceğimizi bilmiyorum. Yarı başkanlık ya da başkanlığa geçiş olursa problem çözülür mü? Anayasa’nın değiştirilmesi lazım. Anayasa değiştirmeden olmaz. Anayasa değiştirmek için de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 367 milletvekilinden daha fazla çıkarması lazım. 367’e de yetmez. Halkoyuyla çoğunluk kazanması gerekir. Bugünkü anayasa göre, anayasa değişikliğinin kabulü için 330 milletvekilinin oyu gerekli. Eğer, 367’den az oyla değişiklik yasası kabul edilmiş ise Cumhurbaşkanı bu Anayasa değişikliğini halkoyuna sunmak zorundadır, eğer 367’den fazla oyla kabul edilmişse kendi takdirine bağlıdır; halk oylamasına sunmayabilir. AK Parti 2015’te 367 milletvekili çıkarabilir mi? Mümkün ama Erdoğan çıkarmayacak. Yeni Başbakan ve AK Parti genel başkanı yönetimindeki AK Parti çıkaracak. AK Parti’nin yeni genel başkanı Başkanlık modelini destekler mi? Kendisi ‘başkanlık rejimine gideceğiz’ diyerek seçime giderse destekler. Ama destekler mi desteklemez mi yeni seçilecek Başbakan’ın ve AK Parti Başkanı ile karar organlarının kararına bağlı. Yani, Erdoğan’ın Başkanlık rejimine geçmesi, 2015 seçimine bağlı. Gayet doğaldır çaba göstermesi ama Ak Parti’nin 367’den fazla milletvekili çıkarması ve bunların da Erdoğan’ın sözünün dışına çıkmaması gerekir! Bu ihtimal çok uzaktır. Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir fark oluşur mu? Olabilir; Erdoğan bu farkı yaratabilir; yaratmalıdır! “Yaratacaktır” diyemiyorum maalesef! Muhalefetle ilişkisi nasıl olur? Bugünkü muhalefet kalır mı? İlk soru budur! Bugünkü kalırsa, çekişme sürecektir. ‘Muhalefet kalır mı?’ derken neyi kastediyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi’nde iç çekişme her dönemde olduğu gibi bugün de var. Bu çekişmeyle yönetim değişirse, bugünkü CHP yok demektir. Yeni CHP yöneticileri ne düşünecektir, parti içinde demokrasiye geçecekler mi geçmeyecekler mi, geçerse veya geçmezse yeni parti yönetimi nasıl bir tavır sergileyecektir? Bunları şimdiden düşünmek gerçekçi değil, karar veremeyiz. Bugünkü muhalefet olursa çekişme devam edecektir. 2015 seçimlerinden sonra bugünkü CHP yönetimi devam ederse, Sayın Erdoğan da cumhurbaşkanı seçilmişse, cumhurbaşkanı ile anamuhalefet partisi arasında bugün var olan çekişme sürecek demektir. Erdoğan’ın Türkiye’yi fiilen “yarı başkanlık”la yönetecek beklentisi var. Bu, mümkün müdür? Türkiye’de yarı başkanlık tartışması yapılıyor, yüzeysel ve içerikten yoksun… Erdoğan fiili başkanlık rejiminden bahsediyor zaman zaman. Ancak Türkiye’de bir asra yakın zamandır uygulanan yönetim sistemi merkezi sistemdir; demokratik döneme geçildikten sonra, beklenmeyecek biçimde, merkezileşme daha katılaşmıştır. Bu yönetim sisteminde başkanlık rejimini, ister Anayasa’yı değiştirerek, ister Erdoğan’ın isteğine fiilen uyarak, uygulamayı istemek, Ankara’yı cehenneme çevirir. Erdoğan bunu anlasaydı, üç dönem kuralını kaldırır, milletvekili seçilir, Başbakan olurdu. Şimdiye kadar karşısına çıkan bütün engellerin temelinde yerinden yönetim sisteminin bulunmayışı vardır; ne hazindir ki O bu durumu bir türlü anlayamadı! ‘Başkanlık rejimi Ankara’yı cehenneme çevirir’ sözüyle ne demek istiyorsunuz? Bugünkü kanunlarımız maalesef koyu bir merkezi yönetime göre çıkarılmıştır. Her geçen gün de bu merkezi yönetim artmaktadır. Bütün yetkiler merkezi yönetimde toplanmaktadır, her çıkan kanunda da merkezi yönetimin yetkisi artırılmaktadır. Ayrıntılara kadar tüm yetkiler merkezde. Bunlar değiştirilmeden bana göre yerinden bir yönetim kurulup çalıştırılmadan, bu çalışma görülmeden bir başkanlık rejimine geçirilirse, O başkan pek çok işi bir arada götürmek zorunda kalacaktır. Bu dayanılacak bir hayat değildir. Cehennem dediğim bu. Her gün yüzlerce soruyla karşılaşacaktır. Bugün Başbakan’ın her şeye karışmasının, her şeyde yetkili olmasının sebebi maalesef yönetim sistemimizin merkezi idare olmasıdır. Türkiye’de hiçbir konu Bakanlık dışına bırakılmamış. Yerel yönetimlere bırakılmamış. Alev alev yanan bir Ankara’dan bahsetmiyorum. Ama idare o kadar telaş içine girer ki, Cumhurbaşkanı bütün Türkiye’yi yöneten bir bürokrasinin hakimi haline dönüşür. Bugünkü bütün müsteşarlar, bakanlar başta Cumhurbaşkanı’na bağlı olacak demektir. Böyle kurulu merkezi idare bir Başkanlık rejimi tahammül edilecek bir şey değildir. Türkiye’nin en önemli meselesi, tekrar etmek isterim ki, yönetim siteminin “yerinden yönetim”e geçememesidir. İnsanların yerleştiği yere göre yönetim yok maalesef. Kaynak: Burhan Ekinci | Al Jazeera