onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Uğur Batı Yazio: Transhümanizmde Yeni Nesil Savaşçılar mı Yetiştirmek İstiyorlar?

etiket Uğur Batı Yazio: Transhümanizmde Yeni Nesil Savaşçılar mı Yetiştirmek İstiyorlar?

Prof.Dr.Uğur Batı
02.11.2020 - 11:00 Son Güncelleme: 29.04.2021 - 16:24

Üzülerek belirtmek zorundayız ki: Bilim ve teknoloji, günümüze kadar neredeyse tamamen savaş ekonomisi kullanılarak ve savaş sahasında kullanılmak üzere gelişmiştir.

Taşların yontulmasından atomun enerjisinin kullanılmasına,  gripli battaniyelerin Kızılderililere dağıtılmasından H.I.V virüsünün tasarlanmasına kadar birçok örnek bunu kapsamaktadır.

Bunun böyle devam etmeyeceği ve bilimin insanlığın iyiliği için kullanılacağı günleri göreceğimizi umut etmekle beraber; yakın gelecekteki birçok teknoloji Savaşçı ve Savaş terimlerini daha önce hiç görülmemiş bir hızda değiştirecek gibi gözüküyor.

Önce savaşçıların nasıl dönüşeceğinden bahsedelim. Biz asker demek istemiyoruz. İnsanlığın baştan sona değişeceği bu yüzyılda hükümetler ve şirketler nasıl ki Süper-Tanrı insanlar tasarlayacaksa bunun bir türevi olarak Süper-Tanrısal-Savaşçılar da oluşacak.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Şimdi gelin tek tek insanı değiştiren teknolojiler üzerinde geleceğin askerlerininde nasıl değişeceğine bakalım:

İlk olarak genom projesi odaklı olası gelişmelerden söz edelim. İçinde bulunduğumuz yüzyılda genetik gelişmelerin artması, ucuzlaması, yaygınlaşması, genoma dair büyük verilerin toplanması, genetik mühendisliği ile hem var olan insanların genetik yapılarının değiştirilmesi hem de “tasarlanmış insan” projelerinin artmasına kesin gözü ile bakılıyor.

Bunun insana dair projeksiyonu şu anlama gelir. Çok uzun yaşayabilen, hastalıklardan ve yaşlanmadan muaf olan insanlar. Bunun savaşçıya yansıması da böyle olacaktır. Hiçbir hastalığı olmayan, yaşlanmayan ve çok uzun yaşayabilecek olan savaşçılar. Bununla da kalmayacak. Genetik olarak;

  • insanların en güçlüleri kadar güçlü,

  • en hızlıları kadar hızlı,

  • en dayanıklıları kadar dayanıklı,

  • en iyi uyku kalitesine sahip,

  • susuzluğa ve açlığa en dayanıklı insanlara benzeyen,

  • yükseklik korkusu-panik atak- endişe bozukluğu- travma sonrası stres bozukluğu gibi genetik temellerimde olan durumlardan büyük oranda muaf,

  • bağımlılıklardan genetik olarak korunmuş,

  • itaat-baş kaldırma-yardımseverlik-dürüstlük gibi karakter özelliklerinin genetik kısmının istenildiği oranlarda tasarlandığı,

yani Hitler’in Ari ırkı gibi bir durumdan söz ediyoruz.

Bunu yapmaya başladılar bile. Genom projesinin ucuzlaması ile artık 100 binlerce insanın genomuna bakılıyor. Mesela susuzluğa karşı daha dirençli olan insanların genom verisini üst üste toplarsanız, bununla ilgili genetik özellikler istatiksel olarak belirmeye başlayacaktır. Sonra siz bu gen dizilimini kullanabilirsiniz.

  • Genetik müdahaleler bununla da sınırlı kalmayabilir.

  • Türler arası çapraz genler kullanılarak “kurtadamvari” askerler geliştirilebilir.

  • Karanlıkta görebilen gözler olabilir.

  • Düşmanı kokusu ile takip edebilen burunlar olabilir.

  • Yarasaların işitebildiği frekans aralığını işitebilen kulaklar da söz konusu olabilir.

Aslında bunlardan bazılarını da çoktan yaptılar. Denizde yaşayan tek hücreli bir canlı olan ALG’lerin ışığa duyarlı olan proteinlerinin sentezinden sorumlu olan genetik bölüm, “adenovirus” dediğimiz bir DNA virüsünün içine enjekte edildi. Sonra bu virüsü “retinitis pigmentoza” dediğimiz genetik bir körlüğe sahip olan farelere enjekte ettiler. Sonradan bu sözde kör fareler görmeye başladı.

ALG’in duvarındaki protein bir şekilde kör fareye ışığı göstermişti.

Genetik ve biyolojik teknolojiler sadece savaşçıların tasarlanmasında değil onların kullandığı silahlar zırhlar araçlar ve tıbbi müdahalelerinde çok gelişeceği anlamına gelebilir. Ya da şunlar olabilir:

  • Yara yeri iyileşmesini bin kat artıran aşılar (yapıldı bile)

  • 3 boyutlu yazıcılar ile savaş alanında kaybedilen uzuvların yine savaş alanında yenilenmesi (bu teknolojinin de prototipi de yapıldı)

  • Savaşçıları koruyan organik dış iskeletlerin yapılması, ki bunlar onları kurşun geçirmez yaparken, bir yandan da çok hafif olacaktır. (hamam böceği zırhı) Bir önceki ALG örneğine bakılarak aslında doğrudan savaşçıların derisi, bu böcek zırh proteinlerini üretebilir.

  • Kimyasal ve biyolojik silahların anında antidotlarını üreten koruyucu serumlar ( kanınızdaki nano robotlar size bulaşan zehirlerin anında antiod üretecek) üretilebilir.

Kaldı ki bunlar sadece bioteknolojiler ile yapabileceğimiz şeyler. Savaşcı düzeyinde esas sayborg teknolojileri büyük sıçrama yapacaktır. Bunları şimdi listeleyelim:

Artırılmış gerçeklik sayesinde askerlere her türlü lojistik bilgiyi gözlerindeki lensler sayesinde iletebilmek mesela mümkün olacaktır. Nitekim beyin bilimci David Eagleman’ın VEST teknolojisi ile drone uçuran askerlerin zihinlerine, dronların hız ve yükseklik gibi bilgileri yerleştirildi.

Ya da duyu değişimi ve duyu ekleme teknolojileri sayesinde savaşçılarınız giydikleri bir yelek sayesinde her birinin bütün savaş alanına bir komuta odasının hakimiyetine sahip olacaklar. Duyu ekleme ile bedenimizin evrimleşmediği birçok duyu (INFRA RED IŞIK GİBİ) insanların sıradan bir duyusuna dönüştürüldü bile.

Robotik dış iskeletler sayesinde terminatörlere dönüşmeleri an meselesi. Yine birçok şirket şu an koşmayı hızlandıran ve taşınabilir yükü artıran askeri dış iskeletler yaptı bile.

Akıllı protezler ile insandan çok öte bir hız ve güce sahip olmaları mümkün görünüyor. Dünyanın en gelişmiş akıllı protez firmasının sahibi Hugh Herr’in kendi iki bacağı yok ve protezleri ile dünya dağ tırmanma rekorlarını kırarak bu firmayı kurdu bile.

Beyin makine ara yüzü ile savaş alanındaki bütün robotik araç-silah-kamera ile zihinlerinin bir bütün olması gibi. Miguel Nicolesis’in ekibi ABD’deki bir maymunun bu teknoloji ile Japonya’daki bir robot avatarı kullandı bile. AVATAR filmi resmen gerçek oldu aslında. Bu durumda savaşçının nerede başlayıp nerede bittiğini anlamak mümkün olmayacaktır.

Şöyle düşünün bir de: Elimizde bir Yiğit-2023 olsun. 50 yaşında ancak beden yaşı hep 25 kalıyor. Asla hasta olmuyor. 5 saatlik uyku ile her sabah tüm hücreleri yenilenmiş olarak uyanıyor. Grip olmuyor kanser olmuyor. Hiçbir bağımlılığı yok. Hastalığı yok. Yaraları çok çabuk iyileşiyor. Karanlıkta bir kedi gibi görebiliyor. Bir kurt gibi düşmanı kokusundan takip edebiliyor. Asla paniklemiyor. Ölüm korkusu alınmış bir savaşçıdan söz ediyoruz.

Üstüne giydiği kumaş bioteknoloji ile üretilmiş bir zırh aslında. Proteinden yapılmış ve hamam böceklerinin dış iskelet örüntüsü örnek alınmış. Üstünden tank geçse ezilmiyor. Sırt çantasındaki tek kullanımlık iğneler ile her türlü biyolojik ve kimyasal saldırıya karşı bağışık.

Gözünde taşıdığı lensler ile sıradan görüşü bir bilgisayar oyununun ekranına sahiptir. Kendi nabzını, savaş alanı hakkındaki bilgileri ve güncel briefing bilgilerini kendi bakış açısında görüyor. Kaskı sayesinde,  zihni tüm diğer savaşçılar ve savaş alanındaki robotik araçlar-silahlar ve drone kameraları ile bir bütün.  Yani tek bir savaşçı bir birliğin tamamı: diğer askerler, robotlar, kumada odası, internet ile bağlantıda.  Yani tek kişilik bir ordudan söz ediyoruz. Bugünkü hiç bir ordunun yenemeyeceği tek kişilik bir bilim orkestrasıdır bu.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
8
4
4
2
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Moonlight Sonata

Bunlar her ne kadar günümüzden çok uzun zaman sonra yaşanacak veya yaşanıp yaşanmayacağı belirsiz olsa da güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler