Türklerin Sosyolojiye Kazandırdığı 'Çakal' Kavramıyla Yanıtlıyoruz: Namus Bekçiliği Yapanlar Neden Ahlaksızdır?
Sosyoloji konusunda hepimizin az çok bir fikri var, en azından sosyolojinin bir 'Batı' uğraşı olduğunu ve dolayısıyla kavramlarının da bu coğrafyada yeşerdiğini biliyoruz. O coğrafyada doğan kavramların Türkiye özelinde örtüşmediği bazı durumlar var, bu da aslında Levent Ünsaldı'nın dediği gibi 'Türkiye gibi bir ülkenin yaşam alanlarını en iyi tasvir edebilecek kavramlar daha ziyade, griliktir, kırmalıktır, tekinsizliktir… '
Gelin, Ünsaldı'nın Sosyoloji Divanı'nda ortaya attığı kavram 'çakal' ne anlama geliyor, öğrenelim.
Çakal, her şeyden önce bir töz (temel, kök) değildir. “Köşeli” veya “net” olana, diğer bir ifadeyle eylem saikleri daha bütüncül bir çerçevede daha belirgin birtakım ilkelere riayet edene göre tanımlanabilir.
Yıllardır gittiği ve tanındığı hale yaptığı kiraz teslimatlarında, topu topu 1000 TL daha fazla kazanmak için...
Çakal, biraz da bu iki düzlem arasında gidip gelen ve türlü türlü “cambazlıklara” meyledendir.
Çakalı ilk bakışta ve yüz yüze etkileşimin anlığında kavramak her zaman kolay değildir. Onu anlamak, sürekli olarak metin altı okumalar yapmayı gerektirir.
Bu noktada, bize yakın bir diğer örnekte zihin açıcı birtakım ipuçları yakalayabiliriz: Usta.
Herkes her an usta olabilir; usta, bir zanaatkarı veya diplomalı bir meslek erbabını nesnel surette tanımlayabilecek formel (diploma) veya enformel (sözlü ikrar) bir sembolik onamaya her zaman sahip değildir.
Dolayısıyla ustanın ustalığı baştan bir kuşku içerir; tanımlanmış ortak bir kabule dayanmaz veya bu muğlaklığı onun temel karakteristiğidir. Bu, ustanın bir eve herhangi bir sorun için çağrıldığında, William Thomas’ın ifadesiyle, hipotezlerin sayısının maksimal seviyeye çekilmesi anlamına gelir.
Yani usta, zihni bulanıklaştırabilir, olan bitene ilişkin çarpıtılmış bir görüş sunabilir, karşısındakinin izlenimini bilinçli biçimde istediği yöne çekmeye çalışabilir, kısacası alenen yalan söyleyebilir.
Burada daha da ilginç olanı, güvenin daha en baştan itibaren minimal bir seviyede olduğu ve az çok derin bir sorgulamaya eşlik ettiği bir etkileşimde, ev sahibinin, yani diğer katılımcının da bunu bir veri alarak ilişkiye dâhil olmasıdır; aynı şekilde ustanın da daha en baştan, ev sahibinin, kendisine ilişkin bu türden bir izlenime sahip olduğunu bilmesi gibi.
Dolayısıyla burada, yalan artık bir ilişki kipidir; az çok verili kabul edilen ve paylaşılan bir sembolik gramerdir.
Ünsaldı usta-müşteri ilişkisindeki karşılıksız güvenin doğurduğu sonucu ironik biçimde şöyle özetler:
Müşteri ve usta, onarılacak şeyi aslında birlikte onarırlar, sürekli müzakere ederler.
Ustanın her teklifine müşterinin bir karşı teklifi vardır. Usta, “tesisatın komple değişmesi” gerektiğini söylerken, müşteri sadece bir contanın değiştirilmesiyle işin hallolacağını iddia eder. Usta yapar, müşteri göz atar; usta çalışır, müşteri hep başında durur; usta önerir, müşteri hep sorar. Birbirlerine karşı gardını almış iki boksör gibidir müşteri ve usta.
O halde "çakal", sadece bir sınıf veya grupla sınıflandırılamayacak bir figürdür.
Çakalı mümkün kılan, dâhil olduğu alanların ve konumlandığı tüm bir ontolojik zemininin kırıklığıdır, griliğidir, çok parçalılığıdır.
Diyor, Ünsaldı. Hepimizin hayatından geçen bazı 'çakal' örnekleri var, bu tanıma uyan yaşayan örneklerinizle yorumlarda buluşalım.
Yorum Yazın
aga çok yoruldum amacın ne böyle içerik hazırlamaktaki? zaten mesai iş güç birde sen yapma Allah aşkına ya
Çakal'ın çakallığı namus ve ahlakı kendi dışında tanımlamasında. Bunları hayatındaki kadınların (ki kolayca kontrol edebileceğini düşünür) cinsel olarak eriş... Devamını Gör
çakallık bu coğrafyanın ata sporudur.herkes kafasına göre çakal.