Selda Bağcan'ın metroya binmesine gelen takdir tepkileri aslında toplumsal bir öz saygı eksikliği mi?

Sosyal medyada metro, otobüs vb. toplu taşıma araçlarını kullanan şöhretli insanlar gördüğümüzde çoğunlukla takdir edip onların ne kadar da tevazu sahibi olduğuna dair övgü dolu sözler ederiz ve ne kadar da bizden olduklarını vurgulama ihtiyacı duyarız. Yani aslında birçoğumuzun işe, okula, gezmeye vs. giderken rutin olarak kullandığı toplu taşıma araçlarına şöhretli insanları layık görmeyiz. Toplu taşıma 'halk işi'dir. Bu insanlar ise özel lüks araçlarla seyahat etmelidirler. Normal olanı budur. Lüks bir araçta gördüğümüzde şaşırmayız. Fakat otobüste, metroda gördüğümüzde olay olur. Hemen özdeşim kurup kendimizle bağdaştırırız: 'Helal olsun! Bak metroya binmiş. İstese lüks araca binerdi ama binmemiş. Ne kadar da bizden biri!' Neden kendi kendimize bir tabakalaşma yaratıyoruz? Dünyanın birçok yerinde birçok şöhretli kişi rutin olarak toplu taşıma araçlarını kullanıyor zaten. Bizde niye bu kadar olay oluyor?

Bir ara köşe yazarları semt pazarına gitmişliğini 'halka inmişlik' olarak tanımlarlardı. Sormamız gereken soru şu: Halk diye tanımladığımız kitlenin bulunduğu konum inilecek bir yerde mi? Veya Selda Bağcan'dan bağımsız olarak şöyle düşünelim: Şöhretli bir kişi sırf bir toplu taşıma aracında fotoğraf çekindi diye bu onu 'halktan biri' nitelemesinin karşılığı yapar mı? Selda Bağcan elbette mütevazı, alçak gönüllü, kibar ve türküleriyle insanlarda yer edinmiş değerli bir sanatçı. Fakat genel anlamda herhangi şöhretli bir kimse bunu gayet tabii PR malzemesi olarak da kullanabilir. Görünen bazen aldatıcı olabilir. İçe bakmak lazım.

Sosyal medyada özellikle 'influencer' olarak tabir edilen kişilerin yaşadığı lüks hayatlar bizleri elbette buna özendiriyor. Fakat toplu taşıma kullanma olayını sefillik, halk işi, avam usulü görmek yerine pratik ve hesaplı ulaşım olarak değerlendirmek öz saygımızı daha yerinde tutacaktır. Şöhretli birini toplu taşıma aracında gördüğümüzde normal karşılamak da buna dahil.