NİSA- 135. MAİDE-8 NİSA-58 Ayetleri biraz akıl yürüterek okursanız Kur’an’ın bahsettiği liyakat da zaten bireysel işler için değildir. Zira yaratıcı kendi tasarladığı insanın bireysel işlerinde liyakati aradığını bilir. Dolayısıyla bu ayetlerin asıl amacı, aslında sosyal konularda, kamu işlerinde görevlendirilecek kişilerin ehil ve güvenilir olmasına dikkat çekmek içindir.
Bu yüzden ayetlere dikkat ederseniz, liyakatin dini bir tavsiye veya bir emir olmadığı çok açıktır. Çünkü ilgili ayetler işin ehline verileceği kişi konusunda hiçbir inanç şartı getirmemiştir. Hatta Allah’a inanması, iman etmesi bile gerekmez. Ehil kişinin inancından asla bahsetmez ima dahi etmez. İşi kuralına göre en iyi yapan kimse, kesinlikle ona verilmesini söyler.
Ancak maalesef ülkemizde hem seçenler hem de seçilenler liyakati Kur’an’a ters anlıyor ve uyguluyorlar. Halk ehil olduğunu düşündüğü birisine oy verdikten sonra işi bitiriyor. O kişinin liyakate göre davranıp davranmadığına pek bakmıyor, umursamıyor. Üstelik liyakatsiz yöneticiyi ne yaparsa yapsın destekliyorlar. Oysa kişisel işlerinde uzman veya usta yanlış yaparsa bir daha ona güvenmez, iş yaptırmaz. İşte böyle davranmayınca, seçilen kişiler gerçekten ehil de olsalar, halk nasıl olsa bizi destekliyor diye liyakati kolayca savsaklıyorlar. Çeşitli amaç, menfaat veya ideallerden dolayı liyakate riayet etmiyorlar. Tercih yaparken, bizden biri, bizim gibi düşünen biri, eş dost, akraba, bizim gruptan, partiden, cemaatten vs. gibi ölçütlerle göre tercih yapıyorlar. Böylece kendi kurumlarındaki veya sorumluluklarındaki işleri hiç de ehil olmayan kişilere verebiliyorlar. Tabii bu yüzden de büyük hatalar yapılıyor, kazalar, problemler meydana geliyor ve birçok üzücü sonuçlara sebep oluyorlar. Oysa bireylere toplumsal işlerde liyakate emreden Kur’an, o kişi göreve getirildiğinde bu kez onun ensesinden yakalıyor ve onun da aynı hassasiyetle liyakate riayet etmesini emrediyor.
Doğal afetlerde, örneğin son depremde binaların yıkılması nedeniyle çok büyük can kayıpları oldu. Hepimiz biliyoruz ki bu can kayıpları binalar, uyulması gereken kurallara bir şekilde uygun yapılmamasından dolayı yıkılıyor. Oysa Japonya’da çok daha büyük depremler oluyor ama bina yıkılmasından neredeyse ölen olmuyor! Nedeni binaların tam da gereken kurallara uygun yapılması. Kısaca yetkililerin liyakate riayet edip, sorumluluklarını yerine getirmesidir. Bu kadar basit.
Bu durumda meydana gelen kötü sonuçlar Kur’an’a göre de, mantıken de yalnızca yönetime getirilenlerin suçu değildir. Ne olursa olsun onları destekleyenlerin de yani oy verenlerin de suçu vardır. Seçilen kişiler gerçekten de o işin ehli olabilirler. Ama liyakate uygun davranmıyor, büyük haksızlıklara, adaletsizliklere ve zulme sebep oluyorlarsa, İnancı, ideolojisi ne olursa olsun hiçbir gerekçeyle ikinci kez desteklemeyecek emaneti geri alacaksınız. Kur’an’ında kesin olarak emrettiği Adalet ve liyakate dikkat etmek, hem seçenlerin hem de seçilenlerin iyiliği için zorunludur. Zira toplumların bekası buna bağlıdır. Konuyu inanca götürdük, oradan bağlayalım:
Acımasız, sert ve gaddarlığıyla ünlü Hz. Ömer’i tarihin en adil devlet adamlarından bir yapan nedir? Hatta suçu gereği oğlunu cezalandırarak ölümüne sebep olacak kadar adil olmasını sağlayan nedir? Nedeni toplumun bekası için zorunlu olan hakkaniyet ve adalet bilincidir, sorumluluğudur ve de Allah korkusudur.
Hadi bu bayram gününde konuyu şirin bir şekilde bitireyim:
Sonuç olarak bu seçimde toplumsal sağduyu silkelenmiştir. Tabiri caizse adalet ve liyakatsizlik konusunda yöneticilere yalnızca sarı kart göstermemiş, kırmızı kartı da cebinden çıkarmıştır. Yani gösterilen kart sarı değil turuncudur. Böylece seçmen, ülkesinin ve kendi bekasına sahip çıkmıştır. Bu kart hem yönetenlerin hem de yönetilenlerin iyiliğinedir. Umarız kıymeti bilinir.
Instagram
X
Facebook
Linkedln
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.