Savcı Adını 'Hediye' Koydu
Türkiye gündemini sarsan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını kapatan savcı Ekrem Aydıner, takipsizlik kararında “rüşvet almak” suçuna yepyeni bir tanım getirdi. Aydıner, rüşvetin sadece menfaat temin edilmesinden ibaret olmadığını belirterek “Menfaat teminini suç olarak düzenleyen rüşvet dışında usulsüz hediye kabulü, irtikap gibi pek çok suç bulunmaktadır” dedi.
Şüphelileri arasında eski bakanlar Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın oğulları Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ile Rıza Sarraf’ın bulunduğu 17 Aralık takipsizlik kararının tam metnine ulaşıldı. Kararda, Sarraf’ın menfaat temin ettiği iddia edilen kamu görevlileriyle aralarında görevin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için menfaat sağlama konusunda bir anlaşma olduğuna dair hiçbir delil elde edilemediğini belirtti.
‘Rüşvet için anlaşma olması gerek’
Cumhuriyet gazetesinden Canan Coşkun'un haberine göre; Aydıner, alınan veya sağlanan yararın rüşvet suçunu oluşturabilmesi için kamu görevlisiyle birey arasında rüşvet anlaşmasının zorunlu olduğunu belirtti. Soruşturmada kendilerine birtakım parasal menfaatlar temin edilen kamu görevlilerinin, görevlerinin gereği bir işi yapmaları karşılığında menfaat temin edilmesine ilişkin bir anlaşma yaptıklarına dair kanıt elde edilemediği aktarıldı. Soruşturma kapsamında ekonomi bakanına altın ihracatında yol verilmesi, fiili destek sağlanması, Halkbank komisyonlarının düşürülmesi, basında çıkan haberlerin engellenmesi gibi işler nedeniyle menfaat temin edildiği yolunda delliler bulunduğu iddia edilerek bu işlemlerin bakanlığın görev ve yetki alanında olmadığı kaydedildi. Aydıner, “Dolayısıyla Ekonomi Bakanlığı tarafından kendi görev alanlarıyla ilgili yapılmış bir iş söz konusu olmayıp, genel bir kollama ve teşvikten söz edilmesi mümkündür” dedi. Aydıner’in kararındaki rüşvet tanımları şöyle devam etti:
“Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, anlaşmanın işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerekir. İşin yapılmasından önce yapılmadığı halde işten sonra kamu görevlisince talep edilerek elde edilen menfaat rüşvet suçunu değil, koşulları varsa irtikap veya görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturabilecektir. Rüşvet suçunun oluştuğunun kabulü için ise mutlaka rüşvet anlaşmasının yapıldığının ispatlanması gerekir.”
Savcı Aydıner kararında, Sarraf’ı, şirketleri Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi olarak etkileyecek boyutta ihracat yapan biri olarak tanımladı. Sarraf’a ait söz konusu şirketlerin yaptıkları ihracat işlemlerinde yasaya aykırıbir yön bulunmadığını kaydeden Aydıner, “Yapılan işlemin İran’a uygulanan ambargoyu delmeye yönelik girişim olarak değerelendirilmesi, başsavcılığımız tarafından yürütülen suç soruşturması kapsamının dışında olan bir husustur” dedi. Aydıner, iletişimin denetlenmesi yolu ile yapılan telefon dinlemelerinden Sarraf’ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile tanıştığının tespit edildiğini belirterek Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi miktarda artıran ticari işler yapan firmaların en üst düzeydeki yöneticisinin, Türkiye’nin ihracatını artırmaya yönelik politikaları belirleyip uygulamaktan sorumlu olan bakanla medeni ilişkiler çerçevesinde görüşmesinin son derece doğal olduğunu kaydetti.
Aydıner, soruşturmaya başlandığı anda gerek MASAK tarafından hazırlanan raporda, gerekse ihbar mail ve faksları öncesinde, Sarraf hakkında somut fiil isnadını gerektirecek bir bilgiye ulaşılmadığını aktardı. Buna rağmen doğrudan telekomünikasyonun denetlenmesine başlandığını belirten Aydıner’in, Telekomünikasyonun denetlenmesi kararının hukuka uygun olabilmesi için kuvvetli şüphe nedenleri olması gerektiğini belirtti. Aydıner, “Aksi takdirde, verilmiş bir hâkim kararına dayalı olsa dahi, yapılan dinlemelerden elde edilen bilgilerin delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir” değerlendirmesini yaptı.
Kararda, ihbarlara dayalı olarak 15 Ekim 2012’de Sarraf, Abdullah Happani ve Mohammat Sadeg Rafgar Shishenk’in kaçak altın ve nakit ticaretini ilişkin bir araya gelecekleri konusunda teknik araçla takip talimatı verildiği belirtildi. Kararın onaya sunulmak üzere İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğinin anlatıldığı kararda, ne sebeple olduğu anlaşılamaz biçimde İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından onaylandığı anlatıldı.
Teknik takip tutanağında ise takibin Süleyman Aslan’ın Atatürk Havalimanı’na gelmesiyle başladığı vurgulanarak “Kolluk birimleri söz konusu para alışverişi iddiasının bir tarafının Süleyman Aslan olduğunu bilmektedir. Bu durum, soruşturmanın başında delilleri toplayarak, delillerden hareketle
şüphelilere ulaşmak amacıyla değil, belirli bir kişi grubunu peşinen şüpheli kabul edip bir soruşturma sürdürüldüğünü göstermektedir” denildi.
Zimmet unsuru yok Kararda, Halkbank’ın uyguladığı komisyon oranlarında Sarraf’a ait şirketler için özel bir indirime gidildiğinin, şirketlerinin kollandığının, bu indirimin nedeni ile bankanın zarara uğratıldığını söylemenin mümkün olmadığı aktarıldı. Aydıner indirim mevzuata uygun olduğunu belirtirken “Ortada zimmet suçunun unsurları yoktur” dedi.
Gazeteport