Sadece Yapmak Yetmiyor: Şiddetten Kaçan 31 Bin Kadının Kaldığı Sığınma Evleri Yeterli mi?
Hopa’daki sığınma evinde annesiyle kalan 4 yaşındaki Derya D.’nin ölümüyle sığınma evleri yeniden gündeme geldi. Mor Çatı’dan Aslı Elif Sakallı'ya göre sadece sığınma evi yapmak yetmiyor, 'Bütçe ayrılmayınca mevcut yerlerdeki çalışmalar niteliksiz olabiliyor.'
Derya’nın ölümü, kadın sığınma evlerini yeniden gündeme getirdi.
Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan'ın haberine göre, Artvin’in Hopa ilçesindeki kadın sığınma evinde kalan Ö.D.’nin 2 yaşındaki kızı Derya D., bundan iki yıl önce sığınma evinde baygın bulunmuştu. İki yıl boyunca solunum cihazına bağlı olan Derya D., yaşam savaşını kaybetti. Olayla ilgili soruşturma sonucunda o dönem sığınma evinde kalan İ.C. isimli bir kadına dava açıldı. Ancak küçük Derya’nın ölümü, kadın sığınma evlerini yeniden gündeme getirdi.
Türkiye’de 137 kadın sığınma evi bulunuyor.
Türkiye'de sığınma evi olmayan tek il Bitlis. Sığınma evlerinin bazıları Aile Bakanlığı tarafından, bazıları belediyelerce, bazıları da iki kurumun ortaklığında işletiliyor. Ayrıca Göç İdaresi ve Mor Çatı’ya bağlı çalışan birer sığınak var.
31 bin 766 kadın, 19 bin 412 çocuk sığınma evinde kalıyor.
2016 verilerine göre Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 102 sığınma evinde 29 bin 612 kadın ve 17 bin 956 çocuk, belediyelere bağlı 33 sığınakta 2 bin 88 kadın ve 1433 çocuk, STK’lara bağlı sığınaklarda ise 66 kadın ve 23 çocuk kalıyor.
'Sadece sığınak yapmak yetmiyor'
Sığınma evi işletme yetkisine sahip tek sivil toplum kuruluşu olan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Aslı Elif Sakallı’ya göre sığınma evleri yeterli değil:
'Nüfusu 10 milyon olan İsveç’te bile 161 sığınak var. Türkiye’deki sığınak sayısının artması için bütçe ayrılması gerek. Sadece sığınak yapmak yetmiyor. Oradaki çalışmaların nasıl gittiğinin, çalışanların da korunup korunamadığının incelenmesi gerekiyor. Bütçe ayrılmayınca mevcut yerlerdeki çalışmalar da niteliksiz olabiliyor.'
'Kadınları güçlendirecek şey onlara acımak veya öfkelenmek değil, kendi hayatlarında söz sahibi olacak çalışmalar yapmak'
25-30 kadının kaldığı sığınma evlerinde sadece bir veya iki sosyal hizmet çalışanı olduğunu söyleyen Sakallı, 'biz, kendi hayatı üzerine kadınlarla birlikte düşünmeyi, çalışmayı ve yönlendirmeyi tercih ediyoruz' diyor ve şöyle devam ediyor:
'Travmatik alanlarda çalışanların koşullarının zayıf olması birebir çalıştıkları kadın ve çocuklara da yansıyor. Ancak kadınları sığınaklardan soğutmamak lazım. Çok iyi çalışan sığınaklar var. Ayrıca evdeki şiddettense en kötü sığınak bile can güvenliği sağlıyor. Biz, kendi hayatı üzerine kadınlarla birlikte düşünmeyi, çalışmayı ve yönlendirmeyi tercih ediyoruz. Koruyucu yasalar var. Bu yasalar iyi kullanılırsa kadınlar hayatlarını kurtarabiliyor. Güçlendirici çalışmalarla kadınlar şiddetten sonra bağımsız hayatlarına kavuşabiliyor. Kadınları güçlendirecek şey onlara acımak veya öfkelenmek değil, kendi hayatlarında söz sahibi olacak çalışmalar yapmak. Bazen cinsiyet eşitliğine dair farkındalığı olmayan görevliler ‘Sen zaten hak etmişsin’ diyebiliyor. Oysa şiddetin bahanesi yoktur. Toplu yaşam alanlarında çatışma her zaman olabilir. Önemli olan çatışmalar çıktıktan sonra o çatışmaların yönetebiliyor olması. Evdeki şiddeti burada devam ettirmemeliyiz, sorunu burada nasıl çözebiliriz diye bakmalıyız.'
'Her sığınakta bir çocuk alanı ve odasının olması gerekiyor'
'Kadınlar gibi her çocuğun kendine özel bir sosyal hizmet uzmanının olması gerekiyor' diyen Sakallı şöyle konuştu:
'Mor Çatı’da haftada bir çocuklarla da konuşuruz. Bir annenin iki çocuğu varsa, ikisinin ayrı sosyal hizmet uzmanı olur çünkü her çocuğun kendini rahatça ifade edebilmesi önemli. Çocukların sorumlulukları anneden alınmaz ama üzerine konuşulur. Her sığınakta bir çocuk alanı ve odasının olması gerekiyor.'
Yorum Yazın
şiddet gören kadınları o evlere tıkmaktansa şiddet gösteren adamlara kliniklerde psikolojik tedavi uygulamak daha mantıklı.
Dünyanın sonu gelmeden,kadınlara ve çocuklara yapılan iğrençlikler bitmez.
BÜLENT USTABAŞ A ÖZGÜRLÜK !!!!