Önümüze Gelene Yüz Tekme: Ülkemizde Çığ Gibi Büyüyen Dijital Linç ve Siber Zorbalık Kültürü
İnternet ve sosyal medya tüm yararlarının yanı sıra birtakım zarar ve sorunları da beraberinde getirdi. Hepimiz sosyal medyada nefret söylemi ve zorbalık ile karşılaşıyoruz. Ayrıca sıklıkla 'dijital linç' olarak kavramlaştırabileceğimiz, binlerce insanın sosyal medya mecralarında birine veya bir odağa çullandığı, itibarına, meslekî yaşantısına ve psikolojine büyük zarar veren nefret söylemlerini dolaşıma soktuğuna şahit oluyoruz. Hatta kimi zaman bunun kurbanı oluyoruz...
Son zamanlarda ise bu tarz olumsuz vak'aların belirgin ölçüde arttığını gözlemliyoruz. Bu yüzden ülkemizdeki dijital linç, siber zorbalık ve nefret söylemine eğilmek istedik.
Son dönemlerde hem oyuncu, manken, şarkıcı gibi ünlü simaların hem de sade yurttaşların sıklıkla "dijital lince" veya "siber zorbalığa" maruz kaldıklarını görüyoruz.
Peki sosyal medya nasıl oldu da büyük bir "cadı avı" sahasına dönüştü? Dijital linç, siber zorbalık ve nefret söylemi sosyal medyayı nasıl esir aldı?
Lincin başlaması ve bunun meşru görülmesindeki en önemli unsurlardan biri ortada bir tahrik olması iddiası.
"Öfkeli kalabalıklar..."
Peki dijital lincin ardında ne gibi duygular, hangi sebepler yer alıyor olabilir?
Mecranın kendisinin getirdiği teknik zorluklarla beraber, birtakım hukukî eksikliklerin ve açıkların olması da nefret söylemini ve dijital linci kolaylaştıran etkenlerin başında geliyor.
Instagram ve Twitter gibi platformlar haset duygusunun açığa çıkması için elverişli bir ortam sunuyor.
Kendi hayatlarından çeşitli nedenlerle memnun olmayan insanlar, kendilerinden daha mutlu, daha müreffeh ve daha başarılı bir hayat süren insanların yaşantılarına öykünüyorlar.
Yalnızlık. İnsanlar, duygusal ve sosyal ilişkilerinde tatmin edici insanî ilişkilerden yoksun durumdalar.
Bu da nefreti körükleyen unsurlardan.
Mutsuzluk. Aslında insanlarımız ciddi ölçüde mutsuz.
Bu sebeple mutlu insanlara yönelik müthiş bir tahammülsüzlük söz konusu.
Kolay ulaşım. İnsanlar normal şartlarda ulaşamayacakları kişilere, farklı sebeplerle biriken öfke ve nefreti kolayca "kusabiliyor".
Ego tatmini. Aslında egosunu inciten sebepler dolayısıyla nefret söylemi yayan kişiler, hedef aldıkları kişileri küçümseyerek, kendi incinmiş egolarını tamir etmeye çalışıyorlar.
Bahsettiğimiz nedenler ile oluşan "stres"in atıldığı, lince uğrayan kişi ile empati yapılmadığı ve etik ilkelerin göz ardı edildiği bir durum söz konusu.
Kolay tahrik olma. Tabir-i caizse toplumsal açıdan kolay "gaza geliyoruz" ve bu durumu kendi yanlış davranışlarımızın sebebi olarak öne sürüyoruz.
Agresiflik. Otobüste, metroda, sırada, çarşı-pazarda, okulda, iş yerinde yüzler asık ve genelde gerginiz. Bu öfke sanal âlemde de yankılanıyor böylece.
Bu hasete ve öfkeye bağlı olarak ve anonimliğin getirdiği cüret ile dizginlenemez bir laf sokma isteği duyuluyor.
Gündelik hayatta, yüz yüze söylenmeyecek şeyleri, anonim bir kimliğin arkasına gizlenerek söylemek çok daha kolay tabii ki...
Siber zorbalıkta bulunanların bir kısmının kendi duygusal ve cinsel hayatlarındaki memnuniyetsizliği başka insanların üzerine yansıttıklarını söyleyebiliriz.
Sosyo-psikolojik bir rahatlama aracı olarak "günah keçisi" ilan etmek.
Bir kişi veya odak hedef gösterildikten sonra, hedefe alınan kişi ya da odak suçsuz olsa dahi, o suç günah keçisi olarak tespit edilenin üstüne yıkılıyor.
Böylece gerçek sorumlular, bu sorumluluğun yüklerinden kurtuldukları gibi, toplum da suçlunun bulunduğu ve cezalandırıldığı psikolojisi içinde huzura kavuşuyor...
Dijital lince katılanlar ve bunu takip edenler, patlamış mısır ve çekirdeklerini alarak bir aksiyon filmi izlermiş gibi davranıyorlar.
Dolayısıyla tüm saydığımız sebeplerden dolayı, dijital linç âdeta evde canı sıkılanın, klavyesinden köpükler saçarak gerçekleştirdiği bir hobiye dönüşmüş durumda.
Peki siber zorbalığa maruz kalanlar neler ile karşılaşıyor? O süreçte neler yaşanıyor?
Öncelikle dijital linç neticesinde, genellikle atılan tweet veya gönderi silinebiliyor. Yine de bunların ekran görüntüleri dijital cihazlarımızda ve zihinlerimizde kalıyor.
Artık güvenli mecralar yok. Eskiden okulda veya iş yerinde zorbalığa ve mobbinge maruz kalsak dahi evimiz güvenli ve huzurlu bir ortam sunuyordu.
Artık hepimiz 7/24 ulaşılabilir durumdayız. Mahremiyetimiz tehdit altında. Şahsi mesaj ve görüntülerimiz irademiz dışında paylaşılabiliyor. Bütün bunlar ciddi birer kaygı sebebi.
Bu durum özellikle çocuk ve ergenlerde travmatik sonuçlara yol açabiliyor.
Günümüzde birçok çocuk ve genç, siber zorbalık sebebiyle öz güven ve öz saygı kayıpları yaşıyor. Siber zorbalık, okula devam sorunu ve başarısızlığa sebep olabiliyor. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığını tetikliyor. Hatta ve hatta gençleri intihara kadar götürebiliyor.
Dolayısıyla dijital mecralarda linç kültürü, nefret söylemi ve zorbalık ile bireysel, toplumsal ve hukukî mücadele şart.
"İlk tweeti günahsız olanınız atsın!..."
Belki, fiziksel linç ile kıyaslanamaz ancak, dijital linç de linç kültüründen beslenen ve aynı zamanda bunu besleyen çirkin ve barbarca bir zihniyetin ürünü.
Lincin yaygınlaşması, sıradanlaşması, 'oh olsun' diyerek veya sessizlikle karşılanması hem hukukî hem de vicdanî sorumluluk yaratmadığı sürece insanlık adına bir utanç vesikasıdır.
Bonus: Oyuncu Ashley Judd, sosyal medyada yaşadığı kendi olumsuz deneyimlerini bir TED konuşması ile paylaşmış durumda. Konuşmada durumu anlatabilmek için kullandığı küfür içeren ifâdeler bulunmakta. Bu uyarıyı yaparak, dinlemenizi tavsiye ederim.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın