Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
LGS'de %11'e Giren Valedictorian
Valedictorian; Amerikan okullarında okul birincisi olup da mezuniyet gününde mezuniyet konuşmasını yapan öğrenciye verilen isimdir. Ayrıca bizim bazı köklü okullarımızda da uygulanan bir payedir. Kızım 2023 LGS’de %11’lik dilime girip “nitelikli okul” kazanamayıp “niteliksiz (!)” bir okula gitmek zorunda kaldığında sistemin felsefesini daha derin düşünmeye zorlandı zihnim. Çocuğun verdiği emeği, öğretmenlerinin geri bildirimlerini, gecesini gündüzüne katmasını gördüğümde bu emeğin bir karşılığının olması gerektiğini zihnimin eğitim bilimlerine ait olan kısmında daha da yüksek sesle dile getirmeye başladım.
Türkiye’de sınav sistemleri klasik söylemle at yarışı mantığı ile çalışıyor.
Peki birinci ile iki yanlış yapan 40 bininci arasında ne kadar emek farkı var?
İşte bu noktada şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki bazı özel çocuklar hariç bu çocukların yıl boyunca harcadıkları emek arasında çok bir fark yok. Yani birinci olarak Galatasaray’a giden çocukla 1-2 yanlış yapıp Uşak Fen Lisesi’ne giden çocuk hemen hemen aynı emeği sarf ediyorlar. Bu sınavlar oldukça adil sınavlardır. Ancak bu adalet temelde ilk yüzde 5-6’lık dilim için geçerli olmayıp daha çok bu grupla kendilerinden sonra gelen diğerleri arasında ayrım sağlamaktadır. Bu da özellikle 2-3 yanlış yapan çocukların adalet duygularının zedelenmesine neden olmaktadır.
Konunun çözümü ile ilgili yazmadan önce temel sebepleri maddeler halinde tekrar yazalım:
1) İlk ve en öncelikli sebep Türkiye’de mavi yakalıların çalışma şartlarıdır. Uzun zamandır mavi yakalı çalışanların kazançları, çalışma koşulları, sendikal haklarının kötü olması nedeniyle insanlar çocuklarını okumaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Bu da ciddi bir yığılmaya neden oluyor.
2) Hem LGS’de hem TYT-AYT’de kontenjanların çok fazla olması çoğunluğun bir umut ile okumaya geçmesine neden oluyor. “Ev genci” ve üniversiteli işsiz kavramlarına bu pencereden bakabilirsiniz.
3) Her ne kadar “meslek lisesi memleket meselesi” gibi kavramlar olsa da bu okulların ve çıktılarının tanıtımı, süreç sonunda neler yaptıkları halk tarafından eskisi kadar bilinmiyor. Teşvik edecek adımlar atılmıyor.
4) Ekonomik koşulların 2000’li yılların başında suni bir iyileşme göstermesi ile eğitime erişimin artması nedeniyle ebeveynlerin daha iyi eğitim arayışına girmesi.
5) MEB’in DYS, etüt, kurs adı altında tüm çocukları sınava hazırlayan okullar yaratması ile her çocuğun bir noktada yarışa dahil edilmesi.
Sistemin en büyük sorunu ise bu sebepler çerçevesinde ortaya çıkardığı bir sürü diplomalı işsizdir.
Daha teknik anlamda sınavda;
· Türkçe, matematik ve fen haricinde soru sorulmamalıdır.
· Ortaokul ölçme değerlendirme esaslarının doğru uygulanıp, ortaokul 5-6-7. sınıflarda belli bir not ortalamasına ulaşamayan öğrencinin sınava girmesi engellenmelidir.
· Teftiş mekanizması elden geçirilip maarif müfettişleri eliyle not şişirmelerin önüne geçip ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
· Asıl yapılması gereken ise tüm liselerin kapatılıp her mahalleye nüfus yoğunluğu kapsamında akademik çok programlı liseler ve meslek liseleri açılmalıdır.
· Akademik liselerde yapılan her türlü desteklemeye rağmen gerekli başarıyı gösteremeyen öğrenciler okul, ilçe ve ilde kurulacak kurullar eliyle mesleki eğitime ya da açık liseye yönlendirilmelidir.
Özetle; sorunun çözümü siyasi iradenin eğitim felsefesine yapacağı müdahale ile mümkün! Teknik meseleleri çözebilecek insan ve maddi kaynaklara sahibiz ancak siyasi irade bu sorunu çözebilecek adımları atacak gücü göstermelidir.
Bizim LGS`de %11'e giren valedictorian şu anda ne mi yapıyor? Bir yandan akademik çalışmalarına devam ederken bir yandan da Harvard hukuk fakültesine girebilmek için sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmeye çalışıyor. En önemlisi ise “başaramazsam kendi suçumdur!” diyebilecek kadar içinde bulunduğu sisteme güveniyor.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio