Levent Uysal Yazio: Öğrenmek Güzel Şey
Sevmek bu kadar zor mu hakikaten?
Hayvanı, bitkiyi, toprağı, havayı, bir sözü, bir özü, bir insanı. En çok da insanı…
Yargılamadan, başkalarının hafızasıyla yaşamadan; paylaşırsam azalacak, bu beni güçsüz kılacak diye korkmadan…
Öğrenmek güzel şey! Başkalarının öğretilerinden kendimize pay çıkarmak da öyle.
Ancak öğrendiğiniz yerde özneniz eksikse, siz öğrendiğiniz şeye kendinizi
katamıyorsanız ve öğrendiklerinizi de kendinize; o zaman bunlar yalnızca son kullanma tarihi geçmiş kuru gürültüden ibaretler. Tarihi öğrenmeyi ele alalım mesela: Tarih yalnız kronolojik bir sıralamadan, şöyle savaştan, böyle fetihten ibaretse bizim için, onu anlamamış, ondan ders almamış, kendimize katmamışsak, o tarihi gerçekten sahiplenebilir miyiz, o tarihe bizim diyebilir miyiz?
Dünün öfkesini bugüne taşımakla, belki de birebir yaşamadığımız bir tarihin kinini çocuklarımıza öğretmekle, bizimle aynı şekilde dünü birebir yaşamayan birinden yaşananların intikamını almaya çalışmakla o tarihe sahip çıkmış olacağımızı mı zannediyoruz? İlla ki kabullenmiyorsak dünü, dünde bırakmayıp bugüne taşımak istiyorsak ve yürekten hürmet ediyorsak ona, tüm davranışlarımıza katmak istiyorsak, o halde yapmamız gereken; öğretilerimizi taşımak bugüne, derslerimizi taşımak ve katmak kendimize, hareketlerimize, söylemlerimize, hayallerimize… Öznemizi, insanlığımızı, safi kalbimizi, vicdanımızı da bu öğretilere katmamız gerek, bugünü de düne katmamız gerek.
“Nereye varmaya çalışıyorsun?” diye sorabilirsiniz. Doğaldır, böyle çalışır insan aklı.
Cümleleri okumaz, onun altındaki nedenleri deşeriz, aceleciyizdir, hemen sonuca gelmek isteriz. Aklımızda, karşımızdaki kişinin isminden ve cisminden, söylemlerinden bir tane daha yaratır ve onu dinler, ona inanırız. Dolayısıyla karşımızdakini değil, kendimizi duymaya başlarız… Ve işte öğrenmenin önündeki en büyük engellerden biri de budur, aşamadığımız en büyük uzaklığımızdır bu: dinlememek, önyargı, acelecilik…
Varmak istediğim bir nokta olduğu için başlamadım bu yazıya, başlatmak istediğim düşünceler olduğu için başladım: Bir insan olarak birbirimize her şeyden ve her düşünceden sıyrılarak, bütün yargılarımızı bir kenara bırakıp yaklaşmaya başlamamız gerektiğini söylemek için başladım.
Bizler, fiilen parçası olmadığımız bir geçmişin ışığında, fiilen parçası olmayacağımız bir geleceği şekillendirme gücüne sahibiz. Bu sihir değil, mucize değil, katıksız bir gerçek. Öyle kritik bir noktadayız ki; dünün acısını ve yanlışını olduğu gibi yarına da taşıyabiliriz; dünü iyi analiz ederek ondan öğrendiklerimize kendi aklımızı, kalbimizi, irademizi katarak yarını, dünden ve bugünden çok daha güzel bir yer haline de getirebiliriz. Seçim bizlerin…
Yorum Yazın