Hiçbir Yere Ait Hissedemeyenler İçin Bambu Sapı'ndan 8 Alıntı
Eksik Parça Yayınları’ndan yeni çıkan Bambu Sapı, her yere ait olan ve hiçbir yere ait olamayanların, toprağına bağlılar ve toprağına yabancılaşmışların, umudun, umutsuzluğun, özlemin ve mutluluğun, karşıtlıkların aynı bireyde, aynı romanda vücut buluşunun hikayesi. Yani, “tıpkı bir bambu sapı gibi” kök salmak isteyenlerin hikâyesi bu roman…
Yazarı Saud Alsanousi, Uluslararası Arapça Kurgu Ödülü’nü alan en genç yazar unvanına sahip.
Roman kişisi Jose/İsa’nın kendi yazdığı bir kitap aslında Bambu Sapı. Gördüklerimiz onun gözünden, onun iç dünyasından. Kendini bir yerde bulma, bir mekâna, bir ulusa, bir inanca ait hissetme çabasını bize anlatır.
Jose Mendoza veya İsa al-Tarouf: Kuveyt’te Filipinli, Filipinler’de Arap olarak görülür. Filipinli bir anne ve Kuveytli bir babanın trajik hatası olmak, onu var olabilecek en büyük arayışın içine düşürmüştür: Kendi kimliğini arayış. Coğrafyalar, diller ve dinlerin, aşkının ve kendinden olmayanı dışlayan toplumların kıskacında, kendi adını bile sahiplenemediği ülkelerde hayalinin peşindedir.
Peki, hayal gibi bir ülke hayal ettiklerimizi bize verebilir mi?
1. Tıpkı bir bambu sapı gibi yeniden kök salabilir miydim gerçekten?
2. Geldiği yere dönüp bakmayı bilmeyen asla gideceği yere ulaşamaz. – Jose Rizal
3. Bazılarının zalimliği yalnızca diğerlerinin korkaklığı sayesinde mümkündür. - Jose Rizal
4. Mirla, ölüler e-posta okur mu bilmiyorum ama sen ölü değilsin, değil mi? Yazdıklarımı okuyorsan geri dön ki sana uzun zamandır söylemek istediğim şeyi söyleyebileyim: Seni seviyorum.
İsa, hayallerinin ve aşkının peşinden gider, yere düşer, kalkar, defalarca, tekrar
tekrar. Onun bu serüvenidir aslında Bambu Sapı. Hepimizin hayatın içinde
güvensiz attığı adımlardır, evimiz, kalbimizdeki inanç ve sevgi, özlemimiz,
yaşamımızdır Bambu Sapı ve herkes kendinden parçalar bulacaktır.
5. Adımı, dinimi ve ülkemi arayarak yaşamak benim kaderim.
Annem kendi gözyaşlarıyla zaten sırılsıklam olmuş mendiliyle benim gözyaşlarımı silmeye çabalıyordu.
“Yüce İsa’nın dediği gibi, peygamberler bile kendi ülkelerinde yabancı gibi hissedebiliyor.”
“Yani ben bir peygamber miyim?” diye sordum şaşkınlıkla.
“Bunu yalnızca Tanrı bilir.” dedi pencereye doğru bakarken.
6. Trajediler hafızamızın duvarlarında derin izler bırakıyor, mutluluksa ışıl ışıl resimler çiziyor. Zaman duvarlarda yağan yağmur gibi, renkleri siliyor ama izleri olduğu yerde bırakıyor.
Dünyanın tüm yükünü omuzlamış gibidir İsa, bir yanında yoksulluk, bir yanında sevgisizlik varken gideceği yönü bilemez. Tek gördüğüyse kayıplardır.
7. Aynada kendine bir bak. Orada bütün şüphelerini ortadan kaldıracak mucizeyi göreceksin çünkü sen mucizenin ta kendisisin.
Her şeye rağmen, kendimize bile yabancılaştığımız, beğenilere, yargılara ve başka görüşlere muhtaç olduğumuzu düşündüğümüz, birey olamadığımız bu dönemlerde, en vurucu soruyu İsa soracaktır:
“Ben İsa Al-Tarouf’um. Ben İsa Al-Tarouf’um. Ben kendimi kabul ettikten sonra onların beni kabul etmesine ihtiyacım var mı ki?
8. İnancın tek yeri kalbindir.
Ve yolunuzu aydınlatacak ışık da öyle…
Yorum Yazın
6.resim hangi dizi ya da filme ait arkadaşlar bilen var mı?