onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
İnsan Zihninin Karanlık Tarafına Işık Tutan Bir Sosyal Psikoloji Kuramı: Bilişsel Çelişki

İnsan Zihninin Karanlık Tarafına Işık Tutan Bir Sosyal Psikoloji Kuramı: Bilişsel Çelişki

Bender
22.04.2021 - 08:00

Psikoloji meraklıları toplansın. Psikoloji araştırmalarının en önemlilerinden biri olan 'Bilişsel Çelişki' kuramı ile karşınızdayız.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Leon Festinger tarafından ortaya koyulan "Bilişsel Çelişki" kuramına göre, insanlar davranışlarını ve düşüncelerini geçmiş deneyimlerine ve değerlerine göre belirlerler.

Leon Festinger tarafından ortaya koyulan "Bilişsel Çelişki" kuramına göre, insanlar davranışlarını ve düşüncelerini geçmiş deneyimlerine ve değerlerine göre belirlerler.

Bu değerler; inançlar, benimsenmiş tutumlar ve gereksinimleri olabilir. Zamanla kendiliğinden veya çevresel faktörler nedeniyle edindiğimiz tüm bu değerler kişiliğimize yön verebilir. Böylece insan birçok değere sahip olabilir; bu değerler futbol takımı taraftarlığı, bir dine dahil olma, siyasi bir partiyi destekleme gibi genel bir toplumsal konu olabileceği gibi; daha özel konularda olabilir. Örneğin, komşusu hakkındaki düşünceleri, sevmediği bir yemek hakkındaki ön yargıları gibi.

İnsanlar zaman içinde bu değerlerine zıt olan durumlarla karşılaşabilirler.

İnsanlar zaman içinde bu değerlerine zıt olan durumlarla karşılaşabilirler.

Bu durumlar ve veriler kendi varsayımlarıyla çelişirse, bahsettiğimiz bu bilişsel çelişki durumu meydana gelir. Yani kişiler, kendi inançlarını terk etmemek adına, sonradan ortaya çıkan uyumsuzlukları kabul etmeme ve görmezden gelme iradesini gösterebilir.

Eğer bir konuya tamamen inanıyorsa, onun yanlış olmasını istemez ve fikirlerine sıkı sıkıya tutunur. Gerçeklerle yüzleşmekten ya kaçar ya da gerçeklere karşı koyarak saldırma eğilimine geçer. Karşı görüş hiç var olmamış gibi davranır ve bir nevi duymazlıktan gelir.

Yani insan, karşısına çıkan uyumsuzluklarla yüzleşmekten kaçınır ve bilinçaltında kendini kandırmaya çalışır.

Yani insan, karşısına çıkan uyumsuzluklarla yüzleşmekten kaçınır ve bilinçaltında kendini kandırmaya çalışır.

Üstelik bilinçaltımız bunu yaparken o kadar başarılı olur ki, bunun bir kandırma olduğunu asla fark etmeyiz. Ne olursa olsun değerlerimizi savunma yoluna gider, zamanla karşıt görüşü sadece çürütmekle kalmayıp onu yok etme arzusu da duyarız. Çünkü zihnimiz, durumu önceden öylesine içselleştirmiştir ki, zıtlıkları kendisine yapılmış bir saldırı olarak görür.

Günlük hayattan bir örnek vererek konuyu daha anlaşılır hale getirelim.

Sigara içen bir kişiyi ele alalım. Kuvvetle muhtemel ki sigara içen herkesin, sigaranın sağlığa zararlarını bilir. Hatta birçoğu bunun öldürücü boyutta olduğunu da kabul eder. Buna rağmen sigara içen kişi, zamanla karşıt görüş saldırıları geliştirir ve hatta bilimin yanıldığını, sigara içmenin bir zararının olmadığını iddia eder hale gelebilir. Daha önce sigaradan ölen hiçbir tanıdığının olmadığını, hatta sigara içmesine rağmen 90 yaşında hala sağlam olan bir akrabasının olduğunu söyleyebilir.

Bilişsel çelişki kuramı modeli, siyasi görüşlere de uygulanabilir.

Bilişsel çelişki kuramı modeli, siyasi görüşlere de uygulanabilir.

Örneğin, yine bir kişiyi ele alalım. Bu kişinin inandığı siyasi görüşü savunan partinin, yolsuzluk yaptığı ortaya çıksın. Kişi büyük olasılıkla, partisini değiştirmeyecek ve başka bir görüşü savunan partiye yönelmeyecektir. Peki, ama neden?

Kurama göre bakacak olursak, kişi; bu haberi basitçe görmezden gelebilir. Yani yapılan hırsızlığı önemsiz bir konuymuş gibi algılar ve 'Herkes çalıyor, ne var bunda?' ya da 'Çalıyor ama iş de yapıyor sonuçta' tarzında fikirler ortaya koyacaktır. Bu da yetmezse olayın bir komplo olduğunu söyleyecek, partisini yok etmek amacıyla uydurulmuş bir yalan olduğunu belirtip saldırganlaşacaktır.

Oysa rakip partinin böyle bir şey yaptığı ortaya çıkarsa, ona en büyük saldırıyı da yine bu aynı kişi yapacaktır.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Örneklerimize devam edelim ve bu kavramın günlük hayatımızın içine ne derece girdiğini biraz daha net görelim.

Bir toplu taşıma aracını, hatta direkt olarak otobüsleri ele alalım. Sanıyoruz ki çoğu kişi, büyük şehirlerde otobüslerin tıklım tıklım olmasından şikâyetçidir. Bu kişilerden birinin, sabah işe giderken otobüsün koltuğunda oturduğunu hayal edelim. Bu kişi, zamanla kalabalıklaşan otobüste rahatsızlık duymaya başlayacaktır. İçerideki hava azalacak; kalabalık, oturmasına rağmen üzerine baskı uygulayacaktır.

Bu sırada bu kişi, otobüs bir durağa yanaşıp yeni yolcu almaya başladığında şiddetle tepki gösterecektir. Şoföre daha fazla yolcu almaması gerektiğini, bunun hem yolcu haklarına aykırı olduğunu ve bu konunun yasalarca yasaklanması gerektiğini söyleyecektir.

Peki, ertesi gün aynı kişinin tıklım tıklım bir otobüse binip ayakta kalması durumunda ne olur?

Peki, ertesi gün aynı kişinin tıklım tıklım bir otobüse binip ayakta kalması durumunda ne olur?

Mesela oturan yolculardan biri, bu kişinin otobüse binmesine engel olursa, kişi nasıl bir tepki gösterir dersiniz? Hemen söyleyelim, dün savunduğu tüm değerler bir anda yerle bir olur. İşe geç kaldığını ve toplu taşıma araçlarının herkese ait olduğunu savunur. Dün söylediği kavramlarda gerçekten haklı da olsa, şu an için onun gereksinimleri farklıdır. Söylenilen tüm karşı uyumsuzlukları yok sayar hatta onları çürütmek için saldırır. Dünkü haline bile savaş açar.

Bu örnek, gereksinimlerimizin de tıpkı inançlarımız gibi önemli bir bilişsel etken olduğunu gösterir.

Örneklerden de anladığımız gibi, kuramın geliştiricisi olan Festinger’e göre, bireyler inançlarını korumak ve gereksinimlerini karşılamak adına, gelen karşı görüşleri sansürlerler.

Böylece sadece inandıkları değerleri seçerler ve onları korurlar. Eğer bu karşıt görüşler arasında seçme zorunluluğu oluşursa da en iyisini değil, kendisiyle en uyumlusunu seçerler. Bu açıdan bireyler faydacı bir anlayış güderler.

Konuyu toparlamak gerekirse, bilişsel çelişkinin oluşması kendimizle çatışmamıza dayanıyor.

Konuyu toparlamak gerekirse, bilişsel çelişkinin oluşması kendimizle çatışmamıza dayanıyor.

İnançlarımızı korumak ve gereksinimlerimizi karşılamak amacıyla, bazı durumlarda mantıktan saparak kendi yalanımıza kendimiz inanıyoruz. Nitekim bunu yapmazsak, bu çatışmalar eninde sonunda bir takım ruhsal problemlere dönüşüyor.

İnsan, doğası gereği, tutarlı ve belirsizlikten uzak bir mental sisteme ihtiyaç duyduğu için, ortada net ve apaçık bulunan ve gerçeğe aykırı veya bu gerçeği tamamen reddeden bir fikri bile zihinsel denge ve sükunet adına tek gerçek olarak kabul ediyor.

Ne diyelim, psikoloji bizi bize anlatan, gerçekten de büyüleyici bir bilim dalı...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
22
3
2
1
1
1
1
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Sikörtıl

"birtakım ruhsal problemlere dönüşüyor" kendi psikolojileri bozulmasın diye başkalarının psikolojisini bozuyorlar. Hayatım boyunca hiç kendimi kandırmadım bu... Devamını Gör