Görüş Bildir
Haberler
İçinde Yaşadığımız Evren Bir Bilgisayar Simülasyonu Olabilir mi?

İçinde Yaşadığımız Evren Bir Bilgisayar Simülasyonu Olabilir mi?

Fizikçiler, evrenin neden yaşamın gelişmesi için uygun koşullarla başladığını açıklamak için uzun süredir uğraşıyorlar. Fizik yasaları ve sabitleri neden yıldızların, gezegenlerin ve nihayetinde yaşamın gelişmesine izin veren çok özel değerler alıyor? Bu soruların birden fazla cevabı olabilir. Biz de bu yazımızda bu konudan bahsediyoruz.

Kaynak: https://www.iflscience.com/how-to-tes...
İçeriğin Devamı Aşağıda

İçerisinde yaşadığımız evrenin kurallarının ve mekaniklerinin bir kısmını şimdilik çözdüğümüze inanıyoruz.

İçerisinde yaşadığımız evrenin kurallarının ve mekaniklerinin bir kısmını şimdilik çözdüğümüze inanıyoruz.

Ancak akıllarda hala çok önemli sorular mevcut: Evrenimiz nasıl oluştu? Evrendeki yaşama uygun koşullar nasıl gelişti? Başka evrenler var mı?

Standart bir cevap, sonsuz bir çoklu evrende yaşadığımızdır, bu yüzden en az bir evrenin bizimki gibi ortaya çıkmasına şaşırmamamız gerekir.

Standart bir cevap, sonsuz bir çoklu evrende yaşadığımızdır, bu yüzden en az bir evrenin bizimki gibi ortaya çıkmasına şaşırmamamız gerekir.

Bir başka cevap ise evrenimizin bir bilgisayar simülasyonu olması ve birilerinin (belki de gelişmiş bir uzaylı türün) koşulları ayarlamasıdır. İkinci seçenek, uzay-zaman ve maddenin temel fenomenler olmadığını öne süren bilgi fiziği adı verilen bir bilim dalı tarafından destekleniyor. Bunun yerine, fiziksel gerçeklik temelde uzay-zaman deneyimimizin ortaya çıktığı bilgi parçalarından oluşur. Örnek vermek gerekirse sıcaklık konsepti, atomların toplu hareketinden “ortaya çıkar”. Hiçbir atomun temelde bir sıcaklığı yoktur.

Bu, tüm evrenimizin aslında bir bilgisayar simülasyonu olabileceği gibi olağanüstü bir olasılığa yol açmakta.

Bu, tüm evrenimizin aslında bir bilgisayar simülasyonu olabileceği gibi olağanüstü bir olasılığa yol açmakta.

Bu fikir o kadar da yeni değil. 1989'da efsanevi fizikçi John Archibald Wheeler, evrenin temelde matematiksel olduğunu ve bilgiden doğduğunun görülebileceğini öne sürdü. 2003 yılında İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nden filozof Nick Bostrom simülasyon hipotezini formüle etti. Bu hipotez bir simülasyonda yaşıyor olmamızın oldukça muhtemel olduğunu savunuyor. Bunun nedeni ise gelişmiş bir uygarlığın, teknolojisinin çok karmaşık olduğu ve simülasyonların gerçeklikten ayırt edilemediği bir noktaya ulaşması gerektiğidir.

Fiziksel gerçekliğimizin, nesnel bir dünya yerine simüle edilmiş bir sanal gerçeklik olabileceğini düşündüren bazı kanıtlar var.

Fiziksel gerçekliğimizin, nesnel bir dünya yerine simüle edilmiş bir sanal gerçeklik olabileceğini düşündüren bazı kanıtlar var.

Herhangi bir sanal gerçeklik dünyası bilgi işlemeye dayalı olacaktır. Bu, her şeyin nihayetinde sayısallaştırıldığı veya daha fazla bölünemeyecek minimum bir boyuta pikselleştirildiği anlamına gelir: yani bitlere. Bu, atomlar ve parçacıklar dünyasını yöneten kuantum mekaniği teorisine göre gerçekliğimizi taklit ediyor gibi görünür. En küçük, ayrık bir enerji, uzunluk ve zaman birimi olduğunu belirtebilir. Benzer şekilde, evrendeki tüm görünür maddeyi oluşturan temel parçacıklar da maddenin en küçük birimleridir. Basitçe söylemek gerekirse, evrenimizin pikseli budur.

Evrendeki her şeyi yöneten fizik yasaları, programın yürütülmesinde bir simülasyonun izleyeceği bilgisayar kod satırlarına benzer.

Evrendeki her şeyi yöneten fizik yasaları, programın yürütülmesinde bir simülasyonun izleyeceği bilgisayar kod satırlarına benzer.

Üstelik matematiksel denklemler, sayılar ve geometrik desenler her yerde mevcuttur – yaşadığımız evren tamamen matematiksel görünmektedir. Fizikte simülasyon hipotezini destekleyen bir diğer şey de, evrenimizdeki maksimum hız sınırı olan ışık hızıdır. Sanal bir gerçeklikte bu sınır, işlemcinin hız sınırına veya işlem gücü sınırına karşılık gelir. Aşırı yüklenmiş bir işlemcinin simülasyonda bilgisayarın işlemesini yavaşlattığını biliyoruz. Benzer şekilde, Albert Einstein'ın genel görelilik kuramı, bir kara deliğin yakınında zamanın yavaşladığını gösterir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Simülasyon hipotezinin belki de en destekleyici kanıtı kuantum mekaniğinden gelmektedir.

Simülasyon hipotezinin belki de en destekleyici kanıtı kuantum mekaniğinden gelmektedir.

Bu mekanik doğanın “gerçek” olmadığını gösterir: belirli konumlar gibi durumları belirleyen parçacıklar, onları gerçekten gözlemlemediğiniz veya ölçmediğiniz sürece var gibi görünmezler. Bunun yerine, aynı anda farklı durumların bir karışımı içindedirler. Benzer şekilde, sanal gerçekliğin gerçekleşmesi için bir gözlemciye veya programcıya ihtiyacı vardır. Kuantum 'dolanıklığı' aynı zamanda iki parçacığın ürkütücü bir şekilde bağlanmasına izin verir, böylece birini manipüle ederseniz, ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar diğerini otomatik olarak ve anında manipüle etmiş olursunuz - bu etki ışık hızından daha hızlı görünür, bu da olması imkansız bir şeydir. Ancak bu, bir sanal gerçeklik kodunda, tüm “konumların” (noktaların) merkezi bir işlemciden kabaca eşit uzaklıkta olması gerektiği gerçeğiyle de açıklanabilir. Dolayısıyla, iki parçacığın birbirinden milyonlarca ışık yılı uzaklıkta olduğunu düşünsek de, bir simülasyonda yaratılmış olsalardı bu parçalar yakın olacaklardı.

Evrenin gerçekten bir simülasyon olduğunu varsayarsak, bunu kanıtlamak için simülasyonun içinden ne tür deneyler uygulayabiliriz?

Evrenin gerçekten bir simülasyon olduğunu varsayarsak, bunu kanıtlamak için simülasyonun içinden ne tür deneyler uygulayabiliriz?

Simüle edilmiş bir evrenin, etrafımızdaki her yerde birçok bilgi parçası içereceğini varsaymak mantıklıdır. Bu bilgi bitleri kodun kendisini temsil eder. Bu nedenle, bu bilgi bitlerini tespit etmek simülasyon hipotezini kanıtlayacaktır. Yakın zamanda önerilen kütle-enerji-bilgi (M/E/I) denklik ilkesi, kütlenin enerji veya bilgi olarak ifade edilebileceğini veya bunun tersinin mümkün olduğunu savunmaktadır. Buradan yola çıkıp araştırma yapabiliriz.

Bu durumu farklı yaklaşımlarla da inceleyebiliriz.

Bu durumu farklı yaklaşımlarla da inceleyebiliriz.

Fizikçi John Barrow, bir simülasyonun devam etmesi için düzeltilmesi gereken küçük hesaplama hataları oluşturacağını savunmaktadır. Doğanın sabitlerinin değişmesi gibi birdenbire ortaya çıkan çelişkili deneysel sonuçlar, bu tür sabitlemeleri deneyimleyebileceğimizi öne sürmüştür. Yani bu sabitlerin değerlerini izlemek başka bir kanıt sunabilir.

Gerçekliğimizin doğası, varoluşun en büyük gizemlerden biridir.

Gerçekliğimizin doğası, varoluşun en büyük gizemlerden biridir.

Biz simülasyon hipotezini ne kadar ciddiye alırsak, bir gün onu kanıtlama veya çürütme şansımız o kadar artıyor.

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Bu içerikler de ilginizi çekebilir

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
13
8
3
2
2
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın