onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Hangi Kilise Daha Üstün, Katolik mi Ortodoks mu? Hristiyanlığın İkiye Bölünmesinin Nedenlerini İnceliyoruz

Hangi Kilise Daha Üstün, Katolik mi Ortodoks mu? Hristiyanlığın İkiye Bölünmesinin Nedenlerini İnceliyoruz

13.10.2022 - 07:51

Hristiyanlık, dünya genelinde milyonlarca takipçisi bulunan bir inanış. Ancak Hristiyanlık, ilk ortaya çıktığı günden bugüne aynı kalmadı. Kiliseler, başlangıcından günümüze kadar çeşitli sebeplerle birkaç değişiklikle birbirlerinden ayrıldı. Hristiyanlık denilince akla ilk gelen ve en yaygın olanları ise Katolik ve Ortodoks kiliseleri. Gelin bakalım, Hristiyanlığın ön plandaki bu iki kilisenin arasındaki farklılıklar, ayrılmalarını nasıl etkilemiş.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Batı ve Doğu kiliseleri arasında yüzlerce yıldır süren tartışmaları olan, tarihçilerin “Büyük Şizma” adını verdikleri, Doğu-Batı Kilise Bölünmesi,1054 yılının temmuz ayında gerçekleşti.

Batı ve Doğu kiliseleri arasında yüzlerce yıldır süren tartışmaları olan, tarihçilerin “Büyük Şizma” adını verdikleri, Doğu-Batı Kilise Bölünmesi,1054 yılının temmuz ayında gerçekleşti.

Sorun, Hristiyan din adamlarının en büyük tartışmalarından birisi olan hangi kilisenin üstün olduğu sorusuna dayanıyordu çünkü İsa’nın havarisi Petrus Roma’da kilise kurmuştu. Buna dayanarak Papalar, kendilerini Petrus’u temsil etmek için kilisenin başındaki kişiler olarak görüyorlardı. Buna karşılık Doğu kilisesi, daha dünyevi bir yaklaşıma sahipti. İmparatorun dinî otorite olduğu inanışına dayanarak başkentin MS 4. yüzyılda Konstantinopolis olmasıyla dinî merkezi buraya taşıdı. Doğu kilisesi için mesele basitti; imparatorun olduğu yerdeki kilise, diğer kiliselerden üstündü.

İki kilise arasındaki üstünlük mücadelesi, Orta Çağ boyunca sürerek Doğu ve Batı kiliselerinin arasının açılmasında büyük bir rol oynadı.

İki kilise arasındaki üstünlük mücadelesi, Orta Çağ boyunca sürerek Doğu ve Batı kiliselerinin arasının açılmasında büyük bir rol oynadı.

Çekişmenin kültürel bir boyutu da vardı. Öyle ki iki kilise arasında yıllardır süren farklılıklar mevcuttu. Örneğin Batı kilisesindeki yasağın aksine Doğu kilisesinde din adamları evlenebiliyorlardı. Ayrıca Batı Kilisesi daha otoriter bir yapıya sahipti. Papanın söyledikleri, hiçbir koşulda sorgulanamazdı. Buna rağmen Ortodokslar, Patriğin de bir insan olduğunu bilerek, hata yapabileceğini kabul ediyorlardı.

Farklar bunlarla sınırlı değildi. İki kilise arasında iletişimi neredeyse imkânsız kılan bir dil sorunu da mevcuttu.

Farklar bunlarla sınırlı değildi. İki kilise arasında iletişimi neredeyse imkânsız kılan bir dil sorunu da mevcuttu.

Roma imparatorluğu bölündüğünde sınırlar, siyasi oldukları kadar kültüreldi. Batıda Latin kültürü baskınken doğuda Grek kültürü hâkimdi. Batı kilisesinin kullandığı dil Latinceyken Doğu kilisesinin dili Grekçeydi. Dil farkı, zamanla iki kilise arasında büyük bir problem hâline gelmişti. Öyle ki kiliseler, teoloji alanında yaptıkları tartışmalardan haberdar olamıyorlardı.

Bir diğer tartışma konusu ise kutsal üçleme olarak bilinen Teslis inancıyla ilgiliydi. İki kilise arasında Baba-Oğul-Kutsal Ruh inancı farklılıklar gösteriyordu.

Bir diğer tartışma konusu ise kutsal üçleme olarak bilinen Teslis inancıyla ilgiliydi. İki kilise arasında Baba-Oğul-Kutsal Ruh inancı farklılıklar gösteriyordu.

Teslis inancı, 381 yılında düzenlenen Konstantinopolis konsilinde Kutsal Ruh, Baba’dan yani Tanrı'dan geliyor olarak belirlendi. Ancak Batı kilisesi, 589 yılında düzenlenen Toledo Konsilinde bunu değiştirdi. Kutsal Ruh’un Baba’dan ve oğuldan olduğunu yani İsa’dan da geldiğini söyledi. Böylece İsa’nın önemi artıracaklardı. Karar, dil sorunundan ötürü Doğu kiliselerine ulaşmadı. Ancak haberdar olduklarında tavırları net şekilde bu kararın sapkınlık olduğuydu. Tarihçiler bu probleme “ve oğuldan” anlamına gelen Filioque meselesi adını verdiler.

Roma’daki Doğu kilisesinin öne çıkması Pentarşi olarak adlandırılan beş egemen kilisenin kabulüyle başladı.

Roma’daki Doğu kilisesinin öne çıkması Pentarşi olarak adlandırılan beş egemen kilisenin kabulüyle başladı.

Hristiyanlığın erken dönemlerinde kiliseler arasında hiyerarşi bulunmasa da dinî meselelerin tartışıldığı konsillerde alınan kararlarla beş kilise, diğerlerine göre daha üstün sayıldı. Bunlar; Roma, Konstantinopolis, İskenderiye, Antakya ve Kudüs kiliseleriydi. Başlangıçta Roma öncelikli kabul edilse de imparatorlar, Konstantinopolis’in önemini arttırarak dinî otoritelerini güçlendirmek için diğer bölgelerdeki patrikleri kendi taraflarına çekmek istedi. Bu durum da Doğu ve Batı ayrımının derinleşmesine neden oldu.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Papalığın egemenliği din ile sınırlı kalmadı. Lombardların İtalya işgali uzun vadede Papalığın işine yaradı.

Papalığın egemenliği din ile sınırlı kalmadı. Lombardların İtalya işgali uzun vadede Papalığın işine yaradı.

Papa, 751 yılındaki Lombardların işgallere karşı Frank kralı Kısa Pepin’den yardım istedi. Dindar bir adam olan Pepin, çağrıyı kabul ederek Lombardları yenilgiye uğrattı. Ayrıca Roma dahil olmak üzere ele geçirdiği toprakları, Doğu kilisesine bağışladı. Böylece Papa Batı’daki dinî otorite olmasının yanında Orta İtalya’da yer alan bir devletin kralı oldu. Sıra Batı’daki siyasi gücü belirginleştirmekti. Doğu Roma Tahtında imparatoriçe Irene oturuyordu ancak kadının otoritesi kabul edilemezdi. Bunun üzerine Papalığın, Doğu’daki yönetimi reddetmesiyle Pepin’in oğlu Şarlman, 800 yılında imparator ilan edildi. Şarlman’ın taç giymesiyle imparator ve üstünlük Batı’ya geçmişti.

11. yüzyıldan itibaren Güney İtalya’daki bölgeler, Katolik kilisesine bağlı Normanların eline geçti.

11. yüzyıldan itibaren Güney İtalya’daki bölgeler, Katolik kilisesine bağlı Normanların eline geçti.

Buradaki kiliselerin Batı’ya bağlanması ise 1053 yılında Papa tarafından yayınlanan fermanla gerçekleşti. Bu fermanla kiliselerin Latin ayinlerine geçmesini zorunlu kılındı aksi takdirde kapatılacaklardı. Bu karar Doğu’da öfkeyle karşılandı ve Patrik, Konstantinopolis’teki bütün Latin kiliselerinin kapatılacağını söyledi. Kiliseler arasındaki anlaşmazlık bir anda boyut değiştirerek siyasal bir krize dönüştü.

Papa’nın ara yol bulabilmek için 1054 yılında Fransız Kardinal Humbert önderliğindeki heyeti Konstantinopolis’e göndermesi, sonun başlangıcı oldu.

Papa’nın ara yol bulabilmek için 1054 yılında Fransız Kardinal Humbert önderliğindeki heyeti Konstantinopolis’e göndermesi, sonun başlangıcı oldu.

Ancak Kardinal Humbert ve Patrik Mikhail arasında gerçekleşen görüşmeler olumlu olmadı. Görüşmelerin sonrasında Mikhail, uzun süre Roma heyetini davet etmedi. En son gördüğü muameleden dolayı öfkelenen Kardinal Humbert, Ayasofya'ya girerek papanın mühürlediği aforoz belgesini alarak patriğin önünde yer alan sunağa bıraktı. Bu, bardağı taşıran son damla oldu. Patrik, imparatorun desteğini alarak önce Kardinal Humbert’i ardından da heyetini aforoz etti. Bu kararla birlikte Doğu ve Batı kiliseleri tamamen birbirlerinden koptu.

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
10
2
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın