Fizik Yasaları Neyi Hazır Buldu da Evreni Oluşturdu?
Önceki bölümde bilime göre evrenin milim şaşmayan doğa yasalarıyla başladığını açıkladım. Öyleyse evren, kendisini oluşturacak bu yasaları hazır bulduğunu belirttim. Ancak, tamam doğamız, yasaları hazır buldu ama, yasalar neyi hazır buldu da bu evreni oluşturdu diye sordum? Bu çok nemli bir sorudur. Çünkü literatüre göre evrenin hammaddesi olarak elimizde yalnızca adına enerji dediğimiz ama aslında ne olduğu bilinmeyen bir şey olduğu bilgisi var. Şimdi biz doğal olarak fizik yasalarının buluştuğu bu enerjiye göre oluştuğunu zannederiz. Yani bu şey hangi özelliklere sahipse, yasalar da o özellikler doğrultusunda yapılandığını ve tamamlandığını düşünürüz. Öyle değil mi? Ancak bilim öyle düşünmüyor.
Şimdi bu konuda merhum fizik Profesörü Stephen Hawking’in kitabından bilgiler aktarayım.
Bu bilgilerden sonra artık konumuz olan “yasalar neyi hazır buldu da bu evren oluştu?” sorusuna geçelim.
Peki bundan ne anlayacağız? Niçin bu kadar ayrıntıya girdim?
Aslında fizik yasalarıyla ilgili pek dile getirilmeyen çok önemli bir durum var. Onun için bunları yazdım. Şimdi o konuya geçeyim.
Önceki bölümlerde de yazdığım gibi, bilim, matematiğin nesneye ihtiyacı olmadığını, nesneden bağımsız olduğunu söylüyor. Tabii, evren nesnelerden oluştuğuna göre, matematik, evrenden de bağımsız demektir. Öyleyse şimdi sıkı durun! Eğer matematik evrenden bağımsızsa, o zaman bu matematik, fizik yasalarından da bağımsızdır, doğa yasalarının da ötesindedir öyle değil mi? Çünkü fizik yasaları Hawking’in de belirttiği gibi yalnızca bu evrenle ilgili yasalar düzenidir. İşte şimdi esas noktaya geldik!
Tüm bunlar gösteriyor ki, sanki fizik yasalarının üstünde, yasaların ötesinde bir matematik var gibi! O asıl matematik, her neyse, nasıl bir şeyse, eldeki enerji dediğimiz şeyin özelliklerine göre bu fizik yasalarını tanzim etmiştir. Bu durumda fizik yasalarının ötesinde bir matematikle yüz yüzeyiz demektir.
Burada şu notu düşeyim bahsettiğim matematikle konuyu Tanrı gibi bir güce götürmeye çalışmıyorum. Burada sadece evrenin bizim varoluş hikayemizin ontolojik durumlarını irdeliyorum. Bununla birlikte bilime göre evrenin varoluş aşamasının hiçbir yerinde nesneyi inceleyip onun üzerine yasalar oluşturacak akla sahip işlem yapabilecek bir unsur mevcut değildi bilgisini de unutmayın diyerek konuya döneyim.
Gördüğünüz gibi dönüp dolaşıp yine matematiğe geliyoruz. Konumuz “yasalar neyi hazır buldu” sorusuydu. Cevap olarak enerji dediğimiz evrenin hammaddesinin tümüyle belirsiz bir şey olduğunu gördük. Ve sonunda asıl düğümün doğadaki düzen, yani matematik olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda eldeki hammaddenin belirsiz olmasının da önemli olmadığı anlaşıldı. Çünkü tekillik durumu belirsiz değil, tümüyle belirlenebilir bir şey olsa bile, onun gelişimi üzerine yasa oluşturmak zaten meseledir. Örneğin uzay -zamanı ele alalım. Önceki yazılarımda da belirtiğim gibi, evrenin başlangıcından önce ne uzay ne boşluk dolayısıyla zaman da mevcut değildi. Bildiğimiz tüm uzay, boşluk gibi unsurları yasalar tanzim edip meydana getirmiştir. İyi güzel de bu nasıl mümkün olabilir? Özellikle de nesne olmayan zaman unsuru. Öyle ya, yasaların hiç var olmamış, ortada örneği veya bilgisi olmayan ve tümüyle soyut olan zamanı tasarlamış olması şaşırtıcıdır.
Şimdi burada konuya aşina olmayanlar, “zaman başlayıp akıp giden bir süredir, neden şaşırtıcı olsun ki?” diyebilirler. Ancak bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü evrendeki fizik zaman, öyle insanın zannettiği su gibi akıp giden bir süre değildir, çok farklıdır. Hatta insanın zannettiği, algıladığı zaman ile fizik zamanın aralarında hemen hiçbir benzerlik yoktur. Kısaca evrenin hiçbir yerinde sabit bir hızla akıp giden bir zaman yoktur ve hiç olmadı. Bu yüzden fizik yasaları, matematikle zaman arasında şaşırtıcı durumlar vardır. Gelecek bölümde ayrıntılara gireceğiz.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.